Direkt zum Inhalt
Submitted by hasanyildirim on 13 September 2009

İsmail Beşikçi Hoca, Türkiye'de yetişen ender demokrat bir bilim adamıdır. Tabu olan Kürdistan sorununuyla ilgilenmesi bu özeliğindendi. Bedelini de ağır ödedi. Denilebilir ki, bir dönem Türk egemenlik sisteminin Kürdistan sorununa yaklaşımı İsmail Beşikçi'ye yaklaşımıyla örtüştü.

O Kürd halkını, Kürd halkı da, onu sevdi.

Hoca'nın olumluklarını burada saymak gerekmiyor. Onlar çoktan tarihe iz bıraktı. Amacım onları tekrarlamak değildir. Dikkat çekmek istediğim Hoca'nın öze ilişkin birkaç yanılgısıdır.

Beşikçi Hoca, yapmaması gereken hayati hatalarda yaptı. Ve yapmaya devam ediyor.

Hiç te haketmediği halde PKK ve önderi kontra Öcalan'a bir misyon biçti. Ve biçmeye devam etmektedir. İşte Beşikçi'nin kırılma noktası burası oldu. Bunu bu gün de tam anlamıyla aştığı söylenemez.

Öcalan'ın yuvaya dönüşü sonrası bir hayal kırıklığı yaşadı. Hatta bu durum onda uzun bir süre sessiz kalmasına yol açtı. Çünkü PKK ve Öcalan'a haddinde fazla bir rol biçmişti. Kullanmadığı övücü söz bırakmamıştı. Yerme zamanı gelince de, bu kez kullanacak kelime bulamamıştı. Bu nedenle uzun bir süre sessiz kalmak zorunda kalmıştı.

Çok sonradan silkelen Beşikçi Hoca, söylenmesi gerekeni kendi mantığı çerçevesinde seslendirdi. PKK ve kontra önderi Öcalan'ın tehdit ve hakaretlerine muhatab olsada dediklerinden geri adım atmadı.

Fakat son dönemler de, hız kazanan Kürd milli güclerini bir bütün olarak teslim alma plan ve programa ilişkin tartışmalarda Beşikçi Hoca, eski mantığını yeniden seslendirdi. Kürd tarafı olarak PKK ve kontra önderini adres olarak gösterdi. Bu tutum ve davranışı onun PKK'nin varoluş/varediliş nedenini kavramadığına işarettir.

Beşikçi Hoca'nın Öcalan ve DTP arasındaki ilişkiyi kavradığı da söylenemez. DTP'nin emir kolu olduğunu görmüş değildir. Görmüş olsa bile dile getirmiş değildir.

DTP'nin Öcalan'ın elinde rehin olduğunu görmek çok mu zor? Tasviyesinin Öcalan'ın iki dudağı arasında çıkacak bir cümleye bağlı olduğunu kavramak o kadar mı zor?. Zaten Öcalan, Avukat görüşmelerinde bunu, 'DTP akılı davranmasa aşılır' demekle buna işaret etti. Realite bu.

Ama Beşikçi Hoca, hala DTP'den etkin bir rol üslenmesi beklentisi içinde. Bilinçin kırıldığı nokta da burasıdır. Hoca, bu bilinç kırılmasını daha önceleride defalarca yaşadı. Öcalan'a yüklediği misyon, 'ilk kurşun' teorisi vs. bunun bariz örnekleriydi.
Hoca'nın en büyük yanıldısı hala PKK'ye üslendirilen misyonu kavramamış olmasıdır. Türk egemenlik sistemin Kürd milletine karşı oluşturduğu kontra örgüt PKK'yi Kürd siyasal hareketi olarak değerlendirmesi tehlikeli bir yaklaşımdır.

PKK'nin varediliş veya varoluş nedenini kavramıyan Hoca, PKK'yi Filistinli örgütlerin oynadığı role soyunduruyor. Deveye hendek atlatmaya çalışıyor. En büyük yanılgısı bana göre buradan kaynaklanıyor.

Öcalan'ın, dahası Türk Genelkurmayın Qandil'deki Kürd elbiseli silahlı gücünü Peşmergenin üstlendiği misyona soyunduruyor. Ne yapacak bu silahlı güç? Hoca'ya göre kurulacak 'özerk bir yönetim veya federasyon' güvenlik gücü olmasını istiyor.
İlahi Hoca!

