Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 9 March 2011

İbrahim GÜÇLÜ
([email protected])

Bu soruyu cevaplandırmak için iki-üç ana tespitten hareket etmek gerekir. Bu tespitlerden biri, PKK’nın, Türkiye’deki Kürt Hareketi’nin içerden kuşatılması; çağdaş, demokratik, hak ve özgürlüklere bağlı ve saygılı bir şekilde süren Kürt Hareketini çizgisinden saptırmak için, bir “devlet iktidarı” projesi olarak yapılandırılmasıdır. “Devlet iktidarı” bu projesinden başarılı oldu. Demokratik Kürt Hareketi’ni tasfiye ettiği gibi, yeniden yapılandırılmasını da engellemeyi başardı/başarmakta. Devlet iktidarı istediği zaman, kendi çıkarları için PKK’yı kullanmayı sağlamaktadır. Bunun için “devlet iktidarı”, PKK’yı aynı zamanda sivil iktidara, özgün olarak da, 2002’den sonra AK Parti siyasi iktidarına karşı kullanma enstrümanı olarak değerlendirmektedir. Çünkü 1999 yılında Öcalan’ın Türkiye’ye gelmesinden sonra, onun üzerinde bireysel olarak da kesin bir denetim, yönlendirme, kullanma gerçekleşti. 12 Eylül öncesinde de, derin devlet Askeri Darbeyi ve Diktatörlüğü gerçekleştirmek için PKK’yı kullanmıştı. İkinci tespit, PKK’nın silahlı çatışmadan, terör eylemlerinden, şiddetten, tehditlerden, halkı korkutma ve sindirme eylemlerinden beslendiğidir. PKK, bu saydığım unsurlardan uzaklaşmaya başladığı zaman, varlığı da sorgulanmaya başlar. Bu nedenle, PKK’nın silah bırakacağı ve “bırakacağım” görüşleri bir manevradan ve hikayeden öteye bir şey değildir. PKK, silahlı varlığını sürdürme merkezli işler ve stratejiler izlemektedir. Üçüncü tespit, PKK, jakoben, otoriter, üretim dışı güçlerin yarattığı bir elitin örgütü. Tek lider, tek parti, tek ideolojiyi savunan, demokratik yapıyla alakası olmayan, Kürtlerin hayatına her yönüyle müdahale etmek isteyen bir şiddet örgütü. PKK bu hegemonik ve Kürdistan’daki tekçi yapısının devam etmesini istemektedir. Bunun için yapılması gereken her kötülüğü yapmaktan geri durmamaktadır.

Bu nedenlerden dolayı PKK, her zaman ki gibi bu aşamada da tarihsel, geleneksel, kendisini mutlak olarak tanımlayan “devlet iktidarı=derin devlet” tarafından kullanılıyor; kirli ve tehlikeli rolünü oynuyor. Yeni bir kaos yaratmak istiyor.

Balyoz tutuklamalarıyla devlet iktidarı zor girmiş durumda. Derin devlet iktidarı, bu zordan kurtulmak, sivil siyasi iktidarı, AK Parti iktidarını sıkıştırmak için, harekete geçmiş durumdadır. Bulunduğumuz aşamada, devlet iktidarının kullanacağı çoğu silahın ve enstrümanların sivil iktidar tarafından elinden alınmış olmasından dolayı, PKK harekete geçirilmek isteniyor.

Bunun yanında, seçimlerin sakin ve demokratik koşullarda yapılması halinde, BDP’nin seçimlerde kaybedeceği, PKK’nın çatışmasız, terörsüz, şiddetsiz ortamdan kitle tabanını kaybetmesi kaygısı, yeni bir kaos plânını devreye sokmayı gerektiriyor.

Murat Karayılan’ın, ortaya koymaya çalıştığı eylem planıyla: Mart ve Nisan ayından kitle ayaklanmalarının örgütlenmek istenmekte. AK Parti’nin yapacağı seçim mitinglerinin engellenmesi istenmekte. CHP’ye ve MHP’ye destek çıkılmakta ve onlara “sınırlı” mitingler yapmasına yardımcı olunmakta.

Murat Karayılan’ın eylem plânında ileri sürdüğü eylemler, kaosu yaratacak nitelikte eylemlerdir.

Şıvan Perwer’in tehdit edilmesi, Mehmet Metiner’in öldürülmek istenmesi, öldürülmek istenen Kürt aydın ve siyasetçilerinin listesinin polisin eline geçmesi, bu kaosun öncel eylemleri olarak ortaya çıkmakta.

PKK hangi dönemlerde ve neden kaos planlarını devreye sokar?
Doğrusu kaos plânın devreye sokan, PKK değil, onu yöneten “devlet iktidarı=derin devlet”tir. Bu nedenle, sorun yumurta tavuk sorunu denklemi içinde yürümekte.

Devlet iktidarı, sivil siyasi iktidarı zora sokmak istediği, Güney Kürdistan’da operasyonları gerçekleştirmek istediği zaman, bu plânları devreye sokmuş, PKK’yı harekete geçirmiştir.

Örneklersek: 1993 yılında Özal döneminde ateş keskin devam ettiği koşullarda, 33 askerin katledilmesi; 2007 genel seçimlerinden önce karakol baskınlarının gerçekleştirilmesi; Anayasa değişikliği için referandumunu gündemde olduğu koşullarda, Tokat ve İskenderun’da askerlere yönelik saldırılar bunun en somut örnekleridir. Ayrıca, Türkiye’nin bütün kritik aşamalarında, demokratikleşmenin ve AB üyeliğinde gelişmelerin olduğu; Kürt sorunuyla ilgili açıklamaların yapıldığı ve adımların atılacağı dönemlerde PKK’nın bu hareket tarzını saptamak zor değildir.

Yeni kaos plânı nasıl bir plân?
AK Parti’nin genel seçimlerde oylarının düşürülmesi ve hatta iktidar olmasının engellenmesi; devlet iktidarı=derin devletin yeni araçları ele geçirmesi ve kamuoyunda psikolojik üstünlük sağlaması; Kürtler içinde AK Parti’nin itibarının düşürülmesi; PKK’nın yapacağı terör ve şiddet eylemleri sonucunda siyasi iktidarı çaresiz ve aciz hale sokması; Kürdistan’da psikolojik üstünlük sağlaması; kitlelerin sandık başına gitmesinin engellenmesi; gidenlerin de BDP’ye oy vermesinin sağlanması; ayrıca AK Partiyi tavizlere zorlaması.

Ayrıca genel bir değerlendirme…
AK Parti iktidarının, Türkiye’nin “Kürt Sorunu” ile ilgili sağlıklı ve kapsamlı, en azından Kürtçede eğitim ve öğretimi sağlayacak adımları projelendirmesi; demokratik hak ve özgürlükler alanından yeni açılımlar yapması; Kürtleri de tanımlayan, Kürtlerin temsilini, kolektif haklarını somutlaştıran yeni bir anayasa projesi ile ilgili açılım ve kamu oyunu ikna edici adımlar atması halinde, devlet iktidarı ve PKK, planlarından başarılı olamayacaklar; istedikleri siyasi ve toplumsal kaosu yaratamayacaklarını görmek gerekir.

Bundan daha önemli olan, jakoben ve otoriter PKK hareketine karşılık Kürdistan’da bir ulusal halk hareketinin, bütün toplumsal kesimleri temsil eden, çağdaş ve demokratik bir siyasal örgütlenmenin ortaya çıkarılmasıdır.

Amed, 07. 03. 2011

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.