Direkt zum Inhalt

Bir gün meleğin biri sırtındaki dolu çuval ile Allahın kapısını çalmış. Allah; “kim o?“ diye seslenmiş. Melek; “Madem Allah olduğunu iddia ediyorsun, kim olduğunuda bilmelisin“ demiş. Karşılıklı 'kimsin, sen söyle' söylemi tekrarlanmış durulmuş. Allah bakmış olacak gibi değil, kapıyı açmak zorunda kalmış. Melek kendisini tanıtmış. Dünyadaki halkın başıbozukluğu tartışılmış. Allah sormuş; “Benden ne istiyorsun?“ diye. Melek; “Beni dünyaya peygamber tayin et.“ Allah'ın o sırada meleğin sırtındaki torbaya gözü takılmış; “Torbanın içinde ne var?“ diye sormuş. Melek; “Benim ümetim“ diye cevaplamış. Allah; “Torbanın ağzını aç ki, ümetini göreyim“ demiş. Melek torbanın ağzını açmış. Torbada olan hamam büceklerin herbiri bir tarafa kaçmış. Allah; “Çabuk bu anarşistleri topla ve tekrar torbaya kapat“ diye emretmiş. Melek ne kadar uğraşsada bir tekini yakalıyamamış. Allah'ın evi hamam böceklerin top sahasına dönüşmüş. Allah; “Hani senin ümmetindi? Nasıl olurda ümmetin seni dinlemez? Yalancı melek!“ demiş. Melek; “Senin gibi yalancı bir Allah'ın meleği de, yalancı olur“ diye cevaplamış. Bizimki de, o hesap. Kürd aydın ve siyasetçisi ağlama duvarını oynadığı müddetçe ortalık yalancı serok ve çömezlerinden geçinmez. Halk ta hamam böceğini oynar. Kader bellidir. Ayak altında ezilir. Bu gün Kürdistan'da olan bu mudur? Budur! Peki ne gerek? Arşın yok, Kürdistan orda. Kimsenin gideceği yok. Yaptığı bir şey de, yok. Wanted Godo! Kimse kapımı çalmasın. O, ben değilim. Peki o, nerde? O da, bilinmiyor. Yandı Kürd'ün annası.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.