Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 25 January 2009

Değerli Arkadaşlar(*),
Kuzey Kürdistan'da, yakın tarihimizin en önemli şehitlerinden olan Necmettin Büyükkaya'yı anmak için toplanmış bulunuyoruz.
Neco'yu anmak; yiğitliği, cesareti, fedekarlığı ve kahramanlığı anmaktır!...
Neco'yu anmak; tüm bu nitelikleri, yetkin insancıl bir bilinç ve profesyonel bir mücadele pratiğiyle kendi halkının milletleşme mücadelesine canı pahasına sunmayı anmaktır!...
Neco'yu anmak; eşitsizliğe, zulme ve sömürüye karşı olan Kürt milletinin mücadelesinin şahsında, anılan olgulara karşı mücadele eden tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin mücadelelerini anmaktır!...
Neco'yu anmak; Şeyh Sait, Dersim ve Agiri ayaklanmalarının kan gölünde gömülmek istenen Kürtler'in milletleşme/devletleşme mücadelesinin, özellikle 1960'lı yıllarda yeniden dirilişini anmaktır!...
Neco'yu anmak; bu yeniden dirilişte, ideolojisi ve düşüncesi ne olursa olsun, tüm Kürtleri ve Kürdistanı birleştirmeyi anmaktır!...
Neco'yu anmak; 41 yıllık ömrünün yarısını, yetkin ve ateşli bir yurtseverlik bilinci, profesyonel bir mücadele ruhu ve pratiğiyle bu hedefi gerçekleştirmek için harcayan ve nihayetinde bu uğurda kahramanca canını veren bir yurtseveri, önderi anmaktır!...
Kısacası Neco'yu anmak, bu mücadeleyi, şairin deyimiyle bir yüz metre koşucusunun hızıyla koşup yaşayan ve daha 41 yaşında iken şehadet ipini göğüsleyen bir yiğidi anmaktır.
****
Neco'yu, 1970'te İstanbul'da Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın başkanı iken tanıdım, daha sonra da kamoyunda DDKD olarak bilinen Kürdistan İşçi Partisi'nde, onunla yönetici olarak birlikte çalıştık.
Bu toplantının kısıtlı zamanı içinde bana düşen sürede, Neco'yu kendimce ayrıntılı olarak sizlere anlatmam mümkün değil. Bu nedenle ben, onun Kürt ulusal tarihinde kalıcı olumlu bir iz bırakmasına neden olan kimi özelliklerini, somut bazı olaylardaki rolünü kısaca anlatmakla yetineceğim.
Önce sizlere onun, siyasal mücadelede biribirine bağlı, biribirini besleyen iki önemli özelliğinden bahsedeceğim.
Bunlardan birincisi, Neco'nun siyasal mücadelesi boyunca, daima profesyonel bir ruh ve pratikle çalışmasıydı. O, siyasal mücadeleye başladıktan sonra, hiç bir zaman belli bir işte çalışmadı; doğrudan belli bir işle meşgul olmadı: Diyebilirim ki, ömrünün yarısının her gününde, 24 saatini mücadeleye adadı.
Neco'nun bu profesyonelliğe bağlı ikinci ve çok önemli bir özelliği de, mücadelede risk almasıydı. Onun katledilmesinin nedeni, tam da bu özelliğiydi. Şehit düştüğü kavgada, katledileceğini bile bile, sözkonusu eylemin organizasyonunun en başındaydı ve kavgasında da en öndeydi.
Sizlere O'nun bu özelliği ile ilgili anlatabileceğim çok olay var; ama ben bir tanesiyle yetineceğim. Yıl 1977; YEKİTİ'liler, sık sık Güney Kürdistan'ın Soran Bölgesi'nden gelip Colemerik'in (Hakkari) güneyinden geçerek, Behdinan Bölgesine geçiyorlardı. Yine böyle bir geçiş esnasında, silah ve mühimmat bakımından sıkışan YEKİTİ'liler, Kuzey Kürdistan'da, bir yerde saklı bulunan silah ve mühimmatlarının bir kısmının acilen kendilerine ulaştırılmasını istemişlerdi. O günün örgütlenmesi içinde bu tür görevlerden Neco sorumluydu. Silahların saklı bulunduğu yerle YEKİTİ'lilerin bulunduğu yerin arası, hem uzaktı hem de güzergah boyunca Türk güvenlik güçlerinin birçok kontrol noktası bulunuyordu. Riski azaltmak için silahların, un, çimento, odun veya kömür gibi bir yükün altına gizlenerek bir kamyonla sevkedilmesi gerekmekteydi. Bu, hem zaman alacaktı hem de pahalıydı. Neco, bu riskli görevi, sevke bizzat katılmak suretiyle romorklü bir traktörle gerçekleştirmiş ve başarmıştı da.
