Direkt zum Inhalt

A.H. Layard, Milli Aşireti ve bir gravûr hikayesi

Aso Zagrosi

Geçenlerde arşivimde bulunan Milli aşireti reisi Musa Ağa’nın Kon(hiç içimden gelmiyor, bizim Kon’ı çadır olarak adlandırmaya)u adı altında bir resim yayınladım. Sayin Goran Candan ve Mezopotamya sitesi hiç bir yorum yapmayarak aynı gravürün renklisini yayınladılar. Her ikisinin sahibi Frederick Charles Cooper tir. Aslında aynı gravür, farklı farklı renklerle… Bu arkadaşların yayınladıkları gravürde arşivimde vardı.

Arkadaşların yayınladığı gravürün altında “Tent of Ezdi Kurds (Chichi) from Sinjar” ibaresi var.
Benim yayınladığım gravür altında ise “The Tent of teh Milli Chief” ibaresi var. Ben sözkonusu olan gravürü Layard’ın meşhur eserinin 1853 Londra baskısından almıştım. Layard ve Frederick Charles Cooper bölgede birlikte çalıştılar. Neden aynı resmi hem Êzîdî Kürdleri ve hemde Milli Kürdleri adı altında yayınladılar. Yabancı yazarların bir çokları Kürdlere ilişkin bazı detaylara pek dikkat etmezler. Zaten Layard, Mir Bedirxan ve Şeyh Ubeydullah Hareketleri sırasında tam bir anti Kürd pozisyonunda bulunuyor ve Kürdlere açıkça düşmanlık yapıyor. Bu gravürün tarihçesine ve detaylarına biraz kafa yormam lazım.

Şimdilik Layard Milli Aşireti Reis Musa Ağa’nın Kon’unu ziyaret ederken yazdıkların özetleyerek veriyorum..

Silav û rêz
Aso

„Hastalık Hormuz Rassam’ı bir kaç günlüğüne oyaladı. Ben bu durumu değerlendirerek Millilerin Kon’unu ziyaret ettim. Milli aşiretinin lideri Musa Ağa bizi yemeğe davet etmişti. Yol boyunca Çiçilerin, Şerabinlerin ve Harbların konaklandıkları yerlerden geçtik. Kadın ve erkekler birbirleriyle yarışarak bize yememiz için ekmek veriyorlardı.

Millilerin reisinin Kon’ı renkli yünlerle enine doğru ve kamışlarla bölünen çok zevkli bir şekilde yapılmış ve düzenliydi.
Kon’un serin bölümü olan Selamlık güzel halıları ve ipek yastıklarıya bizi karşılamak için hazırlanmıştı.

Aşiretin erkeklerinin içinde ince ve yakışıklı bir çok genç insanın temiz ve yakışan elbiseleri vardı. Büyük bir kitle olarak toplanmışlardı, ama Kon’ın üst tarafını tümden bize bırakmışlardı. Bazıları oturuyor, bazıları Kon’ın kenarlarında ayakta yada alt tarafında ayakta duruyorlardı. Kon çok genişti, 24 kişi bir tarafta oturabiliyordu. Aşiret reisi, kardeşleri ve onları takip eden daha önce hazırlanmış kafeleri misafirlere sunmak için hizmetçiler vardı.

Kısa bir sohbetten sonra Hareme gittik. Orada reisin annesi olan gümüşü andıran kırlanmış saçlı, hurmetli, nurani ve aristokrat görgüsü olan bir bayan bizi karşıladı. Bayanın elbiseleri tümden beyaz ve yüksek derece de temizdi. Oriental aşiretleri içinde gördüğüm tek yaşlı kadındı.

Aşiret reisinin eşleri ve kızlarının yanında bir grup başka kadınlarda Kon içinde toplanmıştı. Bu kadınların içinde bazıların yüzleri resimlenecek kadar çok güzeldi. Bu kadınların ne Beduin kızları gibi snop tavırları, ne siyah zeytin renginde elbiseleri, ne şahin bakışlı gözleri ve ne de uzun siyah kirpikleri vardı. Milli kadınlarının güzeliği daha çok Avrupalıydı, bazılarının kumral saçları ve mavi gözleri vardı. İnsan ilk bakışta bunların çölde gezen aşiretlerden farklı bir halk grubuna mensup olduğunu anlıyor.

