Dünya ve ABD'de Obama Dönemi
Dünyanın ilk yazılı anayasasının 1787 yılında yürürlüğe girdiği ABD süreç içinde dünya hegomonyasında yarışa girerek tek süper güç haline gelmiştir. 16. yüzyılda Avrupa'yı terk eden göçmenler Kuzey Amerika'ya yerleşerek orada koloniler oluşturmaya başlamışlardır. Güney Amerika'ya göre daha az nüfusa sahip olan Kuzey Amerika'daki yerlilerin direnişini kanla bastıran beyazlar Afrika'da getirilen zencileri köle olarak tarımsal üretimde kullanırken, sanayileşme alanında da ekonomik gelişmelerini sağlamışlardır. Böylece Avrupalı beyaz protestanların hakim olduğu siyasal, ekonomik, sosyal ve kultürel bir sistem oluşturulmuştur. İngiltere'nin sömürgesi olarak kurulan sisteme başkaldıran kuzey Amerika'daki beyazlar Fransa'dan elde ettikleri yardımı iyi kullanarak 1776'da bağımsızlığı kazanmışlardır. Bundan sonra beyazlara dayanan ve adına WASP (White Anglo-Saxon Protestan) günümüze kadar işleyen en uzun ömürlü sistem oluşturmuşlardır. Bağımsızlık 1776'da kazanıldıktan sonra, 11 yıl boyunca yürütülen yoğun tartışmalar sonrasında 1787'de federalizmi esas alan bir siyasal sistem kurulmuştur. 1787'de 4 milyon nüfuslu ABD'de yapılan Anayasa ve siyasal sistem 222 yıldan beri halaen yürürlüktedir. Sistemin günümüze kadar gelmesinde ABD başkanın sistemdeki yeri önemli bir rol oynamıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında SSCB ile soğuk savaşa giren ve bu yüzyılın son onyılında SSCB‘yi yenilgiye uğratarak Dünyanın tek jandarması haline gelen ABD, 21. yüzyıla yeni bir başkan ile gücünün zirvesinde girmişti. Bush, silah ve petrol tekellerine dayanarak 2000 yılında başkan seçilince ABD‘deki kapitalist birikimi iletişim, bilgisyar sektöründen silah sanayi ve petrol sektörlerine kaydırmaya başlamıştı. Tam da bu dönemde, 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırılar Bush’un tek yanlı emperyalist politikalarını daha rahat uygulamasına olanak sağlamıştı. 2001 yılı aynı zamanda ABD’nin hegomoyasının zirvesine işaret etmekteydi ve 2001’den itibaren ABD hegomonik konumunda güç kaybı yaşanmaya başlamıştır. Bush yönetimindeki ABD güç kaybını perdelemek için tek yanlı ve askeri gücüne dayanarak müdahalelerde bulunmuştur. Globalleşen Dünyada, ekonomik olarak başta Çin olmak üzere diğer ülkelere grift ilişkilere giren ABD’nin sadece askeri gücüne dayanarak hegomonik konumunu sürdürmesi olanaklı olmadığından diğer ülkelerle olan ilişkilerini ve tarzını değiştirmek zorunluluğuyla karşı karşıya gelmiştir. Bush bu arada maksimum iki dönemlik başkanlık döneminin sonuna gelmiş ve değişiklik zorunlu hale gelmiştir. Eskisi gibi tek yanlı olarak hegomonyasını sürdüremeyecek olan ABD’de, Bush’un politikalarına alternatif olacak politikalar belirlendikten sonra belirlenen başkan adaylarından Obama yeni ABD politikalarını uygulayabilecek en iyi aday olarak belirmişti. Bush döneminde bölünme ve çatışmalı bir sürece giren ve ekonomik krizle bunalımın derinleştiği ABD'de daha fazla kan kaybetmek için gereken birlik ruhunu Obama temsil etmekteydi. Ayrıca ideolojik bir seçimi olmayan ve pragmatik duruşuyla Amerikan yaşam tarzını temsil eden ve gerektiğinde ABD'nin egemenliği ve çıkarları için küreselleşme karşıtı korumacı politikalar uygulayabilecek bir tavır sergileyen Obama bu avantajlarını iyi kullanmasını bilmiştir. ABD'de sistemin sigortası olan başkanın seçimi ideolojik bir programramdan çok adayların bireysel olarak ön planda olduları seçimler haline gelmiştir. Dolayısıyla seçimlerde kitleleri harekete geçiren adayların başarılı oldukları görülmektedir. Günümüzdeki iletişim araçları olan internet ve cep telefonlarını yoğun ve etkili kullanan Obama rakiplerine karşı büyük bir üstünlük kazanmıştır. Ayrıca Dünya tarihinin en pahalı seçimi, 2 milyar dolarlık harcama ile 2008 ABD başkanlık seçimidir. Bu seçimde en fazla harcamayı 600 milyon dolarlık yardım toplayan Obama yapmıştır. Tamda seçimler öncesinde derinleşen ekonomik kriz Obama’nın seçilmesini kolaylaştırmış ve Obama rahat bir şekilde rakibi Mc Cain'den 10 milyondan fazla oy alarak ABD’nin ilk siyahi başkanı olarak seçilerek 20 ocak 2009’da başkanlık görevine resmen başlamasına olanak sağlamıştır. Bush'tan deyim yerindeyse bir enkaz devr alan Obama esas olarak Clinton'un ekibi ile işe başlamıştır. Clinton'un ekonomi danışmanlarının kilit noktalara atanması neo liberal politikaların uygulanmasına devam edileceğini göstermektedir. Yani Obama'nın kapitalizmin krizini kapitalist ve liberal politikalarla aşmaya çalışması krizi erteleyerek daha da derinleşmesine yol açacaktır. Dolayısıyla, Dünya GSMH'nın % 25'ini temsil eden ABD ekonomisi önümüzdeki dönemde diğer ülkelere dahada ağır bir şekilde yük olmaya devam edecektir. Bush'un tek yanlı politikaları nedeniyle diğer ülkelerde iyice günyüzüne çıkan ve yayılan Amerikan karşıtlığını nötralize etmek Obama'nın amaçlarından birisidir. Derisinin rengi ve Kenyalı bir müslüman olan babasını kullanarak müslüman ülkeler ile yoksul kesimlerde kendisine duyulan sempatiyi Amerikan sempatisine çevirmeye çalışan Obama'nın başarısı önümüzdeki dönemde görülecektir. Amerika açısından yaşamsal öneme sahip Orta- Doğu'da uygulanacak politikalar ABD'nin ve Obama'nın gerçek yüzünü gösterecektir. Artık tek yanlı politikaları uygulayamayan ABD'nin Obama eliyle sözde değiştirdiği politikalar, ABD'nin çıkarlarını esas alan politikalardır. Dolayısıyla, seçiminden 6 ay sonra Suudi Arabistan ve Mısır'ı ziyaret eden Obama'nın amacı bu bölgede Amerikan karşıtlığını en aza indirerek ABD'nin çıkarlarını maksimize etmektir. Başta bölge halkları, özelde de Kürdistanlıların ABD ve Obama'nın amaçlarını görerek politikalarını belirlemeleri halkların ve Kürdistan'ın lehine olacaktır. Ahmet ALİM France, 10 haziran 2009