Kahta ve Türkiye basınında başlayan Osman Sebri tartışması üzerine(2)
Sözünü ettiğim Osman Paşa Sultan Abdulhamid döneminde kurulan Hamidiye Alaylarının meşhur paşalarındandır. Bazı kaynaklara göre bu aile Osmanlılar tarafından Êzidî Kürdlere karşı yapılan kıyımlardan sonra bölgeye sürgün edilmiştir.(konumuz olmadığından geçiyorum)
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre eğer amcası Şükri bölgeye gelir gelmez hareketi başlatmış olsaydı, 20 bin cıvarında insan silah altına alabilirdi ve bunlardan 8 bini zaten eğitimliydi. Osman Sebri bu gelişmeyi anlatırken kendisinin hemen harekete geçmesini isterken, silahı ve kanı sevmeyen amcası oğlu Necmedin'in daha etkili olduğunu yazıyor.
10 gün arada geçiyor verilen sözlere rağmen aşiretlerden bir kıpırdama yok.
Türk ordusu bölge giriyor ve Mirdes aşiretinin sınırlarına kadar varıyor.
Osman Sebri erken davranmakla aşiretleri devlete kaptırdıklarını ve ordu kendilerine yaklaştığı zamanda küçük bir savaşçı grubunun dışında çevrelerinde kimsenin kalmadığını söylüyor.
Mirdesi aşiretinin liderleri dağa çıkmaya karar veriyorlar. Bu arada Şükri Ağa kadın ve çocuklarını yardım istediği aşiret reislerine bırakmak istiyor.
Osman Sebri Şükri Ağa'ya „ bir şeyimizi kaybetsek de , seni kaybetmiyelim. Senin varlığın bizim için büyük bir umuttur“... diyor ve ekliyor „ ailelerimizi alıp Suriye'ye geçelim“ diyor.
Bu tartışmalar esnasında Şükri Ağa „ aşiret liderlerinin sözlerine kanarak beklemekle yanlış yaptım, hemen vurmalıydık“ diyor.
Fakat, Şükri Ağa ülke topraklarını terketmek istemiyor ve „istedikleri anda
Suriye geçebileceklerini“ söylüyor.
Osman Sebri, „ yanlış akılla, ölü umutlarla ailelerimizi saklamak için zayıf dostlara teslim ettik ve dağlarda gizlemeye gittik“ diyor.
Osman Sebri'nin anlatımlarına 2 ay boyunca „amaçsız ve düşüncesiz bir şekilde dağda dolaştık“ diyor.
Bu arada devlet Osman Sebri ve amcaları hakkında tüm gereken bilgileri alıyor. Çocuklarının nerede olduğunu da dahil.. Ayrıca aşiretlerin bir çoğuda devlete dost olmuştu. Ayrıca devlet Osman Sebri'nin ve her iki amcası olan Şükri ve Nuri ağalarının mal, mülk ve arazilerinede el koyuyor.
Osman Sebri devlet bölgeye yerleştikten sonra çeşitli insanlar aracılığıyla bize haber gönderiyor ve çeşitli vaadlerde bulunuyordu, diyor. İlk önce Osman Sebri'ye bir haber gönderiyorlar „gel teslim ol!! sana iyi davranacağız“ diyorlar. Osman Sebri bunlara kendi söylemiyle „çok sert bir cevap“ veriyor. Daha sonra aynı metodu Osman Sebri'nin amcası oğlu Necmedin'e ve iki amcası olan Şükri ve Nuri'ye uyguluyorlar.
Mirdesi önderleri dağa çıkmadan önce ailelerinin bir kısmını Rişvan aşiretinin lideri Haci Bedir Ağa'nın kardeşi Zeynel Ağa'ya, diğer kısmınıda Gewozi aşiretinin reisi Bedir Ağa'ya emanet ediyorlar.
Bölgedeki Türk ordusunun komutanı bir dizi çabadan sonra artık umutsuzluğa kapılıyor. Mirdesi reislerinın çocuklarını nereye bıraktıklarını biliyor. Türk komutanı Bedir Ağa'ya ve Zeynel Ağa'ya haber gönderiyor : „ eğer bu çocuklardan biri kayip olursa yada Mirdesi reislerine verilirse, onların yerine sizin ailelerimizi ve çocuklarınızı sürgün ederiz“ diye tehdit ediyor.
Osman Sebri biz bu haberi aldıktan sonra önümüzde iki yol kalmıştı diyor.
Birincisi, ailelerimizi bu iki aşiretin denetiminden zorla çıkarmak ve ülkeyi terkettmek,
İkincisi, teslim olmak, diyor.
