A.ÖCALAN´IN ANKARADAN CIKISI VE DÖNÜSÜ
Hasan H . YILDIRIM
A.Öcalan´in Ankara´dan cikisi üzerindeki sis perdesi kalkmis bulunmaktadir. Bir cok cevre bunu acikca ifade etmektedir. Fakat buna karsin dönüsü üzerindeki giz bir bütün olarak aciga kavusmus degildir.
A.Öcalan gercekliginin tam anlamiyla aciga cikmasi icin „kacirildi“ mi, yoksa kendisi mi teslim oldu sorununu aciga cikarmak önemlidir. Bu konuda Kürdistanli siyasal cevreler ve aydinlarinda bir yanilsama yasanmaktadir. Bilerek veya bilmeyerek TC ve „Apocu“ hareketin bilincli olarak yaratigi yanilsama zeminine düsülmektedir.
TC devleti, „büyüklügünü“ kanitlamak icin A.Öcalan´i kacirdigi iddiasindadir. „Apocu“ hareket ise bilinen „komplo“ teorisini seslendirmektedir. Ama her halükarda TC devletinin iddiasini dogrulamaktadir. Bu her iki kesimin bu yaklasimi mevcut politikalarina uygundur. Onlar ne yaptiklarini biliyorlar.
Peki TC devletin ve „Apocu“ hareketin „Apo´yu kacirdik“, „Apo kacirildi“ yalanini seslendiren Kürdistanli siyasal cevreler ve aydinlarina ne demeli ? „Apocu“ hareket icin, „Basindan beri bir devlet örgürlülügüydü“ diyenlerin „Apo kacirildi“ yaklasimi neye ve kime hizmet eder ? Bunu yeniden düsünmek gerekir. Bu konuyu irdelemek, aciga kavusturmak, ortak bir anlayisa varmak KUKM´in cikari acisinda kacinilmazdir.
A.Öcalan´in Ankara´dan cikisi ve dönüsüne kadar gecen zaman sürecinde hersey koordinatlari belirlenmis bir bütünün parcalaridir. Sorun bu parcalari A.Öcalan gercekligi icinde yerli yerine oturtabilmektir. Parcalar tek basina ele alinirsa A.Öcalan gercekligi anlasilamaz.
Kuskusuz parcalar tek basina ele alindiginda PKK´de bir cok olumluluk bulmak mümkündür. Hatta A.Öcalan´in zaman zaman söylediklerinde cok olumlu seyler bulmakta mümkündür. Fakat bunlar tek basina A.Öcalan gercekligini ifade etmeye yetmez.
A.Öcalan gercekligi „ayrilik özümüze aykiridir“, „biz bu kökü daha iyi kazariz“, „bizim öldürdügümüz Kürt gencleri TC´nin öldürdüklerinde fazladir“ vs. sözlerinde gizlidir. Sorgulanmasi gereken A.Öcalan´in bu „özü“dür. Bu „öz“ün anlasilabilinmesi icin bir yerde A.Öcalan´in Türkiye´ye dönüsü üzerindeki sis perdesinin kalkmasi lazim.
A.Öcalan´in Türkiye´ye dönüsü üzerindeki giz perdesi cözülmüs degildir.TC´in istemine uyarak Türkiye´ye döndügü aciga kavusturulmus degildir. Oysa bu konuda yeterli veri vardir. A.Öcalan, TC devletinin emri üzeri kendi istemiyle Türkiye´ye dönmüstür. Fakat bu kilifina uydurulmustur. A.Öcalan´in söyleyeceklerin dinlenir kilinmasi icin bir mizansen öngörülmüstür.
A.Öcalan´in „Yunanlilar beni öldürecekti“ degisinin bu nedenle bir haklilik payi vardir. Yunanlilar, A.Öcalan´in kimin adami oldugunu ve Türkiye´ye dönecegini biliyorlardi. Bunu kendi cikarlarina uygun görmüyorlardi. Uzun yillara dayali isbirlikleri vardi. A.Öcalan´in bunlari desifre edecegi endiseleri vardi. Endiselerinde de haksiz degillerdi. A.Öcalan´in sorgu ve mahkeme ifadelerinde ifade ettigi iliskiler Yunanistan´i uluslararasi alanda zora soktugu bilinmektedir.
