Direkt zum Inhalt

Sayın Evîn Çîçek’in Makalesi Üzerine(2)

      Soran Mîrliĝinin kuruluş tarihine ilişkin farklı görüşler vardır. Bazı tarihçilere göre Soran Mîrliĝinin kuruluş tarihi 12.yy ve bazılarına göre ise 15.yy dayanıyor... Ama genel olarak tarihçilerin birleştiĝi ortak payda Osmanlıların bölgeye gelişlerinden önce bu Kürd Mîrliĝi vardı.. Kürd Beylikleri yada hükümetleri kendi aralarında sürekli kanlı biçaklıydılar... Soran Beyliĝi ile Babanlar arasında, yada Soranlılar ile Bedînan Emirliĝi arasındaki savaşlar ve çatışmalar tarihi eskiye dayanıyor... Bu durum Kuzey ve Doĝu Kürdistan’daki Kürd Beylikleri arasındada her zaman görülmüştür.. Kürdlerin kendi aralarındaki çatışmaları ve parçalanmışlıkları Kürdistanı işgal eden devletlerin çıkarına olmuş ve onlar tarafından her zaman teşvik edilmiştir... Sömürgeci devletler Kürd Mîrleri arasındaki güç dengelerini her zaman kontrol altında tutmaya, bozulan dengeleri şiddetle ayarlamaya çalışmışlardır. Soran Mîrliĝi ile Êzidîlerin Dasnî Mîrliĝi arasındaki husumet ve çelişkiler de çok daha eskilere dayanıyordu... Aslında daha sonra yaşanan çelişki ve çatışmalarda sömürgeci Osmanlı devletinin oynadıĝı oyunların başlangıcı Kanuni Sultan Suleyman’ın Baĝdatı işgal edip Hewlêr’e geri gelmesi esnansında açık bir şekilde yaşanıyor.. Soran Mîrî, Mîr Îzedin Kanunî Sultan Suleymanı Hewlêr’de çok sıcak karşılamasına raĝmen, Kanuni tarafından Iran Şahı Şah Tehmasp ile ilişkileri var bahanesiyle öldürülüyor.. Mîr Îzedin’in bölgesi, Hewlêr’de dahil olmak üzere Êzidî Mîrî, Huseyin Begî Dasnî’ye veriyor. Belli bir dönem sonra Pîr Budaq’ın torunu Mîr Seyfedin Soran bölgesinde güçlenerek Dasnîlerin bölgedeki hakimiyetini kırıyor. Osmanlı Sultanı görüşmek amacıyla Mîr Seyfedini Istanbul’a çaĝırıyor ve orada öldürüyor. Daha sonra onun yerine oĝlu Mîr Qulî Beg geçiyor ve Êzidîlerle çatışıyor, ama başarılı olmayınca Sefevilere sıĝınıyor. Daha sonra bir dizi Soran Mîrleri geliyor,Duwin Hewlêr, Herir, Xelifan ve Rewanduz gibi yerleri kandilerine başkent olarak tespit ediyorlar... Bizim konumuz açısında önemli olan Mîr Muhamed veya diĝer ismiyle Paşayê Gewre 1808 yada 1813 tarihinde Soran Mirliĝinin başına geçiyor. Ama Soran Mîrliĝi kardeşler arasında parçalanmış ve büyük oranda etkisini kaybetmiş durumdaydı..Mîr Muhamed başa geçer geçmez, ilk etapta kendi bölgesindeki yapıyı yeniden örgütledi ve olan aşiret yapılarını birleştirdi... Babası Mîr Muhamedi başa getirdiĝi zaman, Mîr Muhamed’in babasına bir şartı vardı: „Benim işlerime karışmayacaksın“ koşulluydu.. Mîr Muhamed’in babası ölene kadar Hawdyan köyünde yaşadı.. Mîr Muhamed, ilk önce askeri yapıyı yeniden örgütledi ve ilk işi kendisine düşmanlık yapan amcası Tamerxan saldırdı ve onu öldürdü ve diĝer amcası olan Yahya beye saldırarak onun da tasfiye ederek denetimlerinde bulunan bölgeleride yönetimine katabildi... Mîr Muhamed Soran Mîrliĝi içinde olan parçalanmışlık durumunu ve çelişkileri şiddet kullanarak ortadan kaldırdı.. Daha önceleri Baban veya Bedînan Mîrliklerine kaptırılan bir dizi alanı Mîr Muhamed yeniden topraklarına katabildi... Mîr Muhamed Soran Mîrliĝinin başına geçtikten sonra ilk giriştiĝi şey Mîrliĝin yapılanmasını baştan aşaĝı gözden geçirme ve yeniden örgütlenme oldu... 

