Direkt zum Inhalt

Güney Kürdistan’da kaygı verici gelişmeler...

 Ülkemizin Güney Kürdistan parçasında çok ciddi ve kaygı verici gelişmeler yaşanmaktadır. Ama bu gelişmeler gerektiği gibi Kuzey Kürdistan kamuoyuna aktarılmamaktadır.. Kuzey Kürdistanlı bazı kesimler, Güney Kürdistan’da yaşanan “olumlu gelişmeleri” KDP ve YNK basın ve yayın organlarından aktarmakla yetiniyorlar... Bazı kesimleri ise Güney Kürdistan’da stratejik ve halkımızın kaderi ile doğrudan ilişkisi olmayan, daha çok grup-parti-kişi çıkarlarına endeksli olan “olumsuzlukları” manşetlerde veriyorlar. Aslında bu siyah-beyaz kalıpların ötesinde Güney Kürdistan’ın kaderi ile ilgili çok ciddi gelişmeler yaşanıyor.. Kuzey basının görmezlikten geldiği önemli gelişmelerden biri 15 Temmuz günü Irak Parlamentosunda bulunan “Lîsteya Hevpeymanên Kurdistanê” ve “Lîsteya Yekgirtina Îslamî a Kurdistanê”nın Parlamento oturumunu terketmeleriydi..Daha önce çeşitli Arap grupları Irak Parlamentosunun oturumlarını terketmiş yada boykot etmişlerdi.. Ama, Kürdler için bu bir ilkti.. Bugüne kadar Kürdler hep Arap çevreleri arasında “ortak paydaları” yakalamaya, onları barıştırmaya ve siyasal sürece katmaya çalıştılar..Ama, 15 Temmuz’da Kürdler Irak Parlamentosunun oturumunu terk ettiler. Ve Kürdler yalnızdı..Bilindiği gibi KDP ve YNK bir dizi Arap çevreleriyle çeşitli ittifak antlaşmalarını yapmışlardı..YNK ve KDP , El Maliki ve El Hekim’in başında bulunduğu Şii partileriyle “dörtlü antlaşma” yapmışlardı.. Yine söz konusu Kürdistanlı partiler, İrak İslami Partisi ile üçlü bir antlaşma imzalamışlardı..Ayrıca Kürdlerin Şiilerle imzaladıkları bir Hükümet Protokolu var..Tüm bu antlaşma ve protokollerde “Kerkük meselesinin anayasanın 140.maddesi çerçevesinde çözülmesi konusunda” verilen yazılı güvenceler var.. Bildiğimiz gibi, Saddam’ın yıkılmasından sonra iktidara gelen hiç bir hükümet ne TAL’ın 58.maddesini ve ne de Daimi Anyasanın 140.maddesini tatbik ettiler.En sonunda Birleşmiş Milletleri bu sürece entegre ettiler.. Steffan De Mistura’nın raporunun ilk bölümünün sahip olduğu anti Kürd karakteri hepimizce bilinmektedir. Şimdi ikinci ve üçüncü bölümleri beklenilmektedir.. Kürdistan topraklarının paylaşılması meselesinde herkesi razı etmeyi hedefleyen De Mistura’nın raporunun son bölümlerinin ilk bölümden çok daha farklı olacağını sanmıyorum.. 15 Temmuz olayı çıplak bir şekilde gösterdi ki, Güney Kürdistan liderliği, bir dizi Arap çevreleriyle yaptığı üçlü yada dörtlü antlaşmalara rağmen yalnız kalmıştır.. Hangi temel konu tartışıldı ki Kürdler yalnız kaldı?140.maddenin tatbik edilmesi mi?Hayır!Kürdistan Askeri Güçlerinin yetkilerimi?Hayır!!!Petrol antlaşmalarımı?Hayır!!!Kürdistan sınırlarının tespit edilmesi mi?Hayır.. O zaman sorun ne? Irak Parlamento başkanı Kürdlerin haberi olmadan bu yıl içinde yapılacak olan eyalet seçimleri için gerekli yasaları çıkarmayi ve Kerkük’ün seçimlerini erteleyerek Kerkük’ü 4 ayrı seçim bölgesine ayırmayi gündeme getirmişti. Kerkük ile ilgili yasa