Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 14 April 2008

Saidî Nursi ve Kemalizm

H. Ahmet Turhallı

Ustad Bedîuzzaman olarak tanınan, Saidî Kurdi Bitlis/Hizan İspirit nahiyesine bağlı Nurs köyünde doğmuştur (1876). Babasının adı Mirza, annesinin adı ise Nuriye'dir. Kürdistan medreselerinde eğitime başlayan Saidî Nursi eğitimini yine bu medreselerde tamamlar.

Geceleri Melle Ahmedê Xanê'nin türbesine giderek gaz lambası ışığında kitap okuyup yoğunlaşan Ustad Bedîuzzaman aynı zamanda onun felsefi dehasından da feyiz alır. Bilindiği üzere Ahmedê Xanê Kürt uluslaşmasının teorik alt yapısını hazırlayan ilk bilge kişidir. Bediuzzaman'ın İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yâhut Divân-i Hârb-i Örfî ve Saîd-î Kürd-î (1909) isimli eserinde Ahmed'e Xanê felsefesinin derin izlerini görmek mümkün. Bu açıdan bakılınca Saidî Nursi'yi yaşamını Ahmedê Xanê'nin özlemini gerçekleştirmeye adamış bir bilge-militan kişilik olarak algılamak ta mümkün.

“Ger dı hebiye me ittifaqek.....“ sözleri Kürtlerin içine düştüğü berbat durumu ittifaksızlığa bağlayan Ahmedê Xanê'nin ittifak özlemini gerçekleştirmek üzere Kürdistan'ın bütün önemli merkezlerini ve şahsiyetlerini ziyaret eden Saidi Nursi ağa, mir, bey, medrese öğrenci ve hocaları ile toplantılar yapar, tartışmalar yürütür. Bu çalışmaları sonucunda Kürtler arası ittifaksızlığın cehaletten kaynaklandığı sonucuna varır. İttifaksızlık, kötülüklerin nedeni olsa da bir sonuçtu. Asıl sorun cehaletti.

Osmanlı halifesine çıkarak Kürtlerin de İslam ümmetinin bir parçası olduğunu, cehaletten kurtarılmalarının gerektiğini, bunun için de Kürdistan'ın Diyarbakır, Bitlis ve Van şehirlerinde El Ezher üniversitesinin kız kardeşi olan Zehra üniversitesinin kurulmasını ister. Bu cüretkar istemleri nedeniyle Bediuzzaman'ı deli diye tımarhaneye kapatırlar.

“Vaktaki hürriyet, divanelikle yad olunurdu, zaif istibdat tımarhaneyi bana mektep eyledi. Vaktaki itidal istikamet, irtice ile iltibas olundu, meşrutiyette şiddetli istipdat hapishaneyi mektep eyledi (kısaca: Hilafet bana tımarhaneyi, cumhuriyet zindanı reva gördü)

Ustad cezaevinde veya sürgünde iken yalnız bırakılmamış, Mustafa Kemal'in ajanları etrafında adeta çember üzerine çember örmüşlerdir. Kitap ve risaleleri de (buroşür) bu ajanların bilgisi ve baskısı altında neşriyata verilmiştir.

Kemalizm özgün ve orijinal bir düşünce silsilesi değil, Çinlileri bile yayan bırakan bir taklitçiliktir. Öyle ki bu özelliği gereği zindan, tımarhane, işkence ve sürgünlerle teslim alamadıkları Beddiuzzaman'ın düşüncelerini “Türk İslam sentezi“ altında hizmete almaya çalışmışlardır. Kabul etmek gerekir ki Kemalizm öylesine bir illet ki kendi öz düşmanlarından bile her zaman ustaca yararlanmayı başarabilmiştir.

Melle Ahmedê Xanê felsefesinin derin etkilerini taşıyan bir dünya görüşüne sahip olan Saidî Nursi'nin özde ajan, sözde öğrencileri, Risale-i Nur Külliyatını tahrif ederek Kemalizmin hizmetine sunmayı da başarmışlardır. Ecevit-Gülen dostluğunun derin kaynağı budur.

