"Özür"leri Kabahatlerinden Büyükler!
Uzun bir süreden beri yazmıyorum. Birçok arkadaş merakını iletti. Değişik vesilelerle sorup öğrendiler. Ulaşma imkanı olmayanların merakınıda burada gidereyim. Yazmamamın nedeni eski yazılarımı kitaplaştırmaya çalışmamdan dolayıdır. Birinci cilti bitti. İkinci ciltte bitmek üzere. Diğer ciltleride hazırlamaya çalışıyorum. Epey zamanımı alıyor. Bu nedenle gündemi takip edemiyorum. Gündem takip edilmeyince yazı yazmak zor olur.
Bu arada çok gelişmeler, tartışmalar yaşandı. Ben sadece Dersim Kürd Sorkırımı'na ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum.
CHP'nin “Tunceli” vekili Hüseyin Aygün, Dersim soykırımını CHP yaptı dedi. Aslında beklenen bir açıklamaydı.
Her halükardan bu dosyanın açılması ve devletin en az zararla çıkması devlet politikası olarak dünden bugüne gündemdeydi. Sorunun CHP'li bir vekilin ağzıyla gündeme taşırılmasıda bunun kanıtıdır.
Söylenenler sözkonusu vekilin aklına geldi pat diye söylenmedi. Ve de o zatın Kürd-Kürdistan yurtseveri olmasındanda ileri gelmiyor. Her ne kadar CHP merkezinden habersiz dile getirildiği söylensede bu inandırıcı değildir. Ki bu zatın CHP listesinden seçtirilmeside tesadüfi değildir. Bu iş için uzun süreden beri hazırlandığına inaniyorum.
Dersim Kürd soykırımını TC devleti yaptı. Önceleri olduğu gibi son tartışmalarda da, bu yine sulandırılmaya çalışılmaktadır.
İşin ilginç yanı devlet unutulup şu bu kişi yaptı deyip sistemin kendi arasındaki iktidar kavgasında sorun orta yerde bırakılmaya çalışılmaktadır.
Yok Atatürk yaptı. Yok İsmet İnöünü yaptı. Yok onlar yapmadı. Yok Fevzi Çakmak yaptı. Yok Celal Bayar yaptı. Bunlara yaptı yapmadı denilen başka isimlerde eklendi.
Bu tartışma dünde vardı, bugünde sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Şimdi sorun, burada ne?
Amaçlanan bu katil sürüsünün şu veya bu fert/lerini mağdurlarına savundurmaktı. Bundanda başarılı olundu. Dersim aileleri tek tek incelenirse her ailede bir Kemal veya Mustafa ismine, hatta bazı ailelerde bu iki isme birden rastlarsınız.
Bu vahim bir durumdur. Kendi milletini soykırımdan geçiren katillere aşık olma sendromudur. Ana dostuna baba diyecek kadar onursuz bir durumdur.
Burada özelikle başta Dersimliler olmak üzere Alevi Kürdlerin Atatürk hayranlığı ve CHP'ye desteği yeniden ama yeniden sorgulamaları gerekiyor. Son tartışmalar buna vesile olursa ne ala.
Dikkatinizi çekerim. Eğer bu olup-biten Türk egemenlik sistemin iktidar ve muhalefetiyle elbirliğince bir planı olmamış olsaydı, Hüseyin Aygün'ün açıklamaları CHP başta olmak üzere sistemin her kanadında deprem etkisi yapardı. Ama hiç kimse tınmadı. Sanki normalmış ve sıradan bir olaymış gibi ele alınıp tartışılıyor. Bir müddet sonrada yazılan-çizilenler ve söylenenler unutulmaya bırakılacak. Bu olan somutunda plan-program böyle yapılmış.
Çünkü biz bu devleti tanıyoruz. Pire için yorgan yakan bir mantık sahibi. Böylesi hassas bir konuda bu kadar toleranslı davranamaz. Hüseyin Aygün'ün CHP'den ihracı bile gündeme gelmemişse, ensesinde yakalanıp karga-tolumba polis arabasına konulup Emniyete götürülmüyorsa demek ki bu işte bir bit yeniği vardır.
