Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 15 July 2009

1988 Neler Oldu (Son Bölum)

Yılmaz arkadaşın yasal durumu içimizde en uygun olanıydı. Abi'nin İsveş'te iltica oturumu vardı
evi yoktu ve bulmakta kolay olmuyordu. Benim Fransa'da iltica oturumum vardı, ancak bu yasal
durumumdan faydalanamıyordum. Belirtilen yer adres, Apocuların kontrolündeydi. Ve pasaportumun
süresi bitmek üzereydi. Bir yere yerleşmemiz gerekiyordu, Yılmaz arkadaş Hollanda vatandaşıydı
bundan dolayı en kolay burada ev bulma olanağımız vardı. Kısa bir sürede Yılmaz arkadaş bir ev
buldu. (Nisan 1989) Hollanda'nın güneyinde, Belçika sınırına belki bir yüz metre mesafede olabilirdi.
Küçük bir köydü, iki restaurantı vardı. Birinin devamlı müşterisi olmuştuk, akşamları gidip otururduk
Köyün yarısı bizi tanımıştı, çokta samimi olmuştuk, artık köyün yeni sakinleriydik.

Yaklaşık bir yıl Yılmaz arkadaşla ülke ülke dolaştık, Almanya, Fransa, İsviçre ve Hollanda'da onlarca
defa PKK çevreleriyle tasadüfen karşılaşmalarımız oldu. Kimisi şoke olurdu, gözlerine inanamazdı,
tekrar tekrar bakardı. Kimisi gülerek el sallardı, kimiside bön bön bakıp hızla uzaklaşırdı. Ama hiç
biri yanımıza yaklaşıp konuşmak istemedi. Bir an önce uzaklaşmak, hepsinin belirgin durumu oldu.

Artık Yılmaz arkadaşla aynı evde kalıyorduk. Abi daha yeni evimize gelmemişti. Ev bulmadan önce
bazı dostların ve PKK taraftarı bir çok yurtseverlerin evlerinde kalıyorduk. Bazı dostlarla görüşmek
ve bazen bir kaç günlüğüne dinlenmek için Lüksemburg'ada defalarca uğradık. Belçika, Fransa ve
Almanya arasında küçük bir ülke. Batı Avrupa'nın tam ortasında bir yer. Ne Türk ne Kürt hiç
dinilebilecek kadar azdı. Şehir merkezinde en işlek kiyoska giderdik, çok az Türk gazetesi
bulunurdu, hatta geciktikmi o gün gazete bulamazdık. Anlardık burda çok az kürt ve türk var
olanlarda bizi tanımaz. Hazırlıksız rahatça dolaşırdık.

Artık evimizdeyiz, maddi sıkıntılarımız başladı. Bir miktar paramız vardı, bitti. Onlarca
PKK taraftarı aileler bize yardım etti. Muhalefetimizde başarılı olamadığımız için, deyişik
çevrelerden de yardım isteme hakkını kendimizde bulamıyorduk. Yılmaz arkadaş işsizlik
sigortasına müracaat etti. Onlarda soruyor daha önce nerde çalıştınız? Arkadaş 1980 öncesi
Hollanda'ya geliyor, kısa bir süre çalışdıktan sonra, aktif olarak devrimci faaliyetlere katılıyor.
Kısa bir süre çalıştığı yer ise; Denhaag'da bir Karakoçan'lının almış olduğu bahçe işleridir.
O iş yeri daha devam ediyormuş. Yılmaz arkadaşın hiç haberi olmadan, bulunduğumuz alandaki
işsizlik sigortası, Denhaag'daki ilgili sigortaya mektup yazarak arkadaş hakkında bilgi ister.
İlgili sigorta, arkadaşın yaklaşık on yıl önce kısa bir süre çalıştığı işyerini tespit eder ve
mektup gönderir. İş yeri sahibi Karakoçan'lı ve yanında on onbeş kişi çalışıyormuş. Mektupda
Yılmaz arkadaşın çalışmasıyla ilgili bilgi istendiği gibi yeni adreside (yani otuduğumuz ev)
belirtilmiş. Hem iş sahibi ve hemde yanında çalışanlar PKK taraftarılar. İş sahibi gelen resmi
mektuba uygun cevaplar veriyor, yeni adreside Apoculara bildiriyor. Bizim hiç bir şeyden
haberimiz yok. Birbirimize sonsuz güvenimiz var, evimizde rahatız. Daha iki ay bile olmadı.

