Direkt zum Inhalt

Bir “Kara Kutu” Daha Susturuldu!

“Apocu” ölüm tacirleri iki can daha aldılar. Sırlarıyla beraber kara toprağa gümdüler. Faysal Dumlayıcı ve Serdar Kaya’yı hunharca katlettiler. Haklı olarak Kürd yurtseverleri daha evel ki cinayetlerde olduğu gibi, bu hunhar cinayetide kınadılar. Buraya kadar anormal bir şey yok. Anormalik bundan sonra başliyor. Birileri hızını alamayarak alışık olmadığımız, ama yabancısıda olmadğımız “Apocu” kültünü yeniden konuşturdular. “Apocu” hareketen ayrıldığını iddia eden, ama anlayış olarak aynı yerde olanlara karşı olan eleştirilerimizden hareketle bu hunharca cinayet nedeniyle “ellerinize kına yakın”, “bazı siyasi sinsilikleri ve fırsatçılığı vurgulamak istiyorum...Sesli söylenmese de “bırak birbirini yesinler” şeklinde düşüncenin var olduğunu biliyorum.” diyecek kadar kendilerinden geçtiler.Bu zıkım “Apo” dergahında kültlenenler, zıvanedan çıkmadan edemiyorlar. Alışkanlık olsa gerek. “Serok”larından aldıkları kültür bu olsa gerek. Oysa orta da ful-pul yoken birileri yine o bildik karalamayı diline dolamış olması ibretlik bir olay olsa gerek.Kürd yurtseverleri, birilerinin yaptığı gibi siyasi yaşamlarında siyasi cinayetleri “ajanlaşmış birey ve kurumlara yönelen devrimci eylem” olarak değerlendirmediler. Yurtsever katletmeyi “hainlere yaşam hakkı yok” diyecek kadar kendilerinden geçmediler. Kürd milletinin evlatlarının katledilmesinin tetikçileri, emir verenleri ve alkışlıyanı hiç olmadılar. Ama bunun ihanet olduğunu daima söylediler. Dahası her zaman bu ihanete karşı tavır aldılar. Bu ihaneti dün olduğu gibi bugünde kınıyorlar. Faysal Dumlayıcı başta olmak üzere şu an “Apocu” hareketen ayrıldığını iddia edenlerinde ortak olduğu PKK’nin kirli teori ve pratiğini kınadığımız gibi, “Apocu” ölüm tacirlerinin Faysal Dumlayıcı ve Serdar Kaya’yı hunharca katletmelerinide kınıyoruz.“Apocu” ölüm tacirlerin insanların “Apocu”luktan ayrıldı diye katletmesini “bırak birbirini yesinler” diyen var mı, yok mu bu iddia sahibine sormak gerekir. Bu iddiasını orta yere sarfedip insanları töhmet altında bırakmak sorumlu bir tutum olmasa gerek. Evet kimdir bunlar? Bu kadar alçalacak olan varsa hep birlikte yüzlerine tükürelim. Eğer yoksa bu iddiayı orta yere sarfedenin niyetini sorgulamak gerekir.“Apocu” hareketen ayrılıpta cepheden tavır almayanlara karşı eleştirilerimiz oldu ve bügünde vardır. Bunu “Apocu” ölüm tacirlerin ayrılanlara karşı işleyecekleri cinayetleri onayladığımız anlamında değerlendirebilecek kadar kendinden geçenler sanırım kendilerini anlatiyorlar.Bu vesileyle “bırak birbirini yesinler” iddianın sahibi arkadaşa dostça bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu iddia sahibinin bir çok olayın “tanığı” olduğunu biliyoruz. Diyorum ki, bu arkadaş “tanığı” olduğu olayları niye açıklamaz? Mesela Resul Altınok’tan başlasa nasıl olur? Resul Altınok niçin, nasıl ve kimler tarafından öldürüldü? Bunu bir açıklasa fena mı olur? Şoreş’i kim ve niçin öldürdü? Bunlarla beraber 30 gerilanın öldürülmesinden bahsediliyor. Doğru mu bunlar? Eğer doğru diyorsa bunlar niçin, nasıl ve kimler tarafından öldürüldü? Bu 30 yurtsever insanın isimlerini kamuoyuna niye açıklamaz? Kimi koruyor?  