Öcalan'nın böyle bir talebi yok ki. Parantez içinde şunu da belirtmekten fayda var. Örgütünü saymıyorum; çünkü onlar, beyni esir alınmış 'sıfır' kişilikli mankurtlardır. Olmıyan bir şeyi onun adına dilendirmek bilinç kırılmasına hizmet etmiyorsa bilinç kirliliğine yol açtığını herkesin bilmesi gerekir.

Kuşkusuz bu hatayı yapan sadece Hoca değildir. Eskiden beri Öcalan'ı düzeltmekle kendini görevli kılan çok kişi ve çevre vardır. Deyim yerindeyse kendilerine vazife edindiler. Onlar bunu yaptıkça Öcalan, 'anlaşılmıyorum' dedi.
Sahi Öcalan'ın neyi anlaşılmıyordu? Kimse bunun ne anlama gerektiği üzerinde düşünmedi bile. Aslında üzerinde kafa yorulması gereken esas mesele budur. Bu açığa çıkarılmadığı müddetçe de, birileri Öcalan'ı düzeltmeye çalışacak ve Öcalan, 'haydi be ordan, beni anlayamasınız' diyecektir.

Beşikçi Hoca'nın Neşe Düzel'e verdiği röportajından sonra da Öcalan, bir kez daha 'dediklerim yanlış anlaşıldı', yani 'anlaşılmadım' dedi.

Bu durum neye yol açtı? Hoca, obsayıta düştü. Düşer. Daha önceleride Hoca dahil birçok çevre ve kişinin düştüğü gibi.
PKK ve devlet farklı taraflar değildir. PKK, Kürd tarafı değildir. Türk egemenlik sistemin Kürd milli potansiyelini tasviye etmek için kurduğu kontra bir örgüttür. Öcalan, bu örgütün başıdır.

Birilerini bu konu da ikna etmek için elimizde onun ajan kimliği yok. Maaş bodrosu yok. İnternetlere düşen ses kayıtları da yok. Fakat çıkışından beri çizdiği 'yol haritası' ve kirli pratiği bunu ispatlıyor.

Kimi bunu tersine çevirmeye çalışsada bu gerçeği değiştirmiyor. Gerçek ifade ettiğim gibi, Öcalan'ın başında bulunduğu örgütün Türk egemenlik sisteminin Kürdlere karşı savaştırdığı bir örgüt olduğudur. Bu gerçeklik dün de böyleydi, bu günde böyledir.
Herkes şu gerçeğe ulaşacaktır. Fakat bunun herkes tarafından anlaşılması zaman alacaktır. Kürd milleti bu süreçte ağır bir bedel ödeyecektir. Olan Kürd milletine olacaktır. Bunu bu gün göremeyenler bilmem hangi fi tarihinde 'yanıldık' dese de bunun diyene bile faydası olmayacaktır.

Belki de gündeme bile gelmiyecektir. Unutulup gidecektir.
Şu bilinçe çıkarılmalıdır. PKK'ye 'silah bırakma' çağrısı yapmak ona üslenilen misyona ters bir misyon yüklemek demektir. Bu da eşyanın tabiatına aykırıdır.

Kürd milletinin çıkarı PKK'nin silahtan arındırılmasının ötesinde bir bütün olarak tasviyesini şart koşmaktadır. Bunun, bu günün koşullarında zor ve hatta imkansız olduğunu da biliyorum. Fakat her kim ki, PKK'yi tasviye ederse Kürd milletine en büyük iyiliği etmiş olacaktır. Ben böyle düşünüyorum. Tersini düşünenleride anlamakta zorlanıyorum. Kuşkusuz bunu dost çevreler için söylüyorum. Düşmanın yani Türk egemenlik sisteminin PKK'yi tasviye edceğine inanmiyorum. İnanan yanılır.
PKK'yi silahsızlandırmanın 'Kürt halkı kazanımlarının tümünü yitirme tehlikesiyle karşılaşacaktır' sonucunu çıkaranlar, varoluş/varediliş nedenini kavramamışların düşüncesidir. Ki bu yaklaşım sahiplerinin çoğu eskiden PKK'nin kirli teori/pratiğini savunan ve uygulayanlardır. Bir de kendine vazife çıkaranlardır.