Yunanistan, bunlari tahmin ediyordu. Bunu engelemenin yolunun A.Öcalan´dan kurtulmasi olduguna inaniliyordu. Bunu iki nedenden dolayi yapamiyorlardi. Birincisi, ABD engelini asamiyorlardi. ABD, A.Öcalan´in sag selim Türkiye´ye teslimini istiyordu. Ikincisi, Kürtlerin tepkisinden cekiniyordu. Bir ittifak gücü olarak gördügü Kürtleri karsilarina almak istemiyordu. Bir yerde de “sizin serokunuz budur, alin basiniza calin“ dercesine bir tavir sergilediler.
Yunanistan devlet cekirdek kadrosu ne yaptigini biliyordu. A.Öcalan´in basina verilen Yunan Istihbarat elemani yüzbasi Sabo, gercekten Kürtlere karsi duydugu samimi duygularindan dolayi ne yapacagini bilmez durumdaydi. A.Öcalan gercekligini teslim oluncaya kadar bilmiyordu. Bu nedenle “Kürt önderi“ olarak bildigi A.Öcalan´a dogru tavrin ne olmasi gerektigini empoze etmeye calisiyordu.
Sabo, A.Öcalan´a “Isin sonuna geldik. Kaderlerimiz birlesti. Seni Türkiye´ye gönderiyorlar. Bu kosullarda teslim olmak bize yakismaz. En dogru tavir catismak ve son kursunu beynimize sikmaktir. Ben buna varim“ diyordu. A.Öcalan bunu red ediyordu. Kendi istegiyle kendisini bekleyen Türk kontr-gerilla elemanlarinin kollarina kosuyordu. Isin gercegi budur. Gerisi mizansen. Kitabina uydurulmus ayrintilar.
Olay polisiye bir mecrada gelisti. Bir “komplo“ teorisi esliginde sunuldu. PKK, dahasi A.Öcalan gercekligini kavramayanlar, dogal olarak olaylarin gelisimini bu polisiye mecrada izah ediyordu. Bu da dogal olarak TC tarafindan uygulanan senaryoya hizmet oluyordu.
A.Öcalan, ikidebir ne diyordu. “Bizi anlayamasiniz.“ Bu ne anlama geliyor diye hic kimse kendine bir soru sormuyordu. Hatta cogu siyasi kesimler buna “derin anlamlar“ bile veriyordu. Dahasi, bir kontra örgütlülügü olan PKK´ye “M-L´den en cok etkilenmis ulusal hareket“, bir kontra bozuntusu olan A.Öcalan sahsinda “Kürt ulusal önderi“ kesfediyordu. Soruna böyle bakilinca dogal olarak gelisen olaylarada bir anlam vermekten zorlanilir. Burada A.Öcalan´in “bizi anlayamasiniz“ sözü bir anlam kazanir. Bu da A.Öcalan gercekligidir.
Nedir bu gerceklik diye soruldugunda bunun cevabi “Apocu“ hareketin teori ve pratigidir. Bu teori ve pratiginde KUKM´ni tasviye yüklü oldugu aciktir. Bu isin patronunun kontr-gerilla merkezi olduguda ayrica bilinen bir baska gercektir. Bu kavranilmadan daha evelki sürec anlasilamayacagi gibi, Suriye´den cikis ve Türkiye´ye dönüs sürecide anlasilamaz.
Dikkat edilirse A.Öcalan, gerek sorgu asamasinda, gerek mahkeme sürecinde Türkiye ve ABD hakkinda en ufak bir suclamada bulunmamasindan öte hep “hizmet etmekt“en söz ederken, diger yanda Rusya, Yunanistan ve Avrupa´yi suclamasi basli basina bir muama degil midir ?
Buna bir anlam veremeyenler, nicin, neyin karsiligi gibi sorular ortaya attilar. A.Öcalan gercegini kavrayanlarin buna vevaplari olurken, kavramayanlarin cevabi yoktur.
Niye ABD elestirilmedi meseleside aciktir. TC-Öcalan iliskisini en iyi bilenlerin basinda ABD geliyordu. A.Öcalan´in kasasiz belasiz Türkiye´ye bilinen mizansen icinde dönüsünü organize etmek Türkiye´nin tek basina yapabilecegi birsey degildi. Bunu ancak ABD saglayabilirdi. Geregide yapilmistir. Bu nedenle A.Öcalan´in kasasiz belasiz Türkiye´ye dönüsünü saglayan ABD´ye bir can borcu vardir. A.Öcalan´in niye ABD´yi elestirmedigi meselesi burada gizlidir.
