Türkler, Ermenilerin Kürdistanı işgal edeceÄini ve Kürdleri kovacaklarını propaganda ederek Kürdlerden yararlanmaya çalıştılar.. Türkler, Kürdleri Ermenilere karşı kışkırtmak için hiç bir olayı kaçırmıyorlardı ve her şeyden yararlanıyorlardı. Ermeniler ve Kürdler arasındaki çelişkilerin gelişmesini irdeleyen herkes, Kürdler ve Ermeniler arasındaki düşmanlıÄın çok eskilere dayanmadıÄını, doÄal olmadıÄını ve yapay olduÄunu kabul eder. DiÄer yandan bu durumun baştan Taşnak olmak üzere Ermeni komitelerince oluşturulduÄunu da kabul eder. Ermeniler kendileride komitelerini suçluyorlar ve uÄradıkları tüm bahtsızlıkların ve yaşadıkları acıların onların tarafından başlarına getirildiÄini söylüyorlar.. Bu ise gerçekliÄin tam kendisidir. Şunuda söylemekten yarar var, Kuzey Kürdleri Türk yönetiminin altındalar... Türk bürokratlarının etkisi altında ve manevi olarak zayıflanmış Kürdler silah ve araç olarak kullanılmış, bir çokları Hamidiye Alaylarının saflarına katılmıştır... Türkler Ermenileri´ortadan kaldırmak için onlardan yararlanmıştır.. Gerçi buna raÄmen Kürdler Türkleri sevmiyor. Savaşın başlangıcında Kürdlerin ne kadın ve çocuklara ne de Ermenilere karşı isyan etme gibi Ermenilere karşı hiç bir hareketi olmadı... Ermeni fedailerinin Kürdlerin evlerine ve tarlalarına saldırması, kadın ve erkek ayrımı yapmadan Kürdleri vahşice yoketmelerinden sonra Kürdler mecburi olarak Ermenilere karşı ayaklandılar. Ermeni fedailerinin oluşumundan sonra Türk devleti Ermenileri yoketme kararını aldı ve uyguladı. Özelliklede Van ayaklanmasından sonra Ermenilere karşı saldırılara başladı..
Savaşın başında Kürdlerin Ruslara karşı iyi bir tavırları vardı. Daha önce yapılan savaşlarda Ruslar Kürdlere karşı iyi davranmışlardı. Bundan dolayi Kürdler Rusların kendilerine karşı yine eskisi gibi muamele yapacaklarına
inanıyorlardı. Savaşın başında Resul Bey, Hamdi Bey ve Eyub Paşa önderliÄinde büyük bir sayıda Hamidiye Alayları bizlerin saflarına katıldılar. Ne yazık ki bu subaylar ve bizim saflarımızya katılanların hepsi uygun olmayan muamelelerle karşılandılar, namuslarına saldırıldı, malları ve mülkleri talan edildiler... Bu ise diÄerlerinin gelmemesi için Küçük bir belgedir.
Hasan Bey, büyük ve güçlü Xertuş aşiretinin büyük beyi savaşın başında kendisi Ruslara teslim oldu, kendisine karşı edebsizce davrandılar, aşaÄılamakla karşı karşıya kaldı. Hasan Bey kaçtı ve sonradan Rusların amansız düşmanı oldu. Ermenilerin kendi lehine teşvik ettiÄi Rusya ordusu, Kürdlere karşı büyük zulüm ve saldırılar yaptı. O dönem ki Tiflis yetkilileri Ermenilerin etkisiyle Kürdlerle hiç bir ilişkiye geçilmemesi ve tüm Kürdlerin ortadan kaldırılması konusunda karar alıyor. Açıktır ki askeri komutanlarda bu durumun etkisi altındaydılar. DiÄer yandan Ermeniler, Rusya ordusunda nerede çoÄunluÄu oluşturmuşlarsa, ister subaylar içinde ve isterse alt sınıflarda olsun Kürdlere karşı düşmanlık tohumunu ekmişlerdi. Ermeniler, Rus askerlerini Kürdlere karşı harekete geçirmek için sistemli bir plan oluşturmuşlardı ve amaçlarına da ulaştılar. Kürdler Rus ordusundan hiç bir zarar görmemiş olsaydılar, umutsuzca ve ölümüne kadar Ruslara karşı savaşa bilirlermiydi?
Kürdlerin savaş bölgesinde durumları şöyle olduÄunu söylebiliriz:
Kürdler öldürüleceklerini, mal ve mülklerinin talan edileceÄini bildiklerinden, Ermenilerin yada askerlerin Ermeni komploları neticesinden kadınlarını çırıl çıplak soyacaklarını ve tecavuz edeceklerini bildiklerinden teslim olamıyor veya olmak istemiyorlardı. EÄer Rus ordusu karşısında geri çekilseler, müslümanlar Ermeniler tarafından toplu olarak katlediliyorlardı.