Yılmaz arkadaşın bir yakını ve benimde çok güvendiğim biri, aradı, yerimizin tespit edildiğini
bildirdi. Yılmaz 'olamaz' dedi, arayan ısrar etti, 'yeriniz biliniyor' haberin kaynağınıda isim
vererek belirtti. Yılmaz, 'mümkün değil' dedi. İşsizlik sigortaları arasındaki mektuplardan
haberimiz yok ve bunlara bağlı olarak, arkadaşın çalıştığı işyerinede giden mektuptan da
haberimiz yok. Haberi veren kişi çok acele davranıyor mektuplardan bahsetmiyor, sadece
'yerleri tesbit edilmiş, haber verin' bu haberi verende bahsini ettiğim Karakoçan'lının yanında
çalışan biridir. Haber kaynakları güçlü olmasına rağmen, mektuplardan haberimiz olmadığı
için inanamadık.

İşsizlik sigartasından yardım gelmediği için ( hem yerimizi deşifre ettiler hem de yardım etmediler)
Yılmaz arkadaş iş aradı ve buldu . Bir fakrika işiydi, zor bir işti, kir ve toz içinde eve geliyordu.
Bende ev işlerine bakıyordum. Mayıs 89 maddi sıkıntılarımızın en çok olduğu bir aydı. Çok makarna
almıştık. Kafadan uydurduğumuz baharatlarla sose yapıyorduk. Arkadaş ilk aylığını aldığında
artık makarna görmek istemiyorduk.

Bir akşam geç saatlere kadar oturmuştuk.
Oturma salonu giriş katındaydı. Perde de yoktu. Bir televizyonumuz birde telefonumuz vardı.
Yatak odaları birinci kattaydı. Artık yatmaya gidiyorduk ara merdiveni çıkmıştık, bir gürültü
arka bahçe kapısından geldi. (Evin arka tarafından da bir giriş ve küçük bir bahçe vardı.)
Önce bir hayvan -kedi olabilir- diye düşündük. İlk gelen gürültü sesliydi, devamla gürültünün
tonu sessizleşiyordu. Merak etmeye başladık, Yılmaz arkadaş merdivenden inip, kontrol etmek
istedi hemen engelledim. Merdivenin başında bekleyeceğiz. Salon karanlık muhtemelen içeriye
girmek isteyenler varsa, birinci kattadaki ışık merdivenlere hafif vuruyor, hareket etmelerinde
ve gölgelerinden anlarız. Yerimiz iyi burda bekleyelim. Gürültü sessizce epey devam etti.
( yaklaşık bir saat) Sonra tümden kesildi, biraz daha bekledikten sonra, vaz geçtik, evimizi
kimse bilmiyor, muhtemelen bir hayvan gürültüsüydü.
Daha sonra öğrendik eve girmeyi denemişler.

Yılmaz arkadaştan bir miktar para alarak Almanya'ya gittim.
İşlerimi bitirmiştim, Yılmaz arkadaşı aradım ve döneceğimi bildirdim. 'Hemen gel Abi'de geliyor.'
dedi. Abi Haziran'ın 11 yada 12'sinde oraya varıyor. Yılmaz çalıştığı için, akşamları bareber çıkıp,
bahsettiğim restaurantda oturuyorlar. Gelen haberlere rağmen takipte olduğumuzu
(şüphelerle birlikte) anlayamamışız. 13 Haziran akşamı geç saatlerde eve gitmeye hazırlanırken
Abi ve Yılmaz arkadaş büyük bölümü camdan oluşan restaurantın yan duvarından üç Apocunun
silahlı saldırısına uğruyorlar. Oturdukları masa duvarın cam bölümüdür. Çok kısa mesafeden ateş
ediliyor. İlk Yılmaz arkadaşın kafasına eteş ediyorlar. Kurşun çene kemiyine isabet ediyor. Masa
hizasına kadar cam olan duvar bölümünün alt kesimi taş duvardı. Arkadaşlar hemen duvar
hizasında masanın altına yatıyorlar. Üç ayrı silahtan 27 boş kovan bulunuyor. İkinci isabet eden
kurşunda Abi'nin bacağına geliyor.

Arkadaşlarım kendilerine kurşun sıkanları tanımışlardı. Ama polise açıklamadılar, iyide yaptılar.
Onlar zavallı insanlardı ve hepside harcandı. Çözüm onları polise bildirmek değildi. Aynı akşam
Apolarını arıyorlar ve 'provakatör'leri cezalandırdıklarını bildirmişler. Habere oldukça sevinen
Abdullah aynı gece Bekaa'ya kurye göndererek, bu 'başarılı' eylemin kutlanmasını emreder.
Sabaha kadar binlerce kurşun sıkılır. Sevinci fazla sürmez. Hollanda polisi olayı iki gün gizledi.
Sonra açıklama yapıldı. Arkadaşlar yaralıydı. Abdullah'ında sevincide kursağında kalmıştı.