taslağının altında Kürdlerin “dostları” olan partilerin milletvekillerininde içinde bulunduğu 100’un üzerinde Arap parlamenterin imzası vardı.Arapların amacı açık: Kerkük’ü Kürdlerin kontrolunden çıkarmaktır.. Kerkük’ü 4 ayrı seçim bölgesine ayırarak, Arap, Türkmen, Asuri ve Kürdler arasında bölmektir..Araplar ve Türkmenler, bu tezlerini Mam Celal’ın bu yılın ocak ayında Kerkük’ü ziyaret sırasında Türkmen delegasyonu ile yaptığı görüşme esnasında gündeme getirdiği “ Kürdlere, Araplara ve Türkmenlere %32, Asurileri %4” yönündeki öneriye dayandırıyorlar.. Bu çevreler Kerkük’ü 4 ayrı seçim bölgesine ayırmaya ve Kerkük Eyalet Meclisinin sandalyelerini yukarıdaki aritmetik orana göre paylaşmasını istiyorlar.. Dr. Fuad Mahsun “Mam Celal’ın bu öneriyi yetkiler bazında gündeme getirdiğini” söylüyor.. Farklı yelpazelerden gelen ve düne kadar birbirlerine karşı savaşan ve düşmanlık yapan Arapların, Kürdlere karşı tek bir cephede toplanması Güney Kürdistan siyasi çevreler tarafından büyük bir kaygı ile karşılandı..Aslında bu gelişmeler dünden biliniyordu.. Bir çok siyasi gözlemci “Irak merkezi iktidarı güçlendikçe, Kürd yönetiminin zayıflanacağını ve eski gücünü kaybedeceğini” söylüyorlardı..Irak devletinin Türkiye ile yaptığı “Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey” antlaşması ve diğer Arap ülkeleri ile geliştirdiği ve yaptığı antlaşmalar Kürdlerin kazanımlarına zarar verecekleri ortadadır..Çünkü, Irak Arapları ne Anayasa’ya ve ne de Kürdlerle yaptıkları antlaşmalara bağlı kalıyorlar..Bu anlamda Kürdler Bağdat’ın sahipleri değiller. Kürdler Araplarla birlikte merkezi iktidarı paylaşmalarına rağmen , muhalefet posizyonundan kurtulmadılar.. Ve Kürdler teorik olarak söyleselerde pratikte kendilerini Bağdat’ın sahibi olarak görmüyorlar. Bugün Arapların Kerkük seçimlerini ertelemek istemelerinin esas nedeni Kürdlerin yeniden çoğunluğu sağlayacağından korkuyorlar.Kerkük’ü etnik ve dinsel nedenlerden dolayı farklı seçim bölgelerine bölmek istiyenler, neden aynı şeyi Bağdat ve Musul için düşünmüyorlar?Kürdler tüm imkanlarını seferber ederek orta ve güney Irak’ta güvenliğin sağlanması için her şeyi yaptılar.. Ama bugün, Musul El Qaide ve diğer terör örgütlerin merkezi haline gelmesine rağmen Irak hükümeti parmağını dahi kıpırdamıyor.. Niçin?Nedeni gayet açık. Araplar, bir yandan Kürdleri terör örgütleriyle dengelemek ve diğer yandan kriz ve istikrarsızlığı “Kuzey”e yani Kürdistan’a taşımak istiyorlar.. Musul ve Kerkük’ün çatışma ortamı haline getirilmesi merkezi arap otoritesinin manevra alanını da genişletiyor.. Görünen o ki Güney Kürdistan yönetimi bir yol ayırımına gelmiş bulunmaktadır.. Kürdlerin ciddi bir şekilde bir durum değerlendirmesi ve 5 yılın blançosunu çıkarmaları gerekir. Irak’ta, bölgede, uluslararası arenada ve özellikle de Amerikan seçimlerinin yakınlaştığı bir ortamda Kürdlerin yeni bir yol haritasına ihtiyaçları olduğu açıktır. 21.07.08 Rojgar Merdoxi   

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.