[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6270]
Yaklaşık bir yıldır her ne kadar demokratik açılım, yada kürt açılımı, olmadı milli birlik ve beraberlik açılımları gündemi işgal ediyorduysa alttan altada bu söylemlere dahi tahamül etmeyen akan göz yaşı ve akan kanda beslenen savaş rantçıları vardı ve bunun böyle sürüp gitmesini istiyorlardı her ne olursa olsun hangi tarafta bilmem sayıları kaç olursa olsun insanlar ölsün çatışmalar sürsünki bu savaşta beslenen vampirlerde akan kana ekmeklerini bandırıp yesinlerdi, tüm çaba bu, tüm uğraş bu? önder ve sözü geçenler bunlar oluncada demokratik söylemler yada açılımların bir anlamı kalmıyordu, kalmazdıda? sadece söz ve söylemleride yumuşatarak söylesenizde eğer niyetiniz ciddi değilse bu söylediğiniz sempatik sözlerin bile hiç bir anlamı olmaz, olamazda zaten son dönemlerde yaşananlarda bunun ta kendisidir?
Bakın gerek devlet cephesi gerekse PKK cephesinin açılıma yaklaşımı çok farklı ve beklentileri asla örtüşmeyen söylemlerdi?
Devletin asıl hedefi kürt muhalefetini silahlı yada silahsız olsun bunları tasfiye etmekti ve dünya kamuoyunada bakın biz kardeşiz böylede sorunumuz yoktu olan üç beş ayrılıkçıda zaten taban bulamadığından dolayı tasfiye oldular bizde kendi kürdümüze bazı kırıntıları vereceğiz ve bu işi ne kadar ucuza kapatırsak kar misali davranacaklardı ve açılıma yaklaşım tamda bu noktadadaydı ve bu noktada ilerlemektedir.
Kürt muhalefeti yani PKK ve DTP cepheside bu açılım sürecini kendi lehlerine çevirmek için bir çaba içerisine girdiler ama bu yaklaşım ve çaba kürt ulusal çıkarlarından çok A.Öcalan,nın yol haritası, sağlık koşulları, tutukluluk hali, zehirlenme, saçlarının kesilmesi, apuşuk kaşıntısı, cezeevinde odasının değiştirilmesi, yok odanın küçüklüğü meselesinin ötesine gitmedi ve adeta taban bu söylem ve amaçlar doğrultusuna kitlendi?
Devlet yada devlet içerisinde çöreklenmiş savaş rantçıları demokratik açılım sürecini boşa çıkartmak için ne kadar debelendiyse PKK ve DTP içerisindeki kimi çevrelerde bu işi sulandırmak için debelenip durdular ve ortamı germek bu iki tarafında işine geliyordu ve öylede yaptılar, yapıyorlarda.
Bu güne kadar hiç olmayan şövenist gösteri ve saldırılar devreye sokuldu Türkiyenin batı kentlerinde DTP konvoylarına saldırılar ve DTP binalarına yönelik bombalı ve silahlı saldırılar gerçekleşti, kimi yerlerde kürtlere karşı linç girişimleri oldu?
DTP nin kapatılmasına yönelik anayasa mahkemesinin kapatma davası yaklaşık iki yıldır bekliyorken hemen nedeni anlaşılmaz bir şekilde hızla gündeme oturtuldu.
Kürt illerinde Öcalan,nın sağlık koşulları gerekçe gösterilerek bir çok gösteri ve eylem yapıldı yapılıyor.
Kürtlerin nefes alış verişleri bile Öcalan,nın nefes alış verişine endekslendi, bir yere kadar belki bir haklılık payı olabilir yanlız yapılanlar yada yapılmak istenenler bu haklılık payını gölgede bıraktı, bırakıyor ve yapılanlar derin devlet, ergenekon ve savaş rantçılarının ekmeğine yağ sürdü ve bu cephedeki rantçı tayfasınında istediği tamda budur?
DTP anayasa mahkemesi tarafında amaliyat masasına yatırılmışken ve karar verilecek aşamadayken ve Başbakan Erdoğan ABD gezisine çıkıp Obamayla görüşecekken Tokat Reşadiyeden 7 askerin öldürüldüğü ve 4 askerinde yaralandığı saldırı haberi geldi, gerek iç basın yayın kuruluşları gerekse dış basında yayın kuruluşları yada kamuoyu bu eylemi ergenekon türü bir örgütlenme tarafında yapıldığını düşünüp tartışıyorken olaydan dört gün sonra PKK tarafında üstlenildi hemde üstlenme öyle direkte yapılmadı çekingen, ürkek ve bir taraflarıda hedef gösterilerek yapıldı o açıklamadan dikkat çeken söylemlere dikkatinizi çekmek isterim.
