Direkt zum Inhalt

Kürt-Yahudi Dostlugu Stratejiktir!

Kürd-Yahudi Dostluğu Stratejiktir!Hasan H. YILDIRIMToplum, ulus ve bireylerin yaşamında daima gelecek kaygısı olmuştur. Bu gayet doğal bir reflekstir. Kendini yaşatma, geleceğe taşıma ve koruma içgüdüsünden kaynaklanmaktadırHele mesele Yahudiler ve Kürdler olunca bunun önemi bir kat daha kendini hissetirmektedir. Etrafları ezeli, böyle giderse ebedi düşmanlar tarafından sarılı olmaları daha da gelecek kayısı taşımaları bir o kadar önem arzetmektedir.Yahudiler, her şeyden evel kurulmuş, istikrar kazanmış bir devlete, dahası güçlü askeri, istihbarat ve bürokrasi ağına, güçlü bir ekonomiye sahiptirler. Uluslararasında güçlü lobileri ve dostları vardır. Bunlar az şey değildir. Ama her şey demekte değildir.İsrail, koca bir Arap ve müslüman dünyası içine sıkışmış küçücük bir adadır. Bu ada bugüne kadar sırtını başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist güçlere dayanarak, onlardan aldıkları destekle varlığını bugüne kadar korudu. Fakat bu her zaman böyle gitmeyebilir. İsrail, kendi kendine yeten bir güç ve bunu tamamlayan bölgesel dostlar ve müttefikler edinmek zorundadır. Halihazırda Yahudilere en yakın dost ve müttefik güç Kürdlerdir.Kürdlerin mevcut durumu Yahudilerin aksine güvenliksiz bir konumdur. Yahudilerin kazandıkları bir çok mevziye karşın Kürdlerin ele tutulur bir mevzileri yoktur. Henüz bir devlete sahip değidirler. Ülkeleri ve millet olarak parçalanmışlıkları sürmektedir.Egemenliği altında bulundukları bölge sömürgeci devletleri tarafından yok edilmek ile karşı karşıyadırlar. Kendilerini yaşatmak ve geleceğe taşımak için düşmanlarına karşı ellerinde direnmenin dişinda başka da bir alternatifleri yoktur.Bunun felsefesi demokrasi ve insan hakları örtüsü değildir. Düşmanın anladığı dildir. Çünkü düşmanlarımız inkarcı, katliamcı, terbiyesiz, laf anlamaz ve uzlaşmazdırlar. Kürd milleti’de buna uygun olarak konumlanmak, kendi içlerinde demokrasi, ama düşmana kaşrı uzlaşmaz bir tutum sahibi olmak zorundadır.Kürd milleti, kendini yaşatmak, geleceğe taşımak için en büyük kozu bu mantık gereği düşmanlarına karşı mücadele etmektır.Kürd milletinin başka avantajlarıda vardır. Sahip oldukları jeostratejileri, yeraltı-yerüstü zenginlik kaynakları kayde değer avantajlarıdır. Hele sahip oldukları petrol ve su kaynakları Kürdlerin önemini bir kat daha artırmaktadır.Dahası genç, diri, savaşkan bir toplumdur. 40 milyon gibi büyük bir nüfusa sahiptir. Kürdlerin en büyük avantajları bunlardır.Kürdlerin bu avantajları, Yahudilerin beyin, teknik gücü, uluslararası ilişkileri ile buluşursa birlikte aşamayacakları hiç bir engel olmayacaktır.Bu iki dost toplum, bunu niye yaşama geçirmez?Mesele başkaları ne der meselesiyse canları ceheneme.Bence bu iki toplum tüm avantajlarını yanyana koymalı, ortak güçlülüğünü ortaya çıkarmalı ve yoluna devam etmelidirler. Bunu aleni yapmalıdırlar. Dosta, düşmana deklere etmelidirler.Kürdler ve Yahudiler, geleceklerini garanti altına almak istiyorlarsa kendilerine yeni yaşam alanları yaratmak zorundadır. Yaratılacak yaşam alanlarının en önemlisi Büyük Kürdistandır. Kürd milletinin projesi budur. İsrail, Büyük Kürdistan projesine büyük yatırım yapmak zorundadır. Çünkü İsrail’i geleceğe taşıyacak ve rahatlatacak proje de budur.Temenim kaderi bir olan bu iki dost milletin siyasal önderlikleri bunun gereğini yapmalarıdır.Kürdler ve Yahudilerin ikinci yaşam alanları, 1.Dünya savaşından sonra emperyalist devletlerin çıkarına göre masa başında sınırları cetvele çizilen bizce meşru olmayan  “ülke”lerin milliyet esasına göre yeniden dizayen edilmesidir. Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan vs. olarak tabir edilen “ülke”ler Batılı emperyalist güçlerce kendi çıkarlarına uygun olarak masa başında oluşturuldu. Bu “ülke”ler suni ülkelerdir. Çünkü bu “ülke”ler farklı din, mezhep ve milletleri barındırmaktadır.Dikkat edilirse daha evel Türkiye, İran, Ürdün, Lübnan, Irak ve Suriye diye “ülke”ler olmadığı gibi Türkiye, İran, Ürdün, Lübnan, Irak ve Suriye diye uluslarda yoktu. Daha sonra dünya egemen güçleri tarafından farklı millet ve azınlıkları yapay bir biçimde zoraki birleştirilmeleriyle oluşturulmuşlardır. 1.Dünya savaşı sonrası galip emperyalist devletler tarafından coğrafyamıza dayatılan bu statüko bölge halklarının katliamı üzerine inşa edilmiştir. Daha halada Asyalı ve Avrupalı statükocu devletler bu politikanın sürdürücüleri ve destekleyicileridirler. Bu da bu “ülke”lerde istikrarsızlığın temelini oluşturmaktadır. Bunun çaresi yok değildir. Çare bu “ülke”lerin parçalanması ve yeniden millet esasına göre düzenlenmesidir. Böylesi bir planın uygulanması bu coğrafyada yaşayan halkların çıkarınadır.Ortadoğu’da istikrarsızlığın esas nedeni, İsrail hariç, diğer devletlerin millet esasına göre oluşmamasıdır. Bu statükonun devamında coğrafyamızda yaşayan halkların çıkarı yoktur. Bu statükoya son vermek bölge halklarının boynunun borcudur.Balkan halkları, daha evel tıpkı Ortadoğu haklarının kaderini yaşadılar. Ama onlar, Ortadoğu halklarından önce ayrışma sürecini yaşadılar, kendilerini yeniden dizayen ettiler ve rahatladılar. Şu an ufak tefek bir kaç sorun varsada önemli mesafeler aldılar. Kuşkusuz bu kanlı oldu. Temenimiz coğrafyamızdaki halklar birbirini kırmaz ve olması gerekeni gönül rahatlığı ile kabul ederler. Bu elbete temenidir. Fakat eski statükocu güçler, bunu kolay kolay kabullenecekleri beklemek biraz saflık olur. Ama gelecek güzel günler için her halükarda şu anki statüko parçalanmalıdır. Coğrafyamızda huzur, istikrar ve barışın tek teminatı millet esasına dayalı devlet örgütlülüğünü gerçekleştirmektir.Her millete kendine bir ev yapmasını sağlamaktır. Yahudiler, bunu 1948 tarihinde gerçekleştirdi. Bu, onların en doğal hakkıydı. Fakat bunu Arap ve islam alemi hazmedemedi. Bugünde hazmettikleri söylenemez.Yahudi milleti, kurdukları evlerini can siparane savundular, korudular. Kuşkusuz bu kanlı oldu. Kimi çevreler bunu eleştiri konusu yapmaktadır. Yahudilerin aşırı davrandığına hükmetmektedirler. Barış ve demokrasiye gelmediklerini söylemektedirler. Yahudi milletinin Arap ve Müslüman denizinin ortasında kendilerine kurdukları evlerini korumak için kendilerine başka çare de bırakılmamıştır.Ayrıca bugün Ortadoğu’da var olan en demokratik devlet İsrail’dir. Kendi içlerinde demokrasinin en güzelini sergilemektedirler. Eğer sorun Araplara karşı tutumları ise İsrail’in yaşaması için başka çare de yoktur. Çünkü Arapların anladığı tek bir dil varsa o da İsrail devletinin konuştuğu dildir. Kürd milleti, kurtulmak, kendilerine ait bir ev kurmak istiyorlarsa bu dili konuşturmak zorundadır. Demokrasi ve insan haklarına rivayet etmeye evet, ama eğer düşman bundan anlamıyorsa iktidar olmanın dili başka olur.Bu dilin gereği yapılmadıkça, Kürdler başta olmak üzere ezilen milletler kendi evini kurmadıkça Ortadoğu’da huzur, istikrar ve barış beklemek hayaldir.25 Ocak 2006 [email protected]

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.