BDP'den Ergenekon'la ilgili ilginç sözler!
Eski DTP'lilerin geçtiği BDP ile müesses nizamın temsilcileri 'sivil darbe' stratejisinde birleşti. BDP'li yöneticilere göre Ergenekon davası bir tezgah...
Radikal yazarı Oral Çalışlar'ın yazısının ilgili bölümü...
Barış ve Demokrasi Partisi'nin yöneticilerinin, İstanbul'da gazetecilerle gerçekleştirdiği buluşmaya, günün tartışması damgasını vurdu: “Türkiye askeri vesayetten kurtulmaya çalışırken, bunun yerine polis vesayetine mi giriyor?“
Bu konuda öne çıkan bazı düşünce kalıplarını şu şekilde listeleyebiliriz:
* Yeni bir vesayet dönemi başlarsa, askeri vesayetten daha kötü bir döneme girmiş oluruz.
* Askeri vesayet dönemleri sivil vesayetlerden daha kısa sürmüştür.
* Beli silahlı askeri yıldırıp, beli silahlı polisi üzerimize salacaklar...
* Askeri vesayet istemiyorum, onun yerine hükümeti payidar kılacak ’polis devleti' kurulmasını da istemiyorum.
* Gladio'yu tasfiye edip yerine İslamcı Gladio kuruyorlar. Ergenekon davası da bu amaçla tezgâhlandı.
İşte Oral Çalışlar'ın yazısının tamamı;
Oral Çalışlar / Radikal
'Askeri vesayet', 'polis vesayeti'
Barış ve Demokrasi Partisi'nin yöneticilerinin, İstanbul'da gazetecilerle gerçekleştirdiği buluşmaya, günün tartışması damgasını vurdu: “Türkiye askeri vesayetten kurtulmaya çalışırken, bunun yerine polis vesayetine mi giriyor?“
Bu konuda öne çıkan bazı düşünce kalıplarını şu şekilde listeleyebiliriz:
* Yeni bir vesayet dönemi başlarsa, askeri vesayetten daha kötü bir döneme girmiş oluruz.
* Askeri vesayet dönemleri sivil vesayetlerden daha kısa sürmüştür.
* Beli silahlı askeri yıldırıp, beli silahlı polisi üzerimize salacaklar...
* Askeri vesayet istemiyorum, onun yerine hükümeti payidar kılacak ’polis devleti' kurulmasını da istemiyorum.
* Gladio'yu tasfiye edip yerine İslamcı Gladio kuruyorlar. Ergenekon davası da bu amaçla tezgâhlandı.
Askeri vesayet rejimine karşı atılan adımların bazı çevrelerde giderek yoğunlaşan bir tedirginlik yarattığını gözlemliyoruz. Bu ’tedirginlik'in son günlerde sistemli olarak gündeme getirildiği ve bir kavramsal karışıklık ortamı yaratılmaya çalışıldığı, gözlerden kaçmıyor.
50 yıldır kapısı sivil iktidarlara ve sivil yargıya kapalı olan, pencereleri beyaza boyalı askeri binaya girilmesinin, bazı çevreleri endişeye sevk ettiği söylenebilir. Tartışma zemini farklı bir yöne kaydırılmaya ve kamuoyunun dikkati kozmik odadan ’polis devleti mi geliyor?' tartışmasına çekilmeye çalışılıyor. ’Askeri vesayet' sisteminin sonunun gelmesi durumunda oluşacak olan yeni rejimin daha kötü olacağı havası yaratılmak isteniyor. Düne kadar her türlü kitle hareketinin bastırılmasına yönelik bir tutum sergilemiş olan bazı isimlerin, şimdi ’polis devleti eleştirmeni'ne dönüşmeleri de ayrı bir ironi olarak kaydedilebilir.
***
Askeri vesayet rejimi ve ’polis vesayeti' birbirinin zıttı olan şeyler değildir. Tam tersine, askeri vesayet rejimlerinde, polis son derece etkili bir güç enstrümanı olarak kullanılır. Askeri darbeleri, askeri rejimleri devirmiş ülkelerde, askeri rejimin yerine daha sert bir ’polis rejimi' kurulduğuna ilişkin bir tecrübe yoktur.
Demokratikleşme süreci, genel olarak, askerin siyaset alanından tasfiyesine paralel olarak yürüyen bir süreçtir. Bu konuda yakın tarihimizin örnekleri arasında Yunanistan, İspanya ve Portekiz sayılabilir. Latin Amerika'daki askeri rejimlerin yıkılışı da bu açıdan incelenebilir. Bu ülkelerde askeri rejimler, askeri vesayet sistemleri geriledikçe demokrasi
alanı büyümüş ve gelişmiştir. ’Polis rejimi yaratmış bir anti-militarizm'den söz etmek, ciddiye alınabilirlik sınırlarını zorlayan bir yaklaşım.
’Askeri vesayet dönemleri, sivil vesayetlerden daha kısa sürmüştür' diyen anlayış, darbeyle vesayeti birbirine karıştırıyor. Ülkemizde askeri darbeler kısa sürelerin ardından yerlerini parlamenter rejimlere bırakmak zorunda kaldılar. Ama kontrol mekanizmaları kurarak, askeri vesayet rejimini kalıcı hale getirdiler. Seçimle gelmiş sivil iktidarı ’sivil vesayet' gibi fantastik bir kavram üzerinden olumsuzlayıp onu askeri vesayetle aynı kategoride tanımlamak, askeri vesayetin meşrulaştırılmasına hizmet eder.
***
Askeri vesayet rejimine karşı sergilediği kısmen çekingen tutum, AK Parti'nin eleştirilebilecek yönlerinden birisi olarak değerlendirilebilir. AK Parti'nin sivil alanı genişletmek için verdiği mücadelenin, AK Parti'nin iradesini de aşan boyutlarda olduğunu
görmek gerekiyor. AK Parti'yi baskıcı bir polisiye rejim kurma eğiliminden uzaklaştıracak şey,
militarizmle hesaplaşabilme yeteneğinin ve gücünün artması olacaktır. Bazı çevreler, polis rejimi fobisiyle, AK Parti'nin militarizmle olan hesaplaşmasında cesaret kırıcı ve tereddüt arttırıcı yaklaşımlar sergiliyorlar ve buna uygun bir psikolojik ortam yaratmaya çalışıyorlar. Şimdiye kadarki en popüler fobi olan irtica fobisinin geçerliliğinin son bulduğu görülünce, polis fobisi, yeni bir mevzi olarak öne sürülüyor.
AK Parti hükümetinin polisi halk gösterilerinin üzerine sürmesi, geleneksel bir iktidar refleksini yansıtıyor. AK Parti'nin bu klasik refleksi sürdürüyor olması, militarist anlayıştan zihinsel olarak tamamen kopamamış olduğu yönünde de yorumlanabilir.
’Sivil alan' ya da ’siyaset alanı' olarak tanımladığımız alan ile ’askeri alan' arasında ciddi bir hegemonya çatışması var. Üç buçuk askeri darbeyle yaralanmış siyasi rejimimiz, hâlâ askeri vesayetten tam olarak kopabilmiş değil.
’Sivil alan-askeri alan' çatışması, ülkemiz demokrasisinin geleceği açısından belirleyici önem taşıyan bir çatışma. Bir rejim içinde asker siyaset alanında ne kadar etkiliyse, o rejim o kadar özürlüdür. Askeri rejim söz konusu olduğunda tarafsızlık tartışması yapılması mantığa aykırıdır.
Re: simdi bu kaygiyla sanciya durmak bu apoculara mi kalmis?