Sevgili Bavê Rabûn-NİZAMİ GENCEWİ KÜRD asılıdır(10)
Ben sana geçenlerde Spartaküs’ün Kürd olduğunu yazmıştım... Bir çok arkadaş ve dostan olumlu ve yerinde tepkiler aldım.. Spartaküs’ün Kürd olmasının tarihsel önemi ve biz Kürdlerin yeniden uluslaşma sürecini yaşadığımız bu ortamda bu olayın eşi bulunmaz birleştirici bir unsur olduğu bilincindeler.. Bazılarımız ise bu olayı,sanki sıradan bir şeymiş gibi gördük ve fazlaca önemsemedik..Çünkü biz Kürdler hâlâ kendi tarihimize, kültürümüze ve halkımızın tarih boyunca yarattığı değerleri gün ışığına çıkarmış değiliz..Kürdler ve Kürdistan tarih boyunca hep işgallere uğradı ve Kürdler de işgallere karşı dürendi... Kürd tarihi bir anlamda işgal ve ona karşı direnme tarihidir. Tabii ki tüm bu işgaller Kürdistan’da var olan alt ve üst yapılanmasını yeniden sıfırlayabiliyordu... Kürdler de yeniden “sıfır”dan başlayıp yaşamını kurmak zorunda kalıyordu.. Bırakalım daha eskilere gitmeye, bu günlerde okuduğum bir kaç kitapta Kürdlerin başına gelen felaketlerin ve Kürdlerin Kürd düşmanları tarafından nasıl ölüme gönderildiğini daha açık bir şekilde gördüm.. Bu kitaplardan biri “Kürdlerin Horasana tarihi göçü” adını taşıyor.. Bugünkü tarihimizin kayıp bir çok sayfasını açığa çıkaracak bir tarihi eser... Ben burada bu kitabın içeriğinden söz etmeyeceğim.. Soz etmek istediğim husus İran Şahları Kürdleri Horasana yerleştirirken dışardan gelen saldırılara karşı Kürdleri kalkan olarak kullanıyorlardı.. Özbeklerin, Hintlerin, Rusların tüm saldırılarına karşı, Yavuz Sultan Selim’inde yaptığı ve dediği gibi Kürdlerden sınır boylarında “etten bir duvar” oluşturuyorlardı.. İran Şahları bölgenin hakimiyetini Kürdlere vermişlerdi.. Dışardan gelen tüm saldırılara Kürdler hedef oluyor ve dışarıya yapılan tüm saldırılara yine Kürdler önderlik ediyordu..Yani kısacası Enver Paşa nasıl Sarıkamış’ta Kürdleri kara kışa sürüp imha ederken, onlarda her savaşa kalkan olarak Kürdleri kullanıyorlardı..Bir başka eserde P.İ. Eviryanov’un, bir asır önce kaleme aldığı “Rusya’nın İran ve Türkiye ile olan savaşında KÜRDLER” adlı eseridir.. Bu eserde yazar 1804, 1806,1812,1813, 1826,1827, 1828; 1853-1856 ve 1871 yıllarında yapılan savaşlarda Kürdlere ilişkin çok ciddi belgeler vermektedir..Rusya, Türkiye ve İran tüm bu savaşlar boyunca bir yandan Kürdleri kendi tarafına çekerken, diğer yandan Kürd kamliamlarını yapmaktalar... Çünkü o dönemler Erivan, Karabağ ve Azerbeycan Kürd beyleri tarafından yönetiliyorlar... Yazarın anlatımlarına bakılırsa bu devletler her biri kendi sömürgeci çıkarları için Kürdleri kıyımdan geçiriyor.. Yazar, Kürdleri saldırı ve talanlarına geniş geniş yer verirken, aynı zaman da övünerek Kazakların Kürd köylerine yönelik cezalandırma ve talanlarına yer veriyor.. Sayın Rohat Alakom’un Kars bölgesindeki “Torunlarla” ilgili çalışmasınıda bu açıdan değerlendirmek gerekir..Kürdler sömürgeci güçler tarafından hep sınırlara sürüldüler ve dışardan gelen tüm saldırılarda hedef tahtası haline getirildiler.... Biz Yavuz Sultan Selim döneminde Kürdlerin sadece Sefevilere karşı “etten geçilmez duvar” olarak biliyorduk... Hayır aynı zamanda Yavuz Sultan Selim Kürdleri Rusya sınırına ve Kafkaslara da yerleştiriyor(Şah İsmail ve Çaldıran savaşı adlı eser).. Çaldıran savaşı esnasındada savaş cephesi dışında korkunç Kürd kıyımları oluyor..Sevgili Bavê Rabûn,Bunları sana anlatmamın nedeni, sınır boylarına kıyıma sürülen “kahraman Kürdlerin” hikayesini anlat için değil.... Vurgulamak istediğim sadece bugün bildiğimiz Kürdistan çoğrafyasında milyonlarca “meçhul Kürd askerleri” yok, bir o kadarıda sınır