Bu durum o günün politik ortaminda öyle algilansada daha sonraki gelismeler TC devleti ve A.Öcalan´in ABD ve Israil´in oyununa geldigide ortaya cikmis bulunmaktadir. TC´nin A.Öcalan´i aslinda henüz alma hesabi yoktu. Bir yerde ABD ve Israil´in zorlamasiyla almak zorunda birakilmistir.
ABD, Ortadogu politikasinin Türkiye´nin politikasiyla celistigini biliyordu. Türkiye´nin bu konuda zorluk cikaracagini ve “Apocu“ hareketi kullanacagini hesapliyordu. Bunun önünü almanin yolunu A.Öcalan´dan kurtulmak oldugunu görüyordu. Bu nedenle Türkiye´ye baskida bulunarak A.Öcalan´i almasini sagladi.
Herkesin bildigi bir gercek vardir. A.Öcalan´siz PKK bir hictir. ABD´de bunu biliyordu. A.Öcalan´i Türkiye´ye teslim etmekle bir yerde PKK´yi etkisiz hale getirdi. TC ve Türkiye´ye dönüs yapan A.Öcalan´in tüm cabalarina ragmen PKK´nin Güney Kürdistan´da istenen anti-Kürt politikasinin hayat bulmamasi bir yerde buna baglidir. Bu durum A.Öcalan´in 21.07.2004 ve 28.07.2004 tarihli avukat görüsmelerinde dile getirilmistir.
„Kürt ilkel milliyetçiliği çok tehlikeli bir akım olarak ortaya çıkacak. Kürt ilkel milliyetçiliğinin önünü ben tuttum...ABD beni niye bölmek, bitirmek istiyor? Ortadoğu'yu yeniden yapılandırma planları var. Kürtleri koçbaşı görüyorlar. Beni de buna engel olarak görüyorlar„.
„ABD Kürt milliyetçiliğini 50-100 yıl kullanmak istiyor... Kürt milliyetçiliğinin elli yılı belirleniyor“.
“Milliyetçilik orayla sınırlı kalır mı? Bunların savaş çıkarmayacakları, Şeyh Sait gibi yapmayacakları ne malum? Barzani ve Talabani kırk yıl sessiz kaldılar, sonra da Irak'ı bu hale getirdiler. Arkalarında uluslararası lobiler var. 19. yüzyıldan bu yana Amerika'ya yerleşen çok güçlü lobiler var. Bu lobilerle Kürt milliyetçiliği birleşecek. Türkiye'nin önüne derinleştirilmiş Sevr'i koyacaklar. Belki bugün olmaz, ama iki yıl sonra beş yıl sonra olur.“
„ABD ve Talabani Türkiye'yi sevmez, ben onları tanıyorum. Ama ben öyle değilim. Ben milliyetçiliği önemli oranda aştım... Biz feodal bir devleti ne yapacağız? Devletin bu tip gerici şeylerine karşıyım. Türkiye ondan daha iyi. Kendi demokrasimizi geliştirelim.“
“Bizim cumhuriyete karşı olmamız mümkün olamaz. „(28.07.2004)
“ Ama büyük bir oyun var ortada. Ben daha önce derinleştirilmiş, Sevr demiştim... Talabani, Türkiye'yi çok mu seviyor, Türkiye'yi sevmiyor... İşte görüyorsunuz, benim kardeşim ABD'ye diyor ki, ’Öcalan olmadan biz sorunu çözelim.' Bu bir oyundur, yarın onu eğitecekler Irak'ta örgütlendirecekler, ordu olarak beş sene sonra Botan'dan, Hakkari'den, Şırnak'tan içeri girip Türkiye'den taviz isteyecekler. Türk burjuvazisiyle Kürt meselesini milliyetçi çizgide çözmeye çalışacaklar, biz buna izin vermeyeceğiz... Kürt feodalleri l925'in intikamını almaya çalışıyorlar. Biz milliyetçiliğin esiri, kurbanı olmayacağız. Kürt feodalizmi, Türk burjuvazisinden pay istiyor, yarın ’federasyon' diyecekler. Irak'ta, Musul'da Kürtleri birleştirecek, bunu Kürt halkına, PKK'ye Türkiye'ye karşı saldırtacaklar. İşte ben bu tehlikeyi gördüm ve bu yüzden PKK'nin yeniden inşası dedim. Biz, bu Kürt hainlerine karşı kendimizi korumaya çalışıyoruz.“(21.07.2004)
A.Öcalan tarafindan dile getirilen bu yaklasimlar, TC devletinin resmi politikalari. Bunlar biliniyor. Bu yaklasimlar, A.Öcalan tarafindan seslendirilsede artik pek bir önemi yoktur. Cünkü A.Öcalan´in bu yaklasimlarin geregini yapacak yaptirimci gücü kalmamistir. “Sifir adamlarida denilenleri yerine getirek ne kapasite, ne de bunun ortami vardir. ABD, bunun önünü kesmistir. TC devletinin son dönemlerde A.Öcalan´a ABD karsiti cigirtkanlik yaptirmasinin nedeni budur.