Olayın olduğu akşam, Yılmaz'ı aramıştım evde yoklardı. Dışardalar diye düşündüm. Geç saatlerde
aradım yine cevap yok. Ertesi gün öğlen saatlerinde Köln'den trenle hareket ettim. Üç -dört
saatlik bir yoldu, sürekli aktarmalı gidiyordum. Düşündüm, Yılmaz arkadaş işe gitsede, Abi
evde olur. Eve yaklaşmıştım, bir kez daha telefon ettim. Yabancı bir ses ve Hollanda'ca
konuşuyor. Numarayı kontrol edip tekrar aradım, yine aynı durum. Eve gitmekten vazgeçtim.
Kaldığımız köye yakın sayılacak bir ilişkimiz vardı. Yılmaz da orayı biliyordu, oraya gittim ve
gece orda kaldım. Ev sahiplerine birşey anlatmadım. Ertesi gün öğlen sonrası dışarı çıkmaya
hazırlanıyordum. Koridordan dış kapıya doğru giderken, salonda oturan ev sahibi, heyacanlı
bir ses tonuyla 'çabuk içeri gel' diyor. Hemen O'na döndüm. 'Arkadaşların vurulmuş' diyince
donmuş gibiydim. Cevap veremiyorum. Bu da ne diyor? Nerden biliyor? konuşmasına devam
ederek, 'hemen şimdi radyo haberlerinde dinledim, yaralılar bir hastahaneye kaldırmışlar'
Hangi hastahane? 'söylemiyorlar. Şoktaydım, sadece gözlerim ve kulaklarım ev sahibindeydi.
O sürekli konuşuyor ve sorular soruyor, ben sadece O'na bakıyorum. Arkadaşlarıma
acıyorum, birde yalnız kaldığıma. Şimdi ne olacak? Ne yapmalıyım? Hemen ulaşacağım bir
arkadaşım bile yok. Çıkmazlardayım, ev sahibi sürekli konuşarak beni sakinleştirmek
istiyor. Fazla bir zaman geçmemişti, evin önüne hızla bir araba yaklaştı. Salondan
görünüyordu. Hepimiz arabanın içindekilere baktık. Evet, hemen fark ettim, Yılmaz arkadaşın
iki yakını, hemen yanlarına koştum ve sarıldık, hiç bir şey sormadım. İkiside gülümseyerek
'hastahaneden geliyoruz, arkadaşların durumu çok iyi' dediklerinde bile sevincimi belli
edemedim. 'haydi hastahaneye gidiyoruz' demeleriyle hemen arabaya bindim. Onlar ev
sahibiyle bir -iki dakika konuştular.

Fazla uzak değildi hastahaneye ulaştık. Kaçıncı kattı hatırlamıyorum. Bir odanın kapısında
iki polis bekliyordu. Kısa bir konuşmadan sonra içeri girdik. Arkadaşlarım ayaktaydı, sarıldık
ben şaşkın, sessiz ve sakin, Onlar gülümsüyorlar ve gülerek yaşadıkları o kahrolası anı
anlatıyorlar. Üzgünüm sevinçliğim her şey birbirine karışmış. Hiç konuşamadım, hep Onlar
konuştu.

Güvenlik önlemi, Madam Mitterant ve Fransız dostların isteği üzerine alınmış. Dördüncü yada
beşinci gün arkadaşlar güvenlik önleminin kaldırılmasını istiyorlar. Güvenlik çekilince hastahane
yetkilileride, 'hemen hastahaneyi terk etmelisiniz, bu şekilde güvenliğinizi üstlenemeyiz' ve
Arkadaşlar hastahaneyi terk ediyorlar. Abi'nin yarası çabuk iyileşti. Ancak Yılmaz arkadaşın
aylarca sürdü.

Yani beraber kalmayı düşündüğümüz evde üçümüz bir araya gelemedik.
Sıkılan kurşunlar bizi bitirmedi. Gerçeği tam göremedik ve ona göre bir faaliyet içinede
giremediğimiz için güç olamadık. Haklı olmak yetmiyor, politik oyunları çok iyi oynamak
gerekiyor. Ve coğrafyamızda eli sopalı olmak şart.