PKK'nin silahlı kolu Halk Savunma Güçleri (HPG) Tokat, Reşadiye'de yedi askerin öldüğü saldıyı üstlendi. HPG'den yapılan yazılı açıklamada "Tokat eylemi bir birimimizin kendi inisiyatifiyle gerçekleştirdiği misilleme eylemidir" denildi.
Açıklamada nisandan bu yana eylemsizlik durumunda bulunduklarını söyleyen HPG, ordunun operasyonları ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın cezaevi koşullarını saldırıya gerekçe gösterdi.
Bu yönde merkezi bir karar alınmadığını, Dersim'de bulunan bir HPG biriminin saldırıyı kendi inisiyatifiyle gerçekleştirdiğini söyleyen HPG, Diyarbakır'daki gösterilerde öldürülen Aydın Erdem'i de hatırlatarak Öcalan ve bu gibi durumlarda "her birimin inisiyatif kullanma hakkı olduğunu" da ekledi.
Bu açıklama bile başlı başına bir çelişki yumağıdır, neden üç gün üstlenilmedi?
Neden dersim grubu özelikle hedef tahtasına oturtuldu? bu açıklamadan çıkartığımız bu eyleminde zamanla Bingöldeki 33 asker olayı gibi muamada kalacağı ve bu işin faturasının birilerine çıkartılacağıdır, bu olay çok fazla sürmez bekleyip göreceğiz?
Bütün bu gelişmelerden sonra anayasa mahkemesi DTP hakkındaki kararını açıkladı ve DTP kapatılırken DTP nin güvercin kanadı denilen ve güvercinlikleri konusunda herkesinde hem fikir olduğu Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk,un milletvekillikleri düşürüldü? demokrasilerden halkın seçtiği milletvekillerinin vekilliklerine anayasa mahkemesi dokunmuş oldu hemde güvercinin kanadını kırarak? ne iktidar cephesi, nede muhalefet cephesi, nede DTP cephesi böyle bir karar beklemiyordu ama anlaşılan derin olanlar düğmeye derin basmışlardı elbetteki miletin vekilerine ancak milet karar vermeliydi ve vekilliklerini millet ellerinde almalıydı demokrasilerde olması gereken bu ama güvercinin kanadları kırılırken şahinlere dokunulmadı, dokunulmak istenmedi bu çelişkinin kendisi bile ne yapılmak istendiğini göstermeye yeter sanırım?
Bulanık suda balık avlamak bu olsa gerek? kürt illerinde ve metropollerde DTP nin kapatılması protesto edilirken devreye silahlı, satırlı ve döner bıçaklı saldırganlar salındı, kimisi bu işi para için yaptığını söylerken kimiside bu işi gönüllü yaptığını ve bayrak milet sakarya edebiyatıyla yatığı açığa çıksada aslında bu işin arkasındaki asıl güçler gizlenmek istenmektedir? tıpkı bir çok olayda asıl sorumluların gizlendiği gibi?
Bütün bu gelişmelerden sonra DTP li milletvekillerinin sineyi millette dönme kararlılığı aslında iki tarafada verilmek istenen bir mesaj olarak algılanmalı ve öylede değerlendirilmelidir ama bu karar yeterli değildir yapılması gereken belediye başkanlıkları ve il genel meclisi üyeliklerininde istifa etmesidir. böylesi bir tepki hem iç kamuoyunda hemde dış kamuoyunda çok daha yansımasını bulacaktır? ki büyük bir ihtimallen iktidar partisi AKP bu vekilerin istifasını onaylamayacaktır bununda iki nedeni var hem kürtlere daha demokratik görünmek için hem iç ve dış kamuoyunda gelecek tepkileri önlemek için hemde bu süreçte bir ara seçime hazır olmadıklarından dolayı. bunu yaparkende demokratik açılıma devam kararındada ne kadar istekli ve cesur olduğunu göstererek kendi hanesine bir artı kazanmış olacaktır? karanlık karmaşık süreç devam ediyor ve kimin eli kimin cebinde beli değil ve bekleyip göreceğiz demeyeceğim çünkü öngörülü olanların bunları görememesi için kör olmaları gerek.
Karanlıkları algılayan ve karanlıklar karşısında duruş gösterenlerin çoğalması dileklerimle.
Kalender Şahin
[/url]