Yazının başlığı baraj, ama konumuz suyun önünü tutan ne bent ne de set.
Konumuz seçim barajları, Kürtlerin önüne çekilmiş bariyerler.
Zaten TC tarihi de Kürtlerin önüne çekilmiş baraj ve bariyerler tarihidir
aynı zamanda. Bu kimi zaman Dicle ve Fırat'ın, Munzur ve Zap'ın önüne
çekilen ve doğayı tahrip ile tarihi mirasın ortadan kaldırılması biçiminde
çıkar karşımıza, kimi zaman ise farklı bir alanda..
Kürdistan'daki okul ve medreseleri kapattılar medeniyet adına, Kürtler
ilim-irfan öğrenmesin, dünyayı salt köyleriyle sınırlı görsünler diye..
Sonra okullar inşa ettiler, tek kelime Türkçe bilmeyen körpe çocuklar
Türkleşsin diye.. Bu da yetmedi Türkleştirme ocağı işlevi gören yatılı bölge
okulları açtılar ardından, kopararak Kürt çocuklarını baba-dede ocağından,
yeni Yeniçeriler yetişsin diye..
Sonra Kürdistan'da yaptıkları okullardan 2200'ünün kapısına kilit vurdular
1990'lı yıllarda, yakıp yerlebir ettikleri 4000 Kürt köyünde..
Kürtler dışa açılıp çevreleriyle ilişkiye girmesinler diye yol yapmadılar
önceleri, yollar inşa ettiler sonra dağ yamaçlarına Kürtleri dipçik altında
tutmak için..
Çukurova ve Ege'deki feodal yapılanmayı parçalayıp ağalardan namlı birer
sanayici yaratan TC, Kürdistan'da sırtını koruma altına aldığı ağalık ve
şehyliğe dayadı Kürtler kontrol altında kalsın diye; tek bir çivi çakmadı
yatırım adına, ama bolca kışla ve zından inşa etti Kürdistan'ın herbir
yerine..
Dert çok; baraj, bent, set ve bariyer bol konu Kürt ve Kürdistan olunca..
İşte 12 Eylül darbesi de bu türden. Yurtsever Kürt hareketini ve sol güçleri
budamak, bunların kıritik eşiği aşmalarına meydan vermemek için yapıldı bu
darbe de. İşin mutfağında ise dün derin devlet, bugün Ergenekon diye de
tanımlanan ve sivillerin de içinde yer aldığı bir ahtapot vardı işbaşında,
sırtını koca bir dağa dayamış, astığı astık, kestiği kestik.
Okuma yazma bilen ne kadar Kürt varsa, sınırların dışından yasaklanmış bir
dille yayın yapan radyolara kulağını dayamış ne kadar Kürt köylüsü varsa
toplandı birbiri ardına..
Bu da yetmedi rejimin sahiplerine. Farklı seksiyonlardan oluşan tek partili
rejimleri ilelebet sürsün diye, bir de seçim barajı getirdiler Kerbela
çöllerinde susuz bıraktıklarına..
Tek partili rejimin farklı seksiyonlarını oluşturan ve kimi dönemler iktidar
localarını da dolduran CHP, ANAP, MHP ve DSP, devran dönüp barajın altında
kaldıklarında dahi çıkarmadılar gıklarını, itirazda bulunmadılar baraja.
Çünkü onlar için seksiyonlarının barajın altında kalması önemli değildi,
rejimlerinin selameti ve varlığını sürdürmesiydi aslolan. Ne de olsa yüzde
onluk bu seçim barajı rejimin bekası için ortak bir konsensüsle
oluşturulmuştu gelişen Kürt hareketini parlamento duvarlarının dışında
tutmak amacıyla. Böyle olduğu için de tek bir gün bile seçim barajına
itirazda bulunmadılar, milyonlarca seçmenlerinin oyu çöpü boyladığı halde..
Ve gün geldi Kürt hareketi bu bariyerleri de etkisiz ve geçersiz kıldı. Eşit
ve adil olmayan bir seçimde, baraj olmasına ve bağımsız adaylar önüne yeni
setler çekilmesine rağmen DTP tek kuruş hazine yardımı almadan yürüttüğü
seçim kampanyasıyla Kürtlerin gönlünü kazanarak parlamento bariyerlerini
parçalayayıp tek partili rejimin farklı seksiyonlarının karşısına
dikilmesini becerdi.
Seçim yaklaşıyor ve rejimin farklı seksiyonları sıkıntıda. Yeni reçete ve
planlar hazırlanıyor harıl harıl, rejimin derinliklerinde. Aslında daha
basit ve etkili çözümler de var, akıllarına belki gelmeyen. Mesela rejim
partisi seksiyonlarını lağvederek bu işin sıkıntısından kurtulabilir bir
çırpıda. Bu da olmuyorsa bağımsız adayların seçimlere katılmasını
yasaklayabilir ve böylelikle her dört-beş yılda girdiği bu stresten azade
edebilir kendini. Bu da şık kaçmıyorsa şayet, Suriye'nın 1962'de yaptığını
yaparak Kürtlerin kötü huylularını vatandaşlıktan çıkararak bu sorunu yasal
bir düzenlemeyle çözebilir el ve oybirliüiyle.
Bunlar şaka değil. Bunlardan her hangi birine dün ihtiyaç duyulsaydı, emin
olun ki yaparlardı. Bugün şayet bu tür 'çözümleri' devreye koyamıyorlarsa
bu, rejim bekçilerinin demokratlığına yorulmamalı asla. Bu, 'ne yaparsak
yapalım, hangi plan ve tuzağı devreye koyarsak koyalım Kürtler yol ve
yöntemini bulur, bunları da işlevsiz kılarlar' tesbitinden kaynaklı.
Tek partili rejimin farklı seksiyonları Kürt hareketi güçlendikçe
Kürdistan'dan göçüp gittek zorunda kaldılar bir biri ardına. Nasıl ki dün
HEP, bugün BTP bal gibi Kürt ve Kürdistan partileriyse bir MHP, ANAP, DSP ve
CHP de birer Türk ve Türkiye partisine dönüştüler zamanla. AKP ise yeni
olmanın, mağduru oynamanın, faklı bir söylem ve dini duyguları gıdıklamanın
verdiği avantajla Kürdistan'da henüz varlık gösterebiliyor. Temmuz 2007'de
AKP'ye avans veren Kürt halkı, bunun karşılığını alamadığı için 29 Mart
seçimlerinde farklı bir tercihte bulunarak AKP'ye gereken dersi verdi ve
rejim cin görmüşe dönüp çarpıldı. Tabii bunun son bir raundu da var
oynanacak olan..