Tüm bunlara raÄmen, hâlâ şimdi Kürdler tarafından korunan çok Ermeni var. Kuşkusuz bu ise tek bir Kürdün Ermeniler tarafından kurtarılmadıÄı bir ortamda yapılıyor. Şu yalan olmayan ve inandırıcı realiteyi de soylemek gerekir ki Kürdlerin olmadıÄı Türkiye bölgelerinde Ermeniler yok edildi. Buna karşı Kürd bölgelerinde ve hâtâ Kuzey'de büyük bir Ermeni kesimi Kürdler tarafından kurtarıldı.. Güney kesiminde kardeşim Hüseyin Bey Cizire ve Midyat arasındaki Xizimni'de Türklere karşı koyarak Hıristiyanları koruyabildi. Gönderilen tüm o Türk askeri güçleri amaçlarına ulaşmadılar.
Yalnızca büyük prens Nicola Nicoloviç'in Kafkasya'ya gelmesinden sonra Rusya'nın Kürdlere ilişkin siyaseti deÄişti. Ne yazık ki bu deÄişim ise başlangıçta yalnızca kaÄıt üzerine kaldı. Çünkü Rus askerlerinin saflarında Kürdlere karşı kin ve nefret yerleşmiş ve etkili olmuştu. Sonradan çalışma başlandı, ilerlemeler gösterip umutlar oluştu... Ama, coup d'etat yapıldı.( maksat 1917 Ekim Devrimi)
Güney Kürdlerin kendi vatandaşları olan Kuzey Kürdlerine göre bu bakımdan büyük farklılıkları var.. Onlar çok az Türklerin etkisi altında kalmışlar. Bundan dolayi daha fazla baÄımsızlıkçı ve savaşçıdırlar, baÄımsızlık için ulusal düşüncelerini ve mücadelelerini korumuşlar.. Türklerin yaptıkları kötülüklerin acısı kalplerine sinmiştir.
Güney Kürdistan Kürdlerini 3 bölüme ayırmak gerekir:
Batı Kürdleri yada Batı bölümü: yani Musul, Suleymaniye, Kerkük, Revanduz ve Herkiler ki çoÄunluÄu Ruslara karşılar ünlü Şêx Ebeydullah Şemzinî'nin oÄlu Şêx Abdulqadir'e baÄlılar. Fakat bu yılın ocak ayında Suleymaniyeli bir subay, Suleymaniye'nin temsilcisi olarak benim ile görüşmek amacıyla Ruslara ulaşıyor. Fakat o beni göremedi ve şimdi savaş esiri Türk subaylarıyla beraber tutuluyor.
Orta bölümü: Bizim ailenin yani Azizilerin(Bedirxaniler) MirliÄini yaptıÄı Botan Kürdleridir. Azizi ailesi her zaman Rus imparatorluÄunun Türklere karşı desteÄini alma umudunu taşıdı. Prens Şachovsky'nin anlatımlarına gör benim rahmetli babam Bedirxan Azizi ve kardeşinin oÄlu Êzdanşêr mektuplar aracılıÄıyla Rusya'ya yaptıkları önerilerde Türklere karşı Rusya'ya yardım etmeye ve hizmet etmeye hazır olduklarını söylemişlerdir.
Botan'ın tüm Türk sultasından kurtulmak istiyor. Bizim ailede kendi atalarının yeri ve yurduna dönmek istiyor. Hatta şimdi dahi Botan'da öyle bölgeler var ki, Türkler Ömer Paşa'nın saldırısından sonrada ele geçirmiş deÄiller.
Batı Bölümü: Diyarbakir Kürdleri(çok savaşçıdırlar), Malatya, Urfa ve farklı bir durum arzeden Dersim Kürdleridir.
Bunların hepsinden söz ettikten sonra şimdi Türkiye tarafından savaşın ilan edilmesinden sonra yaşanan olaylara geliyorum. Savaşın baslamasından sonra general Michelovsy beni çaÄırarak Kafkasya genel yöneticisi Varentisov Daşkov'un emriyle beni Kürdleri Türklere karşı Rusyanın safına çekmek ve ayaklandırmak için Abatsiva karargahına gönderdi. Ben Karakilise'ye vararak işime başladım , başarılarımda gözle görünüyordu. Fakat, Ermenilerin umutları Kürdleri yoketmek ve bölgelerini ele geçirerek gelecekte kurmayi planladıkları Ermenistan'ın zeminini hazırlıyorlardı. Ermeniler, hiç bir suçu olmayan Kürdlere karşı saldırılar düzenlediler, talan yaptılar ve hatta bu saldırılarda çocuklarıda öldürmeye başladılar. Ermenilerin propagandası neticesinden hem Ermenilerce ve hemde Rusya ordusu askerleri tarafından Kürdlere karşı yapılan talan ve öldürmeler simdiye kadar hâlâ devam ediyor.
Teslim olan Kürdler tüm hak ve adeletten yoksun bırakılarak yok edildiler. Kürdler Rusya'nın yardımını umut ederken, bunun karşılıÄından en büyük felakete ve acımasız bir zorbalıkla karşı karşıya kaldılar. Bölgenin ele geçirilmesinden sonra Hıristiyanlara her türlü yardım yapıldı.. Fakat, fakir Kürdler bu 3 yıldan korkularından harmanlarını ve tarlalarını kaldıramiyor, tümden izole edilmişlerdir.. Diyebilirim ki Kürdler açlık ve yoksulluktan, kardan ve kıştan dolayi ölüyorlar.