  1. Mirza Muhamedi Serokê Nivîskaran seçti.. Onların görevi yaşanan olayları ve tarih yazmaktı..
  2. Soran Mîrliĝinin başkenti olan Rewanduz’un çevresine kale ve surlar inşa etti, şehir için 3 kapı oluşturdu ve güçlü barikatlar oluşturdu.. Kale kapılarını gözetlemek ve korumak için iki büyük sur oluşturdu..
  3. Mîr Muhamed kendisinin başında bulunduĝu 5 kişilik bir askeri komisyon oluşturdu.. Kardeşlerinden Resul’u savaşın genel sorumluluĝuna ve diĝer kardeşi olan Ahmedi ise genel komutanlıĝa atadı..
  4. Receb Ustayı top ve cephane sorumluĝuna getirdi... Rewanduz’da silah yapımı için iki fabrika kurdu... top, tüfek, tabanca, hançer ve barut üretmeye başladılar(1818 Doĝu Kürdistan’da getirdiĝi Xan Gêldiyi Hançer ve marangozluk işleri yönetimine atadı..
  5. Ibrahim Mawili Ustayi, kale, sur, barikat, yol yapımı için görevlendi..
  6. Desteya Serdaran diye bir komisyon oluşturdu ve kendisi başına geçti. Bu komisyon olaĝan durumlarda haftada bir toplanıyordu
  7. „Encumenî Zanayan“ ve „Encumeni hekiman“ları yasaları oluşturmak için görevlendirdi..
  8. Mîr Muhamed 7 çeşit para kendi adına bastı..
  9. Cuma hutbesini kendi adına okutur ve kendisini baĝımsız bir lider olarak lanse ediyordu.
  10. Mîr Muhamed’in babası Mîr Mustafa zamanında yine Rewanduz olan Mîr Muhamed’in eĝitiminde önemli payı olan Ibni-Adem(50 cıvarında yazılı eseri var) Soran Mîrliĝinin müftüĝüne atandı. Daha sonra Mîr Muhamed ile yaşadıĝı bazı sorunlardan dolayı bu görevden çekildi.. Onun yerine meşhur Melayê Xetê getirildi..
  11. Ticari işlerin başına Mustafa aĝa getirildi...
  12. Vergi sistemini yerleştirdi.
  13. 60 bin cıvarında ve içlerinde düzenli aylıklarını alan bir ordu oluşturdu... Yalnızca Mîr Muhamed’in 3000 cıvarında bir askeri koruması vardı..

  Tüm bu yeniden örgütlemeden sonra Mîr Muhamed tüm eski Soran Mîrliĝinin topraklarını ele gecirdikten sonra, Bradost mıntıkasına , Elos kalesine, Altın Köprüye, Mergewere, Şino ve Kerkük’ün bazı kesimlerini barışçıl yada şiddet ile ele geçirdi.. Tüm bu çatışmalarda alabildiĝine kann döküldü. Arapların bölgede bulunan yapılarına saldırarak Cebar ve Tay Şeyhlerini de esir aldı.. Mîr Muhamed, Baban, Bêdînan, Hakkari, Botan ve Êzidî Mîrliklerini elegeçirmek için bahaneler arıyordu.. Mîr Muhamed’in Osmanlı devletine karşı tutumu yada hiçe sayan bu girişimleri karşı Osmanlı devleti hiç bir şey yapamıyordu... Kendiside Kürd olan Mısırlı Mehemed Ali Paşa’nın oĝlu Ibrahim Paşa bir yandan Osmanlı devletini zorluyordu... Baĝdat valisi Davud Paşa devlete başkaldırmak için ortam koluyordu.. Mîr Muhamed kendi bölgesinde baĝımsız hareket ediyordu... Bir çok Kürd ve yabancı taraihçi bu 3 yönetici arasında mektup ve antlaşmalardan söz ediyorlar... Zaten o dönem Kuzey Kürdistan’da büyük oranda devletin kontrolunde çıkmış Kürd beyleri tarafından yönetiliyordu... Mîr Muhamed bu durumdan yararlanarak 1826 yıllında „bangî Azadî“(bazı tarıhçilere göre) çaĝrısını