GAP ve Ilisu Baraji (9)
Kültür mirasi olarak Dicle bölgesiHasankeyf`te ilk bakista farkedilen sey, suyun, kahverengi tümseklerdeki magaralardan ve yüksek tas duvarlarda kayarak Diclenin yesil sularina karisip binlerce yil medeniyetlere besiklik yapan Mezopotamya`nin asagisina dogru yoluna devam ediyor.Kolay islenebilen Hasankeyf magaralarinda MÖ 8. yy`da insanalar yasiyorlardi. Ilçede Pagan kültürü birçok iz birakti. Asurlar burayı Cefa adıyla andı. Medler burayi hüküm sürdüler. Bizanslılar ve Persler, MS 4. yy. ve sonrasında defalarca bu topraklarda birbirleriyle savastilar. M.S 640`larda Hz. Ömer'in ordusu, Hasankeyf Köprüsü'nün üzerinden geçip Diyarbakir`a kadar Kürdistani harabeye çevirdi. Daha sonra Emeviler, Abbasiler, Hamadaniler, Mervaniler, Artuklullar, Eyyübiler, Akkoyunlular ve Osmalılar hâkimiyet kurdu. Moğol çapulculari her yakip yiktiklari gibi Hasankeyf'ten geçtiler. Döneminin en önemli bilim insanlarından Ebul İz El Cezeri, robot ve otomatik abdest alma makinesinin projelerini külliyeleriyle ünlü Hasankeyf'te hazırladı. Hemen hemen tüm medeniyetler, burada önemli eserler bıraktı. Sarp kayalar ve vadilerden olusan magara evlerde 1960 lara kadar insanlar yasiyorlardi. Ancak 1966`da Sömürge basbakani Süleyman Demirel Hasankeyf`e Kalenin içindeki magaralarda yasayan insanlar için konut yapilmasi için emir verdi. Zaten GAP projesi o dönemde ortaya atildi, ve yavas yavas tarihi eserler yok edilerek baraj için uluslararasi alanda yasal olarak savunulabilinir bir hale getirildi. 20 Ağustos 2006`da Türkiye`nin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç "Hasankeyf bitmiş, tarihten silinmiş" diyerek Ilısu Barajı'nı savunuyordu. Hasankeyflilerse "Bu eserleri korumak onların işi değil mi?" diye soruyor. Yine dikkat edilirse bu dönemde Türk toplumunda, Kürtlere magara Adami lakabi takilmaya baslandi. Bu Hasankeyf`in durumuyla ilgili olabilir. Ve böylece Mogollardan sonra en büyük yikimi dozerlerle TC yapti. Birçok tarihi eser bu dönemde yok edildi. Bu dönemde sonra tarihi eserler restore edilmedi. Kalanlarda yok olmaya birakildi. Son 40 yilda tarihi eserler tam harabeye döndü. Bölgede sadece Hasankeyf tamemen antik bir sehir ünvanini aldi. Çünkü binlerce yillik tarihi bir mirasi tasiyor. Hasankeyf,. tepeleriyle kaleleriyle, mezarlariyla, magara evleriyle, cami ve kiliseleriyle dinlerin ve kültürlerin kaynastigi ve birlestigi tarihi bir Miras.Hasankeyf Kalesi'de 10 yil önce iki tarafında Aslan kabartmaları olan tarihi kapı yıkıldı. Ortaçağın en heybetli köprülerinden biri olan Hasankeyf Köprüsü'nun bir ayağının üzerinde ise bir aile yaşiyor. Bu köprü ayni zamanda ünlü Ipek ve baharat yoluna yüzlerce yil hizmet etti. Duvarlarında muhteşem süslemeler olduğu anlatılan Küçük Saray'ın artık sadece az sayıda alçı işlemesi kalmış. Burasida define avcilarinin saldirisina ugramis. Halada saldirip kaziyorlar. Buna, birde sömürgeci TC tarafinda 1985`ten beri sürdürülen kazi çalismalari eklenince (20 kültürel varlik ortaya çikarildi) Hasankeyf`in durumunu daha iyi anlayabiliriz. . Barajdan önce ne kadar tarihi zenginlik varsa kazip talan etmek isteyen TC, bu çalismalarina hiz vermis bulunuyor. Avrupa Birligi Türkiye`ye, Hasankeyf`i „Dünya Kültür Mirasi listesine koymasini“ (1) talep etti. Yine Hasankeyf`i Kürdistan`in bir ilçesi degilde, Türkiye`nin bir bölgesi olarak ele almislar. DSI tehdit altind bulunan Kültür zenginligi için bir arkeolojik Park yapmak istiyor. 2005 Ilisu Proje Bütçesinde kurtarma çalismalari için 30 Milyon Euro ayrilmis. Ancak Arkeologlar 7 yil içinde, yani su bölgeyi basana kadar, bunun mümkün olmadigi konusunda uyariyorlar. Bölgedeki ekspertler devletin bölgede hala mayin dösedigini ve kazi çalismalarinin aksadigini belirtiyorlar. Hasankeyf`in ve Ilisu barajinin bu durumunu, bölgedeki zengin veya hali yerinde olan kesim tarafindan pek fark edilmiyor, veya ses çikarmiyorlar. Çünkü bölgedeki sinir ticareti iyi gidiyor ve hallerinden memnunlar. Ancak 10 çocuklu yoksul ailelerde bu durum degisiyor. Tarlasini evini kaybedecek olan Kürt insani, bu durumdan memnun degil. Çogunun evinde, bir iki ranza, birkaç bataniye, bir iki koltuk ve eski bir televizyon var. Köy insanlari, Diclenin suyundan kendi bahçe ve bostanlarini suluyorlar. Çogunun küçük bas hayvanlari var. Bir kismi Dicle üzerinde balik tutarak geçimini sagliyor. Yoksuluga ragmen zengin bir Folklora sahiptirler ve bununla nasil canli olarak oynadiklarina sahit olmak gerek. Fakat herseye ragmen bölgedeki Kürt insani, Barajin kendilerini sürgün ederek bölüp parçalayacagi tehdidi altindadirlar. 1) Avrupa Parlamentosu 2004, sayfa 918.11.06