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre 3 gün bu mesele üzerine konuşuyorlar.
Osman Sebri ve amcası Nuri Ağa birinci yolu seçiyorlar. Yani ülkeden ayrılmayı. Necmedin ise ikinci yolu. Şükri Ağa uzun süre iki yol arasında ve kararsız kalıyor. Fakat 3.günden sonra Şükri Ağa'da birinci yolu tercih ediyor.
Osman Sebri at, katır ve diğer bazı hazırlıkları yapmak için gruptan ayrılıyor. 3 gün sonra randevu yeri olan Honi köyüne geri geldiği zaman amcası Nuri'den başka kimseyi bulamıyor.
Nuri Ağa, Şükri Ağa'nın gidip teslim olduğunu söylüyor.
Nuri Ağa'nın Şükri Ağa'ya anlatıklarına göre Osman Sebri hazırlıkları yapmak için gittikten sonra Necmedin yurt dışına çıkış meselesini yeniden gündeme getiriyor.
Necmedin Şükri Ağa'ya „ Hükümetin Zeynel ve Bedir Ağa'yı ailelerini sürgünle tehdit etmesinden sonra, kolay bir şekilde ailelerimizi geri vermezler. Çocuklarımızı almak için onları vurmamız gerekecek. Sen buna inanıyormusun“ diye soruyor.
Şükri Ağa, Necmedin bu söylemi karşısında düşüncesinden vaz geçiyor ve Türk komutanına teslim olacağına dair haber gönderiyor. Şükri Ağa, eğer Osman'dan vaz geçerseniz ben ve kardeşim Nuri teslim olacağız, diyor. Türk komutan d bu öneriyi kabul ediyor.
Osman Sebri amcası Nuri'ye „ Şükri amca niye beni beklemedi?“ diye soruyor.
Nuri „ seni gelmeden gitmek istiyordu“ diyor ve Necmedin'de Şükri ağa teslim olduktan sonra bizden ayrıldı diyor!!!!
Şükri teslim olmadan önce Nuri'ye sen de Narince köyünün yakınlarına gel, haber gönderdiğimde gel teslim ol, diyor.
Osman Sebri askerler Şükri Ağa'ya kelepçe takmamışlardı. Şükri Ağa'da haber gönderdiğinde Nuri'de indi ve teslim oldu diyor. Osman Sebri bir dönem daha dağda kalıyor. Nuri'nin teslim olmasından iki sonra Türk askeri bölgeyi terkediyor. Osman Sebri „ benden vaz geçtiklerini düşünerek dağdan indim, aile ve çocukları toplayarak yeniden köye yerleştik“ diyor.
Bu arada şunu vurgulamaktan yarar var. Şükri Ağa teslim olmadan bir kaç gün önce Türk Komutanı Zeynel Ağa'yı ve Bedir Ağa'yı Mirdesi'lerin ailelerini sakladıklarından dolayı tutukluyup Malatya'ya gönderiyor.
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre „Zeynel ve Bedir Ağa Malatya'ya vardıkları zaman Bedir Ağa hemen Türk komutanına çıkıyor ve bizim tüm sırlarımızı ona anlatıyor.“ diyor.
Şükri ve Nuri Ağalar tutuklandıktan sonra İstiklal Mahkemesi Osman Sebri'yi, dayısı Haci'yi, amcası oğlu Necmedin'i ve daha 11 kişiyi mahkemeye çağırıyor.
Ayrıca Şükri Ağa'yı Urfa'dan kaçırma suçundan Cewherzade Haci Ömer'ide tutuklamışlardı.
Osman Sebri ve yukarıda isimlerini andığım Mirdesileri Malatya'ya kadar kelepçesiz götürüyorlar. Malatya ve Elazığ arasında ise kelepçeli.. Osman Sebri bu arada kendilerine yapılan eziyetleri uzun uzun anlatıyor.
Osman Sebri cezaevine koydukları bölümde 1925 devrimine katılan Şeyh Emin ve arkadaşları ile karşılaşıyor ve bir süre sonra Şehy ve altı arkadaşı idam ediliyor.
Osman Sebri'nin doğru dürüst ifadesini almıyorlar. Malatya'ya getildikleri zaman bir komutan Osman Sebri'ye „ Sen Şükri amcanı kaçırmadığını ve onunla dağda gezmediğini söyleyebilirmisin?“ diye soruyor.
Osman Sebri'de „hayır“ diye cevap veriyor.
Ve komutan „burayı imzala“ diyor .
Osman Sebri Diyarbekir cezaevinde olduğu zaman yapılan Cemile Çeto ve Silopili Uzer Ağa'nın makkemelerinden uzunca söz ediyor.