Kimden korkuyor? Eğer zamanında bunlar deşifre edilseydi, ondan sonraki cinayetler işlenebilir miydi? Zamanında meselesinide unutalım. Bugün bu ve benzeri olayları açıklasa “Kürd kıran” ölüm tacirlerine karşı bir direniş cephesine vesile olmaz mı? Bunları yazarken bu arkadaşı zan altında bırakma diye bir niyetimin olmadığını özelikle bu arkadaşın inanmasını rica ediyorum. Eğer bir şeye yorumlanacaksa bunu provakasyona yorumlansın. Ama her halikarda “kara kutu” olmaktan çıksın. Ve rahatlasın. Bu vesileyle bir çok insana öncülükte etmiş olsun ki, bir çok karanlık olayda aydınlanmış olsun. “Kürd kıran” çetesinin maskeside bu vesileyle düşmüş olur. Bunu özelikle yapmasını özgür bir ülke kurmanın dışında bir “suçu” olmayan “bın kevir” edilen binlerle ifade edilen Kürdistan’ın o güzel gençleri adına kendisinden rica ediyorum.Ben dahil bir çok yurtsever defalarca “Apocu” hareketen ayrıldığını ilan edenlere çağrı yaptık. Bizi kurtarmaya kalkışmadan önce şahit olduğunuz “Apocu” hareketin kirli teori ve pratiğini deşifre edin, dedik. Onlar, bundan özelikle kaçındılar.  Yazdıkları kitap ve broşürlerle “Apocu” resmi tarihi vartiz ettiler. “Apocu” kirli teori ve pratiğe “geçmişimiz” dedikleri gibi, A. Öcalan’ı daha hala ideolojik önderleri ve özgürlüğünü sağlamayı önlerine görev olarak koydular. Ve Kürd yurtseverlerinden buna saygı duymasını beklediler. Bunun saygı duyulacak bir tarafı yoktur. Onlar, PKK’nin geçmiş kirli teori ve pratiğini deşifre etmedikleri müddetce bekledikleri saygıyı hak edemezler. Peki bu saygıyı kazanan eski PKK’li olmadı mı? Oldu! Kim oldukları herkes tarafından bilinir.Bu işin lamı-cımı yok. Geçmişte “Apocu” hareket içinde yer alıpta bugün ayrıldık diyenler, geçmişlerini masaya yatırmak ve bununla hesaplaşmak zorundadırlar. Bu, aynı zamanda Kürd milletine en büyük hizmet olacaktır. Bunun yolu bellidir. Bunu biliyorlar. Eğer bu konu da samimi iseler, bu görevi onlardan başka kimsede tam anlamıyla yapamazlar. Bu bilinç ve sorumlulukla bunu yaparlarsa Kürd milletine en büyük hizmeti yapmış olacaklar. Bu, büyük bir görevdir. Bu görevi yerine getirenler, Kürd milleti tarafından paha biçilmez değerle değerlendirilip ödüllendirileceklerdir. Bu, büyük bir şereftir. Bu, arkadaşlardan beklentimiz buna layık olmaya çalışmalarıdır. Çağrılarımızın özü budur. Bunda kötülük nerde?Bazı şeylerin yerli yerine oturması bir yerde “Apocu” hareketen ayrıldığını söyleyenlerin yaşadıklarını yalansız, dolansız, kişisel kaygılardan uzak anlatımıyla mümkündür. Şu gerçek biliniyor. Kürd aydını ve politıkacısı pusulayı şaşırmıştır. Kime yurtsever, kime hain diyeceğinin ölçüsünü kaçırmıştır. Bunu niye söylüyorum. Ona geliyorum. Ona geçmeden önce parantez içinde bir yanılgımı ifade etmek istiyorum.Kişi olarak PKK’den kopan son grup içinde PKK’nin bilinçli olarak gönderdiği insanlar olduğuna inandın. Bu düşüncem yanlış değildi. Nihayetinde Osman Öcalan ve grubu ortada. Ama ben Faysal Dumlayıcı’nında PKK’nin PWD içindeki adamı olarak görüyordum. Bundan yanıldım. Eğer bir şey ifade ediyorsa Kürd kamuoyunda ve Faysal Dumlayıcı’nın arkadaşlarından özür diliyorum.Esas soruna geliyorum. 