Milli Parti
Hayaller ve gerçekler üzerinden yol alınırken siyasal ve sosyal hadiselerin bileşkesi bizlere olması gerekeni göstermeye başlar. Olanı, önceden görebilmenin formülü düşün savunucuları tarafından çok aranmıştır. Hangi yöntem aranmış ya da kullanılmış olursa olsun herkesin doğru ve yanlış varsayımları, beklentilerini karşıladığı ya da tespitlerinde çuvalladığı olmuştur. Geçmiş irdelendiğinde özellikle sosyalizme dair yanlışlarımız hatırlardadır. Çoğumuz bu mantaliteyi sorgulama fırsatını bulamadık. İşin kolayına kaçtık. Hadi sosyalizme dair sorunları öteledik. Zaten öncelikli değildi. Fakat milli meseleyi ele alışımızdaki mantaliteyi de pek sorgulamadık. Son yıllarda diyalektik materyalist tarih perspektifini karartan pragmatist görünümde tespitlere öncelik verdik. Bu durumun felsefi bir taraftarlık ya da felsefi bir bunalım yaşamaktan çok, güncel olanı daha fazla önemsemenin ve sorunların ağırlığının öne çıkmasının bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Fakat biz yetmiş kuşağı Kürt aydınları özellikle diyalektik materyalist tarih mantalitesine sahip olduğumuz için yeni oluşturduğumuz siyasal düşüncelerimizde hala hatalar yapabileceğimizi akıldan çıkarmamalıyız. Bir makalenin hangi mantıkla yazıldığına dikkat edilirse, yazarların fikir silsilelerinde bu metotlar okuyucu tarafından sezilir. İşte bu noktada bazı şeylerin gözden kaçmaması gerekir. Çünkü özellikle yetmiş kuşağı eski Marksist aydınlarımız hala milli meseleye ya sınıfsal açıdan ya da hareketlerin siyasi talepleri üzerinden bakıyor. Halbuki milli meseleyi harekete geçiren olguların küresel ve sınıflar üstü bir konumda olduğu artık genel kabul görmektedir. Kürt milli hareketi pratiği bunu fazlası ile örnekler. Bu bakış açılarının yarattığı zararların haddi hesabı yok. Geleceğin meseleleri günün meselesi haline getirilir, her kesim bundan zarar görür. “İlkel milliyetçilik”, “Bağımsız Hareket” tartışmaları bu mantığın ürünüdür. İkinci mantıksal eğilim sürece pragmatist yaklaşımda bulunanlardır. Bu alanda ideolojik bir boşalım söz konusudur. Burada en temel hata en genel tarihsel gerilik ile millilik adına uzlaşma ve buluşma vardır. Oysa her geriliğe inci dağıtmak millilik yaratmaz. Kimseyi devşirelim demiyorum. Fakat özgürlüğün alanı içinde kalmak kaydı ile çağdaş olana yönelmenin de elzem olduğuna inanıyorum. Aksisi de milli birliği sağlamaz. Bu duruma örnek İslamcı, Alevici, Zazacı yaklaşımları göstermek istiyorum.Bu yaklaşımlara yönelmemizde; bir türlü amaçlarımıza ulaşamayışımızın, kaçan zamanın telaşı, doyumsuzluğumuzun ve ilerleyen yaşlılığımızın sabırsızlığının da herhalde rolü var. Her ne olursa olsun temel uğraşı alanımız milli özgürlüğümüz üzerine bıkmadan, arayışlarımızı sürdürdük. Kötü bir yerde değiliz, bence daha iyi bir konuma yöneldik. En azından emeklerin heba olmadığı görülüyor. Bizleri tatmin etmese de.. Çözümlemelerimizde neden sınıfsal ve bireysel özgürlük değil de, milli özgürlük arayışı öne çıktı? Bu soru ve yanıtı bizlerin temel gerçeği. Genelde görülen ve anlaşılan milli özgürlük bizler için öncede şimdi de hep temel ve esas oldu. Bu duruşumuzu çeşitli teorilerin arkasında bulandırmaya