Direkt zum Inhalt

TC’nin, Kürdü Kürde Kırdırma Politikasına Karşı Uyanık olalım!!!!

 Kürdler, bu son aylarda yaşanan “Kürd-Türk Savaşı” tartışmasında başarılı taraf olarak çıktılar.... Bu tartışmalar neticesinde Kürd meselesi tüm dünya basın ve yayın organlarına ve devletlerin en üst kademelerinde tartışıldı..Dünya devletleri Türklerin “Kuzey Irak’a” askeri saldırıda bulunmasına karşı çıkarken hep “Kürdistan Bölgesindeki huzur ve barış” ortamına dikkat çektiler.. Hatta Papa’da bu yönde bir açıklama yaptı... Tüm bu gelişmeler, Güney Kürdistan Hükümetinin resmi olarak kabulu ve koruması anlamına geliyor.. Her ne kadar bir çok çevre “PKK terörizmini” kınarken Türkiye’deki “Kürd sorununa” da dikkat çekiyorlardı...Yanı sonuç olarak Kürdler ve Kürdistan sorunu tüm dünya gündeminin ön sıralarında yer aldı... Türklerin saldırgan tutumları, sorunları savaş ve şiddet ile çözme mantığı ve “Ya bizden yanasın ya Kürdlerden yanasın”!!! ikilemi Kürdler için iyi bir zemin hazırladı.... Türk Parlamentosu Kürdler karşı “Savaş Tezkeresini” çıkarırken; Kürdistan Parlamentosu “diyalog ve sorunların barışçıl çözümünü” dayatarak “Barış Tezkeresi” diyebileceğimiz bir tutum ortaya koydu... Türkler, “işgal” tehditlerinden bulunurken; Kürdler “Anavatanlarını savunacakları” pozisyonunuyla ortaya çıktılar...Türkler, Türk Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın talimatları neticesinde “Kürdlere karşı savaş için” sokaklara dökülürken; Kürdler, Türk “işgal tehditlerine” karşı “Özgür Kürdistanı savunmak” için sokaklara döküldüler...  Tüm bu gelişmeler Kürd davasının daha fazla dünyaca tanınmasını, Kürdlerin haklı ulusal taleplerine katkı sağladı... Ama, Kürdler ve Türkler arasındaki var olan sorunlar en yakıcı biçimiyle hâlâ gündemdedir.. Bush ve Erdoğan arasındaki Beyaz Saray görüşmesi var olan sorunları bir “çözüme” kavuşturmuş değil..... Oval Ofis’deki görüşme “PKK’yi ortak düşman” ilan ederek, Özgür Kürdistan’daki PKK yapılanmasına karşı “sınırlı askeri seçenekleri” ön plana çıkararak, aslında sorunun kendisiyle değil bahanesiyle ilgili bir sınırlamaya gitmeye çalışmıştır.. Bu savaşı “sınırlama” meselesinde ABD’nin tutumu belirleyici olmuştur. Yoksa Türk devletinin esas amacı, “Güney Kürdistan Hükümetini” ortadan kaldırmaktır.. Türk devleti “Güney Kürdistanı” tüm kötülüklerin kaynağı olarak görüyor.. Bu konuda Türk Genelkurmay Başkan’ın, Hükümet yetkililerinin ve basının yazdıklarına ve söylediklerine bir göz atmak yeterlidir... Ayrıca, Güney Kürdistan Hükümetini tüm dünyanın belli başlı güçleri Federal Irak Anayasası çerçevesinde tanımalarına ve birlikte iş yapmalarına rağmen, Türkiye hem Güney Kürdistan Hükümetini tanımıyor ve hemde merkezi Irak Hükümetinde yer alan Kürdlerle her türlü ilişkiyi reddediyor... Kısacası Türk devleti için sorun: KÜRDLERİN ULUSAL VARLIĞIDIR.... Türk devleti, yıllardan beri Kuzey ve Güney Kürdistan sınırına yüzbinlerce asker yığarken, esas amacı PKK değil, Irak’ın dağılması durumunda Güney Kürdistan’daki Kürd ulusal kazanımlarının alabileceği boyutlara karşı tedbir ve tehdit unsurlarını oluşturmaktı... Bir çok Kürd ve uluslararası gözlemci daha önceleri , “2007 yılının çok hayati bir yıl” olacağını daha önce yazıp çizmişlerdi.. Çünkü, Irak Anayasasının Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürdistan bölgelerininin geleceğine ilişkin 140.maddesi, tatbik edilecekti... Anayasal süreç takip edilse Kerkük Kürdistan Bölgesine katılacak... Tam da bu ortamda Amerika Senatosu %75 oyla “Irak’ın 3’e bölünmesine” karar verdi.. Türk devleti daha da paniğe kapılarak, PKK bahanesiye Kürdlere ve Kürdlerin Güney kazanımlarına karşı savaş haline geçti... Ama, Türk