yaparak kendi baĝımsızlıĝını ilan etti ve kendisini „Emîr Mansur“ olarak adlandırdı. Osmanlı ve Iran devletleri bu gelişmeler karşısında korkuya kapıldılar... Osmanlı devleti Mîr Muhamed’in bu yükselişi karşısında çaresizce ona paşalık ünvanını yada Soran Mîrliĝi uzmanlarından olan Dr. Kawus Kaftan ve G. Mukriyan’in söylemleriyle „Mîrê Mîran“ ilan ettiler. Iran devlet bu de facto baĝımsızlıĝı „tanımak“ mecburiyetinde kaldı, ama diĝer yandan Osmanlı devletiyle Mîrê Soran’ın hakkında gelmek için gizli görüşmelere ve mektuplaşmalara girişti.( Bu hususa ilişkin bir mektup ve yazışma var(Mirnişini Soran, Mehemed Paşa (1788-1838) Beşi pencem, 143-165) Yukarıda da sözünü ettiĝim gibi Mîr Muhamed kendi sınırını genişletmek, Baban, Bêdînan, Hakkari, Botan ve Êzidî Mîrliklerini denetim altına almak için bahane arıyordu..Tam bu ortamda Êzidî Mîrliĝi ile Bedinan Mîrliĝi içinde geçmişte önemli pozisyonlarda olan daha sonra iç kavgalardan dolayı ekarte edilen Mizurî aşireti arasında bahtsız bir olay yaşanıyor. Êzidîlerin Mîrî Mîr Alî ile Mizuri aşireti reisi olan Ali Aĝa Baleyi arasında geçmişte kalan bir düşmanlık var.. Akrê hakimi bu ikisini bir araya getiriyor... Daha sonra Mîr Alî , Ali Aĝa Baleyi oĝluna „kirîv“ yapmak için davet ediyor.. Bu davet esnasında Alî Aĝa öldürülüyor... Bu meseleye ilişkin hemen hemen tüm yerli ve yabancı yazarlar bir dizi şey anlatıyorlar, ama hepsinin birleştiĝi nokta böyle bir olayin yaşadıĝıdır.. O dönem „büyük bir din olan ve aynı zamanda Ali Aĝa Baleyi’nin kardeşinin çocuĝu olan Mela Yahyayê Mizurî „ amcasının intikamını aldırtmak için Bedînan Mîrî olan Said Paşaya gidiyor, durumu anlatıyor.. Ama Said Paşa bir çözüm bulmuyor... Baĝdat Valisine gidiyor, o da bir çözüm bulmuyor ve sonunda Soran Mîrine , yanı Paşayê Kore’ye gidiyor ve durumu anlatıyor.. Aslında Mela Yahyayê Mizurî Bedînan Mîrî Said Paşa’nın bu ölümün arkasında olduĝunu düşünüyor... Çünkü, Said Paşa Muzirileri ve özellikle Ali Aĝa Baleki’yi rakip olarak görüyor... Onun Êzidî Mîriyle anlaşmasını kendisine karşı tehdit olarak görüyor... Mîr Muhamed hemen bu işe yatıyor... O Êzidî Mîrliĝi ile olan tarihsel çelişkisini çözmek, Muzirileri ve Mela Yahyayê Mizurî’yi tarafına çekmek ve sonuç olarak sınırlarını genişleterek Kürdistan’ın tek hakimi olmak istyordu.. Mîr Muhamed tam o dönem Êzidî Mîrlîĝine karşı bir fetva çıkartıyor... Bazı tarihçilere göre bu fetvayı Soran Mîrliĝinin Müfüsü olan Melayê Xetê çikarmıştır.. Başka tarihçiler ise Mela Yahyayê Mizurî o dönem „çok tanınan ve herkes tarfından saygı gösterilen bir din adamı“ olduĝundan Melayê Xetê’nin fetvasına gerek kalmadan kendisi çıkarmıştır.. Êzidi Mîrliĝine karşı bir fetva çıkarmak kolaydı. Daha önce çeşitli dönemler Kürd Mirlerine baĝlı din adamlar yada Şeyh ul-Islam’lar Êzidilere karşı Fetvalar çıkarmışlardır. Şeyh ul Islam Ebu Sûdi Amedi, Şeyh Ebdullayê Muderisi Ribeki ve Mela Hesenê Şivki bunlardan bir kaçıydı.. Ama, burada sorun