İslami Zombiler
İslami Zombiler
1400 yıl Geriden Gelen Barbarlar
İslami cihatçıların Paris ve Kürdistan’da yaptıkları gözönüne getirildiğinde bunların insanlıktan uzak insan kılıklı zombiler olduğunu düşündürtüyor. Bir hayal dünyasında mı yaşıyoruz? Kürdistan’da yaşanan vahşet dünyanın diğer yanlarına taşınıyor. Bu yoksa bir korku filmi mi? Keşke öyle olsaydı.
“Zombiler genellikle akılsız, aç, insan eti düşkünü ve bazı durumlarda insan beyni düşkünü olan bozulmaya yüz tutmuş cesetler olarak tasvir edilir. 2009 itibariyle, zombiler popülerlikleri açısından vampirlerle kıyaslanabilir.” (sözlükteki anlamı)
Silahlı ve maskeli İslamcı-faşist teröristler ünlü Charlie Hebdo mizah dergisinin bürosuna basarak 12 kişiyi canice katlediyor ve 5’i ağır olmak üzere 10 kişiyi de yaralıyor. “Allahüekber” naralarıyla Paris’in göbeğinde hicivci bir derginin yazar ve çizerleri daha önce yayınladıkları Muhammed karikatürleri ve İslama yönelik eleştirileri nedeniyle katlediliyorlar.
Bütün dünya kamuoyunda bu büyük bir yankı yaptı tüm insanlık vijdanını harekete geçirdi, başta Paris olmak üzere batılı başkentlerde büyük insan selleriyle protestolara yol açtı. Çok sayıda yazar, çizer olaya ilişkin değişik yönleriyle ışık tutan yazılar yazdı ve sorumluluk düzeyinde herkesten kınama mesajları yayımlandı. İslam ülkelerinde ise kitlesel boyutta bir protesto mitingine rastlanmadı, İslami zombiler “marifetleriyle” sevinirken ve övünürken devlet yetkililerinden sözde kınama, ama peşinden adeta ölenleri suçlu ilan eden imalarla dolu açıklamalar yapıldı. Burada yeni Osmanlıcılık hayaliyle, İslam liderliğine soyunan TC’deki durumu ele alacağım.
TC adına Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri bakani katliamı kınadılar güya yaptıkları açıklamalarla,devamında ise katliamı ve katliamcılara arka çıkan gerekçeler sıralandı. Daha önce Davutoğlu’nun İD’yi (İŞİD) Şangal soykırımında savunduğu gibi.. Diyanet İşleri de 24 saat aradan geçtikten sonra devletin yaptığı paralel açıklamalara benzer bir açıklama yaptı. TC medyasında da olayı gölgelemek için komplo teorileri peşpeşe gidiyor.
Kısacası bütün bu açıklamaların ortak paydası, kendilerinin ürettiği “İslamofobi” kavramı. Ayrıca “bu saldırının Islam’la bağlantısı kurulamaz” iddiası..
İslamofobi söylemi, Anti-semitizim kavramından yola çıkmış olsa gerek. Ama İslamcıların dışında İslamofobi diye bir kavramı kimse kullanmıyor zira böyle bir olgu da yok. Çünkü İslam ülkelerinde böyle bir şey zaten olamaz. Batı dünyasında ise demokrasi içinde din, inanç ve düşünce özgürlüğü var. Bunu kimse yadsıyamaz. Demokrasiyi “gavur icadı” addeden bu İslami kesim hak ve özgürlükler ortamını da istismar ediyor.