TC, A.Öcalan´a bir rol vermistir. Kendisine verilen rolü iyi oynamistir. KUKM´ni büyük ölcüde tasviye etmistir. Ciktigi Ankara´ya dönüs yapma zamani henüz gelmis olmasada ABD ve Israil´in zorlamasiyla Türkiye, A.Öcalan´i geri cagirmak zorunda kalmistir. A.Öcalan´a Türkiye´ye dönme yolu gösterilmistir.
Kuskusuz bu öyle siradan bir insanin dönüsü olmayacakti. Kendisine oynatilacak rol henüz bitmis degildir. Oynanilacak oyunun kuralina uygun rizokusuz yürümesi icin bazi güclerin devredisi birakilmasi gerekmektedir. Bunlarin basinda Avrupa gelmektedir.Bu nedenle Avrupanin devredisi birakilmasi lazim.
Peki bu nasil olacakti ? A.Öcalan´a Avrupa yolu gösterildi. Bilinen Avrupa süreci yasandi. Göstermelik siyasi iltica müracaati yapildi. Fakat ABD´nin onayi olmadan hicbir Avrupa ülkesi A.Öcalan´a siyasi iltica statüsü veremezdi. A.Öcalan, Avrupa´da istenmeyen adam durumuna düsürüldü. Artik Türkiye´ye dönmesi halinde Avrupanin Türkiye´ye söyleyecek bir sözü kalmiyordu. Öyle ya, kendi ülkeleerinde istenmeyen adam ilan edilen A.Öcalan´in Türkiye´ye döndükten sonra gelisen olaylar karsisinda Avrupanin Türkiye´ye söyleyecegi ne olabilirdi ?
Avrupa süreciyle sorun A.Öcalan ve Türkiye arasindaki soruna dönüstürülmesi saglanmisti. Onlarda sorunu kendi aralarinda bilinen mizansen icinde cözeceklerdi. Öylede oldu. A.Öcalan´in Avrupa´ya cikarilmasinin esas amaci buydu.
Bu sürec yasandiktan sonra onu kolay alabilmek icin Kenya yolu göründü. Kenya son durakti. Kenya´da “Türkiye hasreti“yle yanip tutusan A.Öcalan, kendini bekleyen kontr-gerilla elemanlarinin kollarina kosacakti. Bu sürectede hem TC devletine, hem A.Öcalan´a söylemeleri gerekenlerin önü kapatilmamisti.
Taraflara kendi konumlarina uygun bir söylem ortami yaratildi. “Apocu“ hareket, bir “komplo“ teorisini üretti. TC devletide bilinen yaklasimlari seslendirdi. Gerisi herkesi buna yavas yavas, alistira alistira uyum saglatmakti. Öyle de oldu.
Avrupa´nin oynayacagi bir rol yoktu. Avrupa süreci ile Avrupa devredisi birakilmisti. Bu, Avrupa´nin Kürtleri “kullanabilir“ hesabinin önünün alinmasi geregiydi. Bu plan tuttu. A.Öcalan´in Türkiye´ye dönmesiyle Avrupayi Kürtlere ihanetle suclamasi karsisinda da Avrupa´nin bir sözlerinin kalmadigi zaten ortadadir.