Rusya devletinin ve benim iyi niyetime raÄmen, böyle bir ortamda görevimi yerine getirmeye olanaÄım yoktu. Bundan dolayi görevimden ayrılarak, işimi bırakarak Tiflis'e geri dönmek mecburiyetinde kaldım.( 1915 şubatının başında) Büyük Prens Nicolay Nicoloviç'in Kafkasya'ya gelmesinden sonra Tiflis'teki Kürd politikasından deÄişiklik oldu. Büyük prens zekası ve yüksek kavrayışıyla işimizin ne kadar önemli olduÄunu biliyordu. Yani eÄer Kürdlerin duygularını yanımıza çekersek, onları Türklerden koparırsak Rusya için çok önemliydi. Büyük Prens bu büyük ve önemli görev için Beni ve Şachovsy'yi görevlendirme kararını aldı..
Kamil Bedirxan ve Prens Şachovsky
Kamil Bedirxan ve Prens Şachovsky
29 Eylül 1917
Türkiye Kürdistan'ın durumunu, savaş öncesi ve sonrası Kürd ve Ermeni ilişkilerini bir yandan, diÄer yandan ise bunun ile ilişkili olan olayları bir kaç cümle ile izah etmek çok zahmetlidir. Göz önüne alınması gereken bir çok olay ve faktlar var. Çünkü, bunlar siyasal durumun ve bazı stratejik hedefler üzerine büyük etki yapmışlardı.. Bundan dolayi raporumuz ön görüldüÄünden daha fazla uzun olacaktır.
Gerçi bizim görüşlerimiz ön yargılı, partizan ve amaçlı olarak olarak deÄerlendirmeye çalışılabilinir.. Ama, biz burada anlatılanların gerçekler olduÄunu ve tarafsız davranacaÄımıza söz verbiliriz.. Bu ortak çalışmamızda biz tarafsız ve her hangi bir amacı gütmüyoruz.
Bedirxan ailesi 13. Yüzyıldan Türklerin gelişlerine kadar Kürdistan'da iktidar sahipleriydiler.. Bu Mirlerden biri olan Nesredin'in kendi özel parası ve kendi sembolleri kazılmış altın ve gümüş külçeleri vardı. Sultan Abdumecid gelene kadar bu durum devam etti.. O, dönem Botan Miri benim rahmetli babam Bedirxan Azizi'ydi. Onun bütün Türkiye Kürdistan'ında ve hatta Urmiye ve Selmas Kürdleri içinde de iktidarı olduÄunu söyleyebiliriz.. 1850 yılında Sultan Abdulmecid iktidara geldikten sonra Anadoludan Vezir Osman Paşa'nın komutanlıÄında bir ordu ve Istanbul'dan Omer Paşa komutasında ( Daha sonra Omer Paşa Rusya'ya yapılan Kırım Savaşında Türk Askeri güçlerinin genel komutanıydı) 15 bin kişilik bir orduyu Kürdistan'ın üzerine gönderdi.
Bir yıldan daha uzun süren bir savaşın sonucunda Botan Miri esir alındı ve Istanbul'a götürüldü.. Oradanda Girit adasına sürgün edildi. Sultan Abdulhamid gururla bu başarıdan sonra Kürdistan Madalyasını oluşturdu..
Tüm Bedirxan ailesinin için Kürdistan'a geri dönüşleri yasaklandı. Rusya ve Türkiye arasında yapılan 1877 savaşı döneminde iki kardeşim olan Osman Paşa ve Hüseyin Paşa Kürdistan'a geçerek Türklere karşı ayaklanma başlattılar. Abdulmecid'in ayaklanmayi bastırmak amacıyla gönderdiÄi kardeşim Fexri Paşa sayesinden ayaklanma barışçıl bir şekilde sona erdi..
Türk devrimi esnasında çogunluÄu Ermeni aydınları olan binlerce Kürd ve Ermeni Xalid OÄlu Kilisesinde yapılan konferasta bir araya geldiler.(Bizim ailenin büyün fertleri de bu konferasta hazır bulunduÄunu söyleyebilirim.) Iki taraf komşu olarak barışçıl bir şekilde birlikte yaşama konusunda yemin ettiler.. Türk yetkililerinin öneri ve hilelerine kulak asmayacaklarına ve ayaklar altına alınan haklarını almak için birlikte çalışacakları konusunda anlaştılar.
Fakat tüm bu güzel sözlere raÄmen, Ermeniler Jön Türklerin yalanlarla dolu boş sözlerine kanarak bize ihanet ettiler ve Türklerle elele verdiler.
Bitlis ayaklanması esnasında Kürdlere karşı savaşmak için Ermeniler valiye giderek silah istediler.. Ermeniler Türklerden aldıkları 700 silahla Türklerle birlikte bize karşı saldırıya geçtiler. Böylelikle Abdulmecid'in düşürülüşüne ve Meşrutiyetin ilanına kadar ailemizin üyelerinin Kürdistan'a geliş ve gidişleri yasaktı.
Ben, iki kardeşim ve kardeşim oÄullarından biri haklarımızın geri verilmesi için çalışmak amacıyla Kürdistan'a geçebildik.
