Direkt zum Inhalt
Submitted by Aso Zagrosi on 11 Juni 2011

Yukarıda “Hasan Vefa” eğer Yeşilyazı Şûrasının askeri komutanıysa Türklerle birlikte Ermeni Birliklerini Erzincan’dan Erzurum’a kadar kovuyorlarsa, bu bağımsız Şûranın bağımsızlığı nerede kaldı? Davut arkadaş makalesinde Şûra’nın Ovacık’a mıntıkasına taşıma gerekçesini Osmanlılara karşı savunma meselesini gerekçe olarak ileri sürmüştü.

Şimdi ise Şûra’nın askeri komutanı Osmanlılarla kolkola Erzurum’a kadar Ermenilere karşı savaşıyor.!!!!!

Davut’un makalesinde sözkonusu olan ve Davut’un “Hasan Vefa” diye adlandırdığı binbaşının ismi “Hasan” değil, Mustafa’dır. En azından karıştırdığım bir çok kaynak bu Kürd şahsiyetinden Mustafa Vefa diye söz ediyorlar. Mustafa’nın Hasanlaşmasının nedenini hâlâ anlamış değilim!!
Nurcan Yavuz Mustafa Vefa için şöyle yazıyor: “1916’da Ruslar Mamahatun’a ilerledikleri sırada Ermenileri ve firari Mustafa’yı Dersim’e gönderip Balabanlı, Kureyşanlı ve Kozuşağı aşiretlerine silah vererek Türklerle mücadeleye teşvik etmişlerdi”(Dr. Nurcan Yavuz, İşgal ve Mezalimde Erzincan, Ankara, sayfa 344)

Türk Genelkurmay arşivlerinden çalışan Türk ordusunun tam güvenine sahip olan N. Yavuz’un burada sözünü ettiği “Firari Mustafa” Mustafa Vefadır.

Davut makalesinde “1917 de alay komutanı iken istifa ederek Dersime sığınan albay Hasan Vefa Bey”diyor. Aslında Mustafa Vefa istifa etmiyor.

Mustafa Vefa taburuyla birlikle Osmanlı Ordusunun saflarını terk ediyor.

Bundan dolayıdır ki Türk kiralık kalemleri ondan sözederken hep kin ve nefretle sözederler.
Ali Kemali Mustafa Vefa hakkında şöyle yazıyor: “Memleket başsız kalmıştı. Ruslar kendi menfaatlarını, Ermeniler kendi emellerini izliyorlar, Müslümanlar- Türk ve Kürtler- kendilerini tesadüflere bırakarak bocalıyorlardı. Mustafa Vefa adında bir adam bu halden aklınca yararlanmaya kalkmıştı. Bu adam, Türk ordusu subaylarındandı. Bir alaya vekâleten kumanda etmekteyken, asaleti tasdik olunmamıştı. Yerine başkasının atanmasından gücenmiş olarak Osmanlı ordusundan kaçmıştı. Bu adam Kürdlerden bir tümen oluşturulmasına girişti; amacı Dersimi elde etmekmiş. Önerisine hiç kimse ilgi göstermedi. Bu yolla hem milletinin lanetlenmesine hemde Rusların nefretine uğradı” (Ali Kemali, age, sayfa 99)

Ali Kemali ve benzerlerinden bu Kürd subayı hakkında olumlu şeyler söylemelerini beklemek hayal olur. Mustafa vefa 1916’larda Rus ordusunun bölgeye gelmesiyle birlikte Osmanlı Ordusunu terk ediyor. Davut’un makalesine ilişkin kaygı, kuşku ve eleştirilerimi 18 Aralık 1917 ve 13 Şubat 1918 süreciyle sınırlamaya çalıştığımdan dolayı geçmişe giremiyorum. Kendimi 2 ay ile sınırlıyorum.. Aslında Kürdlerle Ruslar ve Ermeniler arasında en enteresan ilişkiler Alişêr Efendi’nin başkanlığında Kürdlerle Rusların görüşme ve ilişkilerinde mevcuttur. O süreçte Mustafa Vefa’da var. Kürdlerin yoğun bir şekilde Ruslara ilgi duydukları bir dönem.. Hatta Kürdler bir çok alanda Osmanlı Ordularına büyük darbeler vuruyorlar ve bir çok alanda Osmanlıları atıyorlar. Bu yazıda buna girme imkanım yok.

Yeniden konumuza dönersek Ali Kemali’de bu Kürd subayından “Hasan Vefa” olarak değil, “Mustafa Vefa” olarak sözediyor.