A.Öcalan´in Avrupada oynadigi, dahasi oynatilan rol Imrali´da oynatilan rolden ayri degildir. Onun bir ön hazirligidir. Avrupa sürecinde A.Öcalan´in söyledigi bazi seylere bakarak Avrupa ve Imrali süreci ayirimi yapanlar, süreci kavramayanlardir.
A.Öcalan, her saniyede birsey söylemistir. Söylenenler birbirleriyle celissede öz degismemistir. Her söylenene “derin anlam“ yükleme yaklasimi A.Öcalan´in dedigi “özü“ gözden kacirma amaclidir. Bu yaklasim ister bilincli, ister bilincsiz yapilsin hep bu “öz“ün gizlenmesine hizmet etmistir.
Bunca gelismelerden sonra deniliyor ki, “A.Öcalan, Türkiye´ye niye kendisi gitmedi ?“ Iste bilinc kirilmasi burada saklidir. Cünkü A.Öcalan, TC´nin istemi üzerine kendisi Türkiye´ye dönüs yapmistir. Hem de isteye isteye. Tüm veriler bunu gösteriyor. Imralida söylenenler biliniyor. TC´nin resmi görüsü. Imrali´da söylenenler yenide degildir. Söylenenler acik ve seciktir.
A.Öcalan, her zaman sunlari söylüyordu. “Bende Kürtlük aski yoktur.“ “Ayrilik özümüze aykiridir.“ “Bir Kürt ulus kökünü daha iyi kazariz.“ “Bizim öldürdügümüz Kürt gencleri TC´nin öldürdüklerinden fazladir.“ “Ankara´dan ciktik, Ankara´ya dönecegiz.“ “Ankara´dan basladik, Ankara´da bu isi bittirecegiz.“
Sorunun cözüm adresinide daima TC devletini gösterdi. Sorunu cözen birgün MGK, birgün ordu, birgün mevcut hükümet, birgün muhalefet olurdu.
Gercektende bunlar sorunu cözüyordu. Sorun inkar ve imha ile cözülüyordu. A.Öcalan´in cözüm dedigi buydu. Bir an önce bittirin diyordu. Hatta yaklasim ve uygulamalarda eksiklikler, tikanikliklar oldugunda devleti uyariyordu.
Bunlar orta yerdeyken, biliniyorken Imrali öncesi ve sonrasi ayirimlar ve burada farkli yaklasim tespit edenler, art niyetli degilerse bir yanilgi icinde olduklari ortadadir. Imrali´da yeni birsey yoktur. Degisen A.Öcalan degildir. Soke olanlar, A.Öcalan´a hicte hak etmedigi ulusal ve devrimci misyon bicenlerdi.
Sok yasayanlarin oldugu kadar, söylenenlere “derin anlamlar“ yükleyenler, “taktiktir“, “bir bildigi vardir“ diyenlerde az degildi. A.Öcalan´in “özü“nü gizlemeye yönelik bu yaklasimlar yeni degildir. A.Öcalan´in sokaga salinmasindan bu yana daima devrede tutuldu. Bu öylesine ileri götürüldü ki, A.Öcalan´a “Kürt ulusal önderi“, PKK´yede “M-L´den en cok etkilenen Kürt ulusal hareketi“ denildi. Oysa A.Öcalan, bunlari daima tekzip etti.
A.Öcalan, “PKK´yi MIT´in parasiyla kurduk.“ „PKK iliskilerine devletin ucagi ve bilgisi dahilinde gittik.“ „Devlete dayanmayan hicbir Kürt ve sol hareket kitlelesemez.“ „Ben bunu yapmasaydim ömrüm iki ay sürmezdi.“ „Ben devlet iliskisine mecburdum.“ „TC, tarihinin en büyük isbirlikcisini yaratti.“ vs. seyler söylerdi.
Kimi bu söylenenlere „derin anlamlar“ yüklerken, kimi söylenenlere karsi üc maymunu oynardi. Burada A.Öcalan, „siz bizi anliyamasiniz“ derdi. Bu, bir anlam ifade ederdi.