16 Mirdesi 15 Haziran 1926 yılında İstiklal Mahkemesine çıkıyorlar. Cemile Çeto'nun darağacında salanan bedeninin kenarından geçerek mahkeme salonuna giriyorlar.
Mahkeme Başkanı Hacim Mihyeddindir. Yardımcılarından biri o Awni ve diğeri ise Osman Sebri'nin söylemiyle „anasına kavatlık yapan“ Kürd asılı Ali Saib Beydi.
Mahkeme katibi sayfalık iddianemeyi okumaya başlıyor.
Osman Sebri: „iddianeme de amcam Şükri'nin Elazığ hapishanesinde firar meselesini nasıl planladığını, benim tarafımdan nasıl kaçırıldığını, arkadaşları ağalar tarafından nasıl kandırıldığını ve özellikle Osman Paşa'nın oğlu Bedri Paşa'nın nasıl her şeyi komutana aktardığını, amcamın bölgede var olan büyük etkisinden söz etti“ diyor.
Mahkeme Başkanı Şükri ağaya : „Görüyorsun Şükri Ağa!!!! Sen Elazığ'da mahkum olduktan sonra şimdiye kadar neler yapmışsın.. Her şey raporda uzun uzun anlatılıyor. Sen bunlardan hiç bir şeyi inkar edebilirmisin“ diye soruyor.
Osman Sebri „her şeyin doğru olduğunu ve hepsini Bedir Ağa'nın anlatımlarına dayandırmışlardı. Amcam ona ne söylemişse her şeyi Türk komutanına anlatmıştı.. Yalnızca Hasan Hayri'nin ismini unutmuştu.“ diyor..
Mahkeme Başkanı'nın sorusuna karşılık Şükri Ağa kısa bir savunma yapıyor . „Raporu yazan komutanın komutan hikaye yazarı olduğunu..... Osman Paşa ailesiyle sorunları olduğunu, Bedir Ağa'da bunu komutana söylemiştir. Sen bu yapılan şeyden bir terslik görmüyormusun“ diye cevapliyor.
Daha sonra Şükri Ağa'nın bir ayaklanmayi örgütlemeye çalıştığı yönünde raporlar okunuyor.
Bu arada Mahkeme Başkanı Osman Sebri'ye Amcasının kaçırılması konusunda bir soru soruyor. Osman Sebri amcasını zorla kaçırdığını söylüyor.
Fakat, mahkeme başkanı Urfa'daki kaçırma olayına ilişkin detayları biliyordu.
Çünkü Osman Sebri kaçırılma olayını detaylarına kadar örgütledikten sonra Haci Bedir Ağa'nın sarayında onu bekliyor. Şükri ağanın kendisi saraya geliyor.
Mahkeme Başkanı „sen onun ayaklarını uzaktan zorla hareket ettiriyordun“ diye alay etmeye çalışıyor.
Ayrıca Mahkeme Başkanı Elazığ'daki Hasan Hayri ile birlikte devrimin temelini atma ve Malatya'da aşiretleri isyana çağırma gibi sorularıda gündeme getiriyor ve sorular soruyor.
Cevaplardan sonra Savcı idamlarını istiyor.Mahkeme Başkanı Şükri Bey'e son sözünü soruyor.
Şükri Ağa: „ Sureyya beyin söylediklerinin hepsi kanuna aykırıdır. Ben onun söylediklerinden kanun temsilcisinden ziyade, kinli bir düşman görüyorum. Ben her ne kadar kanun okumamışsam da Sureyya Bey söylediklerinin kanunla ilişkisi yok. Yeni kanun tatbik edilmesine 14 gün hala var, o bu kanunu bizim üzerimize tatbik ediyor ve ona göre ceza istiyor. Sureyya Bey bana düşmanlık yapıyor. Söylem düşmanlığa yetmiyor“ diyor.
Mahkeme Başkanı aciz oluyor ve Şükri Ağa'nın konuşmasını keserek „ He Şükrü Ağa!! Sen Mirdesi dağlarında değilsin!!! Burası İstiklal Mahkemesi. Gözlerini aç ve önünü iyi gör! Diyor.
Şükri Ağa: „Gözlerim açıktır. Fakat, elim boş. Hiç bir şey umrumda değil, ne yaparsanız yapın“ diyor.
Mahkeme heyeti karar vermek! Için geri çekiliyor.
Ve karar:
Sonuçta Mahkeme Şükri ve Nuri ağalara idam, Osman Sebri'de dahil diğerlerin her birine 6 yıl ceza veriyor.
Devam edecek.
Aso Zagrosi