Bu konuyu Dr. Nuri Dersimi’den bir alıntı vererek kapatmak istiyorum.

Nuri Dersimi bu konuya ilişkin Murat Paşa ve Rus Generalı Lahof Erzincan’a geldikten sonra(1916) Kürdlere bir çağrı yapıyorlar “Bu davete, Elaziz vilayetinin Koruk köyünden olup Alay Kumandanı vazifesiyle orduda bulunan Kürd Mustafa Vefa icabet etti ve taburuyla beraber Erzincan cephesinden Ruslara iltihak etti” diyor.(Dr. Nuri Dersimi, age, sayfa, 112)
Yani hem Kürd ve hemde Kürd düşmanı kaynaklar bu Kürd subayından “Mustafa Vefa” diye sözediyorlar. Davut’un makalesinde “Hasan Vefa” başka bir şahsiyet mi bilemiyorum. Ama, hiç bir kaynakta böyle bir isme rastlamadım..

Benim bu isim meselesi üzerine bu kadar ısrarlı durmamın nedeni Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi tarihinde bir çok Kürd subayı sömürgeci orduları terkederek Kürd ulusal kurtuluş davasına angaje olduklarını görüyoruz.. İhsan Nuri Paşa ve arkadaşlarının Türk Ordusunu terkederek Beytüşebab Hareketine katılmaları, Mir Haç ve arkadaşları Irak ordusunu terkederek daha önce Barzan hareketine(1943) daha sonra Kürdistan Demokratik Cumhuriyetine(Mahabad) katılmaları,(bu subayların dörtü daha sonra Irak rejimi tarafından idam ediliyor. Mir Hac ise General Barzani ile Rusya’ya gidiyor) Xalid Cibri’nin Türk ordusu yerine Azadi gibi bağımsızlıkçı bir yapıya gitmesi ve burada Mustafa Vefa var.. Bu bilgilere yarın “Kürd Subayları ve Kürdistan Devrimi” diye kendi başına bir akademik çalışmaya kaynaklık edebilirler..

Davut’un makalesinde “Seyid Riza ve Hasan Vefa’nın Erzurum’dan dönüşlerinden sonra” Xalid Bey ile ilgili yaşanan olay meselesinde kafama bir dizi soru takıldı. Bu sorulara ilişkin yukarıda kısmen cevap vermeye çalıştım.
Kafama takılan sorulara cevap bulmak için farklı kanallarla Xalid Bey’in ailesinden olan Simko Sever ile, ve yine aynı aileden gelen Xalid Bey ve Azadi sürecine ilişkin değerli çalışmalar yapan Tahsin Sever ile ilişki kurdum ve bilgilerine başvurdum. Bu iki arkadaşa verdikleri bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum

Tahsin Sever’in bana bu konuya ilişkin gönderdiği mesaj bir hayli değerli bilgileri barındırıyor.
Bu bilgileri okuyucularlada paylaşmak istiyorum.

Tahsin Sever şöyle yazıyor:

“Benim öğrenebildiğim kadarıyla; Xalit Bey'in Palu'ya gelmesi ve kalması 1917 Ekim Devrimi ile beraber Rus ordusunun çekilmesine kadar devam ediyor. Rus ordusunun Varto bölgesinden geri çekilmesinden sonra Varto'ya dönüyor. Geri döndüklerinde Bütün köyleri yakılmış.Dolaysıyla Alevi-Kürt aşiretlerinin köylerine yerleşiyorlar. Xalit Bey, Varto'nun Kalçık Köyüne İsmalê Seyithan'ın yanına, kardeşleri Ahmet ve Selim beyler Kovik köyüne, amcası İsmail ağa zaçeğ köyüne yerleşir. Bu köyler Kürt- Alevi olup, Avdelan ve Kımsoran aşiretlerine mensupturlar. İlişkileri de son derece sıcaktır. Bilahare kendi köylerini inşa edip yerleşiyorlar.
Xalit Bey'in Dersim'e gidişi bir kezdir. Tarih 1919. Bu olayı Vet. Dr. M.Nuri Dersimi anlatıyor. O dönem Ovacık'ta olaylar çıkmış ve bunun bastırılması için Xalit Bey'in alayı görevlendirilir. Xalit Bey bunun bir tuzak olduğunun farkındadır. Ovacık'a gittiğinde bölgenin ileri gelenleriyle toplantılar yapar. Bunların başında Hıdır Bey(M.Ali Eren'in dedesi) gelmektedir. Taraflar , olayın Alevi-Sunni Kürtleri birbirine düşürmek için tezgahlandığı konusnda ortak kaanate varırlar ve çatışmaya fırsat vermenden kendi aralarında çözerler. Bu durum hükümetin dikkatinden kaçmaz ve derhal alay orduya katılmak için geri çekilir. Xalit Bey Varto'ya geri döner. Aynı tarz toplantıları Varto'daki Alevi-Kürt aşiretleri Hormek ve Lolanlarla yapar. Ünlü KÊRAJ toplantısı. Bu bardağı taşıran son toplantıdır ve Ankara hükümeti Xalit Bey'in derhal Erzurum'a gönderilmesine karar verir. Tarih 1920.