Devletin planı takır takır işliyor. İktidar ve muhalefetiyle paylaşılan roller konumlarına uygun. Hüseyin Aygün mü? Kullanılan sıradan bir figüran. Bu görülmelidir.
Türk egemenlik sisteminde işler hep böyle görüldü. Hiçbir gelişme tesadüf değildir. Hele sorun Kürd-Kürdistan sorununa endeksliyse burada tesedüslere yer olmaz. Her şey kontrollüdür.
Fakat burada kaçırılan bir gerçek var. Aslında sistem sahipleri öyle algılanmasını ister. Ve çoğu muhalif kesimde bu oltaya takılır. Bu son tartışmalarda da, olduğu gibi.
Sistem sahiplerinin değişik kanatlarının kendi Kürdü ile paylaştıkları rolü danışıklı döğüşlü oynarken sözde sistem muhalifi çoğu kesimde bu danışıklı döğüşte kahramanlar yaratmayı marifet sayar. Sorunun kendisi unutulur, sahte kahramanlar onun yerini alır.
Devletin Kürdü olduğu gibi, Zazası ve Aleviside vardır. Hüseyin Aygün'de onlardan biridir. Kimsenin Zaza ve Aleviliğine bir diyeceğim yok. Fakat bu zatın Zaza ve Alevi diye bir derdide yok. Bu kimliklere bürünmesi Türk egemenlik sistemini yıkama-paklamak içindir. Bu işler örtüsüz olmuyor.
Eğer değilse Dersim Kürd soykırımının uygulayıcısı CHP'de işi ne? Türk ağırında aradığı ne? Soykırımın baş aktörü Atatürk'ün ilke ve inkılaplarına bağlılığını deklere etmesi neyin nesi?
Kimse bu düşkümden bir kahraman yaratmaya kalkmasın. O, dünün Diyap Ağa'nın bugünün katıksız tezahürüdür.
Bir yerde sömürgecilik varsa, orada işbirlikciside vardır. Sömürgecilik işbirlikcisiz olmaz. Sömürgeci sistem sahiplerinin sömürge ülkede yapamadığını işbirlikcileri vasıtasıyla yapar. Yapanın ismi pek önemli değil. Dün ismi Diyap ağa, bugün Hüseyin Aygün olur.
Asolunan sistemin kazanmasıysa bu da başarılmıştır.
...
Hatırlarsanız Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermeni soykırımının yoğun tartışıldığı son ABD gezisinde BM'deki konuşmasında “Benim atalarım sorkırım yapmamışlardır,” dedi.
Bu sözler kafama takıldı. İnanıyorum ki sizlerinde. Haklı sebeblerimiz var. Türk denilen toplum acayip bir toplum. Göçebe devşirmelerden oluşmuş. Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'da bunlardan biri. Görcü kökenli. Bunu bilen çok az insan var.
Bu nedenle sarfettiği sözü kimi tebesümle karşıladı, kimi de ne olacak Türktür işte deyip geçiştirdi. Aslında Türk Başbakanı Gürcü Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediklerinde çok ince bir ayar vardı.
Erdoğan bir anlamıyla doğru söylüyordu. Ataları olan Gürcüler Ermeni katliamı yapmamıştı. Bu nedenle yalan söylememiyordu. Bunu çok az insan anlayabildi. Diğer anlamıyla Türk egemenlik sistemin resmi anlayışını dile getirmişti. Dinleyenler buna alışıktı.
Bu, orada dura kalsın Türk Başbakanı Gürcü Recep Tayyip Erdoğan, Dersim'de Türk egemenlik sistemi tarafından planlı-programlı gerçekleştirilen Kürd soykırımı için daha önceleri “katliam” demişti. Hüseyin Akgün'ün açıklamasının arkasından da, “özür” diledi.
Bu, bir lütüf değildir.