Botan'da yaptıÄımız uzun gezintiden sonra biz kendi gözlerimiz ile Türkler ve yöneticileri tarafından Kürdlere karşı yapılan zorbalıÄı ve yaratıkları zorlukları gördük.. Kürdler canı gönülden Türk zorbalarını orada görmek istemiyorlardı.
Sencaq ve Mardin Kürdleri rahatsızlıklarını ifade etmek amacıyla baçlarını vermediler ve bölgede bulunan bir çok Türk memur ve yöneticisini zorla bölgeden çıkardılar.
Bu arada kardeşim Hüseyin Paşa öldü ve Kürd hareketi belli bir dönem ara verdi. Musul'daki Alman Konsolosu bu ayaklanmaların bastırılması için çok aktif bir şekilde Türkleri destekliyordu.. Sonra Türklerin lehine propaganda yapmak amacıyla Kürdistana bir seyahata çıkmıştı.. Bende bizim Kürdlere kendisine karşı saldırı yapmaları konusunda emir verdim. Sonuç olarak onu sözü edilen konsolosu soyuyorlar ve o ise geri evine gidiyor.
18-31 Mart 1914 tarihlerinde gerçekleşen Bitlis ayaklanması bizim tarafımızdan tertiplenmişti. Ilk defa Kürdler başarıya ulaşarak Bitlis'in bir kesimini ele geçirdiler. Fakat, Türkler Muş ve Van'dan büyük askeri güçler getirdiler. Kürdler onların makineli tüfeklerine ve toplarına karşı koyma imkanlarından yoksundular. Ayaklanma bastırıldı ve bir kaç Kürd lideride Bitlis'te idam edildi. Benim kardeşimin oÄlu Suleyman Bey Cizire'den 35 km uzaklıkta bulunan Şak köyünün alınması sırasında öldürüldü. Bende Siirt şehrinde tutuklandım ve Beyrut'ta gönderildim.. Oradanda „Misajir Martin“ gemisiyle Istanbul'a gönderildim.. Ben onlardan Rusya'nın izni olmadan beni Türk devletine teslim etmemeleri için imza almıştım. Istanbul'dan Rusya ve Fransa elçilerinin çabasıyla beni „Odeseya“ gönderdiler ve oradan Temmuz ayının başından Tiflis'e geldim..
Tiflis'te ben Rusya'nın yardımıyla Kürdistan'da yeni bir ayaklanayi örgütlemek amacındaydım.. Fakat, Talat Paşa ve ikinci Nikolay arasındaki antlaşma yüzünden, benim, kardeşimin oÄlu Abdulrezaq ve Şêx Berzan'ın birlikte örgütlenmeye çalıştıÄı büyük ayaklanmayının başlangıcında ben Iran topraÄında yakalandım.. Çünkü, Çar Türklere karşı ayaklanma olanaklarını vermeyeceÄine dair Talat Paşa'ya söz vermişti.. Ben de Rusya ve Türkiye savaşının başlangıcında mecburen kendi işime koyuldum. Türk devleti tüm imkanlarını seferber ederek Kürdistan'da yaşıyan 7 milyon insanın ilerlemesini engelliyor... Bundan dolayi aydın sınıfı çok çok zayiftir.
Tüm bunlara raÄmen Türkiye'deki general, elçi ve üst rütbeli subaylar içinde , memurlar, avukatlar ve muhendisler içinde Kürdler var. Türkiye'nin büyük şehirlerinde büyük bir Kürd kesimi var ki yurt dışında eÄitimlerini tamamlamışlar, az veya çok halka bilgi ve bilimi öÄretiyorlar.
Komiteler içinde Şerif Paşa önderliÄinde kurulan Paris Komitesinden söz edebilirim. Ayrıca Cenevre'de Kürdçe Kürdistan gazetesini çıkaran özel bir komite var. Türk ordusundan esir düşen Kürd subayları Tiflis'e getirilmişler. Onlar bana Kürdistan büyük şehirlerinde ve hatta Istanbul'da Kürd subaylarının önderlik ettiÄi illegal komitelerin var olduÄunu söylediler. Ben itina ile Kürd ve Ermeni ilişkileri üzerine, Kürdlerin savaş esnasında Ruslarla girdiÄi ilişkiler üzerine konuşabilirim. Çünkü, ülke içinde ve tüm Kafkas çephesinde tam olarak neyin yaşandıÄını detaylarına kadar ortaya koyma imkanım yok. Biz savaş olaylarının tiyatrosunun içindeydik ve savaş yönetimi merkezinin aldıÄı aldıÄı haberler uzaktan geliyordu.