Neco'nun, yine risk almakla alakalı ve fakat insanlığın ve ulusların oluşup gelişmesinde çok önemli bir rol oynayan tarih, tarihi belgeler ve tarih bilinci ile ilgili bir yanına değinmek istiyorum. Neco, bize hem uzak hem de yakın tarihimizle ilgili adeta bir “hazine“ bırakmıştır. Büyük çoğunluğu yetmişli yılların ağır illegal koşullarından gelen sizlere “Hanginizin o dönemden kalma kaç mektubunuz, toplantı tutanaklarınız veya notlarınız var?“ diye sorarsam, kaçınız bu soruya olumlu cevap verebilirsiniz? Kaçınız bu soruya “benimkiler de duruyor“ diyebilirsiniz? Kaçınız, daha 1970'li yıllarda Bedirxaniler ve Cemil Paşazadeler gibi Kürt hareketinde önemli roller oynamış ailelerden sağ kalanların izlerini sürüp onlarla arkadaşlık kurmaya ve aynı zamanda onlara yardım ve hizmet edip onlardan birşeyler öğrenmeye; onlardaki belge ve bilgileri Kürt hareketinin hizmetine sunmaya çalıştınız? Hanginiz, aynı amaçlarla 20. Yüzyıl'ın ilk yarısındaki Kürt ayaklanmaları nedeniyle sürgünde yaşayan ve çoğu da perişan bir vaziyette olan Osman Sebri'ye, Kedri ve Ekrem Cemil Paşalara, Celadet Bedirxan'ın eşi Rewşen Xanıma, Memduh Selim'e, Hesen Hişyar'a, Arif Abbas Bey'e ve daha nicelerine ulaşıp arkadaş oldunuz? Hanginiz, bunlardan aldığınız belgeleri, binbir risk ve meşakat içinde özenle taşıyıp saklayarak, Kürt hareketinin hizmetine sundunuz? Hanginiz bu şahsiyetlerden aldığınız bilgilerle bir takım belgelerin izlerini sürüp buldunuz ve bulduğunuzda, o belgeleri kendi kıt imkanlarınızla veya zaman zaman da borçlanarak satın aldınız?
Bu salona girişteki kitap standında bulabileceğiniz ve Neco'nun geride bıraktığı kendi mektup ve notlarından derlenen “Kalemimden Sayfalar“ adlı kitabını okuduğunuzda, O'nun, tüm bunları yapmak için dört-bir yanıyla bir Kürdistan seyyahı olduğunu göreceksiniz. Yine bu kitapta, O'nun bu kısa ömre, ne tür bir inanç ve dinamizmle ne kadar iş ve eylem sığdırdığını göreceksiniz. Neco, gerek bu kitap ve gerekse bir kısmı henüz yayınlanmamış olan zengin arşivindeki belge ve kitaplarla bize hem uzak hem de yakın tarihimizle ilgili hayli belge ve bilgi bırakmış bulunuyor. Neco'nun, anılan kitaptaki görüş ve yorumlarına katılalım veya katılmayalım; ama ondan, özellikle yakın tarihimizin kronolojisi ve olaylarıyla ilgili çok şey öğreniyor ve bununla geleceğimizin çok daha iyi kurulabilmesini sağlıyabiliyoruz. Hoş, uluslaşmada ihtiyacını en çok duyduğumuz tarihsel bilgi ve bilinç böyle oluşmuyor mu?