Aristokrat kadınlar bize Kon’un özel bölümlerini gezdirdiler. Bu bölümler Kon’un büyük bölümünden renkli perdelerle ayrılmıştı. Bu bölüme normallıktan bir haşmet hakimdi. Ender ipekten yapılmış yastıklar ve halılar vardı(Halı yapımında Milliler çok kabiliyetliler) Tatlılar ve kafeler bizim için hazır bulunuyordu. Kadınlar mesafe koymadan bizimle yemek yiyebiliyordu. Musa Ağa’nın annesi bize Millilerin farklı evlenme töreleri üzerine bilgi verdi. Bizde Avrupa’da evlenme gelenekleri hakkında bilgi verdiğimizde kadınlar kahkahlarla gülüyorlardı.

Milli kızları Kürdler tarafından çok beğeniliyor. Övünerek bize anlatılıyordu, ki bir Milli kızı ender 20 torba pirinç karşılığında veriliyor. Yaklaşık olarak 100 pf.st. Musa Ağa’nın kendisi de bir eşi meselesinde kendisine çok pahalıya mal olduğunu anlatıyordu. En güzel kızlardan birini bizimle tanıştırdılar. Yaşlı bir kadın gülerek fiat biçiyordu. Kendilerine göre belkide arkadaşlarından birinin gerçek değerini biçtiklerinden dolayı da memnun oluyorlardı.

Kadınların tümü ya el ve kollarına yada vucutlarının değişik yerlerine dövme yapmışlardı. Dövmeleri Beduin kadınlarına göre azdı. Bu dövmeleri Arap kadınları yapıyordu. Arap kadınları bu amaç için bir Kon’dan diğer bir Kon’a gidiyorlardı. Hatta bizede önerdiler, ama biz reddettik. Genelikle bu operasyonları 6 yada 7 yaşlarında yapıyorlar. Bu operastonu bir ine ile yapıyorlar. Vucutta kanlandırılan yerlere mavi mürekep, barut ve çivitotu karışımı bir birleşkeni koyuyorlar. Yapılışı çok sıkıcı ve acı vericidir. Vucutu kaplayan desenlerde pek iyi değil. Kürd kadınları şehirlerde oturan diğer Müslüman kadınlar gibi örtünmüyorlar. Erkeklerin bulunduğu ortamdan ve onların yanında yemek yemekten kaçınmıyorlar. Umçerdşeh’de bulunduğum zaman Çiçi Aşiret reisinin eşlerini ve bayan arkadaşlarıyla birlikte bir çadırda yemeğe davet etmiştim. Davet çok iyi karşılandı.

Milliler eskide Kürdlerin en zengin aşiret aşiretlerinden biriydi. Bu yüzyılın başında Osmanlı devletinin bir çok ileri sayılan aşiret reisi devlete karşı bağımsızlıklarını koruyordu. Milli aşireti Mardin tepelerinden Xabur’a kadar olan bölgeyi kontrol ediyordu. Milliler karavanlarda ve bölgeden geçenlerde düzenli olarak koruma parası ve baç alıyordu. Bağdat ve Halep arasında geniş bir şekilde ticaretin yapıldığı dönem bu Millilerin önemli bir gelir kaynağıydı. Zenginlikleri ve iktidarlarına bağlı olarak ağalar Sultan’ın Paşalığına terfi ediyorlardı. Sonuncusu Mezopotamya tanınan Davut Paşaydı. Diğer Kürd aşiretleri olduğ gibi Millilerde Osmanlı devletinin Valilerinin kontrolu altına alındı. Şimdi Diyarbakır Paşalığına bağlılar. Göçmenlerin sahip olabileceği tüm zenginliklere şimdi de sahipler. Fakat 3 yıl önce Osmanlı askerleri tarafından talan edildiler ve yoksulluk derecesine geldiler. Osmanlı devleti açık bir şekilde bu şiddet olayını tasvip etmediğini ve tazminat ödüyeceğini söylemesine rağmen, ne bir adım atıldı ve ne de çalınan mallar geri iade edildi. Bu çalınan mallar büyük oranda kamu hizmetine sunuldu.

Biz Selamlıkta nefis bir öğle yemeğini yedik. Leziz yemekler ve Harem’den gelen değişik nefis çeşitleri, örneğin çeşitli şekillerde hazırlanmış yer mantarları, değişik tarzlarda hazırlanmış sütlü yemekler, kaymak, bal ve dondurma gibi...
Biz yemekten çekildikten sonra başka ziyaretçiler yemeğe davet edildi. Aşiret reisi masa da kalmaya devam ederek, yemeklerin her birinden bir parça yedi ve yerini kardeşine bırakarak Kürdlerde adet olduğu gibi misafirlere gerekli hizmeti sunmaya..... „

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.