Her şeyden önce Kürdleri iki bölüme yada iki desteye ayırmak gerekir: Van ve Erzurum vilayetleri, Muş sancaÄı, Musul, Diyarbakir ve Bitlis vilayetlerinin Kürdleri; Xarput vilayetinin(kızılbaş) Kürdleri özel bir kesimi oluşturuyor. Bu ayrıştırma temele göre veya sabit bir özgüllüÄe göre deÄildir.. Işi kolaylaştırmak için yapılmıştır. Kuzey Kürdleri birinci kesim ve Güney Kürdleri ikinci kesim olarak alalım.. Olayların gelişiminden söz etmeden önce bugün Kürdistan'da büyük bir faktör durumuna gelen şimdiki Kürd ve Ermeni ilişkilerini bilmek gerekir. Var olan Kürdlere Ermeni düşmanlıÄi miras olarak kalmiş yönündeki düşünceler doÄru deÄildir. Ermenilere karşı tavır Berlin kongresinden sonra başladı.. Orada Ermeniler kendilerine otonom bir yapılanma oluşturmak için çaba sarfettiler. Tam o döneme kadar Ermeniler diÄer halklar gibi Kürdlerle birlikte yaşamışlardı. Onlara yönelik Kürdlerin ne az ve nede çok zararları olmadı. Onlar her zaman Kürd beylerinin sorunlarının hizmetindeydiler. Hıristiyan vatandaşlar tarımsal nedenlerden dolayi Kürd beylerine baÄlıydılar. Bu durum zayif bir nokta olarak zarar veriyordu. Örnek olarak Hıristiyanların bir Kürd beyine yönelik saldırıları, Kürdistan'ın diÄer beylerinin çıkarınada karşıydı, onlar içinde zarar ve ziyana neden oluyordu. Aynı zamanda Kürdlerin katledilmesinde acımasızdılar ve umurlarında deÄildi. Bu kaygı verici gelişmeler bir yandan korunma altına alınan ve diÄer taraftan saldırılan tüm bölge halkı için bir trajediydi.
Berlin Kongresinden sonra Sultan Abdulhamid Anadolu bölgelerinde yaşanan gelişmeler karşısındaki korkuyu bahane ederek Ermenileri tutuklamaya ve avlamaya girişti. Ermeni Komitesi Daşnak savunmaya ve Ermeni isteklerinde (otonomi)ısrar etme hususunda çaba içÃndeydi.
Kamil Bedirxan ve Kinyaz Şachovsky
29 Eylül 1917
Ermeni, Kürd ve Rusya ilişkileri(14)
Kamil Bedixan ve Prens Şachovsky
Büyük Prensin aşaÄıdaki talimatları Kürd sorununu iyi kavradıÄını gösteriyor. Bu kararlar şimdiye kadar yerine getirilmiş deÄildir. Rusya hiç bir milleti üstün görmüyor. Rusya'ya karşı iyi niyetli olan tüm halklar adil ve güvenlikli bir ortamda eşit haklara sahipler. Kürdler ve Ermeniler hiç bir kazanç getirmeyen büyük kanları döktüler. Bu soruna son vermek gerekir. Bu iki halk geçmişte olduÄu gibi gelecektede birlikte ve barış içinde birlikte yaşamaları gerekir. Bu birlikte yaşaması gereken iki halkın arsasındaki savaşa son vermek için, daha şimdiden birbirlerine yönelik saldırılara son vermeliler. EÄer bir taraf ister Kürd veya isterse Ermeni kendisinden diÄer tarafa saldırı hakkını görürse sert bir şekilde cezalandırmalıdır. Bu iki halkın normal yaşamlarına dönebilmeleri ve barış içinde yaşamalarına imkanı vermek için tek yol budur. Ayrıca büyük prens Kürdlere gelecekte otonomi sözü verdi. Fakat, hiç somut bir söz deÄildi. Güya bunun için müttefik devletler ile antlaşma saÄlanması gerekiyor.
Fakat o , Kürdleri Türklerin saldırıları karşısında savunma ve barış konferasında Kürdlerin çıkarlarını koruma sözünü verdi. Ermeniler, sorunu çözmek için hiç bir adım atmadılar ve yapılan bu çaÄrıya da kulak asmadılar. Ermeni şovenistleri intikam için Kürdleri ortadan kaldırma çaÄrıları yaptılar. Ermeniler hemen bu vaatlerin gerçekleşmemesi için sorun yaratmaya giriştiler.
Ermeniler bize ve özellikle Prens Şachovsky'ye karşı barışçıl bir şavaşa yani ne savaş ne de barışı ilan edebilirlerdi. Bizim elimizden ne geldiyse genel olarak Kürdistan Hıristiyanları ve özel olarak Ermenileri korumak için yaptık ve bu hususta lakayit davranmadık.
Ermeniler çok biliyorlar, benim en küçük bir işaretim ile Botan ve çevresindeki bölgelerde Kürdler tarafından koruma altına alınan Ermeniler topluca yokedilirdi. EÄer darbe(Ekim devrimi) olmamış olsaydı, geçen yılın yazında yapılan propagandalara raÄmen işlerimizi başarılı bir şekilde yapabilirdik. EÄer Ermenilerin taşkınlıkları olmamış olsaydı, 1916 yazında biz iyi kazanımlara sahip oldurduk.. Ermenilerin yaptıkları pratikler bizim önümüze büyük engeller çıkardı.. Şachovsky 3 defa Ermenilerle anlaşmak için görüşmeye başladı.. Bende Van'daki bu çabalara katıldım.. Ben Ermenilere karşı hiç bir amacımın olmadıÄını ve tek istediÄım şeyin dayanışarak askeri çabaları ileri götürmesi olduÄunu ortaya koydum. Gerçi söylediklerimiz faydasızdı. Onlar saÄır ve dilsiz kalarak bize kulak vermediler.
