Bilindiği gibi   Kahta  Belediyesi      Osman   Sebri'nin   ismini   bir   parka  vermişti..
Bundan  dolayı  bazı    Türk gazeteleri  Osman  Sebri'nin  „teröristliği“  üzerine  bir  tartışma  başlattı.
Kahta ve  çevresinde de  bir   çok   insan  farklı   biçimlerde    bu tartışmaya   katıldılar. 
Bir çok insan „Osman Sebri Parkını“ selamladı ve karşı çıkan da oldu.
Bana göre Kahta'nın bir parkına değil Apê Osman'ın ismini vermeye Kürdistan'ın dört parçasında en değerli yerlere, kurum ve kuruluşlara onun ismi verilmelidir. Diyarbekir'den Hewler'e, Mehabad'tan Qamişlo'ya onun ismi bazı yerlere verilerek Kürd halkının bilincine yerleştirilmelidir.
Çünkü Apê  Osman    tüm  yaşamını   Kürd  davasına  adadı.   Bu  davanın   Peşmergeliğinden,   siyasal  önder   kadroluğuna,   şairinden     gazeteciliğine,    Kürdçe    araştırmalarından    edebiyat   çalışmalarına  ve   kısacası     Kürdlere  dair    tüm  alanlarda    Apê  Osman   vardı.
Bundan  dolayı   o sadece  Kahta'nın  değil,   ülkemizin   20.yüzyılda    yetiştirdiği  çok yönlü, ender ve  davasına   ölümüne  bağlı bir  Kürd  şahsiyetiydi.
Onun ismi hala o yaşarken dahi Kürdistan tarihine altın harflerle geçti.
Bundan dolayı ben bu tartışmadan ziyade, tartışma esnasında ortaya çıkan bazı yanlışlıklara dikkat çekmek istiyorum.
1) Osman Sebri ve Şeyh Said Hareketi
Bu konuda en iyi ve birinci eldeki kaynak Osman Sebri'nin Anılarıdır.
Osman Sebri anılarında 1924 yılının Ekim ayında amcası Şukri kendisine bir mesaj gönderek Arxe köyüne çağırıyor. Arxe, Osman Sebri'nin doğduğu köy olan Narince'ye 12 km uzaklıkta bulunuyor. Şükri Ağa Osman Sebri ile birlikte Necmedin ve Qeretet köyünde oturan küçük kardeşi Nuri'yi de toplantıya çağırıyor. Osman Sebri'nin babasının ölümünden sonra Şükri Ağa Mirdes aşiretinin başına geçiyor. Aşireti ilgilendiren bir sorun olduğu zaman Şükri Ağa yukarıda isimlerini saydığım insanları bir araya toplar ve düşüncelerine baş vururmuş.
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre Arxe köyüne vardıklarında amcası Şükri hemen bir toplantı yapıyor ve şöyle diyor: „ Şeyh Said ulusal bir devrim için harekete geçmiş ve Kürdistan'ın bağımsızlığını talep ediyor. Eğer bu girişim başarıya ulaşmasa, çok kan dökülecek ve ülke harebeye çevrilecek. Bizim bu girişim karşısında geri durmamamız ve elimizi kolumuzu bağlayarak oturmamız gerek. Bu konuda görüşünüz nedir?“
Fazla sözü uzatmadan Osman Sebri, amcası oğlu Necmedin ve amcası Nuri bir dizi tartışmadan sonra son sözü Şükri Ağa'ya bırakıyorlar .
Şükri Ağa'da onlara hitaben „ siz her şeyi benim omuzuma yıkıyorsunuz ve bende size düşüncelerimi açık bir şekilde söyleyeceğim. Artık Mustafa Kemal'ın kaleşliği ve aşırılığı kaldırılamaz. Her şeyin bir sınırı var. Onursuzluğunda bir sınırı olmalıdır. Bilemiyorum bu devrim ne ölçüde başarıya ulaşacak. Fakat, bu gelen anı da kaçırmamız gerek. Eğer Şeyh Said'i yenerlerse Kürd erkeğinin hürmet ve şerefi kalmaz. Ben Şeyh Said'e bir mektup yazacağım ve kendisine onlar Sivereği aldıkları an , bizde ayaklanacağız, diyeceğim. O zaman bizim için Semsur(Adıyaman), Malatya, Maraş ve Antep'i almak zor olmayacaktır“ diyor.