Şu bilinçe çıkarılmalıdır. Kimi çevreler bu gün bunu kavrıyamasada yarın mutlaka bu gerçek karşısında teslim olacaktır. Fakat o günde çok geç olacaktır. Nedir bu gerçeklik denilirse, tekrar da yarar var. Bu gerçek PKK'nin başından beri Kürd milletinin bir gücü olmadığı, buna karşın Kürd milletine karşı Türk egemenlik sistemi tarafından ortaya salınan ve savaştırılan lejyoner bir güç oluşudur.

Bu nedenle PKK'yi kim silahlandırırsa silahsızlandırsın Kürd milletine hizmettir. Ve desteklenmelidir.
Kuşkusuz Kürdlerin bir statükosu ve bunu koruyacak bir güvenlik gücü olmalıdır. Ama bu Öcalan'ın başında olduğu bir örgütle olmaz. Olur diyenler hayal kırıklığını yaşar. Kişilerin hayal kırıklığı yaşaması pek önemli değildir, ama bir millet için felakettir. Kürdistan sorununda Öcalan'ı ve örgütünü taraf görenler, Kürd milletine bu hayal kırıklığını yaşatmak isteyenlerdir.
Bunu bilerek mi yapıyorlar, yoksa bilmeden mi yapıyorlar meselesi çok önemli de değildir.

Öcalan'ın gündeme taşıdığı koruma gücü Kürd milletinin elde edeceği statükoyu korumak değildir. Bu gücle korumak istediği Türk devlet çıkarı ve üstüne oturduğu Kürd potansiyelini zapt-ı rapt altına almaktır. Bunu defalarca ifade etmiştir. Bunu ters çevirip Öcalan'ı düzeltmek ne Kürd yurtseverlerin, ne de Türk demokratların işi olmamalıdır.

12 Eylül 1980 askeri darbesi Türk sol hareketini ehlileştirme, düzen içine çekme hareketiydi. Daha ötesi alenen sistemin tetikçisi yapılma operasyonuydu. Türk derin devletinin dışa vurmuş ve kesilip atılan kesimin yargılanmasında ortaya çıkan iddianamelerde bu durum bariz olarak ortaya çıkmıştır.

Sıra da Kürd hareketi vardı. Şu an kimilerine göre 'Kürt açılımı', kimilerine göre 'demokratik açılım' dedikleri plan ve proje ile Kürd hareketini bir bütün olarak düzen içine çekmek, sistemin koruyucu bekçileri haline getirme operasyonudur.
Kimse hayal kurmasın.

Üniter, ben merkezci, tekçi, despot, inkarcı, asimilasyoncu, katliamcı ve soykırımcı bir zihniyetin demokratikleşeceğini beklemek art niyet taşımıyorsa, insanın kendi kendini kandırması demektir. Biz ne art niyetliyiz, ne de kendi kendimizi kandırma niyetindeyiz. Böyle bir lüksümüz yoktur. Bu nedenle olacakları peşinen söyleme gibi bir sorumluluğumuz vardır.
Türk egemenlik sistemi, sömürgecilik ve faşizmdir. Devletiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, Üniversitesiyle, sivil kurum ve kuruluşlarıyla böyledir. Toplumun ezici çoğunluğu da bu konumdadır. Demokrasi nüveleri yok denecek kadar azdır. Demokrasiye giden tüm kanaller tıkatılmıştır. 'Bu memlekete eğer komünizm gelecekse onu da biz getiririz' anlayışı sonucu kıpırdınan her demokrasi nüvesinin önünü almak için devreye girdikleri, başına geçtikleri, yönlendirdikleri ve rayında çıkardıkları cumhuriyet dönemi uygulamarıyla ayuka çıkmıştır.

'Kemalist Kürt Hareketi'ni oluşturmak bu uygulamalardan bir tanesidir. Yalçın Küçük'ün bu konu da söyledikleri açıktır. Türk egemenlik sisteminin derin dehlizlerinde oluşturulan 'Kemalist Kürt Hareketi' inkara gelmiyecek kadar açıktır. Başında da Öcalan vardır.

Bu bir realite. İnkara gelmez. Tersini savunanlar, niyetleri ne olursa olsun sonuç itibariyla Türk egemenlik sistemine hizmet etmiş olurlar.

Çok mu uç düşünüyorum?

Hiç sanmiyorum...