Örneğin Almanyadaki İslamcı kesimi ele alalım. Bunlar Almanya’daki demokratik ortamı suistimal ediyorlar. Şimdiye kadar burada açıkça telafuz edilen 850 cami bulunuyor, ayrıca sayısı belli olmayan çok sayıda mescit var(namaz kılma yeri). Din ve inanç özgürlüğü temelinde Müslümanlar serbestçe ibadetlerini, dini vecibelerini ve merasimlerini, toplantılarını serbestçe yapıyorlar. Hiç bir müdahale, denetim sözkonusu olmadığı gibi çeşitli kurum ve kuruluşlardan da maddi yardım alıyorlar. Buraya kadar her şey normal. Normal olmayan cami, dini kurum ve derneklerinde yürüttükleri kendi iç eğitimlerinde, yine okullarda verilen din derslerinde ırkçı, dinci söylemleri. Kendilerinden olmayan herkese düşman, cihatçı bir nesil yetiştiriyorlar. TC istihbaratının da rolünü de yadsımayalım, içinde yetiştiği topluma yabancı ve düşman bir nesil yetiştiriliyor. Ondan sonra TC yetkilileri İD ile ilgili bağlantılarını örtbas etmek için “Sizin ülkenizden de ID’ye katılmak icin insanlar geliyor.” diyebiliyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse siyasal İslam kendisinden olmayan herkese düşman. İslamofobi yok İslamofaşizm var . İslamiyet barış dini değildir. İslamiyet şiddet ve savaş dinidir. Dinleri inceleyen Elias Canetti , Kitle ve İktidar adlı kitabında bazı dinleri ağıt dinleri, bazı dinleri de savaş dini olarak değerlendirir. İslamiyetin savaş dini olduğunu uzun uzun açıklar. İslam uzmanlarından şu alıntıyı yapar:
“Muhammed savaşmanın ve savaşın peygamberidir...Arap dünyasında ilk başarısını cemaatinin istikbali için bir ahit olarak bırakır: kâfirlere karşı mücadele ve bu alan Allah’ın iktidarının alanı olduğu için inançtan çok, inancın iktidar alanının genişlemesi. İslam uğruna savaşanlar için önemli olan kâfirlerin dinini değiştirmek değil, onlara boyun eğdirmektir.”
Peygambere, Tanrı tarafından vahyedilmiş kitap olan Kuran, bu konuda kuşkuya hiçbir yer bırakmaz.
“Kutsal aylar sona erince, puta tapanları bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayıp hapsedin ve pusuya yatın.” (Tevbe Süresi 5. Ayet)
Bir inanç sisteminin içinde kendisini görenler kendi anlayışlarına göre bir yoruma tabi tutabilirler. Kimisi radikal, kimisi ılımlı, kimisi insanlık değerleri üzerinde bir yoruma tutarken kimisi de fanatikçe hareket edebilir. İstenildiği kadar kutsal kitaplara, meallere bakılsın birbiriyle çelişen yorumlar olacaktır. Metin değişmiyor bakış açısı değişiyor. Bu bakış açısı bazı cümleleri ön plana çıkarırken gerisini görmezlikten geliyor. Metin üzerinde birbirini sorgulamak bizi net bir cevaba götürmez. O zaman o doktrini benimseyenlerin tarih içindeki davranışlarına bakmamız gerekiyor.
Dahası Arap barbarların töreleriyle ortaya çıkan Türk barbarlarıyla sentezleşen İslamiyet nasıl barış dini olabilir? Bir dinin şekli, onu kabul eden halkın kültür ve karekteriyle bir bütünlük arzeder. Din, ideoloji olarak toplumu şekillendirdiği gibi toplum da sürekli olarak dini sekillendirerek kendine benzeyen yönleriyle bir din ortaya çıkarır. Yine din, çağdan çağa ülkeden ülkeye aynı kalamaz. Arap ve Türk barbarları elindeki İslamiyet fetihçi ve sömürgeciliğin, kelle kesmenin, yağmanın talanın vs. ideolojisi olmuştur. Hiç kimse fetih ve işgalin dindeki iyiliğin gücüyle, merhametle yapıldığını iddia edemez. İslamiyet Arap yarımadasından Balkanlara, Kuzey Afrika ve İspanya’ya kadar nasıl yayıldı? Meleklerle sevap dağıtarak değil.
İslamiyeti barış dini olarak savunanlar, birincisi, Islam tarihine, ikincisi bugünkü İslam ülkelerine baksınlar. Afganistan’dan Cezayir’e Pakistan’dan Türkiye’ye kadar bir kan deryası görürler. İslami faşist terörün çoluk cocuk, kadın genç yaşlı demeden kestiğini katliam yaptığını kadınları cariye olarak aldığını köle yaparak sattığını göreceklerdir. İslamcılara mağdur rolü biçenler bugün İD nin Şengal soykırımını nasıl açıklayacaklar? Ezidi Kürdler ne yaptı?
Başta Tayyip olmak üzere “ecdadımız” diye övündükleri Osmanlıların yaptığı Ezidi Kürdleri katliamını Evliya Çelebinin anlatımında insan okuduğunda tüyleri diken diken olur. “Sözün kısası, on gün on gece öyle büyük ceng olmuştur ki Küçük Ahmed Paşa ile Dürzi Dağları’ında Maanoğlu cengi böyle olmuştur. Tam 9000 kelle,13.600 Yezidi kadın,erkek,kız ve oğlan esir alındı.
