Direkt zum Inhalt

„Barışan Türkiye”

Türk göçebe sürüleri coğrafyamıza ayak bastığı andan bugüne yerli halklara yaşamı zindan etti. Talan ve katliam atbaşı gitti. Sayısız millet ve azınlıkları tarih sahnesinde sildi. Hala da silmeye çalışmaktadır. Türkler, soykırımcı bir topluluktur. Talancıdır. Yakıp yıkmada üzerlerine yoktur. Bu konuda kimse onların ellerine su dökemez. İnsanlık onlardan çok çekmiştir. İnsanlığın yüzkarası olma ünvanına sahiptirler. Herkes bunu bilir. Ama dünya tiranları bunu görmemezlikten geldi ve geliyor. Çünkü onların çıkarlarınada cevap veriyor. Kürdistan'ı birlikte cetvele böldüler. Kendi aralarında paylaştılar. Kürd millet egemenliğine son verdiler. İnkar edildiler ve soykırımlardan geçirildiler. Kürdler buna direndi. Ne Kürdler onları yenip ülkelerinde kovabildiler, ne de onlar Kürdleri öldürmekle bittirebildiler. Kürd-Kürdistan sorunu dünden bugüne tüm haşmetiyle orta yerdedir. Çözümünü beklemektedir. Kürdler, millet olmadan doğan hakları gereği devlet olarak tarih sahnesine çıkmak istemektedirler. Kürd milletinin ezeli düşmanları ise Kürd milletini yeryüzünden silme çabası içindedir. Kürd milletinin ezeli düşmanlarının bir ayağıda Kürd milletinin içindedir. Bunlar, düşmana sevdalı Kürdlerdir. Düşmanın Kürdlere reva gördüğü bunca zülme karşın onlar, düşmanı kardeş bilmişler ve biliyorlar. Onlarla birlikte bir yaşam kuracaklarını Kürd milletine kabul ettirmeye çalıştılar ve çalışıyorlar. Kürd milletinin devlet olarak tarih sahnesine çıkmamasının bir nedeni budur. Bu kesimler tarihte oynadıkları rolle Kürd milletine en büyük kötülüğü yapmışlardır. Bugünde bunu icra ediyorlar. Zaten Kürd-Kürdistan sorununun çözümünü zorlaştıran en büyük engellerden biri de budur. Bunlar, milletimizin lanetli kırlangıçlarıdır. Bunlar, düşman ile beraber görülmeden, düşmanla birlikte altedilmeden Kürd milletinin kurtuluşu zordur. Çünkü bunlar milli değil, bu milletin hainleridirler. Sorunumuz ülke, millet, iktidar sorunudur. Kürdistan sorunudur. Kürdistanın bağımsızlık ve birlik sorunudur. Kürd milletinin kendi egemenliğine hükmetme sorunudur. Bu esas sorunumuz yanında bir de Kürd sorunumuz var. Bu sorun bizim dışımızdaki bir sorundur. Kürdistan'ı egemenliğinde bulunduran ülkelerde yaşayan Kürdlerin sorunudur. Bu sorun o ülke demokratikleştikçe çözülecek olan bir sorununda. Kendi milli kimliği ile tanınması, Anayasa garantisine alınmasıyla çözülecek bir sorundur. Burada şunu netleştirmek gerek. Kürdistan sorunu, Kürd sorunu değildir, Kürd sorunuda Kürdistan sorunu değildir. Sorunu bu temelde koyduğumuzda çözümüde kolaylaşır. Şu an bu iki sorun birbirine karışmış durumdadır. Bu nedenle çözümü grift hale getirilmiştir. Herkes bir çözümden bahsediyor ama, hiç kimsenin çözümüde bir diğerininkiyle örtüşmüyor. Son tartışmaları hepimiz ibretle seyrediyoruz. Kimin ne dediği belli değil. Bir çözümden bahsediyor ama neyi çözmek istedikleri veya neyin çözülmesi gerektiği konusunda herkesin kafasında ayrı ayrı beklentiler beliriyor. Beliren beklentiler uç noktalarda seyrediyor. Bağımsız Kürdistan hedefinden tutun da, Kürdlere Kürdçe ıslık çalma hakkı derekesine indirgeyen çözümler ortalıkta uçuşuyor. Bizim çözüm biçimimiz belli. Kürdler, bir millettir. Her çağdaş milletin sahip olduğu haklara Kürdlerde kavuşmalıdır. Bu nasıl olur meselesi ayrı bir tartışma konusudur. Bağımsız devlet kurma şeklinde olabilir. Eşit haklara sahip bir ortam da federasyon şeklinde olabilir. Veya başka bir çözüm olabilir ama, her halükarda tarafların eşit haklara sahip olma koşuluyla. Bu temel de çözüm sağlanmadan Kürdistan sorunu çözülemez. Coğrafyamıza barış gelmez. Bunun dışında öngörülecek recetelerle sorun çözülür ve barış gelir diyen yalan söyler. Başkalarını bir yana ama, herkesten öte kendi kendilerini kandırmış olurlar. Kişinin kendi kendini kandırması kadar daha kötü bir şey tasavur edemiyorum. Bunu en çok kendilerine Türk aydınıyım diyenler yapıyor. Üretikleri yaklaşımlarla Kürdleri kandırıyoruz diye düşünselerde ki, bir yerde öyle olsa da, aslında kendi kendilerini kandırmaktadırlar. Bunun uç örneğini Ahmet Altan vermektedir. “Barışan Türkiye” diye ortalığı velveleye vermektedir. Kendisi buna inanır mı, inanmaz mı bilemem ama biz Kürdleri buna inandırmak için tüm entelektüel birikimini seferber etmiş bulunmaktadır. Bir işe yarar mı? Sanmıyorum. Yaşam onun çizdiği sınırlara sığacak kadar küçük değil. O “Barışan Türkiye” diye bağıra dursun, yaşamda farklı şeyler oluyor. Nasıl mı? Birkaç örneğiyle aşağıya alıyorum. 14 yaşındaki Liceli Kürd kızı Ceylan Önkol, Türk askerin roket ateşi ile paramparça oldu. „Barışan Türkiye.” Dağdan inenleri karşılamak için Batman'dan Silopi'ye giden Resul İlçin götürüldüğü Enmiyet Müdürlüğünde 15 dakika içinde kafasına vurula vurula öldürüldü. „Barışan Türkiye.” Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen’in verdiği Cumhuriyet resepsiyonuna askeri yetkililer, DTP'liler bulunduğu gerekçesiyle katılmadı. „Barışan Türkiye.” Sanatçı Şevval Sam Iğdır'da verdiği konserde Kürdçe şarkılar söyleyince protokol konseri terk etti. „Barışan Türkiye.” İpsala'da iki Kürd gencinin telefonları Kürdçe melodi çalınca esnaf tarafından linç edilmek istendi. „Barışan Türkiye.” Burada soru şudur? Bizim bilmediğimiz ama, Ahmet Altan'ın bildiği bir başka Türkiye mi var? 1 Kasım 2009

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.