Direkt zum Inhalt

Tekrar!

Kürdistan devrimin yolu uzundur. Mücadele uzun bir maratondur. Sömürgeci sistem ihanetide yedekleyerek ilk raundu kazanmıştir, ama bu dünyanın sonu değildir.Kürd milleti, ne çaresiz, ne de alternatifsizdir. Muş kırsalında 14 gerillanın TC devleti tarafından kimyasal silahlarla katledilmesi, halkın evlatlarına sahiplenişi, Diyarbakır’da başlayan ve Kürdistan’ın bir çok alanına yayılan ve ayaklanma düzeyine varan gelişmeler geleceğin aydınlık günlerinin habercisi oldu.TC ve ihanet son olaylara kendi karanlık emelleri için zemin hazırlamış olabilir. Fakat evdeki hesap çarşıya oymadı. Çarşıya çıkan Kürd devlete taş attı. Kürdistan’dan defol dedi. İşte tüm hesapları bozan yaklaşım ve girişim bu oldu. Bu nedenle olaylar hemen bittirilmeliydi. Devlet bildiği yöntemle, yani Kürdleri katlederek, işkence ederek, tutuklayarak, tehdit ederek, korku yayarak kitleleri pasifize etmeye çalışırken, ihanet ve Kürd reformistleride kitlelere „sağduyu“ empoze etmeye ve evlerine döndermenin görevi üstlendiği gözlendi. Kim ne rol üslenirse üslensin, ne derse desin, son olaylarla bir kez daha görüldükü Kürdistan halkı bağımsızlık diyor. Sömürgeci sistemi Kürdistan’da görmek istemiyor. Buna ulaşmanın mücadelesini veriyor. Ama acı bir durum. Bu eli öpülesi halk önderliksiz. Halk önderliğini arıyor. Sorun halkın mücadelesine denk devrimin önderliğni yaratmaya endekslemiş bulunuyor. Bunun önceli bir durum değerlendirilmesini şart koşmaktadır. Mevcut tıkanıklığın tüm boyutlarını açığa çıkarılması bir zaruriyet arzetmektedir.O halde ne yapmak lazım? Kürd milletine çok pahalıya mal olan bir süreç yaşandı. Bu süreç tartışılarak neden ve sonuçları ortaya konularak yola devam edilmelidir.Herkesin yeniden düşünme zamanıdır. Süreci bir bütün olarak kişisel ve çevresel kaygılardan uzak değerlendirmek zorunludur.  Kürd aydın ve politıkacısı cesaretli olmak zorundadır. Katille katil demek zorundadır. Son 30 yılık dönemin muhasebesini yapmak zorundadır. Bu süreçte halkımıza dayatılan ihanetin adresini doğru isimlendirmek zorundadır. Bunu belge ve ilk eldeki suçlu, mağdur ve tanıkların bilgisi ışığında olayları değerlendirmek ve „Apocu“ ihanet şebekesinin gerçek resmini açığa kavuşturup kitlelere kavratma zorunluluğu vardır. Bu görevde Kürd aydın ve politıkacıların omuzlarındadır.Süreç anlaşılır kılınmadıkça dersler çıkarılmadıkça, sistem ve ihanetin ortak oyunu ile Kürdlerin katledilmesi devam edecektir. Bunun önlemenin bir yolu ihanetin anlaşılır kılınmasıdır. Kimse bundan kaçınamaz. İyisimi herkes kendi bildiklerini paşa paşa anlatmasıdır. Bununla ancak ortak bir hafıza oluşturabiliriz. Bu yanlış mı olur? Kuşkusuz hayır. Kürd millet çıkarı bunu gerektirir.Kuşkusuz sorun bununla bitmiyor. Bununla birlikte Kürd millet haklarının yeniden derli toplu bir tanımlamanın zorunluluğu vardır. KUKM`nı doğru ve gerçek temelerine kavuşturmalıdır. Bunu da ancak bağımsızlıkçı güçler yapabilir. Sorun bununlada bitmiyor. Bağımsızlıkçı güçlerin kendine yönelme mecburiyeti var. Varolan hata, zaaf, saplanti, alışkanlıklar vs bütün olumsuzluklarını tespit ve aşma  görevleri var. Bu yapılmadan mevcut tıkanıklığı aşma perspektifine ulaşamaz. Bunlar yapıldığı oranda KUKM`nin önü aydınlanır, sağlıklı bir pesrpektife ulaşılır. Gerisi bilinçli, planlı bir iradi müdahale ile aşılır.                    