Asagidaki kadinlarimiz ile ilgili yaziyi yazarken daha cok arastirmaya gitmeli, daha detayli ve objektif yazmaliydim. Fakat olan bir olayi -ki bu bireysel degil ayni zamanda toplumsal bir olay- öyle aklima gelmisken yazayim dedim. Tabii icimizde bazi Kürdlerin feodalizmin töre ve adetlerini savunacagini düsünememistim. Kisaca yine degineyim:
-Bir toplumda eger Kadinlar eziliyor ve horlaniyorsa ben elbette karsi duracagim
-Bir toplumda eger genc kadinlar pespese intihar ediyorsa elbette ben karsi duracagim
-Bir toplumda evlilikler ve aile ilkelse ben karsi duracagim.
Bu ve buna benzer daha cok olay. Bunlar genelikle kültürel olaylardir. Kültürün ne anlama geldigini asagida zincire astim. Araplarinda devletleri vardir, fakat oralarda devlete ragmen kadin feci bir sekilde sömürülüyor, baskiya ugruyor. Eger ülkemde de bu oluyorsa yok bizim devletimiz yoktur deyip isin icinden cikmak, kültürel ve gerici töre ve adetleri görmemek, onlara karsi aktif olmamak olmaz.
Kürd kadini eziliyor. Elbetteki belli bir kesimide "mutlu" yasiyor. Bu ezilenler bir azinlikta olsa dahi siddetle karsi durmamiz gerektigini düsünüyorum.
Ben sahsen yukarida saydigim Kürd toplumundaki olumsuzluklar ile bu bir kültürdür, kültürün iyisi kötüsü olmaz diyerek bu olumsuzluklari görmezden gelmenin dogru olmadigi kanisindayim. Kürdistan'da kadinin bu halde olmasinda en basta feodalizm ve onunla birlikte ilkel gelenek ve görenekler sucludur, ikinci olarak geri kalmisliga neden olan sömürgecilerdir vs.
Akli basinda bir insan neden ülkesindeki olumsuzluklari savunur. Kadin ki, ailenin gülü cicegidir. Bir toplumda eger kadinlar hayatin her alaninda yerini almamislarsa o toplumun gelismesi mümkün mü?
Bana saldiran her arkadas bu soru üzerine duygusal degil, sagduyu ile iyice düsünsün.
Benim annem ilkokul 16 yasinda, 3. sinifta okuldan aliniyor, ve babamla evlendiriliyor, cünkü babamin maddi durumu yerindedir. Annem 3. sinif egitimine ragmen Kürdcenin zazaca/kurmanci lehcesini, iyi Türkce ve iyide almanca konusuyor. Kendisi bir doktor, bir uzman gibidir. Ne eline geciyorsa okuyor, cok bilgili ve kendisini gelistirmistir. Baban 17 yasinda ilk okul diplomasi yaptiktan sonra evlenmis. Yani ikiside cocukluk yaslarinda evlenmisler.
Simdi ben bu durumu iyi görüp onlarin böyle olmasi ile gurur mu duyacagim? Arkadaslar aklinizi basiniza toplayin. Böylesi bir durum bu iki kisiye, iki bireye yapilacak en kötü toplumsal katliamdir. Herkesin okumasi, mühendis veya doktor olmasi mümkün degil, ama bana göre kafasi calisan annemde babanda okuyabilirlerdi. Illede üniversite mezunu olmasi sart degil. Bana göre bir insan dogumdan 26 yasina kadar egitimle ugrasmasi lazim ve ondan evveli evlenmemesi lazim. Herkesin yetenegine göre. Okuyan okuyabildi. OKumayanda is bulur calisir. Ama herkesin en azindan dogru dürüst bir okuma yazma bilmesi kötü müdür?
Ben kimlerlen övünürüm? Ben Hanife, Emine, Rojda, HeK, Shexmus, Solaxi, Ezdi Ser, Kadir Canbek, Sirac Bilgin, Hasan Bildirici, Babocan ve burada ismini saymayacagim Cavdar gibi yüzlerce Kürd ile övünürüm. Bunlarin düsünceleri degisikte olsa kendilerini gelistirmis Kürdlerdir. Allah bilir ya cogu kendi olanaklariyla kendilerini böyle gelistirmisler. Bunlarin arkasinda herhangi bir devlet yoktur.
Asagida size Kültürün ne anlama geldigi konusunda internette buldugum bir yaziyi asiyorum. Ben bu yazinin icerigine katiliyorum. Buyrun sizde kisisellesmeden, objektif düsüncenizi belirtin.
[b]Kültür:[/b] İnsan toplumuna özgü bilgi, inanç ve davranışlar büyünü ile bu bütünün parçası olan maddi nesneler.Toplumsal yaşamın dil, düşünce, gelenek, işaret sistemleri, kurumlar, yasalar, aletler, teknikler, sanat yapıtları gibi her türlü maddi ve tinsel ürününü kapsamına alır.
Kültür: İnsanoğlunun biyolojik olarak değil de sosyal olarak kuşaktan kuşağa aktardığı maddi ve maddi olmayan ürünler bütünü.Eşanlamlısı “ekin“.
Günlük dilde “kültürlü olmak“ bilgili, görgülü, incelikli olmak anlamına gelir.Kültürlü kişi uygarlığın nimetlerinden bilinçli olarak yararlanan, eğitimli kişidir.
Kültür terimini günümüzdeki anlamına yakın bir şekilde ilk kez 17. yüzyılda Samuel von Pufendorf kullanmıştır.Ona göre kültür doğaya karşıt olan ve belli bir toplumsal bağlam içinde ortaya çıkan tüm insan eserleridir.
Alman filozof Immanuel Kant kültürü insanın mantıksal özünden dolayı özgürce hayata geçirebileceği amaçların, ideallerin tümü olarak tanımlamıştır.
Bir başka Alman filozof Herder kültürü bir ulusun, bir halk ya da topluluğun yaşam tarzı olarak yorumlamıştır.
Kültürü tanımlamaya çabalayanlardan bir diğeri de antropolojinin kurucularından Edward Burnett Taylor olmuştur.Ona göre kültür “bilgilerden, inançlardan, sanattan, ahlaktan ve insanın toplumda yaşayan bir varlık olması nedeniyle edindiği bütün öbür yetenekler ve alışkanlıklardan oluşan karmaşık bir bütün“ dür.
Antropoloji ve etnoloji bilimleri geliştikçe kültür olgusunun karmaşıklığı daha da belirginleşmiş ve tanımlar da çeşitlenmiştir.ABD'li antropologlar A.L.Kroeber ve Clyde Kluckhohn Kültür Kavramlarına ve Tanımlarına Eleştirel Bir Bakış -1952 adlı çalışmalarında kültürün 164 farklı tanımını verirler.Bunlardan biri olan “öğrenilmiş davranış“ yeterli bir tanım değildir çünkü hayvan türlerinin yaşamında da doğal davranışların dışında sonradan edinilmiş ya da öğrenilmiş davranışların payı vardır.Bir başka tanıma göre kültür “zihindeki düşünceler“ den oluşur.Bu da yeterli değildir çünkü düşünceler toplumda ancak dilde, eylemde ve yaratılmış ürünlerde cisimlendikleri sürece bir anlam ve işlev kazanırlar.
Kaynakça:
1-Cevizci, Ahmet, felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2002
2-Ana Britanica Ansiklopedisi, İstanbul, 2000
Re: Ilkel evlilikler, Töre cineyatleri ve intihar ve sünnet eden