Her kışın baharı, her geceni de sabahı vardır. Er geç hak bir gün tecelli edecektir. Fethullah Gülen “ Saidî Nursi Kürt olduğu için hayatta iken onunla görüşmek istemedim. Ancak o vefat ettikten sonra onun yolunda gitmeye karar kıldım“ diyor. Bu cümle her şeyi anlatmaya yeter de artar. Bediuzzaman hayatta iken onu görmekten kaçınan en büyük talebesi ne oluyor da ölümünden sonra havari kesiliyor? Tahrifat, taklit ve entrika! Ecevit-Gülen ve Mustafa Kemal.....!

Bu cemaatlere yakınlık duyan veya katılan Müslüman Kürtler bu olayları fazla sorgulamadan kapılıp gitmektedirler. Ulusal politika yürütmeye çalışan Kürt örgütleri de Kemalist solun etkisi ile din ve ulama arayışları olan kesimleri dışlamaları nedeniyle bu münafıkların ekmeğine yağ sürmüşlerdir.

Din ve dini cemaatler sosyal yaşamın en etkili unsurlarından biridir. Dini cemaat ve çevrelerden uzak durmak hep Kemalistlerin işine yaramıştır, yaramaktadır. Tutarlı ve bütünlüklü ulusal bir politika oluşturulamadığı için İslami çevreler soğuk karşılanmış Kemalistlerin merhametine terk edilmiştir. Kürtleri hunharca katleden Hizbullah gibi sömürgeci devlet maşası örgütlerin Kürtler içinde sosyal taban bulmasının nedenlerinden biri de budur. Kürtlere karşı bir savaş hükümeti görevi üstlenen AKP, Kuzey Kürdistan'da DTP'den daha fazla oy alıyorsa bunu bir torba şekere, iki torba una bağlamak doğru bir değerlendirme değildir.

Bir Kürt ve İslam aliminin fikir ve kitapları nasıl oluyor da Kürtlere ve İslam'a karşı kullanılabiliyor? Bir ulema, hayatının tümünü hapishane, sürgün ve tımarhanelerde geçirten devletin hizmetine nasıl sokulabiliyor? Her farz namazdan sonra Deccal diye tanımladığı Kemal iblisinin şerrinden Rabbine sığınan alimin felsefesi ve yaşamı nasıl oluyor da Kemalizmin koltuk değneği haline getirilebiliyor? Bu ajan öğrenciler nasıl oluyor da Turanizmi onun fikir ve kitaplarıyla dünyaya yayabiliyorlar? Her sözünde Kürt ve Kürdistani olduğunu ifade eden Bediuzzaman'ın yüzlerce risalesi içinde Türklüğü ve Kemalizmi övücü tek bir söze rastlamak mümkün değilken nasıl oluyor da Türklüğün ve Kemalizmin hizmetine sunulabiliyor?

Saidi Nursi ev gözetimde iken yüksek tepelere çıkarak Kürdistan hasretini böylece gidermek istemiştir. Etrafındaki ajan yapı onu sürekli olarak Kürtlerden uzak tutmuştur. Yukarıdaki sorular biraz da buradan cevap buluyor.

Yaşamının son günlerine gelen Saidi Nursi ´Yarab Newroz gecesi ruhumu al´´diye niyazlarda bulunur. Ölümünü adeta haber almışçasına etrafındaki ajan yapıyı atlatarak bir taksi tutar ve taksiciye “Acele beni Kürdistan'a ulaştır!“ der.

21 Mart gecesi Urfa'ya ulaşan Bediuzzaman orada vefat eder. Vasiyeti üzerine orada toprağa verilir. Ancak daha sonra cenazesi Kemalist iblisler tarafından bulunduğu yerden çıkarılarak bilinmeyen bir yere götürülüp atılır.