12 Eylül 2009

Sayin H.H.Yildirim. Ne hikmetse Sayin Besikci elestirilmek icin elestirilmeye baslandi. Her kesin elestirilmesi elbette mumkun ve elestirilmesi gerekiyorsada elestirlmelidirler. Elestiri ve salva atislar iki ayri seydir. Besikciyi iki asamali bir surecten hareketle elestirirken aslinda hem yanlis yapiyorsun,yanlisi yaparkende savrululuyorsun. Hoca´nin bir dönem söz konusu harekete oldukca pozitif yaklastigi bilinen sey lakin söz konusu dönemde ne PKK nin kontraligi nede bugun geldigi yer desifre edilmisti. Bu anlamda söz konusu surecte PKK ya omuz veren katki sunan pozitif yaklasan yanliz Hoca degildir. Bu bilinmesine ragmen elestirmek adina duneden hareketle bugun yanlislar yapiliyor kirilma noktasi ve tekrari gibi seyler Hoca´nin sirf elestirilmek icin elestirildigi duygusunu veriyor. Hoca dunden bu gune sorunun cözumunde yaklasimi ve durusuyla cok nettir. Kontra herekete yönelmesindeki temelde elestirmesindeki neden de hep ayni olmustur. Biz gelelim asil bugune Nese Tuzelle yapilan mulkattan hereketle senin cikartigin sonucla mulakat ve gerceklik iki ayri sey yani salvolara baslamadan önce konuyu anlamak onu uygun elestirmektir dogru olan. Senin yaklasimin konuyu anlamadan (veya bilinclice bir carpitmada olabilir) kirilma noktasina gelmen sanirim hicte hos bir sey degil. Kirilma noktasindan bir iki seyi kurcalayalim veya anlamaya calisalim. Söz konusu olan bir mulakat ve mulakatin konusu bir acilim ve taraflari uzerine arti Haca´nin görusleri de var zaten. Hukumet bir cok adlandirmayla bir cikis yapti neymis efendim görusurum,muhattap alirim almam vs.vs. vsler bir cok sey söyledi. Bu söylenenlerdirki bir cok insana soruldu ve soruluyor. Sayin H.H. Yildirim birincisi Hoca bir politikaci degil siyasetci hic degil ama acik bir taraftir. Bundan hareketle soruna yaklasirsak yöntem olarak yapilan seyin yani devletin yaklasimin "cözumde" "samimi" olmadigini olmus olsa bu tur görusmelerin nasil yapilmasi gerekliligi konusunda Hoca nin dedikleri dogrudur. Yani sorunun taraflari vardir ve sorun taraflarin direk veya indirek görusmelriyle olur demek dogru yöntemin bu oldugunu söylemektir. Bir baska deyisle burda göndermeler vardir. Her sey ak ve kara degil. DTP yede cok acik bir tavir var öyle basit bir tavirda degil basin yoluyla acik acik sen nasil bir partisin bir partinin ben muhattap degilim cözumde adres degilim diyen bir parti olmaz diyor. Sorunu nasil anladigimiz önemli sanirim. Devletin,hukumetin,Dtp-pkk nin talep ve yaklasim mantigi acik orta yerdeyken Haca cita yi dusurmedigi gibi cözumde siyasal cözum derken sorunun toprak sorunu oldugunu ve Kurdlerin devlet hakkini savunurken en kötusunun federasyon oldugunu söylerken bir coklarinada ders veriyor. Bu dersin anlasilmamis olmasi mumkun degil zaten. Guvenlik sorunu konusunda özel guc veya özerk askeri guc derken Hoca dolanbacli yollardan bir cok ulke örnegi verirken Guney Kurdistan örneginide veriyor. Kurd sorunun cözumunde net olmayan Hoca degil tam tersine pkk sendurumuna girmis olanlar yapilan veya yapilacak olan her seyin onlardan gececegi varsayimina alismis olan hasta mantiktir. Sayin H.H. Yildirim politik cikislar sadece acik omaz dönem dönem politik cikislar olmayacagini bildigimiz emin oldugumuz seylerin talep edilmesiylede olur olabilmelidir. Acilim felan hepsi bir oyun bu biliniyor. Bu surecte Kurd sorununun istem ve taleplerinin neler oldugunun acik acik tartisilmasidir bizlerin kazanci ondandirki Hoca nin tavri uyduruk Kurd aydinlari köse yazarlari tv yorumculari "Parlementerleri" karsisinda acik net ne dedigi istem talep ve cözum önermesiyle ortayken biraz el insafff Son yillarda okudugum en kötu bir elestiri. Cok degil derin dusunmuyorsun. sorunda bu.