Kürdlerin buna değer biçmesi ve alkışlamasıda gerekmiyor. Fakat görünen odur ki, yine o bildiğimiz Türkiyeci Kürd kesimler Türk Başbakanın bir özür dilemesine fit oldular.
Düşkün işbirlikci Hüseyin Aygün'den kahraman, ırkçı-tekçi Gürcü Türk Baibakanı şahsında onur keşfettiler.
Türk Başbakanına literatörde bulunan etmediği methiyeler bırakmadılar.
Daha derin düşünülürse olup-bitenler, ne Hüseyin Aygün'ün Dersim Kürd soykırımına karşı duyarlılığı, ne sadece Erdoğan'ın kişisel çıkışı, ne de sistemin bir kanadının bir diğer kanadını köşeye sıkıştırmak gibi basit bir gerekçeye dayanır. Aslında olan-biten TC devletinin dönem politikasının sonucudur.
Türk egemenlik sahipleri kendi Kürdünüde -pardon Zazasını- yedekleyerek insanlık suçu olan Dersim Kürd soykırımından koru bir özür dileme ile kendini kurtarmaya çalışıyor.
Peki Kürd-Kürdistan yurtseveriyim diyenlerin bunu ayuka çıkarıp derin anlamlar vermeye çalışmaları neyin nesi?
Allah aşkına sorun koru bir özür dileme işi mi?
Oh be ne güzel!
Bir ülke insanıyla, hayvanıyla, tabiatıyla ateşe verilsin. Yakılıp yıkılsın. Ve bugünde buna devam edilsin. Bu koşullarda bunu uygulayan sistemin bir yetkilisi özür dilerim desin ve mağdur taraf aydını ve politikacısı oldu-bitti maşallah desin.
Oldu mu şimdi bu?
Hayır olmadı!
Niye bu ülke ve milleti ateşe verdiniz, vermeye devam ediyorsunuz ve daha ne zamana kadar bunu sürdürecesiniz efendi demek gerekmiyor mu?
Sorulmuştur ve cevabı alınmıştır. Alınan cevap dün Diyarbakır, Bitlis, Ağrı, Zilan, Dersim... bugün kalorifer kazanları, asit koyuları, kimyasal gazlardır.
Dünden bugüne değişen bir şey yok.
Kürde dayatılan inkar ve imha.
Neden?
Olmayan “Türk milleti”ni inşa etmek.
“Tek vatan, tek millet, tek dil, tek bayrak” ile süren İttihatı Terrakici-Kemalist ırkçı-tekçi sistemi yerleştirmek.
Sahi Dersim Kürd sorkırımı için “katliam” ve “özür dilerim” diyen Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İttihatı Terarkici-Kemalist ırkçı-tekçi sistemi savunmuyor mu? Savunmadığını kim iddia edebilir?
Kimse derin anlamlı zorlamalı hayal teorileri oluşturmasın. Türk Başbakanın günlük demeçleri bu İttihatı Terrakici-Kemalist ırkçı-tekçi düşünceleriyle süslüdür.
Türkiyeci Kürdler, bunu işitmemezlikten, işitipte anlamamazlıktan gelsede bu, bir ralite. Sadede gelelim.
Türk Başbakanın özrü kabahatinden büyüktür. Kabahati ülkemiz Kürdistan'da işgalci Türk devletinin Başbakanı olmasıdır.
Zaten Kürd milletinin başına ne geldiyse Türk devletinin Kürdistan'daki varlığıdır.
Özür dilemeyi geçin.
Eskiden atalarınızın, dedelerinizin, babalarınınız yaptığından utanç duyuyor özür mü dilemek istiyorsunuz?
Bugün yaptıklarınızdan pişmanlık mı duyuyorsunuz?
Bunun yolu bellidir.
Kürd soykırımına yol açan koşulları ortadan kaldırın.
Nedir bu?
Kürdistan'daki varlığınıza son vermektir, bu.
Ancak bu koşullarda özürünüz kabul görür.
İş bunlada bitmez.
Kürd milletinin sizden alacakları o zaman masaya sürülür.
Mesele bu!
4 Aralık 2011