Burda dikkat edilmesi gereken bir başka husus var. Cıbranlılarda iki tane Miralay Xalit bey var. Bir tanesi Harbiye mezunu Azadi lideri Xalit bey. Diğeri yaşça biraz daha büyük, Kanireş'teki 3.Cıbran Alay komutanı Cıbranlı Xalit Begê Meksudi. Bu farklı birisidir. Birinci Dünya Savaşında Erzurum- Pasinlar cıvarında hayatını kaybetmiştir. Tarihi kesin olarak bilmiyorum. Bu ikisi bazen bilerek bazen bilgi yetersizliğinden karıştırılır. Cıbranlı Xalıt Begê Meksudi'nin Dersim-Erzincan mıntıkalarına gönderlip-gönderilmesiğini kesin olarak bilmiyorum.. Bunu araştırıyorum.Çünkü Kanireş'teki(Karlıova) 3.Cıbran alayı Dersim-Erzincan'a çok yakındır.

Mehmet Şerif Fırat, Doğu İlleri Varto Tarihi adlı kitabında 1919-1920'de Ermenilere karşı başalatılan hareketa Cıbranlı Xalit bey'in katılmadığı ve kendilerinin de katılmasını engelediği ve bu durumu Muş'taki hükümet yetkililerine ilettiklerini anlatır. Selam ve saygılarımla.“

Devam edecek

Kek Aso merhaba Sayın Tahsin Sever de ve bir çok kaynakta Şehid Xalıt Begé Cıbri'nin palu nun Sekrat köyünde karargah kurduğunu yazıyor. İşte benimde bir türlü anlayamadığım konu budur. Şöyleki, Xalıt Beg hep ordusunun başında ve ön safta bulunan bir komutandır.Ruslar ise Kığı ya kadar geliyorlar.Çok çetin direnme oluyor.Fakat sayı ve teçhizat bakımından Ruslar üstün olduğu için geri çekilmeyi düşünüyorlar.Bu nedenle cephe gerisinde yeni bir siper kazılıyor.O siper ise Karakoçan mıntıkasındaki bir köyde kazılıyor.Elazığ-Bİngöl yolu bu köyden geçiyor.Yeni ismi yeniköydür eski ismini hatırlamıyorum.Yanlış olmazsam göçmenler yerleştirilen bir köydü.İşte ordan geçerken kazılan siperlerden geriye kalan çizgi son yıllara kadarda gözle görülebiliyordu.Halbuki sekrat köyü ise ondan çok bu yana olan bir köydür.yani 30-40 km arasıdır.Ki zaten o sıralar ekim devrimi başlayınca Ruslarda geri çekiliyor.Yani o kışı Sekratta geçirmeside dolayısıyla anlamsız kalıyor ve o yeni siperede gerek kalmıyor.Yine Sekrat köyü stratejik anlmaı olmayan bir köydür.Belki içinizde Kovancılardan geçenler varsa orayı çok iyi bilirler tutunacak hiç bir yer yoktur.Oraya giren her birlik imha olur.Eğer Palu da Murad nehrinin karşı tarafına geçilse ve köprüler yıkılıp dağlık alan tutulsa anlamı olacak ama Sekrat köyü ? Mesela Mustafa Kemal in manevi kızı sekrat düzlüğünde kurulan pistten havalanıp Dersimi bombalamış,işte öylesine bir dizlüktür orası ! İşte bu ayrıntı kafamı epey karıştırıyor fakat tam bir yanıt bulamıyorum. İsterseniz google map üzeri önce Kığı ve derken biraz daha aşağısına bakın.Daha sonra Yeniköye doğru inin ve birde Kovancıların tam yanındaki Sekrat köyüne bakın.Acaba burda bir yanlışlıkmı sözkonusu ?Zaten aklımda kaldığı kadarı ile Rusların en son geldiği yer Qertallıx mıntıkasıdır.Yani kığı nın biraz kuzeyine kadar diyebiliriz.Bu konuya Sayın Tahsin Sever açıklık getirebilirse çok sevinirim.Zaten yanıtını bulmadığım soru kafamı kemirir durur. Xalıt Beg konusuna gelince Ben iki Xalıt Beg bilirim.Biri Xalıt Begé Heseni ötekisi ise Xalıt Begé Cıbri dir.Üçüncüsü hakkında hatırımda kalan yoktur.Fakat Dersim mıntıkasındaki olaylarda Deli Halit diye bir ibare hep gözüme ilişmiştir.Lakin hem Xalıt Begé Cıbri ve hemde Xalıt Begé Heseni o sıralar başka bölgededirler..Ayrıca Cıbranlılarda Deli lakaplı sadece Bawa Beg vardır.O lakabıda Mustafa Kemal takmıştır.Bu lakabıda cesaretinden almıştır.Başkada Deli lakaplı kimse aklıma gelmiyor. Yine Tahsin Sever in belirttiği gibi Xalıt Begi Dersim e atadıklarında orda görüşmeler yapıyor ve kan dökülmeyincede alalacele görev yerini değiştiriyorlar.Zaten Erzurumda ise adeta gözetim altında tutulyor. Selamlar