Rusya'da sıÄınmacı olan kardeşimin oÄlu Abdulrezak Botan'da Türklere karşı ayaklanmayi örgütlemek için çabalar içine girmişti. Abdulrezak'ın bu çabaları başarıya olaşmadı... Bir yandan iyi silahlanmamış ve iyi bir şekilde hazırlıları yapmamışlardı.. DiÄer yandan ise, Van'daki Ermeni komitesi Botan nehrinin üzerine duruyor ve geçişte yolunu kasiyorlar.. Ermeniler Botan nehrinin köprüsünü yapmak istiyorlardı. Abdulrezak karşı çıkıyor.. Çünkü, eskide Abdulrezak kendi parasıyla bu köprüyü inşa etmek istemişti, ama bırakmamışlardı.
1915 yılının aralık ayında Prens Şachovsky beni arıyan ve benim aracılıÄımla Rusya ile ilişkileri saÄlamak iştiyen Botan temsilcisini görüyor. Şachovskyi o dönem Büyük Prens tarafından Kürdistan işleri için görevlendirmişti, neye ihtiyaç var ve Kürdistan'da hangi adımlar atılacak yönünde bir rapor hazırlıyor.
Büyük Prens, Şachovsky'inin benim ile birlikte işe başlaması için talimat veriyor. O dönem Bitlis Rusya odusu tarafından işgal edilmişti. Bitlis yoluyla Güney Kürdistan ile ilişkiler kolaydı ve bundan dolayi biz hemen oraya gittik..
Ne yazık ki Rus askeri Bitlis'ten çıkamıyordu. Bundan dolayi biz de Güney Kürdistan ile ilişki kuramadık.. Fakat, biz Muş ovasında, Mutki bölgesinde ve Xutya'da faaliyetlere başladık.
Ermenilerin bize karşı düşmanlıkları ve silahli Ermenilerin bölge halkına yönelik saldırıları ve yaptıklarından dolayi bizim işlerimiz çok zordu.
Türkler ile birlikte kaçamayi başarmayan bölge Kürdlerin büyük bir kesimi silahlı Ermeniler tarafından öldürülmüştü.
Gerçi Bitlis müslüman Kürdleri Türk jandarmalarının Ermenilere karşı giriştikleri katliamlara katılmayi reddetmekle kalmayarak, ellerinde ne gelirse Ermenileri saklamak ve korumak için yapmışlardı.
Bu bölgelerin halkı beni çok sıcak karşıladılar... Benim Kürdistan'ın geleceÄine ilişkin yaptıÄım propagandaları içten karşıladılar.
Kürdler bana eÄer aileleri, mal ve mülkleri tamamiyla güvence altına alınsa, Ermenilerce Muş ve diÄer bölgelerdeki gibi acımazca toplu katliamlar yapılmasa ve bize bu konuda garanti verilirse sizin ile birlikte olmaya hazırız diye bildirdiler. Fakat, biz onlara garanti veremiyordu.
Nasıl olduysa Şahzade Şachovsky bazı önemli adımlar atabildi. Bir grup Bitlis Kürdü deneme amaçlı teslim olma kararını alıyorlar.. Aynı zamanda kaldıkları bölgelerinin bir çoÄu garanti altına alınıyor.
Kürdler verdikleri garantilere baÄlı kaldılar. Hacı Musa ve adamları 14 ocakta Çogur Xorşin'e saldımak istiyorlar, onlar izin vermiyorlar. Yine bu tutumlarını Türklerin Bitlis'e yönelik saldırıda bulunduÄu ve Bitlis'in düşme tehlikesi olduÄu bir dönemde tekrarlıyorlar. Fakat, sonuç yine acı oldu. Kürdler kaçıp kendilerini korunma altına almadan önce yine Ermenilerin saldırılarına hedef oluyor ve talan ediliyorlar. Kürdlerin ise sıÄınmak için güvenebilecekleri hiç bir yerleri yoktu. Ermeniler cezasız kaldılar ve hiç bir engel ile karşılaşmadan istedikleri gibi hareket ediyorlar. Bizim mecbur kalıp Bitlisi terketmemizden sonra Kürdlerin büyük bir kesimi yaşamlarını korumak için yeniden daÄlara sıÄındılar.. Çünkü, biz Bitlis'te onlar için hiç bir şey yapmamıştık ve biz oradan itibaren Güney ile ilişki kuramadık..
Botan'dan iyi haberler geliyordu.. Kendimizi yeniden hazırlamak ve Raporu sunmak amacıyla Van-Çatak üzeri Tiflise gittik.. Sonra yeniden Van'a, Çatak'a ve oradan Botan'a geçmeyi planladık... Bu sefer iyi silahlanmıştık.. Bizim yanımızda yüzlerce Kazak, Botan'dan bir grup Kürd ve Asuri vardı. 1 Temmuz 1916 tarihinde Van'a geldik.. Oradan Şachovsky Bitlis'e geçti. Şachovsky orada Ermenilerin saldırılarından kaçıp kendilerini korumak amacıyla daÄlara sıÄınan Çufri ve Porşin Kürdlerini görüyor. Ayrıca silahlı Kürdler ve Mutkilerin ileri gelenleri Bitlis'e gelerek, sabırsızlıkla benim yolumu bekliyorlardı.. Bitlis'te her türlü faaliyet yararsız ve zaman kaybıydı... Van'da daha iyi işlerin yapılması bekleniliyordu. Şachovsky orada hiç kimse ile bir ilişki ve görüşme yapmadan Van'a döndü ve biz oradan temmuz ayının ortalarında güçlerimiz tarafından işgal edilen Çatak'a geçtik. Biz Çatak'tan itibaren Güney ile Botan'ın kuzeyindeki çok güçlü Xertûşî aşiretiyle ilişkiye geçtik. Hepsi benim denetimim altına geçtiler ve büyük bir güç hazırlayarak benim ile gelmeye hazır olduklarınına dair söz verdiler....