İsmail Beşikçi boğazlaşmadan korkmuyor mu? / Emre Aköz Bir aydının Kürt sorununa ilişkin doğru saptamalar yapması, çözüm önerilerinin de makul olduğu anlamına gelmez. Örnek mi? İşte İsmail Beşikçi... 1939'da Çorum'da doğan Beşikçi, Kürtler hakkında yaptığı sosyolojik çalışmalar ve rejimi sorgulayan fikirleri yüzünden (ve bir 'Türk' olmasına rağmen) 'Kürtçü' diye damgalandı. Neticede 17 yıl hapiste yattı. Kitapları yasaklandı. *** Kürt sorununu çözmeye yönelik demokratik açılım çalışmaları haliyle İsmail Beşikçi'yi bir kez daha gündeme getirdi. Beşikçi, Ortadoğu'da 40 milyon Kürt yaşadığını... Bunların özellikle Irak, Türkiye, Suriye ve İran arasında dağıldığını... Bu parçalanmışlığa, Birinci Dünya Savaşı' ndan sonra İngiltere ve Fransa'nın yol açtığını... Kürtlerin şimdiye dek asimile edildiğini, yok sayıldığını... Bugün de Lüksemburg gibi 450 bin nüfuslu devletin milyonlarca Kürt'ün geleceği hakkında 'ahkâm' kestiğini söylüyor... Ayrıntılar tartışılabilir elbette ama Beşikçi'nin dünden bugüne gelen saptamaları genel olarak doğrudur. Ya bundan sonrası? *** Neşe Düzel'in Beşikçi ile yaptığı uzun röportajı okudum. Bazı bölümleri hiç aklıma yatmadı. Hatta rahatsız etti. Bunların zirvesi şu cümleler oldu: 'Kürtler, Kürtlerle birlikte yaşasınlar. Sağlıklı bir öneridir bu...' (Taraf, 7 ve 8 Eylül) Beşikçi'nin ne demek istediğini biraz daha açayım. Şunlar da onun cümleleri: "Kürt sorununda nüfus ve toprak çok belirleyicidir. Çünkü Kürdistan dediğinizde, belirli bir yerdeki çoğunluktan söz ediyorsunuz. Siz diyebilirsiniz ki, Kürtlerin beş milyonu da İstanbul'da yaşıyor. İstanbul'da sekiz milyon Kürt yaşasa da orası Kürdistan olmaz. Ama Hakkâri'de hiç Kürt yaşamasa da orası yine Kürdistan'dır. Çünkü Kürt sorunu, aslında bir toprak sorunudur!" *** "Biz ayrı devlet kurmak istemiyoruz" dediklerinde Abdullah Öcalan ve PKK'yi eleştiren İsmail Beşikçi, olaya yüzde yüz milliyetçi bir ideolojiyle bakıyor. Nasıl sert Türk milliyetçilerinin bir kısmı bugün, 'Alsınlar Diyarbakır'ı, çeksinler gitsinler' diyorsa... Beşikçi de 'Herkes kendi evine' diyor özetle... *** Korkunç bir yaklaşım bu! Beşikçi'nin sözlerinden şu çıkıyor: "Diyarbakır ve havalisinde" bağımsız bir Kuzey Kürdistan devleti kurulursa... Ülkenin batısında; İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, İzmit'te, Bursa'da, Antalya'da hayat aynen devam edecek... Hayır, efendim; öyle olmayacak! 1915'te gördük... 1934 Trakya olaylarında gördük... 6/7 Eylül 1955 olaylarında gördük... Maraş'ta, Çorum'da, Malatya'da gördük... Düne kadar dostça yaşamış, birbirlerine yardım etmiş insanlar, azıcık kışkırtmayla canavar kesilebiliyor. Ülke doğuda bölündüğünde; Türk milliyetçileri, fırsatçılar, yağmacılar, haydutlar batıdaki Kürtleri rahat bırakır mı sanıyorsunuz? Kan gövdeyi götürür! Özetle: Ulus devletlerin egemenliklerinin bir kısmını Avrupa Birliği türü büyük yapılara devrettiği şu küreselleşme çağında, Beşikçi'deki 'devletperestliği' anlayabilmiş değilim. Onun 'sağlıklı' dediği öneri bence 'katliama davet'! Beşikçi, 'Bağımsız devlet için bir iki milyon Kürdün ölmesi, göze alınması gereken bir bedeldir' diyorsa... Başka sorum yok! Kaynak: Sabah