Sonuç; Ben 1988 Muhalefetine ilişkin düşüncelerimi yazdım. Umarım ilgili arkadaşlarda
düşüncelerini belirtirler. Başaramazdık! çünkü; Olayın sadece Abdullah yönünü ve devlet
bağlantısını gördük ama PKK içindeki ekibi göremedik. Avrupa'da başarılı olsaydık ve her şey
istediğimiz gibi gitseydi, belki Abdullah'ı saf dışı edebilirdik. Bu başarı geçici olurdu ve
hazırlıksız, Ekib'inin duzağına düşerdik. Sorun tam anlaşılmadan çözülemezdi. Ve halen
devam etmesinin tek nedeni, anlaşılmadığındandır. Yoksa halkın kendine ihaneti nasıl
açıklanabilir? Özel savaşın tüm detayları, pratik uygulamalarıyla kavranmadığı sürece
sorun çözülemeyecek. A. Öcalan son açıklamalarında bile, M. Kemal'in oyun ve entrikalarının
faturasını başkalarına havele etmekdedir. Örneğin; hiç bir kaynak göstermeden, M. Suphi ve
arkadaşlarının katledilmesini çetelere havele ediyor. Eğer bu gerçek olmuş olsaydı, A. Öcalan
daha hayatta yokken, TKP bunun hesabını sorardı. Teslim alınan TKP olayın ne olduğunu
çok iyi biliyor. Eğer M. Kemal dışında birileri bunu yaptırmış olsaydı çoktan açıklanırdı.
Aynı şekilde İslami çevrelerede, M. Kemal'i dost gösterme çabasındadır. Saidi Nursi ile
ilgili açıklamaları. Ve son yol haritasındaki sevdası 'toplumsal Lozan' Bunu yıllar önce
D. Perinçek ve Memet Gül başlattılar, O devamını yapıyor. Bunlar açılması gereken konular.
A. Öcalan'a cumhuriyeti 'temizleme' görevi verilmiş. O'da ötüyor. Yaşaması buna bağlı ve
O'da yaşamak istiyor... Ve bu uğurda kürtleri feda etmek için, her yolu deniyor.

Selam ve saygılarımla
12.07.09

[email protected]

Hocam Merhaba, lütfen bu güzel yazilarini güzel bir redekte ettikten ve yazilara uygun bir isim de bulduktan sonra benim e-mailime postalarsaniz, ben bu yazilardan bir kitap veya bir blog acalim derim. Gercekten PKK'nin tarihi sizin yazdiginiz bu yazilardir. Bence siz bu yazilarin üzerinde daha iyice durmaniz gerekiyor. Örnegin bazi yerlerde teknik ve imla hatalari vardir. Birde bloggun veya kitabin ismi de güzel ve cekici olmalidir. Olanlar sadece 1988 degil sanirim. Onun icin yazi dizinizin ismini baska birsey koymaniz daha dogru olacaktir. Benim bu yazilara önerecegim baslik: "PKK'nin Tarihi" olabilir, cünkü artik gercekten tanidigimiz PKK tarihe karisti. Selamlar [email protected]

sevgili Memyan Salih Hoca ve diger irili ufakli hocalar bir araya gelselerde ki gelemezler arap saclina dönen gercekliliklerini asla toparlayamazlar. sen,ben ve bir coklarimiz hocalarin anlatimlarini okurken ve neler oldugunu ögrenirken, aslinda nelerin olmadigini gözlemlerken,algilarken zor olani, yani PKK de neler olmadi kismini acaba diyorum söyle konuya vakif olan yüregi ve kalemi saglam, hafizasi güclü olan birileri cikip anlatsa daha bir anlasilir olmazmi PKK gercekliligi. teslimyetinde yeniden dirilisini gerceklestiren PKK, direnisini bayraklandirinca, sembollestirilenlerin teslimyeti gölgelenmiyormu. önder kadrosundan tut en siradan sempatizinina degin teslim alinan bir PKK de neler oldugundan ziyade , nelerin olmadigi-eksikligi anlasilmadan nelerin oldugunu nasil anlayacagiz. tamam seytanlarini taslasinlar,gözünü kör etsinler vicdanlari rahatlatiyorsa küfürde etsinler bir zamanlar etrafinda dört döndükleri, ziyaret ettikleri,hizmet sunduklari tanrisi karsisinda el pence durarken eksiklikleri neydi? hic bir hoca anlatimlarindan sonra kürdistan halkindan özür dilemedi memyan. bu dikkat cekici degilmi?

Silav û rêz Xalê Balyoz Xalo farkindaysan Salih Aras Hoca diger PKKê lilerden cok farkli bir tutum icindedir. Salih Abi PKKê#ye ve Abdullah ocalana kar$i tavir alan ilk muhaliflerden biridir. Dolayisiyla Salih Abeyi digerleriyle ayni katogoride degerlendirmemek lazim. selam ve saygilarimla Xalê Balyoz.

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.