27 ve 28 temmuz da benim ile görüşmek amacıyla aşiret reislerinin Çatak'a gelmeleri kararı vardı. Gerçektende onlar tespit edilen zamanda oraya geldiler, ama biz orada deÄildik..
Türkler Bitlisi almışlardı ve Van saldırı ve tehlike altındaydı.. Çatak ve Van arasındaki Rusya askeri Van'a çaÄrılmıştı.. Bizden de 14 temmuzda Van'a dönmemiz istenmişti..
Hayret edilecek durum Ermenilerin sayesinden Bitlis Türklerin eline geçti. Bizim Bitlisteki adamlarımız bizi bilgilendirdiler... Bitlis'in düşürülmesinden sonra Kürdler yanıma geldiler.
Xezat ve Şêrwan Kürdleri benim Bitlise geldiÄim temmuz ayının başında benim ile görüşmek için temsilcilerini göndermişlerdi. Andarnik ve Ama Ask'ın silahlı adamları, bu toplulukların en ileri gelenleri olan temsilcileri yakalıyor ve öldürüyorlar. O döneme kadar Bitlis'e karşı hiç bir girişimleri olamayan Xezat ve Şêrwan Kürdleri, bu olayin duyurulmasından hemen sonra Türk askeri güçlerinin komutanına giderek Rusya cephesinin sol kanatını oluşturan Ermenilere karşı savaşmayi omuzlamak ve intikamlarını almak istediklerini söylüyorlar. Bu şekilde Rusya cephesinin sol kanatını geri püskürtüyorlar. Ermenilerden acımasızca bir intikam alıyorlar ve büyük kayiplar verdiriyorlar. Bu Kürdler, Bitlis'in kaderini tayin ettiler. Daha sonra Şêrwan Kürdleri evlerine dönüyorlar ve Türkiye'ye karşı yeniden faaliyetlerine girişerek, transport ve askeri birliklere saldırıyorlar. Her ne kadar işimizi devam etmedik ise de, çalışmalarımız ürünsüz deÄildi. Ben yalnızca Xertoşî deÄil, bütün Botan'ın benim yanımda olacaÄı düşüncesindeydim.. Kürdler yolları tutmuşlardı... Benim açımdan önemli olan, Kürdler Rusları kabul etmek istiyorlardı.. Ama bir şartla: Ermeniler yanlarında olmaması şartıyla.. Ben Kürdistan'ın bu bölümünde propaganda vasıtasıyla iyi bir harekette neden olmuştum.. Kürdler, Türklerin geliş ve gidişlerine ve ilişki kurmalarına karşı engel ve sorunlar yaratıyor, Türk askeri noktalarına ve birliklerine saldırıyorlardı.
Bitlis ve Botan arasında geliş-gidiş ve ilişkiler Kürdlerin faaliyetlerinden dolayi çok zordu.. Türkler, bu bölge halkının bir kesimi sürmek zorunda kaldı, Botan Kürdlerini bastırma adımlarını attı... Türkler bir grup Kürd önderlerini idam ettiler.
Kürdler Hamidiye ordusundan kaçarak silahlarını da beraberlerinden getiriyorlardı.. 1916 yazında Bitlis ve Muş Kürdleri, Haci Muxan Bey hariç Türk ordusuyla birlikte bize karşı(Rus ordusuna) savaşa hiç bir şekilde katılmadılar. Bu bölgede yaşanan bu durum ise benim sayemdeydi.
Rusya'nın denetimi altındaki bölgelerde kaçan Kürdler benim ile ilişkiye geçerek, benim aracılıÄıyla Rusya ordusuyla görüşmelerde bulunmak istiyorlardı.. Fakat, onların gönderdikleri mektup Türklerin eline geçince önderlerini uzaklaştırdılar.. Sanıyorum Qutbe'ye gönderdiler.
Türkler artık kaçan Kürdlere güvenmiyorlar, ailelerini Sazning ve Diyarbakır'a sürüyorlar. Biz Rusya askeri güçlerinin komutanlıÄına söz vermiştik, Van ve Çatak'tan Cizre'nin Dicle kenarına kadar bu bölgelerin halkı gittiÄimiz zaman bizi savunuyorlar, bizi güler güzle karşılayıp ve yardım ediyorlar... Tek bir şartla: Silahlı Ermeniler Rusya Güçlerinin yanında olmasın ve en azından yerli halka karşı iyi davranılsın... Bu amaçla ben ve Şachovsky bir kaç silahlı Kürd grubun önden gönderdik.. Rusya ordusunu desteklemek, Rusya ordusunun prestijini artırmak ve bu bölge halkını ayaklanmaya hazırlamak amacıyla... Fakat, Ekim devrimi her şeyi alt üst etti.