Buna  bağlı  olarak Şükri   Ağa    bir başka   öneri   daha yapıyor.   Şükri  Ağa  toplantıya  katılanlara      daha  kolay ve  rahat  bir  şekilde   silahlanmak  ve  asker   toplamak  için   ben  Mustafa Kemal'e,    Başbakan Fethi'ye  ve   Haci Bekir  Bey'e de   birer  mektup  gönderceğim ve  onlardan    bize    Milis Alaylarını     oluşturmamız  için  izin istiyeceğim.  Şükri  Ağa     konuşmasında   devamla  bölgede  fazla Türk askeri yok  izin  verirler  diyor.
Şükri  Ağa,   yukarıda    isimlerini  saydığım   kişilere    birer telgraf  gönderiyor ve  istemlerini bildiriyor. 
Aynı zamanda Molla Abdulrezak'a bir mektup vererek Şeyh Said'e gönderiyor.
Mustafa  Kemal ve  Fethi  Okyar    3  gün  sonra    Şükri  Ağa'ya  teşekkür   telgrafını  gönderiyorlar ve  milis  oluşturmaya   izin veriyorlar.   Fakat, bu arada    Şükri Ağa'dan     ne  kadar  milis ve  yöneticileri  kim olacak  diye  ayrıntı bilgi  istiyorlar.
Şükri Bey'da   kendilerine  480   kişiden  oluşacağını    başlarında   kendisi ve yardımcılığına    Osman Sebri'yi  getireceğini   söylüyor.    Bu arada   Kahta,    Pötürge vb.. bölgelerde  legal bir  şekilde     milis  topluyorlar.
Aslında  Mirdes  aşireti   çok  geniş   bir yapılamaydı..   Eskiden  onların   bir Beyliği vardı, merkezleri  Egildi.  Daha  sonra   bölünüyorlar.  Bir  kısmı    Evdil-Hey  önderliğinde   Ankara ve Konya  arasındaki  Haymanan ev çevresine   yerleşiyorlar.  Bunlar  Evdil-Hey  diyorlar.
Bir  kısmı   Diyarbekir  çevresine  yerleşiyor. Bunlara    Mirdese  Terrikan  diyorlar.
3. Grup ise     Osman  Sebri'nin ailesininde  bağlı  olduğu  kesime Mirdesen  Gawesti  diyorlar..(konumuz aşiretin  tarihi  olmadığından   geçiyorum)
Osman Sebri'nin  anlatımlarına  göre    Şükri Ağa'nın  önderliğindeki  askeri  güçler   3  alanda  konumlanıyor ve  Şeyh  Said  güçlerinin  Siweriki  vurmasını  bekliyorlar.
Fakat,     hareket   Amed  önlerinde  yenilgi alınca  bunlarda  planlarını  gerçekleştiremiyorlar. Fakat bu arada     Pötürge'de  bazı kesimler bunların     Şeyh Said  hareketi  ilişkileri   olduğu yönünde   Ankara'ya  ihbar  ediyorlar.  
1925 Devrimi yenilgi aldıktan sonra Elazığ İstiklal Mahkemesi, Şükri Ağa'yı, Osman Sebri'yi ve 480 milisi mahkemeye ifade vermeye çağırıyor.
Mirdesan aşiretinin ileri gelenleri bir toplantı yapıyor Şükri Ağa ile Osman Sebri'nin dayısı Haci'yi mahkemeye gönderiyorlar. Jandarmalar Şükri ile Haci'yi Malatya'ya kadar serbest götürüyor, fakat Malatya'dan Elazığ'a kelepçeli götürüyorlar.