Soran Mîrliĝi Êzidî Mîrliĝi’ne savaş açtıĝı zaman Müslüman Bedinan Mîrliĝi ve Akrê Paşası Êzîdilerin saflarında yer alırsa Fetva’nın kendilerini kapsayıp kapsamayacaĝı sorunudur... Işte tam bu noktada söz konusu Fetva’da kim destek sunarsa „yoldan çıkmıştır“ ibaresi kullanıyor ve onlara karşıda „kutsal savaşı“ devreye sokuyorlar.. Mîr Muhamed 60 kişilik ordusunu iki bölüme ayırarak, kardeşi Resul Beyin komutasında ve Bedînan Mîri Said Paşa’nın kardeşi Musa Beyin yardımcılıĝında Bedînan Mîrliĝi üzerine gönderdi... Odunun diĝer kesimini Mîr Muhamed’in kendisi komuta ederek Êzidiler üzerine yürüdü.. Mîr Muhamed’in komutasindaki Soran güçleriyle, Mîr Ali Beyin önderliĝindeki Êzidî güçleri kanlı iki günlük bir çatışmaya giriyorlar.. Bu çatışmada sayısal olarak güçlü olan Soran güçleri Êzidi güçlerini yeniyor ve Mîr Alî beyi esir alıyorlar... Beraberinde Rewanduz’a götürdükleri Mîr Alî beyi öldürüyorlar..Bedînan Mîrî Said Paşa, Yunus Aĝa komutasında bir gücü, Akrê Paşası bir başka gücü Êzidîlerin yardımına göndermişlerdi.. Fakat, onlar savaş alanına varmadan Êzidî güçleri yenilgi almışlardı. Iki Bedînan ordusu da Soran güçleri tarafından yenilgiye uĝratıldı.. Mîr Muhamed kardeşi Resul’a Akrêye saldırma talimatını veriyor ve Behdinan savaşıda başlıyor... Şêxan ve Akrê’nin düşmesinden sonra Êzidi Kürdler Musul’a kaçmaya başlıyorlar.... Mîr Muhamed ordusuyla peşlerine düşüyor.. Nehir üzerindeki köprü kaldırıldıĝından dolayi(bazılarına göre Musul Paşası Mîr Muhamed’in Musulu işgal edeceĝinden korktuĝundan dolayi köprüyü uçurduĝunu, bazılarına göre ise Êzidi Kürdlerden kurtulmak istediklerinden dolayi) Êzidi Kürdler kuşatılmaya alınıyor ve orada bazı tarihçilerin anlatımına göre hâlâ „Soran katliamı“ diye anılan kadın, çocuk ve yaşlı denmeksizin acımasız bir katliam yapılıyor.. Soran Mîri daha sonra Bedinan, Cizre, Doĝu Kürdistan’da Mahabad, Serdeşt ve Urmiye’ye kadar tüm bölgeleri kontrol altına alıyor.. Reşid Paşa 01.11.1835‘de Garzan savaşlarına ilişkin verdiĝi raporda“ Cizre’nin Rewanduz Beyinin elinde olduĝunu Midyat, Siirt ve Şirwan’in tazyike maruz kaldıĝını“ yazıyor Sayın Evîn Çîçek’in makalesinde sözünü ettiĝi ve „ 1832‘de Bedirxan Bey savunmasız 120. 000 Êzidî’yi katletmiştir“ olayı bu yakarıda sözünü ettiĝim Mîr Muhamed‘in yaptıĝı katliamdır.. Birincisi; bu makalenin ilk bölümündede ifade ettiĝim gibi bu katliamın Bedirxan ile ilişkisi yoktur..Ikincisi; sayın Evîn Çiçek’in yaptıĝı alıntı ya bilinçli bir şekilde çarpıtılmış veya yanlış çeviri yapılmıştır... Sayın Evîn Çiçek yukarıdaki alıntıyı Joachim Menant’ın „Les Yêzidiz- Adorateurs du Diable“ adlı kitaba dayandırıyor. Şimdi bu kitabın 1892‘de Paris’in Ernest Leroud yayınlarında çıkan ilk baskısından aynı bölümü aktarıyorum: „Douze cents Yezidiz sans defense furent egorges“(yani savunmasız 1200 Êzidî boĝazlandı yada öldürüldü................ „Yanı   sayın Çiçek'in   dediği  gibi  120.000 kişi değil.... Aslında bu katliamda 1200‘den daha fazla Êzidi katledildi.... Bu katliama ilişkin bir çok versiyon var... Bunlar içinde bana göre gerçeĝe en yakın olan Duhok’da faaliyet gösteren Merkeza Laleş’in çıkardıĝı Laleş dergisinin beşinci sayında verilen 4500 sayısıdır. Ortaya çıkan ve çıkabilecek yeni verilerle, belgelerle bu sayılara ilişkin yeni deĝerlendirmeler yapılabilinir..  Sayın Evîn Çîçek makalesinde başka çarpıtmalarada gidiyor.. Eĝer bir çeviri varsa çevirmenler bu işi alt üst etmişler ve sayın Çîçek onların hatalarına alet olmuştur.. Sayın Çiçek „Joachim Menant, Cizire Bohtan Beyleri olan Bedirxanların egemenlikleri altındaki alanlarda , Êzidî dini inancına mensup Kürdlerin 1840‘taki sayılarının 200.000 olduĝunu vurguluyor. 1890‘a geldiĝinde ise sayının 50.000‘e indiriliĝini yazıyor...“ diyor. Joachim Menant söz konusu olan kitabının 47 sayfasında şöyle diyor: „Biz Êzidîleri din ve ırk bakımından parçalanmış bu topluluklar içinde görüyoruz. Êzidiler Kürdistan nüfusunun en az parçasını temsil ediyorlar... Êzidilerin 1840‘taki sayıları 200.000 .................................... bugün ise sayıları 50.000 cıvarındadır ve sayıları günden güne azalıyor“  Sayın Çîçek’in vurgu yaptıĝı gibi „Bohtan Beyleri olan Bedirxanların egemenlikleri altındaki alanlarda200.000 Êzidî’den“ söz edilmiyor. „Kürdistan’da 200.000 Êzidi’den“ söz ediliyor. Kürdistan ve Botan arasındaki fark açıktır.. Baptistin Poujoulat 1840 tarihinde Paris’te yayınladıĝı „Voyage dans L’Asie Mineure“ adlı eserinde „tüm Kürdistan nüfusunun 3 milyon oluĝunu ve bunun 200.000 Êzidî“ olduĝunu yazıyor.. Buradan da görülüyor ki tüm Avrupa’lı yazarların bu sayılar için baş vurduĝu bazı kaynaklar var.. Her halde o dönem ki Osmanlı kaynakları bu sayılar meselesinde önemli rol almıştır..Ayrıca Êzidîlerin sayıları hakkında verilen bu rakamlar doĝru deĝildir.. Hâlâ bugüne kadar Türk devleti Kürd nüfusunu doĝru dürüst sayım altına almış deĝildir.. O dönemler uygulanan terör, alınan haraçlar ve asker toplamaları karşısında Êzidi Kürdlerin verdikleri sayının bu kadar az olmasına şaşırmamak gerekir.. Bu sayıları karşı suphe ile yaklaşmak gerekir.. Sayın Evîn Çiçek kullandıĝı kaynakları konrol etmiş olsaydı kaynaklardaki bir dizi yanlış bilgileri görürdü... Soz konusu kaynakta „ Bedirxan Bey “ ile „ Muhamed Paşa“ sürekli karıştırılmış, yada aynı kişi olarak lanse edilmişlerdir. Zaten Hıristiyanlıĝı yaymaya çalışan, Asurileri kendi mezheplerine çekmeye çalışırken birbirleriyle kavga içinde olan , Êzidileri kendilerine çekebilecekleri ve hatta kafesteki kuş gözüyle bakan misyonerlerin, yada Layard gibi „Asuri küryelerin“ müslüman Kürdlere ve özellikle kendilerine karşı dikilen Kürd Mirleri hakkında pek olumlu tespitleri yoktur. Ama, onların yazdıklarından bizim yaralanabileceĝimiz çok şey var... Bu tarihi kaynaklar saraf hassaslıĝıyle ele alınmalı ve irelenmelidir.. Devam edecek...   

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.