çalışsak da gerçek değişmedi. Bizim teorik alanlardaki bulanık görünüşümüze ve milli meselemizi çözümdeki önerilerimizin farklılığına rağmen halkın bizlere göre daha açık ve net bir duruşu var. Bu duruşu ortaya çıkaran faktörler iç ve dış faktörlerin toplamının bir bileşkesi. İster önceden bu gelişimi görelim ya da görmemiş olalım. İstenildiği kadar birbirimizin çözüm önermelerine; “ilkel milliyetçilik”, “teslimiyetçi reformistler” suçlamaları yapılsın, ya da “boşuna mı dağlardayız”, “bağımsızlık tek çözümdür” savunuları yapılsın, sonuç değişmiyor. Halkımız bildiğini okuyor. Hayatın akışında halkımız sorunlarının demokratik çözümünden yana bu aşamada oldukça net siyasi taleplerde bulunuyor. Bizim gibi yıllardır bu meseleyi kendine iş edinen aydınların, örgütlerin vs. kendi iddia ve çözüm önerilerinden feragat edip, biraz da dışımızda gelişen bu olguya kulak vermemiz gerekmez mi? Ben verelim diyorum. Kürt demokrasisinin gelişmesi gerekir. Vahi ile kurtulamayacağımıza göre. Bari demokratik bir zemin kuralım milletin ortak aklını rehber edinelim. Sonuçta bir milli mücadele veriyoruz. Hasımlarımız kendimiz olmaktan çok dışımızda. Ayrıca kendi içinde demokratik bir prosedürü ve demokrasisini kuramamış bir milli kurtuluş neye yarar. M. Kemal'in sahte kongreleri ile yaratılan Türkiye Devleti gibi bir oluşuma benzer bir örneğe ön ayak olmak kimse istemez. Bir yerde bu işlere ısınmamız gerekir. Bin dokuz yüz yetmişlerin Kürdistan’ın da yaşamıyoruz. Milli bilinci edindirmeye çalıştığımız bir halk yerine, kimliğini sahiplenen, sorunlarına çözüm arayan, kendisine önerilen çözümleri ayıklayan, belli politik yapıları ve siyasal talepleri rehber edinen bir oluşum var. Milli meselesinde artık çözümünü dayatan milli bir halk gerçeği ile karşı karşıyayız. Milli duruşta yaşanan ve gelinen yapısal değişimin farkında olmalıyız. Bu yapıya uygun düşen, kendi iç çelişkilerimizi aşan yeni zeminler ve organlar yaratmalıyız. Yani milli kongreler bir çıkış olabilir. Veya bu öncelikli hedef olur. Legal bir milli partide bütün milli kesimler yer alarak, bu hedef doğrultusunda adımlar atabilir. Yine bu doğrultuda çeşitli kesimlerce yapılan bazı çalışmaların ve yapıların merkezileştirilmesi yoluna gidilebilir. Yaratılan milli parti ile önümüzdeki dönemde seçimlerde yer alarak, muhatap bir organ haline gelebiliriz. Halkın meselelere yaklaşımında formüle edebileceğim şu başlıklar altında siyasal taleplerde bulunulabilir: 1- Kürt milli kimliği resmen tanınmalı, milli kimlik hakları yasal statüye kavuşturulmalı, 2- Farklı milli yapılanmaya uygun resmi yönetim kurumları oluşturulmalı; bu yapılaşma merkezileştirilmeli, 3- Anti demokratik bütün yapılar tasfiye edilmeli, yasal güvenceler Kürt halkına verilmeli, 4- Tarihsel haksızlıklar ve savaşlar ile oluşmuş olan maddi zararların, iktisadi ve sosyal geriliğin giderilmesi için Kürt halkının iktisadi ve sosyal istemlerine öncelik veren projeler yapılmalıdır. Evet, bir yerden başlamalı. DTP' den Hak Par' a kadar herkesi kucaklayan bir alanda bu birlik aranmalıdır. Her kes eski savruluşlarından vaz geçmelidir. Milli duruş esas olmalı, bu çağrı her Kürde ve her Kürt yapılanmasınadır.