Re: Beşikçi Hoca'nın Yanılgısı/ Ya Senin Algilaman...!!! bedirxan Sayin HAsanH. Yildirim`a harfiyen katiliyorum. Besikciyi savunurken kirilma noktalarinida aciga cikarmak gerekiyor. Zaten Sayin Yildirim oldukca mantiga oturan bir degerlendirme yapmis bu konuda. Pkkyi hala olumlu degerlendirenler bilmelilerki bu durum kurdlere sadece daha fazla kan ve gözyasi getirecektir.Ilkesiz acilim ve sacimlara pirim veren kurdlerse yazida belirtildigi gibi bizleri kemalizmin bekcilerine dönüstürecektik. Apo bir sey istemeyebilir fakat biz özgürlügümüzü ve ülkemizi onu gasp eden her ülkeden istemeye devam edecegiz. Bunu isteyenlerin sesleri cilizda olsa sabirla bu istemimize mucadelemizle birikim aldiracagiz. Icerigi bile bilinmeyen acilimlara baliklama atliyanlar, samimi olmayan ve neolursa olsun omuzlarindaki Kurdistan yükünü atmaya calisanlardir. Eger bir sey istemiyorsak son 30 yildir bu halka neden bu acilar yasatildi, 3 milyon insan neden yurdunu terketti? 4000 köyümüz niye yikildi. Milyonlarca insanimiz niye psikolojik korkularin icinde birakildi? Bence bundan sonra kurdler PKK ne yaparsa tersini yapmak zorundadirlar.Uzerlerinde Oynanan bunca kirli oyuna artik dur demeleri gerekir.4 Düvele karsi savasma cesareti gösterenlerin PKK nin yaratigi korku duvarlarini yikmak göreviyle karsikarsiyadirlar. Bize kominist partisi gerekirse biz kurariz diyenler, bize bir kurd partisi gerekirse onuda biz kurariz demis olmasinlar.PKK nin tabani, gerilasi sizler türkiye demokratiklessin diyemi Daglara ciktiniz, sehit oldunuz. Kurtler bunun icinmi size malini canini teslim etti? Kosullar ne olursa olsun tüm araclari kulanarak özgürlügümüze uzanalim. Tüm özgür olan uluslar böyle yapti. Cikis noktanizi size hatirlatayim. `BAGIMSIZ KURDISTAN. Federesyon diyenleri bile isbirlikci ilan ettiniz. Peki bu hicbirsey istemezuk noktasinada boyun egerseniz bunun altinda her kurt kalir.Umarim kurulan tuzak f arkedilir ve bu vartayi ucuz atlatiriz.

bicare omurum neler ister su gonlum... arkadas, kurd nufusunun buyum bir bolumu adina acilim filan denilen surecten cikacak ivir zivir bir suru seye tav durumda. tamam bizler en iyisine layikiz ve bunlari talep etmekten santim vazgecmeyecegiz ama ortada sayilari milyonlari asan bir kurd nufusua var, bunlari gormezden gelen, bu insanlarin kirinti da olsa reform ihtiyaci beklentisini iyi yonetemeyen siyasi kadrfolar izole olur, ne kadar serfli cesur ahlakli kahraman da olsalar tarihin cop sepetini boylarlar. istediginiz serfli bir cop sepeti turu mu? yoksa zaman icinde kitleyi de arkaniza alarak caydiriciligimizi guclendirmek mi? halet i ruhiyenizi anladik direngen talepkar bir haleti ruhiye yanliz bunlarla hedefe varilmiyor-iman gucu yetmiyor hale ti ruhiyenizi bir yana koyup mesriyetin ve caydirici olmanin tek yolu olan kitle nin haleti ruhiyesi nedir? buna bakalim bu gercege gore bir plan program yapalim demek gerek miyor mu? gerekiyor! neseli gunler HeK

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.