12 Eylül 2010 tarihinde Kenan Evren'nin başında olduğu askeri darbe Anayasası'nın bazı maddelerinin değişmesi veya kalıcılaşması için referanduma gidilecek. Kuşkusuz öngörülen maddelerin olumlu yönde onaylanması kimi sivil Türk siyaret tayfası için “ileri“ bir adım. Ama sadece o kadar. Kimi Kürd çevrelerin Kürdler “lehine” bir kaşık su da fırtınalar koparması neyin nesi anlaşılacak bir durum değildir. Velevki sözü edilen maddeler evetlendi. Sahi Kürdler açısında ne değişecek? Kürd millet varlığı mı Anayasaya girecek? Kürdlerin millet olmadan doğan doğal hakları mı verilecek?
Böyle bir değişikliğin olacağını zaten kimse iddia etmiyor. O halde mesele nedir? Önümüze konulacak Anayasa'nın başlangıç ilkeleri kapı gibi durdukça birkaç maddesinin değişimi Kürdistan sorunu açısında neyi değiştirecek? Kimin buna olumlu cevabı var? Hiç kimsenin. O halde bu kadar çığırtkanlığın nedeni ne?
13 Eylül 2010 sabahı kalktığımızda hep birlikte göreceğimiz manzara hiçte içacıcı olmayacaktır. Kürd millet egemenlik gaspı üzeri Türk egemenlik sisteminin sürdüğünü göreceğiz. Eh peki ne anladık bu işte? Kendi irademizle egemenlik hakkımızı yok sayan Türk Anayasası'na meşruiyet kazandırmak neyin nesi?
Dahası sanki Kürdistan sorunu bir Anayasal sorunmuş gibi sunuluyor. Kürdistan sorununu, “Kürt meselesi” derekesine indiren çevreler soruna böyle bakıyor. Sorunu “Türkiye'nin bir iç sorunu' olarak görüyorlar. Meseleye bu açıdan bakanlar için sorun gelip demokrasi meselesine dayanıyor. Ne kadar demokrasi o kadar 'Kürtlere hak' verileceğine indirgeniyor. Bu da, bir aldatmacadır. Dünyanın demokrasi kalesi İngiltere bu yol ile yüzyıldır İrlanda sorununu çözemedi. Daha yakın bir zamanda çözüm yoluna girdi. Sahi kim Türkiye'nin İngiltere'nin geldiği demokrasi seviyesini yaklama süresini belirleyebilir? 10, 15, 20, ...? Bunun garantisi yok. Dahası Kürdistan sorunu ne Türkiye'nin bir iç sorunu, nede demokrasi sorunudur. Milli bir sorundur. Millet, toprak ve iktidar sorunudur. Dahası uluslararası bir sorundur.
Kürdistan sorunu iç sorun derekesine indirgeyen görüş düşman patentlidir. Kürdistan'a giydirilen mevcut statükoda çıkarı olanların görüşüdür. Bu görüşü savunan Kürdler Kürd milli davasının satıcılarıdır.
Bu bağlamda, Kürd politıkacı ve aydınlarının ezici çoğunluğunu anlamakta zorluk çektiğimi söylesem sanırım bu algı eksikliğime yorumlanmaz. Dilenci durumuna düştüklerinin farkında mıdırlar, onuda bilmem. Fakat bildiğim bir gerçek var ki, dünyada hiçbir milletin politıkacı ve aydınları kendilerini bu kadar alçalmadıklarıdır. Milletlerinin doğal haklarını pazarlık konusu yapmadıklarıdır.
Ama gel gör ki, kimi Kürd politıkacı ve aydınların sergiledikleri tutum kendi millet katillerine yaltaklanmada taban yaptıkları aşikardır.
Bunun en son örneğini Türk Anayasası'nın kimi maddelerinin değişimine karar kılacak referandum öncesi süren tartışmalarda verdiler. Öngürülen bazı değişikliklerin, “Kürtlerin lehine olduğunu, bu nedenle Kürtlerin oylarını evet yönünde kullanmaları gerektiği“ çokça vurgu yapılarak savunulmasıdır. Ama hiçbir Allahın kulu nasıl yani deyip kendi kendine sormadı. Onların sormadığını biz soralım. Nasıl?
Bakınız! Sorun sadece değişiklik öngörülen birkaç maddeyle sınırlı değildir. Ki bu değişikliklerinde biz Kürdler açısından öyle pek bir kiymeti harbiyesi yoktur. Velevki değişiklikler oldu. O değişiklikleride içeren Türk Anayasası önümüze sürülecek. Ve 13 Eylül 2010 sabahı Türk Anayasası budur denilecek ve sırtımıza yıkılacaktır. Peki eskiden farklı olarak değişen ne olacaktır?
Farzedelim Kenan Evren'i yargılama yolu açıldı. Ki bu da mümkün görünmüyor. Onu da mümkün saydık diyelim. Ve en ağır cezaya çarptırıldı. Veya Kenan Evren buna yol açmadan beylik tabancasını şakağına dayayıp tetiği çekti. Bommm! Sorunlarımız mı çözülecek?
Veya devletin üst bürokrasisi tayininde hükümete kolaylık sağlayan değişiklik yapıldı. İstediği adamı istediği mevkiye atadı. Tayin edilenin MHP, CHP, AKP veya bir başka Türk partisinin adamı olması Kürdler açısında neyi değiştirecektir?