Neco'nun Kürt hareketi ve tarihinde oldukça pozitif bir iz bırakmasına neden olan bu bellibaşlı özelliklerinden sonra, O'nun hâlâ zaman zaman speküle edilen bir rolünden de bahsetmeden geçemiyeceğim. Bu, Kürdistan Yurtseverler Birliği (kısa adıyla YEKİTİ) meselesidir... Çok açıktır ki, Güney'deki Kürt hareketinin, dün de bu gün de, neredeyse eşit sosyal ve siyasal tabanlı iki temel politik harekete (YEKİTİ ve I-KDP'yi kastediyorum) dayanmasında, diğer ifade ile iki ayak üzerinde durmasında ve bu sayede bu günlere gelmesinde, Neco'nun da içinde bulunduğu DDKD/KİP hareketinin önemli bir rolü olmuştur. 1975 yenilgisiyle Güney Kürdistan'ı terkeden ve daha sonra Irak'ın günümüzdeki Cumhurbaşkanı Sayın Celal Talabani'nin liderliğinde YEKİTİ'yi kuran siyasi ve askeri kadrolarla bunlar için gerekli silah, mühimmat, iletişim vb. malzemenin neredeyse tümü Neco'nun sorumluluğunda DDKD/KİP hareketi tarafından, çoğunlukla Suriye- Kuzey Kürdistan güzergahı üzerinden Güney Kürdistan'a geçirilmiştir.
DDKD/KİP hareketinin kısa süre içinde kitleselleşmesi ve bunun sonucunda yeni yük ve görevlerle karşı karşıya kalması, YEKİTİ'ye yaptığı yardımların aksamasına neden olmuş ve bu durum hareket içinde tartışmalara yol açmıştır. Merkez Komitesi'ndeki çoğunluğumuz, Hareket olarak Kuzey'de karşı karşıya bulunduğumuz yeni yük ve görevler göz önünde bulundurulduğunda; YEKİTİ'ye harcanan enerji ve olanaklarımızın kısıtlanması gerektiğini düşünmüş ve bu yolda bazı kararlar almıştık. Hepimizden daha radikal bir “Dört parçacı“ olan Neco, Bağımsız Birleşik Kürdistan stratejisi içinde, Güney Kürdistan'ın, diğer parçalardan daha önce kurtulması olanağının yüksek olduğunu ve bu nedenle de YEKİTİ'ye yapılan yardımın stratejik önemde olduğu için mutlaka devam etmesi gerektiğini savunmuştu. Süre içinde bu konuda derinleşen görüş ayrılığı Neco'nun örgütten ayrılmasına neden olmuştu. Neco'nun, ayrılma kararını verirken, örgüt içinde yaşanmakta olan başka bir takım sorunları da hesaba kattığını biliyorum.
Neco, DDKD/KİP'ten ayrıldıktan sonra da, YEKİTİ'ye hayati yardımlarda bulunmaya devam etti.
Anılan süreci doğrudan yaşayan birisi olarak, zaman zaman hâlâ da speküle edilen bu konuyla ilgili ayrışma ve tartışmaları değerlendirdiğimde, Kürdistan'ın bir bütün olarak kurtuluşunun hayali ve gerçek yaşamdaki süreci içinde Güney Kürdistan'ın devletleşmesiyle, hayatın, ağırlıkla Neco'yu doğruladığını söyleyebilirim.
Bu toplantının kısıtlı süresi içinde uzattığımın farkındayım. Ama Kürt hareketinde sahip olduğu siyasi özellikleriyle kalıcı olumlu bir iz bıraksa da, Neco'nun salt bir siyaset adamı olmasının ötesinde, çok yönlü çağdaş bir insan olduğuyla ilgili birkaç özelliğine de değinmek istiyorum. O, Kürt halkının ve siyasetinin inançlı bir yurtseveri olmasının yanı sıra, aynı zamanda tüm yönleriyle inançlı bir enternasyonalist, sevecen ve sorumlu bir oğul, kardeş ve aile babasıydı. Neco, size dağıtılan dosyanın iç kapağında görüldüğü gibi sürgündeki bir Kürt de olsa, bulunduğu ülkenin halk dansını öğrenip oynayacak kadar bir “İsveç“lidir. Yine siyasal çalışmaları nedeniyle ailesini sürekli olarak ihmal etmeye mecbur kalsa da, müşfik ve sadık bir aile üyesi ve babasıdır. Ve hele de “Kalemimden Sayfalar“ da yayınlanan bir mektubunun aşağıdaki satırlarında, siyasetin tüm kaygı ve kurallarından uzak, annesinin ve babasının “yufka yürekli“ bir oğludur.