30 senedir, “Kürd kıran” teori ve pratiği ile bir türlü anlaşılamayan PKK ve türevleri sorununa. Bu sorun Kürd aydını ve politıkacıları tarafından ortaklaşa anlaşılır kılınmadığı müddetçe yurtseverlik ve hainlik arasındaki sınır belirsizliğini korumaya; yurtseverler hain, hainler yurtsever ilan edilmeye; dahası yaygın tanımlama ile at izi ve it izinin karıştığı bu atmosferde istesenilsede istenilmesede hata işlemeye devam edilecektir. Peki bunu aşmanın yolu yok mudur? Kuşkusuz vardır. Bana göre bunun yolu “Apocu” hareketin varoluş/varediliş nedenini doğru olarak okumaktan geçer. „Bizler Demirel´in demokratik düşüncelerini hayata geçiren bir hareketiz. Bizler neler yaptığımızın farkındayız.“(A. Öcalan 1991)„PKK’nin kuruluşu üzerinde devletin indirekt bir etkisi olmuş olabilir.“ „Yurtseverliğe değer veren çabalar suç sayılmış ve yaptırımlara tabi tutulmuştur.“ „Bir anlamda çözümsüzlüğü çözüm diye habire dayattılar.“ (Oaman Öcalan 2004)Öcalan kardeşler, bunu söyleye dursun „ehliyetli“ ve „ehliyetsiz“ avukatlar, buna ses kattılar. Daha evelini saymasak bile son cinayetlerin işlenmesini beklediler. Öcalan kardeşleri tanımak için son cinayetleri beklemek mi gerekiyordu?Daha önceleri çiğnedikleri ve kaybettikleri sakızlarını Öcalan kardeşlerin pisliğinde arayan bilinçi kırık aydın ve siyasilerimiz kime hizmet ettiklerini, kime karşı koyduklarının farkında bile değildirler.Anlaşılan bilinçi kırık aydın ve siyasetçilerimiz Öcalan dergahına beyinleriyle birlikte ruhlarınıda rehin bırakmışlar. Fanatik birer mürit olmayı yaşam tarzı edinmişler. Hatta rant kapma savaşında danışıklı döğüşlü süren Öcalan kardeşler arasındaki “kavga”da oyuna gelme pahasınada olsa bile takım tutar gibi saflaştılar. Kimi eski şeyh’e “ölümüne bağlılık”larını tazelerken, kimi “eski şeyh öldü, yaşasın yeni şeyh” dediler. Yeni şeyh’i “çözüm gücü” ilan ettiler. „Çözüm gücü“ olarak sunulan Osman bilinmeyen miydi? Onu Kürdistan halkına kabullendirmek için entekletüel birikimlerini harekete geçiren  çevreler, şimdi bu cinayetlerin suç ortakları olmuyorlar mı?Dahası var. Daha korkunçu var. Daha hala “PKK duyarlılığı”nı seslendiren bilinçi kırık aydın ve siyasetçilerimiz var. Bunca olup bittenden sonra daha hala “PKK´nin duyarlı davranışı”nı seslendirenlerin varolduğu Kürd politik ortamında sıradan halkın PKK´ye destek vermesini normal karşılamak gerekir diye düşünüyorum. Bu desteğin sürmesinde “PKK duyarlılığı”nı diline dolayan siyasetcilerimizin önemli katkı payinın olduğunu görmek insanı korkunç derecede rahatsız etsede varolan bir gerçekliğimiz.Türk egemenlik sisteminin “Kürtcü”sünü Kürd tarafi olarak daha hala inatla ileri süren bilinci kırık siyasetcilerimiz var oldukça düşmana bile gerek olmadığı bir başka gerçekliğimiz.Kürd yurtseverleri, “Apocu” hareketin ikiyüzlülüğe aşinadır. İkiyüzlülük “Apocu” hareketin  kalıtımsal bir özeliğidir. Özü değişmeksizin yer ve zamana göre biçim değişir. Anlaşılan bu hastalık bazı Kürd aydın ve siyasi çevreleride çok kötü etkilemiş, bilinçlerini kırmıştır. Bunlar