Veya bilmem daha öbür değişiklikler Kürdlerin lehine ne gibi bir değişiklik getirecektir? Buna cevabı olan var mı? Yok! Peki ne var? Değişiklik ezberi tuturulmuş gidiliyor.
13 Eylül 2010 sabahı yükümlü kılınacağımız Türk Anayasası'nda Kürdlerin hak kırıntısı bile yok. Bu değişiklikler sonrası “sıra ona da gelecek” beklentisi olanların aklına şaşarım. Kimseden bahsetmiyoruz. Türk egemenlik sistem sahiplerinden bahsediyoruz. Bunların değişebileceğini vaazeden Kürd aklını peynir ekmekle yememişlerse milli duygularından bir problem var demektir. Sorunda zaten bu ya.
Kürd milletini ve ülkesini kalbinde ve beyninde bölen sınırlara saygılıyız diyen düşürülmüş bir tayfa ile karşı karşıyayız. Bu tayfa beyni ile birlikte milli haysiyet ve şerefinide Ankara'ya ipotek etmiştir. Bununlada kalmıyorlar. Boğazlarına kadar sokulan Türk mikrofonlarına, “biz Kürtler olarak” başlayan cümlelerle Türk egemenlik sistemin işitmek istediği ne varsa arka arkaya yuvarlıyorlar. Kendi ihanetlerine bir bütün olarak Kürdleride ortak etmeye çalışyorlar.
Bununlada övünüyorlar. Düşmandan çok akılı politıkacılar payesini alıyorlar. Bu da onların gerdan kırarak ihanetlerini derinleştirmesine yetiyor. Kürdlere bol bol adresler göstermeye başlarlar. Gösterilen adresler, Türk egemenlik sistem sahiplerinin şu veya bu ekibi olur. Bu adres bazen Türk ordusu, bazen MİT, bazen şu veya bir Türk partisi olur. Yeterki ilintili olsun veya olmasın bir Türk “olumlu” bir cümle kursun. Ma onların kurmasıda gerekmiyor. Onlar adına bu görevide üslenirler. Bu ihaneti üstlenen Kürd her zaman olur.
Af buyurun! Eşek bile eşekliğiyle kışın bir yerde çamura batığında yazın orda geçerken koklayarak geçtiğini köyle ilişkili her insan bilir. Ya bizimkiler?
Sahi Türk egemenlik sistem sahiplerini tanımak için bu adamların başka ne yapması gerekir? Geleneksel tutumlarını gerçekçi bir bakış ile incelemek ve söylemlerinin arkasındaki asıl amaçlarını bilmek o kadar mı zor?
Sistem sahiplerinin duruşunu anlamak aslında hiç de zor değildir. Yeterki anlamak istenilsin. Sorun da, burada ya. Gel de iste!
Eğer istenilip Türk egemenlik sistem sahiplerinin niyet ve kurnazlıkları kavranılırsa Türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğüde anlaşılmış olacaktır.
Zaman zaman Türk yöneticilerin Kürdistan'a gittiklerinde söylemleri kulağa hoş gelsede Ankara'ya dönüşleriyle bunun ne kadar yanılsamalı olduğunu verdikleri mesajlara bakarak anlamak zor değildir.
Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapmış Demirel, Özal, Çiler, Yılmaz ve Erdoğan'ın Diyarbakır ve Ankara'daki söylemleri bu dediklerimin kanıtıdır.
Yalan söylemek baş vurulan geçerli yol olmaktadır. Amaç sorunu çözmek değildir. Türk egemenlik sisteminin Kürdistan üzerindeki egemenliğin sürgitmesidir.
Mevcut statükoyu oluruna bırakmak sistemin temel politıkasıdır.
Hiçbir ödün vermeden mevcut statükoyu korumak esas duruşları olmaktadır.
Kürdistan konusunda olumlu hiçbir adım atmak istememektedirler.
Kürdleri bir taraf olarak görüp hiçbir pazarlığa gelmemektedir.
Kimi çevrelerce bu politıka akılıca görünmesede Türk egemenlik sisteminin çıkarlarına uygundur.
Bu nedenle bir sıkıntıları yoktur.
Buna samimice karşı duran bir dünya gücüde ortada olmayınca korkusuzca bildiklerini okumaktadırlar.
Aslında izlenen politıkadan bir milim sapmak istememelerinin nedenlerinin başında Doğulu ve Batılı güç sahibi devletlerin kendi çıkarlarını bu politıkadan bulmalarından ileri gelmektedir.
Geriye sadece Kürd çevrelerinin bir kesimi kala kalmaktadır. Onların gücüde mevcut durumu değiştirmeye yetmemektedir.
Aslında sorun bir yerde Kürd denildiğinde kimin ne anladığı sorununda kilitlenmiştir.
Tamam bir ara iş “kart-kurt” edabiyatiyla kotarıldı. Sonuçları kanlıda olsa tutmadı. Şimdi belirsiz yeni bir süreç başladı. Kürdler var denildi. Tamam hoş güzelde, Kürd denildiğinde ne demek oluyor? Açığa kavuşması gereken işin püf noktası budur. Ben şahsen Türk resmi kesiminde Kürdler bir millettir dediklerini işitmedim. Gerçi işitende yok. O halde yine başa döndük. Anlaşılan ker u kure meselesi. Yani Türk cephesinde değişen bir şey yok ve olmayacakta.
Mesele Kürdlerin meselesidir. Kürdlerin meseleye nasıl bakması konusu bir sonraki yazının konusu...
11 Ağustos 2010