devletinin karşısında yüzbinlere varan silahlı Peşmerge Güçleri, Kürdistan’ın dört parçasında yaşıyan Kürdler, Güney Kürdistan Hükümeti ile doğrudan ilişki halinde olan ABD dahil olmak üzere dünyanın bir çok devleti bulunmaktadır.. Ayrıca Türk devleti, Güney Kürdistan Hükümetine karşı bir savaşın nereye varacağınıda tam kestiremiyor... Hewlêr’e gitmek isterken Diyarbakırdan da olma var... ABD’nin dayatması neticesinde “PKK bahanesine” razı gibi görünen Türk devleti, “bahane” ile Kürdü vurmak istiyor.. Türk devleti, “PKK bahanesini” dejenere ederek, Kürdler arasında “İçsavaş” yaratarak esas amacına varmak istiyor. Bu konuda Güney Kürdistan Siyasal Önderliğinin omuzlarına büyük görevler düşmektedir.. Güney Kürdistan liderliği bu güne kadar bu dosyayı iyi idare etmeyi başardı.. Fakat, gelinen yerde Özgür Kürdistan Hükümeti ve liderliği üzerine büyük bir baskı kurulmuş durumdadır..Öçalan’ın “Büyük bir Dizayin” e bağlı olarak, Güney Kürdistanı “İkinci İsrail”, Kürd liderliğini “İlkel Milliyetçi” olarak değerlendirdiğini, “Kürdlerin bağımsız devletlerini kurmalarını büyük bir tehlike” olarak gördüğünü ve “Türkiye, İran ve Suriye devletlerini” uyanık olmaya çağırdığı biliniyor.. Türk devleti, Güney Kürdistan’da bulunan PKK’lilere karşı resmen tanımadığı Kürdistan Hükümetinin yardımı ve desteği ile bir savaş ortamına girmek istiyor.. Türkler, böylelikle bir taş ile iki kuş vurmuş olacaklar.. Bir yandan Güney Kürdistanı istikrarsızlaştıracaklar, diğer yandan Kürdler arasında bitmez tükenmez bir savaş başlatmış olurlar..Böyle bir ortam Kürd kazanımları için, Kürdleri geleceği için tam bir felaket ve trajedi olacaktır.. Uzun yıllar “Kurdkûjî’ yi yaşıyan Güney Kürd liderliği bu gerçekliği herkesten daha iyi biliyor.. KDP-YNK, KDP-PKK, PKK-YNK ve Doğu Kürdleriyle yapılan iç savaşların neden olduğu ulusal tahribatların yaraları hâlâ sarılmış değil... Bu savaşlarda yaşamını yitiren Kürdlerin neden olduğu “Ulusal yara” her Kürd yurtseverin kalbinin derinlerinde hâlâ canlı bir çekilde duruyor..... Ayrıca sorun Türkler olunca, KDP ve YNK çatışmaları sonrasında imzalanan barış antlaşmasına “gözlemci” olarak gelen Türk subayları hâlâ bölgedeler... Güney Kürd yönetiminin istemine rağmen bölgeyi terkedip gitmiyorlar... KDP ve PKK çatışması esnasında Güney Kürdistan’a yerleşen binlerce Türk askeri hâlâ Özgür Kürdistan’ın kutsal topraklarını işgal altında bulundurmaktalar.... Onlarca tankları ve ağır silahları Bamerne’dedir... Savaş kalmamasına rağmen Türkler gitmek istemiyorlar.. Ayrıca Türkleri devleti, Kuzey Kürdistan’da yürütüğü kirli savaşında şimdi Kürdleri cephenin ön saflarına sürüyor... Son öldürülen askerlerinin bir çoğunun Kürd olması, esir alınan askerlerin Kürd olması bizi ciddi bir şekilde düşündürmelidir... Güney Kürdistan Yönetimi tüm çabalarını seferber ederek, Kürdler arasındaki bir çatışmadan uzak durmalıdır.... Kürdistan Yönetimi tarihi tecrübelerini kullanarak bu dosyayi idare etmeli ve Türklerin bize hazırladığı tuzağa düşmemelidir..Bu krizden çıkmak için Kürdlerin birliği şart...... Özgür Kürdistan kazanımları korumak için Kürd birliği şart... Ama, Güney Kürdistan’da bulunan PKK’liler, İmralı’nın talimatlarına uyarak Güney Kürdistan kazanımlarına yönelik bir saldırıya geçtikleri zaman, Güney Kürdistan Hükümetinin yapacağı fazla bir şey kalmaz... O zamanda dünya Kürdlerinin ve hâtâ dağa Kürdistan özgürlüğü için çıkan gençlerinde tavrı farklı olacak.... Tüm dünya Kürdlerinin gözü Özgür Kürdistan Önderliğinin üzerinde olacak.... Çünkü, oradaki kazanımlar hepimizindir... Bir hata yapılırsa hepimiz için de felaket olur...   

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.