Siverek'in bu uzun ve ince boylu, kıvırcık saçlı yağız delikanlısı, Kürdistan'ın bağımsızlığı için verdiği profesyonel siyasi mücadeleyle ailesine ve yakın çevresine ödettiği ağır bedelin farkında olacak kadar mesuliyetlidir, insancıldır ve bundan doğan “borcu“ üstlenecek kadar da adildir: Diyarbakır Zindanı'ından 4.10.1983'te anne ve babasına yazdığı mektupta Neco, onlara bu “borcu“nu hatırlatarak şöyle der: “Ben size bakamadım. Size hizmet edemedim, edemiyorum. Bari kendinize bakın. Benim için perişan etmeyin kendinizi. Hiç olmazsa böylece teselli olabileyim. Biliyorum, benim için oldukça üzülüyorsunuz. Bunu her halinizden anlıyorum. En fazla da bu yüzden, yani üzülmemeniz için hapse girmek istemezdim. ama ne yapayım elimde değil ki!“
Ve Neco, bu satırlardan hemen sonra asıl hasretine girer: “Sivereği de , köyü de, çoluk çocuğu da çok hem de çok özledim. Heryer, herkes gözümde tütüyor. Hele şimdi artık bağbozumu zamanıdır. Kimbilir Siverek'in şire üzümü ne tatlıdır bu sene? Canım o bağlarda, o kayalıklarda şöyle bir dolaşmak istiyor. Bu mevsimin kırmızı arıları da boldur. Ben gezeydim de varsın üzüm salkımları arasında saklı o arılardan bir iki tanesi beni ısırsındı. Her tarafımı şişirselerdi bile gam yemezdim. Anneme koşardım, o da güzel bir yoğurt sürerdi, iyileşir giderdi. Hey gidi günler hey!...“
Neco'nun “kırmızı arı“ olarak adlandırdığı arılara, bizim Piran'da Zazaca “çarhıng“ denir. Yani bu adla “dört arı“ kadar büyük ve bir o kadar da zehirli olan bir arı türü kastedilmektedir. Siyasal mücadelede olduğu gibi her zaman risk alan Neco, anılan bu mektubunda aşırı zehirli “çarhıng“lar tarafından ısırılmak pahasına da olsa, ülkesinin bağlarını/dağlarını özlemektedir. Ama bu hasretine kavuşmadan 24 Ocak 1984'te, “çarhınglar“ O'nu, annesinin, ölümcül yarasına “yoğurt“ süremeyeceği kadar engelli, “uzak“ bir zindanda “ısırıp“ katlederler.
Yüzyılı aşkındır özgürlük ve bağımsızlığı için mücadele eden Kürt ulusunun yüzbinlerce şehidi bulunmaktadır. Anılmayı hak eden tüm bu şehitlerin bazıları, çok daha kalabalık toplantı ve törenlerle anıldı ve anılacaktır. Ama bu toplantıdaki bileşimin ulusal çeşitliliği ve dolayısıyla ulusal birliği, ancak Neco gibi, her yönüyle ulusunun gerçek bir fedaisinin anılmasıyla gerçekleşebildi. Böylesi bir birlik onun rüyasıydı ve bu rüya böylesi etkinliklerle gerçekleştiği sürece Neco, aramızda ve mücadelede yaşamaya devam edecektir.

24 Ocak 2009
Diyarbakır

(*) Necmettin Büyükkaya'yı anma toplantısında yaptığım konuşma metni

Kaynak: Rizgari

cicek insanlarimizi.dusmana karsi kahramanca direnen insanlarimizi.hep partiler harcamis tuketmislerdir.bunuda liderlerin ugruna yapmislardir.selimin kitabi olan 12 eylul diyarbekir safagi olan kitap ciktiktan sonra pkk lilerde sahip cikmisti.o zaman neco yu pkk li bilirdim. bozuk paralar gibi harcan di gitti kahramanlarimiz.liderlerin ugruna.liderlerimize sorarsan o kahramanlari onlar yarati.ne hikmetse bir kahraman lider yaratamadik son elli yildir,

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.