boylarına sürülen ve kurbanlık koç olarak kullanılan Kürdler var..Tüm bunlar tarihimizin bilinmeyen veya unuturulmak istenen gerçekleridir..Sana asıl anlatmak istediğim düşmanlarımız nasıl fiziki kıyımımızı “unuturmaya” çalıştılarsa, kültürel değerlerimizi de unuturmaya çalıştırdılar...Kürdlerin devletsiz oluşundan dolayı, bir çok Kürd aydını ve bilim adamı tarih içinde sömürgeci metropollere akın ederek ve oralarda Kürdçenin dışındaki dillerde eserlerini yazdılar.. Bu Kürdlere hep başkaları sahip çıktı... Bu insanlara ve orjinlerine ilişkin “resmi” tarihler yazıldı ve sahiplenildi.. Bizde bu Kürd şahsiyetlerini hep başkalarının bize empoze etmeye çalıştığı gibi gördük... Çünkü tarihimize ve kültürel değerlerimize karşı tarih boyunca bir vandalizm vardı ve hâlâ da devam ediyor...Bugün sana anlatmak istediğim Kürd şahsiyeti, NİZAMİ GENCEWİ dir...NİZAMİ GENCEWİ KİMDİR?Nizami Gencewi 1140 ve 1209 yılları arasında yaşamış Dante, Shakespeare, Puşkin gibi dünya edebiyatının en önemli yazım ustalarından biridir... Nizami Gencewi’nin eserleri yüzyıllar önce dünyanın belli başlı dillerine çevrilmiş ve dünya kültür hazinesine mal olmuştur..Belki sende okumuşsun.. Sana bir kaç eserini vermek istiyorum..İskendername, Xusrev ve Şirin, Leyla ve Mecnun, Yedi Güzel(bu güzellerden biri Kürdtür) ve İskendername...Nizami Gencewi eserlerini o dönem farsça yazıyor...Ama kim Nizami Gencewi’ye sahip çıkıyor? Türkler ve Azeriler....Türk edebiyatını okuduğun zaman, Nizami Gencewi “büyük bir türk şairi” olarak tanıtılıyor.. Azerbaycan’da “Ulusal Şair” ilan edilmiş ve her tarafa heykelleri ve büstleri dikilmiş...Ama Nizami Gencewi “Naxciwan Kürdlerinden” olan Aliyew ailesi gibi “aslını inkar” etmiyor ve gururla övünerek onlardan söz ediyor..Nizami Gencewi Gence şehrinde dünyaya geldi... Bundan dolayı, Azeriler hemen Nizami Gencewi’ye sahip çıktılar...Ama tarihsel gerçekler başka....Nizami Gencewi’nin kendisi Leyla ve Mecnun adlı eserinde “Ger maderi min reyîse KurdMader siftane pêş min mird” diyerek anasının Kürd olduğunu, “Şeddadi Miri’nin kızı”oldugunu(.A.Muziri) söyler...Nizami’nin kendisi “Heft Piker w Şerefname” de İskenderin tarihçesi üzerine duruyor, “Abhaz vilayeti, Alan, Erag,Gence ve Derbend’in hepsi İran’a bağlı olduğunu ve Abhaz vilayetinin Med kökenli Dewali adlı bir Kürd tarafından yönetildiğini ve tüm Ermenistan’ında onun hakimiyetinde olduğunu”yazıyor..Ayrıca Nizami’nin dogduğu Gence şehri Eran vilayetinin dahilinde olan bir yerleşim alanıdır.. Ermenistan ve Azerbaycan bölgeleri 945 yılından 1200 yılına kadar Rewadiler, Ahmediler ve Şeddadiler Kürdleri tarafından tam 255 yıl yönetildi... Yani bu 3 Kürd devleti esas olarak bu alanlarda varlık gösterdi.. Yine vurgulamaktan yarar var... Bugün Karsa bağlı olan ANI şehri 11 yüzyılda Rewadi Kürdlerin başkentiydi.(Selahadin Eyubi’ninde kökeni onlara dayanıyor)..Ayrıca Nizami Gencewi şiirlerinde “dayısı Kürd Ömer’in yiğitliğine, kahramanlığına ve mertliğine “ bolca övgüler yağdırıyor..Nizami Gencewi eserlerinde babası üzerine durmuyor.. Kürd araştırmacısı A. Muziri “Nizami’nin babası Gence’ye göç eden Irak Kürdlerinden olduğunu” ve buna ilişkin olarak Nizami’nin kökenini Irak’a bağladığına ilişkin bir şiir aktarıyor.. Ayrıca Muziri tarihçi Qezwini de bir alıntı yapıyor ve ö dönemler “Gence bir sünni” şehriydi, yabancıları sokmuyorlardı... Azeriler ise Şiiler..Sonuç olarak Nizami Gencewi ve Kürdler araştırmacılar için Keşifedilmemiş tarihimizin sayfalarından biridir.. Umut ediyorum ki, araştırmacılarımız bu konuya el atar ve Gencewi edebiyat tarihimizde gereken yerini alır..