Bagimsizlıkçı güçlerin en büyük açmazı, önderlik, örgüt ve pratik sahaya ilişkin zaafiyetidir. Kürdistanin mevcut statükosu ve bunun üzerinde yükselecek devrim stratejisi doğru tespit edilmiştir. Devrimin temel amaç ve ilkeleri doğru belirlenmiştir. Bunu gerçekleştirmenin yol ve yöntemi bilince çıkarılmıştır. Fakat bunlar tek başına devrim yapmaya yeterli değildir. Bunlari yerine getirecek devrimin örgütünü yaratmak, pratik sahaya inmek, sömürgeci sistem ve yerli ihanete karşı savaşmaktır. Yapılmayan veya yapılamayan budur. Bugünde Kuzey Kürdistan bağımsızlıkçı güçlerin en büyük açmazı budur.                   KUKM`nin başarya ulaşması ancak devrimci şiddetle mümkündür. Bağımsızlıkçı güçler, bunu daha işin başında förmüle etmelerine rağmen gereği yapılamadı. Amatörce yapılan bile süreklileştirilemedi. Bu nedenle doğan boşluğu sömürgeci sistemin Kürdistan´daki resmi „Kürtçü“ partisi „Apocu“ çete doldurdu. Ve doldurmaya devam etmektedir. İhanet çetesi, TC devletinin desteğinde yurtsever Kürd hareketin kitlelerle buluşması önünde set oluşturmuş bulunmaktadır. Bunun aşılması kolay görülmemektedir. Kürd yurtsever hareketin bu engeli demokratik yöntemlerle aşma yaklaşımı bir şey ifade etmemektedir. Bu sadece yurtsever Kürd hareketin acizliğine işaret etmektedir. Şu artık kavranılmalıdır. Sömürgeci sistem ve ihanete karşı mücadele etmeyi demokratik yol ve yöntemlerle sınırlamak demek yenilgiyi peşinen kabullenmek demektir. Sahayı düşmana terketmek demektir. Zaten bu zaafiyet daha işin başında gösterildi. Sonuçları ortadadır.Kürdistan coğrafyası, ekonomisi, kültürü, insanı ve tüm değer yargıları ile sistem adına büyük bir tahribata uğratıldı. Kürdistan halkına ağır bir bedel ödetildi. Kürd milletini tarihte silmek ve Türkleştirmek istendi ve bu çaba bugünde sürmektedir. Peki bu daha işin başında engelenemez miydi? Kuskusuz engelenebilirdi. Bu da bağımsızlıkçı güclerin yüklediği tarihsel sorumluluğunun gereklerini yerine getirmesiyle mümkündü. Yapilmasi gereken buydu. Fakat bu yapılamadı. Bunun bir çok nedeni var. Bu nedenler defalaeca ortaya konuldu..                   Kürd reformist hareketi ve ihaneti besliyen güçlü bir zemin vardır. Grupsal ve bireysel çıkarlari sömürgeci sistem sınırları içinde kalmayı gerekli kılmaktadır. Bu çevrelerin mevcut yaklaşım, yönelim ve girişimleri bu yöndedir. Bu güçlerin değişeceğini beklemek kendi kendini kandırmaktan başka bir şey değildir. Reformist hareket ve ihanet mevcut yaklaşım ve girişimleriyle KUKM`ne zarar vermeye devam edecektir. Bunu önleyecek tek güç bagimsizlikçı güclerdir. Peki bu nasıl olacak? Bunun kendiliğinden olması beklenilmemeli. Sadece istemeklede olacak bir iş değildir. Bunun yolu sömürgeci