Saidi Nursi'nin mazar taşına bile tahammül edemeyen devleti ayakta tutmak ve onu ilelebet var etmek için gecesini gündüzüne katan Fethullah Gülen ve diğerlerinin bu gayretlerine ne denir....? Bediuzzaman'ın mazlum ve mağrur diye tanımladığı Kürt milletinin kadınları özel tim ve asker tarafından sokak ortalarında coplanıp dövülürken, çocukların kolları bacakları kırılırken ve yaşlılar sakal ve saçlarından tutulup yerlerde sürüklenirken bu sözde öğrencilerden neden bir çıt bile çıkmıyor?

Kürtlere yapılan bu zulmü hangi tarihte hangi devlet hangi kavme yapmıştır? Filistin halkına yapılan zulme karşı miting üstüne miting düzenleyen bu sözde öğrenciler acaba neden yanı başlarındaki Müslüman Kürtleri görmek istemiyor?

Bediuzzaman için iadei itibar talebinde bulunan DTP'lilere karşı neden birleşip bildiri üstüne bildiri dağıtıyor?

´´Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin! (Bakara 42) diyen yüce yaratana karşı bu öğrenciler neden küfre giriyor? “ Deki ; Hak geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur. (İsra 81).

Anlaşılıyor! Fethullah Gülen'in Kürdistan seferi zafer değil panik seferidir!

İsmini Muhmmed koyanlar kendini peygamber sanıyor, diye bir söz var. Bediuzzaman da ´Tebeddülül esma ile hakaik tebddül etmez!“ diyor. (İsim değiştirmekle gerçekler değişmez!)

Bediuzzaman'ın sözde öğrenci özde Kemalist devletin ajanları el yazmalarından Kürdistan sözcüğünü çıkarmış, Şark vilayetlerini koymuştur. Kürt ve Kürdistan sözcüğünü çıkarmış, Türk, Türkiye ve İslam ümmeti koymuştur. Bu anlamda tahrif edilmeyen eseri yok gibidir.

Düşmanları Kürtlere her türlü haksızlığı yapmayı kendisinde hak olarak görebilir. Ancak Kürtlerin bu değerlere dışlayıcı yaklaşımı mazur görülmemelidir.

İlahi adalet yerine gelecektir. Hakikati ne kadar perdelemeye çalışsa da Kemalizmin zalim ve çirkin yüzü mutlaka bir gün ortaya çıkacaktır. Bediuzzaman'ın soydaşları, daha gür ve daha yüksek bir sesle Said'i Nursi ve Risale-i Nur hakikatini haykırmaktan korkmayacaklardır. Nur, tamamlanacaktır.

Newroz gecesi hakkın rahmetine kavuşan Ustad Bediuzzaman nur içinde yatsın. Bu vesile ile Newroz bayramında katledilen insanlarımıza Allah'tan rahmet ailelerine de sabırlar diliyorum.

(Bu yazı Saidî Kurdi'nin sözde talebelerinin bildirilerine cevaben kaleme alınmıştır)

H. Ahmet Turhallı

Anonymous (not verified)

