Direkt zum Inhalt

Keldani Papaz’ın Anlatımlarıyla Cizre Botan Miri ile Şah İsmail Savaşı(1)

Keldani Papaz’ın Anlatımlarıyla Cizre Botan Miri ile Şah İsmail Savaşı(1)

Bugün Birinci Dünya Savaşı sırasında bazı kaynaklara göre 17 Haziran bazılarına göre ise 20 Haziran 1915 tarihinde Osman Ağa Tanzê adlı bir Kürd’ün tüm çabalarına rağmen Türk barbarları tarafından alçakça katledilen Keldani Kilisesininin Başpiskoposu Addai Şêr’in Keldani-Süryani arşivlerinden yararlanarak 1910 yılında Paris’te yayınladığı “Episodes de l’Histoire du Kurdistan” adlı çalışması üzerine duracağım.(Yazının son bölümünde Addai Şêr ve Osman Ağa Tanzê hakkında kısa bilgilerde vereceğim.)

Addai Şêr’in Fransızça’ya çevirerek yayınladığı bu yazıda Kürdistan tarihini araştırmak ve daha detaylı bilgilere sahip olmak istiyenler için 7 tarihsel belge var.

Bu belgelerin hepsinde Kürd tarihçilerin yararlanacağı değerli bilgiler var.

İmkanlarım ölçüsünde ve elimden geldiği kadar bu belgelerin bazılarını geniş bir şekilde özetleyerek okuyuculara sunacağım.
Addai Şêr’in verdiği bilgilere 3. Belge olarak sunduğu “Cizre’nin ve Köylerinin Talanı” adlı belge 1910 yılında Siirt Keldani Kilisesinin Kitaphanesinde bulunuyordu.(Bilindiği gibi bu Kitaphane’de 1915 yılında talan edildi)

Keldani Kilisesinin Kitaplığında bulunan bu tarihsel belgenin tarihi çok eski. Bu belge Çaldıran Savaşı’nın arifesine dayanıyor.Çaldıran Savaş’ından 500(499 daha doğrusu)yıl sonra Kürdlerin Ulusal Kongre’ye gittikleri bugünlerde Türkiye ve İran’ın Kürdler üzerinden çekişmelerinin hala devam ettiğini görüyoruz ve Kürdlerin bağımsız bir siyasal aktör olmaktan ziyade hala bu güçlerin magnetik alanı içinde düşündükleri ve debelendiklerini görüyoruz.
“Cizre’nin ve Köylerinin Talanı” adlı belge 50 adlı bir Keldani Papazı tarafından kaleme alınmış, 1510 ve 1513 yılları arasında Cizre’de yaşanan olayları konu alıyor.

500 yıl önce gelişmeleri doğrudan yaşıyan Sliba de Mansurya şöyle anlatıyor: 1810 yılında büyük bir felaket ve afet ile karşı karşıya kaldık. Kendisini Tanrı olarak gören Şah İsmail tüm doğuyu ele geçirdi.”

Şah İsmail bölgeye hileci ve sert kalpli Muhamed Bey adlı birini gönderiyor ve kendisine boyun eğmeyen tüm Krallerı öldürme ve direnen tüm şehirleri yıkma emrini veriyor.

Yazar “Bizim Cizre Kralımız” dediği Mir Şeref(yazar Saraf olarak yazmış) hakkında şöyle yazıyor: “Bizim Cizre Kralı eşsiz Şeref , yürekli ve cesur bir adam olduğundan onu aşağılıyor ve kendisine hediyelerle birlikte kimseyi karşılamaya göndermedi. Şah’ın adamları gelerek zengin Beith Zabdai bölgesine saldırdılar. Dicle Nehri’ni geçerek Kardo Dağının yakınlarında savaşa tutuştular. Mir Şeref yenilgi aldı. Muhamed Bey’in adamları tüm ülkeyi talan ettiler, hayvanları götürdüler, halktan bir çoğunu katlettiler, papazları, diyakosları, çocukları, çalışanları, sanatçıları, genç ve yaşlıları katliamdan geçirdiler. Köyleri ateşe verdiler, Kilise ve manastırları yıktılar ve bir çok genç erkekleri ve genç kadınları köle olarak alıp götürdüler.
Kral Şeref mecburi olarak onunla barış yaptı ve yeğenini ona eş olarak verdi.
Bu despotun gitmesinden sonra bölge çekirgelerin saldırısına uğradı ve hasılatın yarısını tahrip ettiler.”

Papaz Sliba de Mansurya’nın anlatımlarına göre bu arada Cizre’de bir veba hastalığı peyda oluyor, inek ve öküzlerin bir çoğu kırılıyor. Bu arada Cizre’liler yine ekin işleriyle uğraşıyorlar ve kışı rahat geçiriyorlar. İlkbahar’da Cizre’liler yine tarım işleriyle uğraşıyorlar ve büyük bir hasılat beklerken bölge yine çekirgelerin saldırısına uğruyor.