sisteme ve yerli ihanete karşı savaşmaktan geçer.Bunu başarmanın koşulları vardır. Ülke ve halk gerçekliğimizden kaynaklanan ulusal-sosyal devrimci potansiyel aktif olup anti-sömürgeci bir niteliğe sahiptir. Ülke ve millet bağımsızlığı için her şeyini vermeye hazır bir halk gerçekliğimiz vardır. Peki eksik olan nedir? Örgüt-önderlik açmazi ve pratik sahaya ilişkin zaafiyetidir. Bunun aşılması halinde KUKM`ne dayatılan ihanet bertaraf edilebilir. KUKM`ne dayatilan tasviye süreci durdurulabilinir. Kürdistan devrimini başariya taşiyabilir. Zaten bagimsizlıkçı güclerin varoluş nedenide budur.Bağımsızlıkçı güçler açısında koşullar bugün her zamankinden daha iyidir. Yeter ki örgütlensin, dış ve iç düşmana karşı savaşsın. Kürdistan halk kitleleriyle buluşması ve kucaklaşması zor olmayacaktır. Bunun dışında ne yapılırsa yapılsın dış ve iç düşman çemberı kırıp halk kitleleriyle buluşma imkanını bulamaz. Bugüne kadar bulamadığı gibi. Kimse kendini kandırmasın. Aynaya baksınlar. Kendileri nerde halk nerde baksınlar. Halk niye ihanetin arkasında gidiyor sorusunu kendilerine sorsunlar. Eğer samimilerse sorularının cevabını bulmaktan zorlanmayacaklardır.İhaneti sağır sultan tarafından bile işitilen “Apocu” hareketin Kürdistan halkının desteğini hala alıyor olması bir çok nedenin yanısıra sahip olduğu silahlı güçten dolayıdır. Bu gerçek biliniyor olmasına karşın silahlı mücadeleye bilinen tüm beduaları etmek kimseye bir şey kazandırmadı ve bundan sonrada kazandırmayacaktır. Kürd reformist hareketi dünden bugüne kendini burada üretti. Ve kaybetti. Bağımsızlıkçı harekete kaybetti. Bağımsızlıkçı hareketin kaybediş sebebi silahlı mücadeleyi yanlış gördüğünden değil, baş vurmayışındadır. İşin kurallına uygun hareket etmeyişindedir.Kürd reformist hareketi, Kürdistan sorununun çözümü konusunda çözümsüzdür. Beklentisi sömürgeci devletin demokratikleşeceği ve yapılacak reformlarla soruna çözüm getirileceğidir. Kürd reformist hareketi, TC devleti ve hükümetlerine yalvarmalariyla Kürd milletini dilenci durumuna düşürmüştür. Kürd milletini sömürgeci devlet tarafindan verilecek bir sadaka beklentisine sokmuştur. Bu politikalarıyla Kürd milletini rehavete sevkederlerken, sömürgeci sistemede sonsuz kolaylıklar sağlıyorlar.„Biz Türkiye sınırlarına saygılıyız“,“Biz bölücü değiliz“,“Türkiye`den ayrılmak istemiyoruz“,“Biz silaha baş vurmadık”, “Türkiye`de politıka yapmak istiyoruz“ vs. gibi Türk sömürgeci sistemini kutsayan yaklaşım sahibidirler.Kürdistan sorununu uluslararası bir sorun olmaktan çıkarıp sömürgeci barbarların insafına bırakiyorlar. Kürd milletini dünya da yalnızlaştiriyorlar. Esas amaçları, Türkiye´de yasal çerçevede politika yapabilmeleridir. „Türkiye Partisi“ olmak için can attıyorlar.„Türkiye Partisi“ olmak için kendilerini programlayanlar Kürdistan sorununu sömürgeci sistemiçi bir soruna indirgeyerek sorunu çözümsüzlüğe havale ediyorlar.Kürd milletini „Türk, Arap ve Acem Kürdü“ yapıp işin içinde çıkıyorlar. Bu yaklaşımlariyla ne kadar uysal politikacılar olduklarını ispatlamaya çalışiyorlar.  