Peki A.Öcalan gercekligini gören olmadi mi ? Kuskusuz görenler oldu. Hem PKK icinde, hemde disinda bunu görenler oldu. PKK icindekiler bunu ifade eder etmez ya katledildiler, ya da ilegal yasamaya mecbur edildiler. Bu yurtsever ve devrimci insanlara sahip cikilmadigi gibi, bir kesim cevrelerce A.Öcalan agziyla ihanetci ilan edildiler.
Disindakilerin bir kismi bir ara söylediklerini tükürüp yalarcasina A.Öcalan´a biat ederken, geri kalanlarin bir kismi sesizligi tercih etti, bir kisminin söyledigi bazi gerceklerde o günün savas ortaminin tozu dumani icinde anlasilamadi.
Yasananlar bunlardi. Bu gercege karsin A.Öcalan ve cetesine “M-L“, „devrimci“, „ulusalci“, “yurtsever“ vs. atfedenler, simdi kalkiyor, diyorlar ki, “biz demistik, Kürt milliytciligi sonu budur“ diye. Hem suclu, hem güclü rolündeler. Sen kalk bir kontra bozuntusundan “Kürt ulusal önderi“ yarat, sonrada adamin ipi pazara cikinca, ortaya cik “biz demistik“ de.
Peki ne demistiniz? Atfettiginiz devrimci ve ulusal sifatlarin yanisira birde “Kürt milliyetcisi“ demistiniz. Iste yanildiginiz temel yanilginizda buydu. Cünkü “Apocu“ hareket hic bir zaman Kürt milliyetcisi olmadi. “Apocu“ harekete “Kürt milliytciligi“ atfetmek, onlarin suclarini Kürt milliytciligine fature etmektir. Bu da ister bilincli, ister bilincsiz yapilsin A.Öaclan ve onun sahsinda TC devletine sunulan bir hizmettir. Devrimcilik bunun neresinde ?
Kuskusuz herkes birseyler söylemistir. Sorun, söylenenlerin kime ve neye hizmet ettigidir. Söylenenlerin PKK´yi ne kadar olumlayip veya yerdigidir. A.Öcalan´in “özü“nü aciga cikarip cikarmamasidir.
“Biz demistik“ ile isin icinde cikilamaz. Cünkü herkes birseyler söylemistir. Sorun kimin gercegi ifade edip etmedigidir. Ortaya cikan gercek sudur ki, A.Öcalan´in “özü“nü dogru kavrayanlar hakli, ona “devrimci“, “ulusalci“ misyonlar bicenler haksiz bir zeminde olduklaridir.
Bu, bir zamanlar A.Öcalan´a “devrimci“ ve “ulusalci“ misyonlar bicenlerin islenen sucun pay sahipliginin ortaya cikmasi anlaminada gelir. A.Öcalan sahsinda “Kürt ulusal önderi“, cetesine “M-L´den en cok etlilenen Kürt ulusal hareketi“ diyenler, burada oynadiklari rollerinide bulabilirler.
O halde sorun nedir ? Bu sucu isleyenler burada kendini siyiramazlar. Söylediklerini söylememis gibi davranamazlar. Cünkü siz demistiniz. Dahasi hersey yazili ve arsivlidir.
Imrali´da söylenenler degisik vesilelerle zaman zaman söylenmistir. Buna gözlerini kapayanlar, görmemezlikten gelenler, „A.Öcalan Imrali´da olmasaydi, savunmada ifade edilenler ortaya cikacak miydi ? Eger evet denilirse, o halde Öcalan bilerek gitmeliydi. Nasil olsa cözüm bu sekilde saglaniyor. Öyle olmadigi aciktir“ diyenler yanilmaktan öte sistem adina birseyler koparma pesindedirler.
A.Öcalan, daha Roma´da iken Holandali avukati, „A.Öcalan her an Türkiye´ye gidebilir.“ dedi. Peki bu ne anlama geliyordu ? Holandali avukata bunu söyleten kimdi ? Kendi basina bunu söyleyebilir miydi ? Diyelim avukat bir put kirdi. Peki bunun tekzibi olmaz mi ? Olmadigini herkes bilir.
Dahasi var. PKK Baskanlik Konseyinden Özgür politikaya kadar su seslendirdiklerine ne demeli ?