Papaz Sliba de Mansurya’nın anlatımlarına göre 1512 yılında “Kürd Kralı Şeref” despot Muhammed Bey’e karşı isyan etti. Mir Şeref dağlık bölgelerde su kenarında kum kadar çok olan bir ordu topladı ve tuzak kurmak için Athel bölgesine gönderdi.( Addai Şêr, Athel’a ilişkin düştüğü dipnota, elinde bulunan bir belgeye göre Athel Siirt’e iki günlük yol uzaklıkta buluyor, diyor) Bölgeyi ele geçirdi, talan yaptı ve büyük bir katliam yaptı.(Katliama ilişkin olarak Addai Şêr düştüğü dipnotta elindeki bir belgeye göre ölenlerin sayısı 40 kişidir, diyor) Ölenlerin içinde Keldani Papazı jeanda vardı.

Bu gelişmelerin ardından Cizre Kralı Şeref akşam saatlerinde şehri kuşatıyor ve telalcılarını şehri yüksek yerlerine göndererek halka şöyle çağrı yapıyor: “Acele evlerinizden çıkın ve geceyi geçirmek için surlara doğru gelin…….”

Erkekler, kadınlar ve çocuklar dahil herkes evlerinden çıkarak yanlarına hiç bir yiyecek almaksızın surlara doğru gittiler. İnsafsız Kral adamlarına şehri yakma emrini verdi. Ertesi sabah cuma günü telalcılar Kral’ın talimatı üzerine halka çağrı yaparak şehri terketmelerini istediler, yoksa katliama uğrayacaklarını söylediler. Halk yanına hiç bir yiyecek almaksızın şehri terk etti ve 3 gün ovada kaldı. Kürdler evleri yaktılar ve buldukları her şeyi götürdüler. Kötü Kral şehri yaktıktan sonra korkunç kalesine SAKH’a çekildi(Addai Şêr düştüğü nota Sakh kalesi Cizre’den 2 saat uzaklıkta olduğunu yazıyor)

Papaz Sliba de Mansurya’nın anlatımlarına göre Mir Şeref’in gidişinden sonra Kızılbaşlar geldiler ve şehre hiç bir direnişle karşılaşmadan girdiler. Komutanlarının ismi Awlastı. Awlas halka haber göndererek geri getirdi ve şehri yeniden inşa etmeye çalıştı.
Bu arada başlarını keçe ile örten cesur bir halk Şah İsmail’e saldırıyor ve yenilgiye uğratıyor. Bu haberi alan Kürdler arı gibi dağlardan toplanarak Kızılbaşlara saldırdılar. Kürdler Awlas’la Cizire üzerinde yapılan köprünün yanında Awlas’ı yenilgiye uğratılar. Awlas, Muhammed Bey’den yardım istiyor. Muhammed Bey bir orduyu kardeşinin komutasında bölgeye gönderiyor.( Addai Şêr, düştüğü dipnotta ismi verilmeyen Muhammed’in kardeşi için Kara Bey diyor)

Papaz Sliba de Mansurya anlatımlarına devamla “Muhammed Bey’in kardeşine bağlı güçler girdiler, talan ve katliama başladılar. Şehrin Müslüman ve Hıristiyan ileri gelenlerini yakalayıp işkenceye tabi tutular, kadın ve genç kızlara tecavuz ettiler. Tüm bunlar 1513 yılının Nisan ayının son cuma günü meydana geldi. Ertesi günü zehirli yılan adamlarını alarma geçirdi, kılıçlarını çekerek katliama başladılar. Onlar yaşlılara bile acımadılar. Hamile adınların karınlarını kılıçla deşiyor ve küçük çocukları duvarlara vurup parçalıyordu. Şehrin sokkakları cesetlerle doluydu. Bu kötü insanlar kudurmuşcasına eşekleri, hayvanları ve köpekleri dahi öldürüyorlardı. Onlar birbirlerinin eşlerine dahi tecavüz ediyorlardı. Son gelen ordu(Kara Bey’e bağlı olan güçler), Awlas’ın askerlerinin eşlerini el koydular, eğer bir kadın ‘bırakın beni ben Türküm deseydi, sen yalan söylüyorsun’ diyorlardı.

Cizre’yi yaktılar. Katliamdan sağ kurtulan Müslüman, Süryani ve Yahudileri alıp esir olarak götürdüler. Yol boyunca yorulanlar ve yürümeyecekleri de katlettiler. Tüm esirleri uzak memleketlerde sattılar”

Evet, 500 yıl önce yaşamış olan Çaldıran Savaşı’ndan 2 yada 3 yıl öncesi Cizre Kürdleri ile Safeviler arasında meydana gelen savaşlara ve yaratılan tahribatlara dair bir Keldani canlı anlatımları bunlar. Bazı okuyucular, bu anlatımları eksik yada abartılı bulabilir. Ama, yaşanan savaşlar ve katliamların da reel olduğu görüşlüyor. Bu anlatımlar Kürdlerin Osmanlı devleti ile birlikte hareket etme serüvenini anlamaya yardımcı olabilir.

Devam edecek

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.