Direkt zum Inhalt
Submitted by Rêvebir_D on 1 Juni 2014

Bazen bir söz ya da cümle, kitaplar dolusu anlam ifade eder. TC savcısı Zekeriya Öz'ün TC-PKK ilişkisi bağlamında yazdığı bir cümleden oluşan tweet tam da bu değerde.

İçeriğinin yanında bu cümleyi değerli kılan bir şey de, Ergenekon soruşturmasını yürüten, bu vesileyle TC'nin neredeyse bütün gizli sırlarına vakıf olmuş devletin muteber bir savcısı tarafından söylenmiş olmasıdır. TC devletinin çok stratejik bir görevlisi TC-PKK ilişkisini deşifre ediyor.

Gelelim şu meşhur tweete: (Abdullah Öcalan'ın TC'ye getirilmesinden sonra) "PKK'nin tasfiyesi yerine örgütün başına TSK'nın genç ve yetenekli subaylarının getirilerek (bu organizasyonun AZO) kullanılması uygun görülmüştür."

1999'dan beri İmralı ekseni etrafında yaşanan gelişmeleri değerlendirmek için bu tweet anahtar değerinde. Bu sayede son on beş yıl içinde yaşanan gelişmeleri anlamlandırıp, kolayca yerli yerine oturtabiliyorsunuz.

*

Zekeriya Öz bu sözü, TC-PKK ilişkisinin Abdullah Öcalan'ın TC'ye getirilmesinden sonraki dönemle ilgili. Bu kirli ilişkinin bir de ondan öncesi (1976-1999) var.

TC'nin PKK ilişkisi bu örgütün kuruluşuyla başlar. Daha açık bir ifadeyle PKK bir TC kuruluşudur. TC, Soğuk Savaş döneminde (muhtemelen) batılı müttefiklerinin onayını da alarak PKK'yi kurdu ve sahneye sürdü. TC daha sonra Kürdistan'ın diğer parçalarını hâkimiyeti altında bulunduran bölge devletlerinin onayını da alarak PKK'yi bölgesel güç haline getirdi.

PKK'nin sahneye sürülmesindeki amaç, onun vasıtasıyla önce TC'de, daha sonra bölgede gelişen Kürt milliyetçiliğini dizginlemek ve zaman içinde de onu eritip yok etmekti.

PKK'nin bir TC organizasyonu olduğu konusunda Abdullah Öcalan bize bir hayli bilgi veriyor. Öcalan henüz Şam'dayken yaptığı konuşma ve söyleşilerde, öğrencilik yıllarında TC'nin en büyük istihbarat organizasyonu olan MİT'te çalıştığını, ondan aldığı para ve entelektüel yardımla PKK'yi kurduğunu defalarca itiraf etmiştir. Ayrıca birçok üçüncü şahsın beyanı bu konuda Öcalan'ı desteklemektedir. Türk yetkililerinin bir süre ısrarla aksini iddia etseler de, bu ilişkinin, Öcalan’ının TC'den ayrılarak komşu Suriye devletinin başkentine yerleştikten sonra da kesintisiz olarak sürdüğü artık biliniyor.

TC uzun süre bu gerçeği büyük bir devlet sırrı olarak sakladı. Öcalan Şam'dayken ilişkinin bilinmesi TC açısından büyük bir risk oluşturuyordu. Hem Türk ve Kürt, hem de milletlerarası kamuoyundan gelecek tepkileri göze alamazdı. Uğur Mumcu bu kirli ilişkinin belgesini yayınlamaya kalkıştığı için öldürüldü. Abdullah Öcalan'ın, TC ile sözde politik ihtilafları olan Suriye'de bulunması TC'ye bu ilişkiyi gizleme imkânı sağlıyordu.

Öcalan'ın TC'ye getirilmesinden sonra ilişkiyi gizlemek artık eskisi kadar kolay olmayacaktı. Her şey gözler önünde cereyan ediyordu, ne kadar özen gösterilse de gelişmelerin seyrinden ilişki yine de fark ediliyordu. Ayrıca TC'nin bu konuda eski hassasiyeti göstermesini gerektiren iç ve dış nedenler de artık önemini yitirmeye başlamıştı.

Nihayet TC-PKK ilişkisinin ayan-beyan olmaya başladığı günlere gelinmiş bulunuyor.

Türkler, Abdullah Öcalan'dan artık devlet protokolünden biri gibi söz ediliyorlar. Şırnak Valisi geçenlerde, "barış sürecinden söz ederken Başbakan'dan sonra Abdullah Öcalan'ın adını andı ve hassaten kendisine teşekkür etti. Birkaç yıl önce Türklerin, "35 bin kişinin katili", "bebek katili", "terörist başı", "bölücü başı" sıfatlarıyla adını andıkları Abdullah Öcalan'ın şu anda onlar nezdinde yeri, Atatürk'ten sonra "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü" sağlayan ikinci büyük devlet adamı mertebesinde. TC'nin Abdullah Öcalan'la ilişkisini legalize etmesinde rol oynayan bir diğer faktör de, PKK'ye bağlı kılınan büyük Kürt kitlesini sömürgeci sisteme tam olarak entegre edilmesi.

*

TC-PKK ilişkisi yıllardır tartışılıyor. İnsanlar bu tartışmalardan iyi kötü sonuçlar çıkardılar. Bu konuda en az tartışılan, tartışıldığı kadarıyla da bütünüyle yanlış sonuçlar çıkarılan, Güney Kürdistan'ın kaderine hükmeden Kürt politik güçlerin bu projede yeri ya da rolünün ne olduğu.

Giriş mahiyetine kaleme aldığım bu bölümü izleyecek iki makalede PKK trajedisinin Güney Kürdistan boyutunu ele alacağım.

Şartlarım elverirse onları izleyecek bir başka makalede de, savcı Zekeriya Öz'ün deşifre ettiği bu eşsiz bilginin ve daha başka bilgilerin ışığında TC-PKK ilişkisinin hukuki boyutunu irdelemeye çalışacağım.

01.6.2014

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.