Tue, 04/15/2008 - 16:02

said i nursi (ozellikle boyle yazdim) said i kurdi yapilmali mi? evet bizim kaz kafali musluman kurdler salya sumuk fetullah ile haham tellagi zeka ve kulturunde tayibin pesine dusmesin zamanla biraz daha kurdilessin diye YAPILMALI. ancak bunu eski siyaset kulturunun kurdi uyelerine (yani yalani kizarmadan ve gocunmadan becerebilenlere) birakmak iyi olur. ahlaken ve akademik acidan bu adami kurdi diye cagirmanin mumkun olmadigini da kabul etmek gerekir. kendi acik ifadeleri var kurdlukle degil islam la istigal ettigi yolunda ve feci derecede tork kicina takildigi yolunda. bu hususuta rohat alakom un yazdigi kitaba ve bu kitaba cevaben bir kitap yazan upsala univ. de arastirma yapan Malsinanij in kitabina bakilabilir. neyse SK nin etkisinin kurdlere yarar hale getirilmesinden epay fayda var. cubugu gozumuze batacak kadar tersine egmemek kaydiyla. not yazdigim makaleyi okurken ister istemez bir cumle dikkatimi cekti; "..Geceleri Melle Ahmedê Xanê'nin türbesine giderek gaz lambası ışığında kitap okuyup yoğunlaşan Ustad Bedîuzzaman aynı zamanda onun felsefi dehasından da feyiz alır"... nicin gunduzleri okumayip da gece okudugunu merak etmekle birlikte daha fazla merakimi celbeden bir baska konuya atliyacagim. yillarca once (muhtemelen 1983-84 de) beyazit da A.Xani nin mezarini ziyaret ettim. basit duvarin dibinde tasi bile egreti bir mezardi. Beyazid i bilenler Xani nin mezarini isah pasa sarayinin biraz yukarisindaki ufak bir mezarligin guney bati kosesinde oldugunu biliyor olmali. Mitolojilere ve dedikodulara gercekletrden daha fazla bagli kurd halki kuskusuz Xani ye bir kac yerde mezar bicmis olabilir. ben bayazittakini bilyorum. asil memleketi Colemerg i daha iyi bilmeme ragmen orda Xani mezarini duymadim-gormedim. bu mezar, yikik dokuk mezar-yaninda yoresinde turbeye benzer icinde oturulup gaz lambasi isiginda kipat okunacak bir yere pek benzemiyordu. gecenin ayazinda gaz lambasinda kitap okumus olabilir mi? said i nursi bile olsa bu isi bir kereden fazla yapabilecegini sanmam. gel zaman git zaman bayazid a kurd milyetcisi sayilabilecek(sayilabilecek cunku DTP li kurd standartlar enstitusune gore DTP li olmak kurd miliyetcisi olmaya yetmiyor-daha fazla veri gerekiyor) bayan bu yikik dokup mezarin uzerine bence zevksiz -hic bir mimari incelgi olmayan-ustelik tarihi benzerlerinde kotu bir kopyasi olan bir turbe kondurmus-ama nihayetinde bir kadir bilirlik isareti ve halkdan da epey takdir topklamaya yeter de artar bir girisim. neyse bu turbeli haliyle mezara son ziyaretimde (2005 ?) bu mezarin basinda mumin bir gencin kitap okudugunu gorduk (yanimda gezmelerde ayrilmaz dostum MD vardi). MD bu taifa nin icini disini bilen biridir-bu gencle konustu-nurcu imis ve Xani hazretlerinin basinda kitap okuyormus. okudugu da bir suru arab iviri ziviri nihayetinde. Xani yi tanitan tabelelarda satir sstari teokratik zirvalar tasarken ufacik bir yerde de kurdlugune dokunulmus. sadec ufacik bir yerde. bu dehaya kurdler once mezarina bile bakmayarak (1983 de fotografini cektim negatifi tozlu arsivimde bir yerde duruyor-kirmizi bir boya ile berbat bir ozenszilikle xani hazretlerinin mezari vs vs li bir iki sati egreti bir yazi asiliydi mezar basinda o vakitler) simdi ise Xani nin ruzgar gibi dinamik ruhunu bogacak bir mapushane insa edilmis mezarinin basina- etrafinda onu tanitmaktan uzak-onun hulyalarini temsil etmekten uzak bir suu ivir zivir yazi, basinda da galiba yukarida Nursi ye yakistirilan tevature inanmis bir dandik nurcu. xani nin kurde eserini okuyacagi yerde subhaneke okuyor! kurdlerin bir kesitidir bu- sevimsiz ama gercek BB hurmetler eder