Osmanlı Ordusu  Birinci Dünya  Savaşında  yenilgi alınca geri çeiliyor. Ali  İhsan Paşa'nın başında   olduğu  9. Kolordu 1916   yenilgisinde   Palu'nun Sekrat    köyü  cıvarına  yerleşiyor. Xalid Begê Cibrî'de     o dönem  oradadır.  Benim sözünü ettiğim dönem  1916....  Tahsin Sever   Ekim  devrimine kadar  o alanda    olduğunu  söylüyor.     Sözünü  ettiğimiz  süreçte  elbette    hep 9.kolordunun merkezinde   kalmamışlar. Belki de  senin sözünü ettiğin   siperlerde  ve    daha da  cephenin   ileri alanlarında   yer almışlar. Kolordunun   Sekrat gibi   düz  bir alana  yerleşmesinin bir mantığı var. Genş  bir  askeri   gücün  yerleştirilmesi ve eğiti için  uygun görülmüş  olunabilinir.  Bu  şu anlama  gelmiyor.  Çeşitli  çevre dağlık alanlarına yerleştirmemişler. Ayrıca  1916-17  sürecinde   Osmanlı  ordusu  Kürdlerinde  saldırısına  uğruyor.   Sansa   saldırısı  gibi.  Ağır   Silahlarla   düz  bir araziye  yerleşmek,  dağdan   hafif   silahlarla  gelebilecek saldırılara karşıda    bir savunma  mekanizmasıdır. Aslında   benim  bu yazı  serisinde   ilgilendiğim  konu   2 aylık bir  süreçtir.  (18.Aralık 1917-Şubat-1918)  Bu süreci  irdelerken  Xalid Beg'in 1918  yılının başlarında   Dersim'e   gittiğine  dair bir  iddia  var.   Bu konuda  Tahsiin'e   sorduğum soruya  verdiği  cevap   hayir  şeklinde  olmuştur. Tahsin'de  bir  çok kaynak   gibi Xalid Beg'in  1919 yılında  Dersim'e   gittiğini söylüyor.  Benim irdelemeye çalıştığım konu açısında  o bir kaç ay içinde  Xalid Beg'in  Dersim'e   gidip gitmemesi olayıdır.  Yoksa   1919   Olayı  ayrıca  irdelenebilinir.    Ayrıca   1907-8 yıllarında  Neşet Paşa   komutasında   "Xalid Beg'in   Cibranlı  bir Süvari  Alayı'nın başında" Dersim'e   karşı  harekete   katıldığı   iddiası var. Dr.  Nuri  Dersimi bu harekete "Cibranlı bir  Süvari Alayı"nin   katıldığını  söylüyor. Burada  sözünü ettikleri  Hamidiye Alayları..  Bir çok çevre hemen Cibranlı   Xalid Beg'in  ismini  araya  sokuşturuyorlar. Dr.  N. Dersimi  isim vermiyor.  Biliyoruz   Cibranlılardan  oluşan  bir  kaç alay var.   Birde   Tahsin'in gündeme  getirdiği "Cıbranlı Xalıt Begê Meksudi' olayı var.   Xalid  Beg'de  katılabilir.  Bizim bunların hepsini çok ciddi  ve    beyin cerahı  hassasiyetiyle  incelememiz lazım. Şimdilik  bu husular konumun dışında  kalıyor. Silav Aso

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.