Ve altın ve gümüşten halhalları, gerdanlıkları, külahlar, kadeh ve sahanlar ve diğer ganimet malları alındı ki diller ile anlatılılp kalemler ile yazılmazdı.
Ve yedi adet bapirleri yakalandı. Bapir hakimlerine ve şeyhlerine derler.” Arap iktidarları, sonra Osmanlılar bugün İD sürekli bir şekilde Ezidi Kürd katliamı yaptılar.
Bu İslami faşist barbarların, kafa kestiği kadınların ırzına geçtiği kadınları köleleştirip pazarlarda sattığı ahlaki ve insani hiç bir değer taşımadığına tanık olmadık mı? Maraş’ta Alevi Kürdlerin katliamını İslamiyet adına TC yapmadı mı? Daha dün TC ‘nin Sivas’ta insanları bu İslamcı kesimlerle birlikte yakmadı mı? Nerede humanizm, hoşgörü, iyilik, güzellik bunlar islamiyette yok.
Bugün İD, Irak ve Suriye’de bu işin merkez rolünü, askeri eğitimde üs rolünü oynamakta. Ama bunlara Avrupa ve İslam ülkelerinde eleman sağlayanlar kim? Bu cihatcıları eğitip, beynini yıkayarak oraya gönderen kim? Hiç kuşkusuz Avrupa ve İslam ülkelerindeki Islamiyet adına hareket eden dini kurum ve kuruluşlar. Bunlar bir fabrika ve bir işletme gibi cihatcı üretmekteler. Kuran kurslarından başlamak üzere, İslam din derslerinde, camilerde, camilerin yan kuruluşlarında çocuklar, gençler İslam dini adı altında eğitilmekteler.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu mevcut durum karşısında olayı itiraf etmek zorunda kaldı: “Olayı ‘ötekinin oyunu ve provakasyonu’ olarak görmeye başlarsak, kendi mahallemizde olup biteni sağlıklı bir biçimde anlayamayız ve analiz edemeyiz. Halbuki bugün İslam coğrafyasının değişik mühitlerinde verilen dini eğitimin, İslam adına üretilen dini bilginin bu tür nefret ve şiddetleri besleyip beslemediğini soğukkanlı şekilde araştırmamız gerekiyor. Kapımızın önünü görüp gözetmek, bir kirlenme varsa görüp temizlemek zorundayız”
Bütün sorun Bardakoğlu’nun şu satırlarında gizli:
“Bugün İslam şiddet ve terör ile cihat/dini duyarlılık arasındaki farkı ayırt etmeyecek kadar iç dünyası öfke ve nefretle dolu binlerce gencimiz mevcut. Tabii onların bu ruh halinin birçok sebebi vardır. Ama birçok bölgede verilen dini eğitim ve bilgi de bu şeddeti meşrulaştıracak bir dizi argümanla dolu”
Fakat Din Şûrası’nın ortak bildirisinde maalesef bu görüşlere yer verilmedi. İslamofobi sadece Batı’nın İslam düşmanlığı yapmasından ibaret gibi gösterildi.
Böyle olunca olaylar sürüp gidecek demektir.
İslam toplumlarında onbinlerce, yüzbinlerce gencin içini “öfke ve nefretle dolduran” bir çok siyasi, ekonomik, sosyal sebep vardır. Ama bu sebepler İslam devletlerinin bizzat kendilerinin ürettiği sorunlardır. Bu devletler dahil İslami kuruluş ve medreseleri, İmam hatip okulları, kuran kursları, ilahiyat fakülteleri bunları başka düşmanlar bularak yönlendirmektedir. Cihadizm denilen Islami faşizm terörünü kafir düşmanlığıyla beslemektedir.
Dünyayı ikiye ayıracaksın: Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar. Müslüman olmayan bütün dünyaya sürekli bir savaş içinde olacaksın. Ve bütün dünyanın da sana hoşgörüyle bakmasını bekleyeceksin. Böyle bir şey mümkün mü?
İslami zombilerin saldırıları batı dünyasına ulaşmış durumda. Bu insanlık düşmanı güruha karşı yapılması gereken ortak cephe almaktır. Bunların merkez üssü Irak ve Suriye’dir. Lojistik desteği TC ve diğer Arap devletleridir.Dünya güçleri Kürdlerle birlikte ortak cephe yaratarak onları merkezleriyle yok etmelidir. Avrupa’da ise bütün Islami kurum ve kuruluşlar denetim altına alınmalı, eğitim programları gözden geçirilmeli, İslami faşizmle ilişkili olanlar ayıklanmalıdır.
Bawer Zirek