“ Öcalan hamlesini yapti, sira, biz özgürlükten yana olanlarda. Hz. Isa, Roma canavarlarina karsi Kudüs´e yürümüstü. Öcalan ise Ankara´ya yürüdü.“
Bu da anlasilamadi. Bu da yanlis yorumlandi. Kafa baska yerde. O hala kontra bozuntusu A.Öcalan sahsinda “Kürt ulusal önderi“ kesfetmekte. Kontra örgüte “devrimci“, “ulusalci“ ifadeler atfetmektedir. Ayni gücler, “Peki bu nasil bir yürüyüski, ancak kontrgerillarin kar maskeli elemanlari Öcalan´i teslim alinca basliyor ?“ diyerek kendi kendilerini bosa cikaracaklardi. Bu cevreler, kar bereli kontr-gerilla elemanlarinin A.Öcalan´in efendileri olduklarini unutuyorlar. Ya da gizlemeye calisiyorlar.
Bugün ortaya cikan verilere göre A.Öcalan´in bulundugu Yunanistan´in Kenya Büyükelciliginde cikip kosarak kendisini bekleyen Türk kontr-gerilla timlerinin kollarina attigi artik sir degildir. Zikredilen “Ankara yürüyüsü“ budur.
A.Öcalan Ankara´ya yürüdü. O, yürürde “sifir adamlari“ durur mu ? Durmazlar. Gruplar özel bir egitime alinir. „Türkiye´ye bagliligin cözümlenmeleri“ kendilerine ezberletilir. Bavullar hazirlanir. Kravatlar takilir. Elerinde ciceklerle Türkiye yolu tutulur. Türkiye´ye dönüs yapan TKP´liler gibi Temel Demirer´in degisiyle „kendilerini tokatlatir, tutuklatirlar.“
A.Öcalan, TC devletinin kendisine üslendirdigi görevi basariyla yerine getirdikten sonra „sorun önemli ölcüde cözülmüstür“ deyip „ciktigi Ankara´ya tekrar dönüs“ yapti. Kendi adanlarina teslim olun cagrisi yapti. Biri dagdan, biri Avrupa´dan iki grup gitti. Ellerine tutusturulan MGK, „cözüm paketi“ini basina sizdirdilar. Sahibinin sessi Özgür Bakis, kendileriyle bir raportaj yapti. „Peki neden 29 Ekim?“ sorusunu sordu
„ Tarihi önderligimiz belirlemisti. Ogünün derin tarihi degerleri vardir. Binyillardir birlikte yasayan her iki halkin ortak tarihi degerleri vardir. Ortak kültür, vatan kavramlari vardir. Bu anlamda 29 Ekim, Türkiye Cumhuriyetinin kurulus tarihi oldugu kadar, Kürtlerinde bu Cumhuriyetin kurulusunda büyük emek ve asli kurucu halk olarak hizmetleri vardir. „
(Özgür Bakis. 16 – 18 Kasim).
„Türkiye´ye bagliligin ifadesi olarak“ grup grup siraya girdiler. Ne zaman ki, TC devleti gelisleri durdurun emri verdi, hazir gruplar bekletildi. Cünkü PKK´nin varliginin sürmesi TC´nin cikari geregidir. Kullanilacak daha. Yoksa A.Öcalan ve PKK Baskanlik Konseyinin „yollari acin tüm PKK´liler silahlari ile gelsin teslim olsun“ yalvarmalarina TC´nin cevabi „henüz zamani degil, bekleyin“ olmustur.
Bu konu cok yazildi cizildi. Söylenenler ve yazilanlar gayet acik ve nettir. Bugünden sonra A.Öcalan „kacirildi“ senaryolari birsey ifade ederse, bu da A.Öcalan´a oynatilan oyunu görmek istemeyenlerin sömürgeci sistem adina bir sey kotarma amacli degilse, siyasi bir körlüge denk düstügüne süphe yoktur.
Kimse kimseyi düzeltmeye kalkmasin. Hersey gercek anlamiyla ifade edilsin. O halde :
„Ankara´dan ciktik. Ankara´ya döndük.“
„Ankara´da bu isi baslattik. Ankara´da bu isi bittirecegiz.“
“Haydi bre gazan mübarek ola.“
Akibetin Dehhak gibi ola !
01.08.2004
A.ÖCALAN´IN ANKARADAN CIKISI VE DÖNÜSÜ