Dahası bu uzlaşmacı ve teslimiyetçi yaklaşımlarını Kürd milletine mal etmeye çalışıyorlar. Kürd milletine yapılacak en büyük saygısızlık bu olsa gerek.Kürd milletine soran mı oldu? Kürd milletinin önüne referandum sandığı konulupta tavrı mı ortaya çıktı? Bunların hiç birisi olmadığına göre hangi aklıevel Kürd milletinin tavrı budur kehanetinde bulunabilir.Bu konu da Kürd milletinin tavrını açığa çıkarmak gerekir.  Kürd milletine sormek gerekir. Türkiye, Iran, Irak ve Suriye´den ayrılmak istiyor musun, istemiyor musun? Kendi bağımsız devletini kurup egemenliğini eline almak istiyor musun, istemiyor musun? Parçalı ülke ve milleti birleştirmek istiyor musun, istemiyor musun? Kürd milletine bu sorular sorulmadan, onun kendi iradesi belirlenmeden hangi aklıevel Kürd millet iradesi adına karar verebilir? Hangi haddini bilmez kendini Kürd millet iradesi yerine koyabilir? Onun adına kim karar verebilir? Hiç kimse!Sorunun çözüm adresi Kürd milletidir. Geçerli olan onun tavrı ve vereceği karardır. Bu da oluşturulacak demokratik bir ortamda, uluslararası demokrasi güçlerin gözetiminde yapılacak bir referandumla belirlenebilir.Kürd milleti, bu konuda kararını çoktan vermiştir. Bu kararın kendi egemenliğini ele alacağı kendi ulusal devletini kurmasıdir. Kürd milleti, verdiği mücadelesiyle bunu kanıtlamıştır.Güney Kürdistan halkının resmi olmayan referendum da ortaya koyduğu iradesi ayrıca bunu doğrulamıştır.                     Böylelikle Bağımsızlıkçı güclerin önüne koyduklari Bağımsızlık, Ülke ve Ulus Birliği hedefi olarak tanımlanan Kürdistan Devrim Stratejisi doğrulanmıştır.Bu strateji, ülke ve millet gerçekliğimizin somut tarihsel koşullarının doğal sonucudur. Bu stratejinin Kürdistan halkının zaferiyle sonuçlanacağı kaçınılmazdır. Tarihsel gelişmenin seyri budur.Kuşkusuz bu kendiliğinde olmayacaktır. Çünkü kendiliğindenci hareketin geleceği yoktur. KUKM`nin zaferi, ancak halkı kucaklayabilecek bir yeraltı örgütlülügü ile mümkündür.Bu da halkın nabzını elinde tutan, günlük ihtiyaçlarından tutun uzun vadeli çıkarlarını ifade eden, bu uğurda halka beraber çözüm üreten, halkla bir bütünlük içinde olan, dış düşman ve yerli ihanete karşı savaşan devrimin partisidir. Kürdistan´da böylesi bir parti henüz yaratılmış değildir. Bu, şu an mevcut olan politik güclerin tek başına yapabilecekleri bir işte değildir. Bu görev, bir bütün olarak Kürdistanlı bağımsızlıkçı güçlerin çözmesi gereken en acil sorundur. Bu başarıldığı oran da diğer sorunlar buna bağlı olarak çözüm yoluna girecektir.Bu görev başarıldığı oran da çözüm gücü olunacaktır. Sömürgeciliğe, ihanete ve her türlü uzlaşıcılığa karşı mücadele zeminine kavuşacaktır. Görev açık ve nettir. Kürdistanlı bağımsızlıkçı güçler, ya görevlerini yerine getirir tarihin yapıcı ve yazanı olurlar, ya da bekle-gör siyasetini sürdürür KUKM´nin tasviye edilmesinin suç ortakları olurlar.Önümüzdeki tercihler bu kadar açık ve yalın. 07 Nisan 2006 

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.