Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 30 July 2008

HAINLIK TÜRK EGEMENLIK SISTEMINDE BIR KURUMDUR(6)

Veysel MERİÇ

Sistem Genelikle Kendi Haıinlerini Kendisi Temizler!

TC Devleti, kendi muhalefetini tasviye etmek icin yaratigi örgütlenmeleri genelikle kanli bir sekilde kendisi tasviye eder. Bunun en bariz örnegi, kendi celatlarinin kucagina kosan „TKP“lilerin hazin sonudur.
Ittihaki Terakki kirmalari Rusya´da Mustafa Suphi önderliginde „TKP“yi kurdular. Türk irkci ve milliyetciligiyle müzdariptiler. Kemalistlere „devrimci“ misyonlar bictiler. Kemalist hareketi desteklemek icin M.Kemalin izniyle Rusya´dan Türkiye´ye dönüs yaptilar.
Erzuruma vardilar. Süslendiler, püslendiler. Solugu „Dogu Ordusu“ Komutani Kazim Karebekir´in huzurunda aldilar. Bagliliklarini bildirdiler.
Bu arada M.Kemal´den Kazim Karabekir´e „cok gizli“ bir mektup gönderilir. “Geregi yapilmali“ mesaji alinmisti.
“TKP“liler hemen alelacele Erzurumdan Trabzuna gönderildiler. Yahya Kahya´ya teslim edilirler. Yahya Kahya ve adamlari, “TKP“lileri bir kayiga doldururlar. Karadenizde bogdururlar.
“Geregi yapilmistir“ mesaji M.Kemale ulastirirlar.
„TKP“, irkci, soven, katliamci Kemalistlere sundugu tüm yardimlarina karsin imha olmaktan kurtulamadi. Evet “Anadolu devriminin ulu önderi M.Kemal“ deyip, emrine amade olmaya gelen “TKP“lilerin akibeti böylesine hazin bir sonla noktalaniyordu.
Sahiplenenleride olmadi. Basta Lenin´in partisi olmak üzere bir bütün olarak “enternasyonalci“lar , „TKP´li yoldaslari“na sahiplenilmedi. Dahasi katil Kemalistlere “devrimci“ misyonlar bicildi.
Menfaat dünyasidir. Rus devlet cikari dururken “TKP´li yoldaslari“nin lafi mi olur? Bu cografyada burjuva kirmasi “komünist“lerden daha fazla ne var ki?
Basta Lenin olmak üzere dönemin “komünistleri“ tarafindan “devrimci“ paye bicilen M.Kemal ise bir kontraciydi. Kendine direk olarak bagli özel bir katiler ordusu olusturmustu. Ismi konulmayan bu örgütün basi Mustafa Kemal oluyordu. “TKP“lilerin bu kontr-gerilla örgütü tarafindan öldürüldügü biliniyor.
M.Kemal, yasami boyunca tüm muhaliflerini bu örgüt vasitasiyle ya sindiriyor, ya da fiziki olarak tasviye ediyor. Ve tetikcilik olarak kullananlarida ortadan kaldirmayi siyaset ediniyor. Arkada hic bir iz birakmiyor. Cinayeti cinayetle örtmek diktatörlerin daima basvurdugu bir yöntemdir. Bu anlayisi, TC devletini ele geciren kontr-gerila ekibinin anlayis edindigi gibi, onlar tarafindan korulan sag, seriatci, “solcu“ ve “Kürtcü“ örgütlenmelerinde siyaset edindigi biliniyor.
Bunu bir kac örnekle izah etmeye calisalim.
M.Kemal, kendi muhalifi Ali Sükrü´yü Topal Osman ile öldürtür. Sonra cinayet ortaya cikmasin diye Topal Osman´ida kendi Muahiz Bölügü Komutan´i Binbasi Ismail Hakki´ya öldürtür. Bu olayi Riza Nur, söyle degerlendirir.
“Mustafa Kemal, Osman´i canli olarak adliyeye teslim edememeliydi. Simdi ölüsünü Müdei Umumiyeye teslim etti. Hemde kendisine bundan bir sey cikardi : “Siz bunu yapamadiniz. Iste ben size yapiverdim. Caniyi böyle yakalarlar!“ Halbuki o, Millet Meclisi Reisidir. Jandarma kumandani mi? Nesine lazim? ... Bir de Mustafa Kemal´in bu noktada mesuliyeti vardir. Vazifesi olmadigi halde katil takip ediyor, musademe yapiyor, insan öldürtüyor, fakat nerde hakkikati hükümet?!“
Türk egemenlik sistemi, bu yönteme Cumhuriyet tarihi boyunca basvurdu. Kendisine JITEM kurdutulan ve yüzlerce terör olayinin altinda imzasi bulunan Binbasi Cem Ersever ve ekibinin kanli bir sekilde ve yine TC Devletinin tetikci olarak kullandigi Hizbullah, PKK ve DHKP-C örgütlerini tasviyeye yönelmeside bu nedenledir.
Böylelikle karanlik bir sayfa daha kapatiliyor.
Hizbullah, „Kürtcü“ ve „solcu“ örgütlenmelerini son zamanlarda tasviye etme girisimleri bu politika geregidir. Devletin bu hain ceteleri kendi eliyle tasviye etme girisimi bir kabuk degisimi ihtiyacindadir. Yaratigi bu kontra örgütlere yönelip tasviye ederken, hainlik kurumunu isletmeyecek anlamina gelmiyor. Eskilerin isledigi suclar, artik örtbas edilemeyecek boyutlara vardiginda, dahasi üstlendirilen rolün bitmesiyle bunlar tasviye ediliyor. Bunlarin yerine yeni bir imaj, yeni bir yaklasimla yenileri devreye sokuluyor. Sistemi sürekli ve korunakli kilmanin bir yöntemi olarak buna daima bas vurur. Bu, sömürgeci sistemin karekteristik politikasidir. “Iti ite kirdir, böl, parcala ve yönet“ politikasi geregidir.
Bu yol ve yöntemin yararlari sinirsizdir. Kontra cetelerin isledigi suclar sistemin kaldiramadigi boyutlara ulasinca, devlet bunlara yönelerek tasviye etmekle kendinide temize cikarmayi öngörür. Islenen suclar, bu cetelere fatura edilir. Devlet hesap soran roldedir. „Suclu cezasiz kalmaz“ prensibin uygulayicisi konumundadir. Bu, bir yaniltma olsada devlet bunun cok yararini görür. Halk nezdinde “olumlanir.“
Bu, bilindigi icin Türk egemenlik sistemi bu yönteme sik sik bas vurur. Kullandigi kadar kullanir. Sistem karsiti muhalefeti bunlarla ya tasviye ettirir, ya da büyük darbeler vurdurur. Bir müddet sonrada onlara artik gereksinim duymaz. O zaman eskileri ya devreye koydugu yeni kontra örgütlenmelerle, ya da kendisi direk yönelerek tasviye edilir.

Devam Edecek...

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.