bilindik şeyler. Onlar, buna rağmen hem kontra “Apocu” hareketi Kürd milletine sevdirmenin çabasını veriyorlar, hem de “yurtseverlik” gösterileri eşliğinde sahne alıyorlar.Malum Kürd cephelerinde saçmalık devam ediyor. Ölüm tacirlerinden sağduyu diliyorlar. Kürd katletmeyin diyorlar. Hatta bazıları hızını alamayarak “Apocu” ölüm tacirlerini TC devletine karşı mücadeleye çağırıyorlar. Bu tür zırvalıklar birbirini izliyor. Malum Kürd çevrelerin bu saçmalıkları ortalığı kasıp kavururken inanın ki, ölüm tacirleri ve efendileri bıyık altında gülüyorlar. Peki sonra ne olur? Bunu bilmek kahin olmayı gerektirmiyor. Bilinen danışıklı-döğüş eşliğinde TC devlet çıkarı ve Kürd yurtseverlerin imhası atbaşı sürer. Bunlar herkesin malumu şeyler.Kürd aydını, politik çevreleri, kendilerini “Apocu” sisteminin değişeceği, yurtsever zemine gelecekleri beklentisine sokmamalıdır. Çünkü beklentileri gerçekleşmiyecektir, gerçekleşmeyince daha da bir yanlişa düşeceklerdir. Çoğu çevrenin bugün düştüğü gibi.Bu çevreler, “Apocu” sistemi yanlış tanımliyorlar. Varoluş, varediliş nedenlerini kabullenmek istemiyorlar. Mesele budur. Halbuki, kendilerini bundan sıyırabilirlerse en aşağı doğruya yakın bir yaklaşıma ulaşabilirler. Bunu kavramak, dahası kendilerini bu konu da ikna etmedikleri sürece işlenen cinayetlerin neden işlendiğine hükmedemezler.Tüm bunları üst üste koyup toparladığımızda taşlar gitgide daha da yerli yerine oturmaya başlıyor. Anlaşılan o ki, bilinci kırık aydın ve siyasilerimiz nedeni ne olursa olsun katile katil diyememektedir.Bu oyunu bozmanın yolu olmalı. Bunun yolu elbirliğince derinlemesine olabildiğince hızlı bir şekilde oyunun “derin” oyuncularının gerçek niteliklerini deşifrasyonundan geçer. Bugüne kadar çağrımız bu yönlü oldu. Bunu yapabileceklerde bu oyunun birinci derecedeki aktörleridir. Fakat ne yazık ki, olayların birinci derecedeki sanık, mağdur ve tanıkları sağır sultanı oynamayı seçti. “Pandora kutusu”nu açamamayı kurtuluş sandılar ve sayıyorlar. Oysa kurulu düzen hiçte öyle düşünmüyor. “Kara kutu”ların susturulmasını kendi varlıklarının devamının garantisi olarak görüyorlar. Bu nedenler birer birer ebediyen susturuyorlar. Bunun en son örneği Faysal Dumlayıcı’nın hunharca susturulması oldu. Faysal Dumlayıcı, bildiklerini açıklasaydı kötü mü olurdu? Kuşkusuz değil. Oysa yeni cinayetlerin işlemesinin önünü almada engel olurdu. Yapılması gereken bu olmasına rağmen yapılmayınca kurulu düzen kendisine üstlendirilen misyonun gereğini yapmayı sürdürecektir. Ölüm tacirleri, can almaya devam edeceklerdir. Kürd kanı dökmeyi sürdüreceklerdir. “Kara kutu”ları ebediyen susturmaya devam edecektir. Ogünden sonra da ax-vax demenin bir anlamı olmaz.Mesele bu ölüm tacirlerinin varediliş nedeninin bilince çıkarılmasıdır. Yapılmayan ve yapılmaktan kaçınılan budur. Kürd aydını, Kürd politıkacısı bunu yapmadığı müddetçe kurbanın ismi birgün Alaattin Kapan-Ferit Uzun olur, Gazi Şahin-Celal Aydın, Ali Yaylacık-Mehmet Uzun, Muftafa Çamlıbel-Ramazan Adıgüzel, Resul Altınok-Çetin Güngör, Mustafa Tangüder-Enver Ata, Saime Aşkın-Mehmet Şener, Hasan Özen-Hüseyin Morsünbül, Sipan