Ben zaman yitirmek istemediÄimden dolayi, hemen Van'a döndüm ve Van gölünün kuzeyindeki Kürdleri barıştırmaya çalıştım.. Ben kendi amacıma ulaşarak onları barıştırdım ve Van gölünün kuzeyindeki Kürdlerin, yani Zilan ve Deri aşiretlerinden bizim ile dayanışma ve destek sözünü aldım.. Rusların eli bu alanlara yani, Sipan daÄlarına, Adilcewaze, Abagin ovasına... ulaşmamıştı. Van ve Beyazid yolu şimdiye kadar korkuluyordu.. Şimdi o korku ortadan kaldırıldı. Çevre bölgeler şimdiye kadar tehlikeli durumunu koruyorlar..
Kürdler tarımla ilgileniyorlar, okul ve ana ve babalarını yitiren çocuklara yetimhane açmak istiyorlar. Van ve Beyazid, Kurmunc ve Qerekin arasındaki demiryolunun yapımı için işçiler vermişler... Bu bölgelerin yaşamı ve güvenlik durumu normal ve huzurludur.
Darbe yapıldıktan sonra her şey altüst oldu... Bize karşı duran Ermeniler diyorlar ki Kürdlerin üzerinde yaşadıÄı ve çalıştıÄı topraklar bizimdir. Rusya'nın ordusuna saldırmış bahanesiyle Kürdleri cezalandırmak için Xurşid Begi Bedri'nin kale ve Sura saldırdılar.. Iki Ermeni grubu bu saldırıya katıldı.. 20 mayis günü hepsi iytiyar, kadın ve çocuk olduÄu 500 kişiyi kalenin önünde öldürüyorlar.. Ortaya çıktı ki onların hiç bir suçu yoktu.
Açlıktan dolayi yarı ölü, suçsuz ve gunahsız Kale halkına karşı acımasızlıÄın ötesinde ve insanlık dışı şeyler yapıldı.. Şachovsky'nin tutuklanmasından sonra Ermeniler biz ikimizinde idam edildiÄimiz yalanını yaymaya başladılar..
Dersim Kürdleriyle görüşmeler vardı... Fakat bizim haberimiz olmadı. Dersim Kürdleri Türkleri görmek bile istemiyorlardı, bizim ile birlikte çalışmak istiyorlardı.. Dersimliler ile yapılan görüşmeler başarılıydı.. Gerci bilmiyorum neden o antlaşma ileriye götürülmedi... Bunun sebebi de aynı olmalı, yani Ermenilerin saldırı siyaseti...
Biz, Kürdlerin aldıkları bölgelerde kalıp kalmadıÄını bilmiyoruz.. Çünkü, askeri darbeden sonra bizim Kürdler ile ilişkimiz kalmadı. O dönemden bugüne çok önemli olaylar yaşandı.. Durumun eskisi gibi kalması çok zordur. Kürdler, Erzurum bölgesinde, Muş ovasında, Malazgirt, Van gölünün kuzeyinin tümünde ve Beyazid sancaÄında yaşıyorlar.. Bu bölgelerde yaşıyan Kürdlerin bir kesimi sürüldüÄünü söylebiliriz.. Orada kalanlar ise yarı ölü ve yoksulluk içinde yaşıyorlar.. Özelliklede Ermeniler tarafından büyük bir baskı altındalar. Yalnızca Zilan Dere ve Azerbeycan Kürdlerinin durumu diÄerlerine göre biraz iyidir. Bunun nedeni ise askeri güçler o bölgelere giremediler.
Işgal altındaki bölgelerde Kürdler çok yoksul ve tehlikedeler... Devlet tarafından hiç bir destek ve yardım yapılmıyor.
Açıktır ki Kürdler böyle bir ortamda Rusya'ya karşı iyi bir tutum içinde olmazlar. Kürdler, Rusları Ermenilere imkan sunup kendilerine yönelik saldırılardan bulunduklarından dolayi suçluyorlar. Aynı zamanda Rusların Ermeniler tarafından yanlış yönlendirildiÄini ve yanlışa düştüklerini de söylüyorlar.
Fakat tüm bunlara raÄmen ben tastik edebilirim ki, eÄer Kürdlere yönelik akılıca bir siyaset yürütülürse, kayda deÄer ve inanabilecekleri adımlar atılırsa, özellikle Ermeni-Kürd barış antlaşması olursa, canı gönülden tatbik edilip, saygı gösterilirse; eÄer Ermeniler, yani Komiteleri Kürd katliamlarından vazgeçerlerse, Kürdlerin yardımcıları, korucuları ve kendilerine adil davranılırsa o zaman Kürdleri yanımıza çekebiliriz.. Kürdlere Türklerin sultasından kurtulma sözü verilmeli, kendilerine otonomi garantisi verilmelidir.. Daha büyük kazanımlarda elde edilebilinir. Bende ailemin ve kendimin sahip olduÄumuz prestijin sayesinde bu açıdan Kürdistan'da büyük yardımlar sunabiliriz..
Imza
Kamil Bedirxan ve Kinaz Şachovsky
Tiflis/29 Eylül 1917
Kürd, Ermeni ve Rusya ilişkileri(13)(akt)