Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 6 September 2010

Hiçbir Türk yöneticinin elleri temiz değil, hepsinin elleri Kürd kanı ile yıkanmıştır. Kendi aralarındaki şu anki, kapışma iktidar kavgasıdır. Bu kavgada taraf olmak Kürdlerin işi değildir.

Kürdlere bir ikilem dayatılmış. Kışla mı, yoksa cami mi seni dövsün tercihi Kürdlerin önüne konulmuş.

Siyasi coğrafyaya bakıldığında her iki Türk dükanın müşterisi Kürd olduğu görülüyor. Aralarında büyük bir kavgada sürüyor. Kavganın nedeni beni döven seninkinide döver kavgası. Hatta sopacısı olmak için hazır kıta bekliyor.

Yapar vallah! Yapmadıkları bir iş mi?

Kürd kardeşlerim sömürgecinin iyisi kötüsü olmaz. İsmi üstünde sömürgeci. Yani ülkemizi işgal eden güçler. Milletimizin egemenliğini gasbedenler. Varlığımızı inkar edenler. Varlıklarını bizi imha ederek sürdürmeyi yaşam tarzları edenler...

Allahınızı severseniz şu an beni dövsün daha iyi dediğiniz hangisi bu mantık sahibi değil?

MHP, CHP, DSP, TKP, İP, SP, AKP... hangisi sömürgeci sistemin partisi değil?

Bunlardan hangisi haklarımızı verecek?

Hiçbirisi!

Eeeee değilse derdin ne be kardeşim kendi celatları arasında tercih yapman?

Ve bunu devrimcilik, demokratlık, yurtseverlik kisvesi adına satmaya çalışmanızla gerçekten kendinizi temize çıkarıldığınızı mı sanıyorsunuz?

Öyle bir düşünceniz varsa belki kendinizi kandırabilirsiniz, ama başkasını değil.

Kimse kendini Kürd'ün çükünün soyunuk mu, giyinik mi olduğu kontrol memurluğunu tayin etmişleri bize demokrat olarak satmasın.

Gerçi benim ki soyunuk. Vallah bu benim suçum değil. Büyüklerimin suçu. Ama andım and olsun iki yaşındaki oğlumun çükünü soydurmayacağım. Kavuklu kalsın gitsin.

Sonrası mı? Karar onun.

Ha bu arada tanıma mutluluğuna eriştiğim güzel bir Türk bayanın bu konuda ilginç bir hikayesi var. Onu anlatayım.

Bu hanım hanımcık kız önce bir Türkle evleniyor. Şiddetli geçimsizlikten kendilerini hakimin karşısında buluyorlar. Hakim babalık yapıp işi fazla uzatmıyor.

Hanımefendi! Kocandan boşanmak istiyor musun?”

Hanımefendi : “Evet hakim bey” diyor.

Hakim sonra beyefendiye dönüyor.

Beyefendi! Hanımefendiyi işitiniz. Peki sen bu hanımdan boşanmak istiyor musun? Beyefendi; “Evet hakim bey” diyor.

Hakimde, “o halde bende sizi boşadım gitti” diyor.

Neyse mesele bu değil.

Ben asıl meseleye geleyim. Gel zaman git zaman hanımefendi bir Alman'a, Alman hanımefendiye sevdalanıyor. Kendilerini nikah memurunun karşısında buluyorlar. Mutlu olsunlar demenize gerek yok. Onlar zaten mutlu. Biliyorumda ondan.

Mesele bu da değil. Sıkı durun işte şimdi esas meseleye geliyorum.

Neyse onlar erdi ermesine muradınada ortalıktaki laklakçıların dili maşallah papuç gibi. Gözler kem, ağızlar şom. Hem küçümseyici, hem alaycı.

Ama hanımefendi hiç oralı olmaz. Görmemezlikten gelir.

Derken birgün çalıştıkları fabrikanın öğle yemeği paydosunda fabrika kantininde laklakçılar hanımefendinin etrafını sararlar. Merak o ya.

Kız gele gavurun kavuklusuyla yapmak nasıl oluyor?” diye sorarlar.

Hanımefendi hiç bozuntuya vermez.

Vallah çok güzel oluyor. Soyunarak girer, giyinerek çıkar. Tadına duyum olmaz. Sizede tavsiye ederim” der ve kendisini bekleyen makinanın başına döner.

Demek istediğim o ki, o kadar kötü değil.

Kötü olan kem gözlerdir, şov ağızlardır.

Bunların kim olduğunu söylemem gerekmiyor.

Herkes yerini biliyor.

Haydi marş marş!

Hazırol!

13 Eylül 2010 sabahı.

Hazıroldayız. Bekliyoruz.

Kışlacılar mı, yoksa camiciler mi bizi dövmeye gelecek.

Allah sonumuzu hayır eylesin.

Türk'e avuç açan Kürd'ün ...

Demekten vaç geçtim.

İyisimi ne muradı varsa Allah versin.

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.