Rojhılat-Kemal Şahin, Faruk Bozkurt-Hikmet Fidan, Faysal Dunlayıcı- Serdar Kaya olur... Yarın bir başkası olur. Ogünden sonra da kanı dökülenin ismi önemini yitirir. “Apocu” hareketin tarihine şöylece bir bakacak olursak, Kürd millet düşmanı bir hareket olduğunu söylemek çok şey söylemek değildir. Bu, sadece bir gerçeğin dile getirilişidir. Fakat Kürd aydın ve politıkacısının yapmadığı budur. Bundan öte şu veya bu şekilde bu kontra örgütün değirmenine su taşımıştır. Bunu söylediğimizde bu kesimler bunu kendilerine hakaret saydılar ve sayıyorlar. “Apocu” hareket saflarında yer almış ve şu veya bu nedenden ayrılanlarda “geçmişimize saldırıyorlar” deyip kılıç kuşanıyorlar. Kandırıldıklarını, kullanıldıklarını, yanıldıklarını itiraf edemiyorlar. Bir kontra artığı tarafından kullanıldıklarını söylemeyi kendilerine yediremiyorlar. Bunu itiraf etmek çok mu zor? Be kardeşim bir millet kandırılmış, kullanılmış, kendi kendisiyle savaştırılmış. Bu az şey mi? Bir milletin kandırılmışlığı yanında birey olarak senin kandırılmışlığın ne önemi var.Şu gerçek niye kabullenilmiyor? Bu “Kürd kıran” hareketin daha işin başından beri hem içindeki, hem dışındaki devrimcilere yöneldiği ve tasviye etmeye çalıştığı gerçeği niye görülmek istenmiyor? Bu yönelim sadece kontra artığının yuvaya dönüşle başlamadı ki. Bu ta başından beri böyledir. Bu gerçek görülmedikçe ve bu kirli pratiğin birinci derecedeki icraatçıları, mağdurları ve tanıkları bunu kamuoyu ile paylaşmadıkça ölüm tacirleri üslendikleri, dahası başından beri kendilerine üstlendirilen “Kürd kıran” misyonlarının gereğini yapacaklardır. Dün bunu yaptılar, bugünde yaptıkları budur.Ama bazı çevreler bu yalın gerçeği görmek istemiyor, kabullenemiyor, dahası “Apocu” geçmişin kirli teori ve pratiğin mirascıları olarak sahne alıyorlar. Geçmiş “Apocu” kirli teori ve pratiği “ajanlaşmış birey ve yapılara karşı devrimci yönelim” deyip vartiz ediyorlar. “Kendim içinde olduğum cinayetler iyi, ama bana yönelen kötü” mantığı devrimci bir mantık olabilir mi? Dahası bu mantığın yeni cinayetlere davetiye çıkardığını bilmiyorlar mı?Herkes sorumluluğunu yeniden gözden geçirmek zorundadır. İhanete karşı ortak bir dil ve pratik zeminde buluşmak zorunluluğu ortaya çıkmış bulunmaktadır. İhanetin işlediği cinayetleri sadece, ama sadece kınamak artık kına getirmektedir. Bir anlamı, bir yaptırım gücü olamamaktadır. O halde yapılması gerekenin ne olması gerektiği sorununu yeniden, ama yeniden tartışılması ve gerekenin bir an önce yapılması zaruriyeti kendini dayattığını görmek gerekiyor. Bunu yaratmanın zorluğu orta yerde olmakla beraber başka yolu da yoktur. Kuzey Kürd hareketi, devrimin siyasi ve askeri gücünü yaratmak zorundadır. Bunu yarattığı oranda iç ve dış düşmana gereken cevabı verebilir. Bunun dışında yapılacak her girişim içinde olumluluklar taşısada ihtiyaca cevap olmayacaktır. Herkes bu bilinçle sorumluluğunun gereğini yaparsa sürece müdahale edecek gücü ortaya çıkarmak mümkündür. Kürd milletinin kendi aydın ve siyasilerinden beklentiside budur.15 Şubat [email protected]

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.