Bende makaleyi okurken Ahmedi Xani ve Saidî Kurdî arasında yapılan mukayese ve etkileşim olayı bana da pek mantıklı gelmedi.. Ahmedî Xani Kürd milletini ön plana çıkarırken, Saidi Kurdî dini öne, Kürdlüğü ikinci planda alıyor. Ama buna rağmen Kürdler Saidi Kürdi'yi Türklere mi bırakmalı? Bizim islami Kürd alimlerine ve şahsiyetlerine ilişkin bir yeni yaklaşım geliştirmemiz şart. Mela Gorani'yi, Mevlana Xalidi, Esad Erbili, Mela Muhamedi Muderisi, Abdulkadir Geylani'yi, Selahadini Eyubi'yi, Ebu Muslim Xorasani'yi ve daha yüzlerce Kürd asılı din alimi ve politikacısını dıştalamak, başkalarına mal etmek yada başkaların kucağına itmek ne kadar mantıklıdır? Bunlardan bize kalan hiç bir miras yokmu? Herkesin sahip çıkmaya çalıştığı ve kendilerine bin bir iple bağlamaya çalıştığı bu Kürd şahsiyetlerine neden Kürdler sahip çıkmasın? Sevgili BB, Tamam o yazıda sorunu yanlış bir şekilde koyma söz konusudur.. Yazı da büyük abartmalar var.. "Saidi Kurdi" ismini o kendisi kullanmıştı... "Jîn" dergisindeki makalesinde.. Biz onu o isim ile ansak ne kaybederiz? O makalede seninde vurgu yaptığın "Ahmedi Xani Türbesi" meselesine gelince yine bir abartma söz konusudur. Sayın Turhallı: "Geceleri Melle Ahmedê Xanê'nin türbesine giderek gaz lambası ışığında kitap okuyup yoğunlaşan Ustad Bedîuzzaman aynı zamanda onun felsefi dehasından da feyiz alır" diyor.. Bitlis yada İstanbul nere Beyazid nere? Belki bölge uğradığı zaman ziyaret etmiştir.. Ama, " geceleri" diyerek işi hayal dünyasına kadar götürüyor.. Sevgili BB, Bu bölgede "Nurculuğu", "Naxşibendiciliği" ve "Kardiriciliği" Kürd din adamları yaydılar... Aslında müslüman Kürdler islam dinine "A la Kurdi" bir okunuş getirdiler.. Sofisizm boyutu üzerinede ciddi düşünelim.. Redçi bir tutum bana pek mantıklı gelmiyor... Ayrıca böyle bir tutum Kürdlüğü kısırlaştırıyor ve Kürdlerin de facto gerçekliğine denk düşmüyor. Silav û rêz Ferzende Serhedi PS. Ahmedê Xani'nin tek bir türbesi var... O türbede Beyazid'taki türbedir.. Oraya göç etmişler...

merhaba haklsin hocam benim yazimin ilk paragrafina bir kez daha bakarsan ben de kurd islamcilarinin said i kurdi (bu bicimde) sahip cikip siyasi kadrolarin bu ise el atmasini dilemisim. bu is ayri platformda benim yazdiklarim ise isin dogrusunun marjinal da olsa bazi ortamlarda yazilmasi. bugun buna ihtiyacimiz var yarin bu ihtiyaci kullanip bu isi basimiza bela edene de bu ihtiyacin gecici oldugunu ve gercekleri hatirlatacak bir bilgi dagarcimiz olamli. yazi bu dengeyi simdiden iyi kurmak gerektigine dair aceleci bir deneme sayilabilir. (surekli yanlis yazmaktan bazi seylerin yanlis anlasilmasina sebep oldum mu diye yaziya baktim-ilk paragraf yeterince acik aslinda. ancak yazinin tumuden sanki boyle bir sahiplenmeye karis oldugum izlenimi cikiyor-oysa karsi degilim. soylediklerin dogru - ufak bir not sellaheddin eyubi uzerine, oteki teologlardan ayirmak lazim SE yi. o o ideoljiden baskasinin hakim olamayacagi ortamda bir devlet adami-hem savasi hem hosgoruyu hem liderligi hem alcakgonululugu sahici bicimde bunyesinde toplamis bir nadir yaratiktir-digerlerine bir kere SE ye bin kere sahip cikmak lazim. hayatini roman filim fotoroman cizgiroman yaparak yeniden kitleye kulturel model olarak sunmak lazim. hurmetler BB olsaydi bicim de tekrar sellahadin gibi liderimiz 100 yil daha kuru ekmege sabir ederdik ancak felek bu kez acimasiz davrandi korkak bir pespayenin eline dustu kaderimiz

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.