Elazığ İstiklal Mahkemesi Şükri'yi idama mahkum etmek istiyor. Fakat, İsmet İnönü ve Haci Bedir Bey'in araya girmesinden dolayı Şükri 15 yıl hapis alıyor.(konumuz olmadığından dolayı Haci Bedir Bey üzerine durmak istemiyorum. Osman Sebri ile akrabalığı var. Antep savaşında Fransızlara karşı ciddi bir alıyor ve uzun süre milletvekiliydi. Mustafa Kemal ve İnönü ile yakın ilişkileri vardı)
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre amcası Şükri, Elazığ cezaevinde eski Dersim Mebusu Hasan Hayri ve daha başka kadrolarla bir araya geliyor ve „Kutsal Antlaşma“ yapıyorlar. Bu antlaşmaya göre cezaevinde kim sağ kurtulursa Kürd hareketini örgütleyecek ve Türkleri Kürdistan'da kovacak.
Şükri Ağa mahkum olunduktan sonra Muğla hapishanesine gönderme kararı çıkıyor. Onu Muğla'ya götürmek için Diyarbekir, Urfa ve Adana yolunu seçiyorlar. Şükri Osman Sebri'ye şifreli bir mesaj gönderiyor ve kaçırılmasını istiyor. Askerler Şükri'yi Urfa'ya getirdikleri zaman Osman Sebri onu kaçırıyor ve Kahta'ya götürüyor.
Bu arada     devlet  Kahta'yı  kuşatmak  askeri güçlerini   hazırlaya  dursun.
Mirdesi'lerin  ileri gelenleri   Şükri  Ağa'nın  başkanlığında       ayaklanmayı başlatmak  için toplanıyorlar.
Osman  Sebri      hareketi  hemen başlatmaktan yana..
Fakat,   Şükri  Ağa    bölgedeki aşiretleri  de harekete  katmaktan  yanaydı.
Çünkü  Şükri Ağa'ya  göre „ bizim  tüm dostlarımızı  yanımıza  almamız  lazım. Biz  aşiret liderlerini  çevremizde  toplayacağız.  Hepsi  hükümeten  rahatsızlar ve  bize  yardımcı  olacaklar“    diyor. 
Yine  Osman  Sebri'nin  hareketi hemen  başlatma  ısrarına  karşı    amcası  Şükri  „Bizimle  birlikte  hareket etmeleri lazım.  Bu ülke hepimizin değil mi? Hepsi Mustafa Kemal'ın  iktidarından  rahatsızlar,  bizimle birlikte ayaklacaklar“  diyor.
Osman  Sebri'nin  verdiği bilgilere göre   çevre  aşiretlere  bir  mektup yazıyorlar  ve kendilerine        devrime  hazırlanmaları  isteniyor.  3  gün  içinde  tüm  mektupların  cevabı geliyor.  Hepsi     „yardımdan   kusur  edemeyeceklerini „  ifade  ediyorlardı.   Gewozi  Osman Paşa'nın  oğlu   Bedir Paşa'nın  kendisi   Şükri'ye  gidiyor ve hazır  olduğunu  söylüyor.
Osman Sebri'ye göre her geçen gün onların aleyhine işliyordu ve zemin kayb ediyorlardı.
Osman Sebri, „ Mirdes ve Canbegler bize bağlıydılar. Pötürge Direjanları, Horiyan, Gergeran tümü ve bazı Zaza köyleri bizim dostlarımızdı. Kahta'daki Reşoyan, Kawan ve Gewozanlar dostlarımızdı. Her ne kadar Gewozanlar aşireti Osman Paşa'nın oğluna bağlı olduğu sanılıyorsada, bu son yıllarda biz bu aşireti 3 yada 4 parçaya bölmüş ve bize bağlı olan yaş yaşlıların idaresine vermiştik. Bir dönemler biz Osman Paşa'nın oğlunu bölgeden uzaklaştırdık, daha sonra izin verdik, geldi. Bunun sebebi de babam ile Osman Paşa arasındaki düşmanlıktan kaynaklanıyordu.“ diyor.
Devam edecek
*Kahtaguncel'in yazarlarından Zaim Adalı benim İhsan Nuri Paşa ilgili kaleme aldığım yazı serisinin Osman Sebri ilgili bölümü götürüp yayınlamış. Ben bu yazıyı gördükten sonra var olan tartışmadan haberdar oldum ve hususlara dikkat çekmek istedim.
Aso
Yazının linkini veriyorum
http://www.kahtaguncel.com/6536%20osman-sebri-ve-karakol-baskini-hadises...
        
    
      
      
      
dikkat virus