Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 6 February 2010

TÜDAY

Menschenrechtsverein Türkei / Deutschland e.V (Türkiye /Almanya Insan Haklari Dernegi)
Adres: Melchiorstr. 3, D-50670 KÖLN, Tel. :0049-221-724077, E-Mail: [email protected]

Verein der Völkermordgegner e.V. Frankfurt / Main Soykırım Karşıtları Derneği (SKD); Kontakt : Ali Ertem Tel.: 0049/69/5970813; E-Mail: [email protected]

Tarihi gerçeklerin inkarı ve bölünme paranoyası Türkiye'nin hiçbir sorununa çözüm değildir!

Türkiye Cumhuriyeti devleti yeni bir “kriz nöbeti“ ile sarsılıyor. Sebep, dünyanın öbür yüzünde bulunan Avustralya'da Sydney kentine bağlı Fairfield semti belediyesinin, Süryani halkına karşı 1915'te işlenmiş soykırımı kabul ederek soykırım kurbanları anısına bir anıt dikme kararı almış olmasıdır. Türk medyası alarma geçmekte gecikmedi. Bilumum inkara hizmet lobi faaliyetlerinin, devlet güdümlü derneklerin dikkatleri Sydney'in Fairfield kasabasına odaklanmış durumda. Manşet hazır: “Şimdi de 'Süryani soykırımı' krizi“(!) TC-Büyükelçisi devrede ve şantaj da hazır: “The Australian“ gazetesine konuşan Özge, düşünülen anıtın inşa edilmesi halinde bunun Türkiye-Avustralya ilişkilerinde gerilime yol açacağını, Avustralya'daki Türk ve Süryani kökenlileri düşman kamplara böleceğine dikkat çekti.“

Dikkat! Toplumu iki düşman kampa bölen unsur, soykırımın inkârı değil, ama soykırımın kabulü oluyor!

Soykırımcı geçmişin inkârı, tarihi gerçeklerin hiçe sayılması Türkiye Cumhuriyeti devlet egemenliğini gittikçe derinleşen bir krizin içine sürüklemektedir. Ne dev basın-yayın ordusunun dezenformasyonu, ne uluslararası lobi faaliyetlerine dökülen milyonlarca para, ne de Türkiye'de ve dünyanın farklı ülkelerinde soykırım gerçeğinin inkârı temelinde propaganda faaliyetleri yürüten devlet güdümlü kuruluşlar (cami, işadamları Atatürkçü düşünce vs. dernekleri), demokratik kamuoyunun sürekli manipüle edilmesini başaramamışlardır. Gerçekler gün ışığına çıktıkça, TC devlet yetkililerinin soykırım mağduru halkları karalayan birer yalancı, kurbanı katil, katili ise, kurban yerine koyan iftiracı oldukları her geçen gün biraz daha iyi anlaşılmaktadır.

Bu nedenle demokratik kamuoyu tavrını, hak ve adalet talep eden soykırım mağduru halklardan yana koymaktadır. Artık kamu vicdanı, Süryanilere, Ermenilere, Helenlere, Kürtlere, TC egemenliği altında bulunan bilumum etnik ve dini kimliklere dâhil olan halklara reva görülen inkâr ve imhayı, zoraki türkleştirme politikasını kabul etmemektedir.

Bu durum karşısında devlet yetkilileri, 100 yıldır Türkiye denen coğrafya üzerindeki kadim halkları, soykırım ve sürgünlerle yok etme politikasından vazgeçmek, tarihi geçmişi ile yüzleşmek yerine, her türlü insani değerleri, ahlaki ölçüleri hiçe sayarak, dünya insanlık ailesinin “türke düşman“ olduğu saçmalığını ileri sürmektedirler.

Geçtiğimiz günlerde, Avustralya'nın Sydney kentine bağlı Fairfield belediyesinin Süryani halkına karşı işlenmiş insanlık suçunu kabul ederek Süryani soykırımı kurbanları anısına dikilmek istenen anıta dair ismi belirtilmeyen bir dışişleri yetkilisi, şu açıklamada bulunmaktadır:

"Tarihi gerçekleri saptıran, asılsız iddialara dayalı böyle bir müracaatın kabul edilmiş olması, herşeyin başında, Çanakkale Savaşı'ndan bu yana, aralarında özel bir tarihi bağ bulunan Türkiye ile Avustralya arasındaki ilişkilerin özüne ve dostluğa yakışmayan, talihsiz bir gelişme teşkil etmiştir. Asli görevi, sorumlu olduğu bölgede yaşayan insanlara hiçbir ayırım yapmadan hizmet sunmak olan bir yerel yönetim organının, görev ve yetki sahasında bulunmayan bir konuda böylesine anlamsız bir karar almış olmasını kınıyoruz"
(http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=929379&title=disisleri-avustral...)

Fairfield belediye meclisine “tarih ve asli görev sorumluluğu“ dersi vermeye kalkışan dışişleri yetkilisi, sadece belediye meclisi üyelerini değil, aynı zamanda demokratik kamuoyunu aptal yerine koyarak pişkin bir iki yüzlülük örneği sergiliyor.

â–º Zira Fairfield belediyesi meclis üyeleri, 1915'te Süryanilerin başına neler geldiğini bilmektedirler. Onlarca tarafsız bilim insanının araştırma sonuçlarını, yüzlerce görgü tanıklarının ve 1915 cehenneminden sağ çıkmış soykırım mağdurlarının ifadelerini bilenlerin araştırıp inceleyenlerin görüşlerine başvurdukları ve ikna oldukları için Süryani halkına insani bir jestte bulunuyorlar.

â–º Fairfield belediye meclis üyeleri aynı zamanda, 25 yıldır Kürt halkına karşı “düşük yoğunluklu savaş“ yürüten TC devletinin, baskının, zulmün, işkencenin yanı sıra, Kürdün onuruna tedavisi zor bir yara açmak için insan dışkısı yedirdiğini de biliyorlar. Kürt ulusunun gasp edilmiş ulusal haklarını, iade etmek yerine, seçilmiş temsilcilerini derdeste ederek devlet terörü ile hizaya sokulduklarını, utanç fotoğraflarından onlar da tanıyorlar.

â–º Fairfield belediye meclis üyeleri, 20 milyonu aşkın TC vatandaşı Alevinin inanç özgürlüğüne yüzlerce yıldır pranga vurulduğunu ve çocuklarının 21.yüzyılda da, Sünni İslam'a asimile edilmeleri için zorla “din dersine“ sokulduğunu biliyorlar.

â–º Fairfield belediye meclis üyeleri, TC egemenliği altında tükenme noktasına getirilmiş, birkaç aileden ve yaşlı insanlardan ibaret kalan Süryani halkının kaderinin, devlet eliyle örgütlenmiş “legal ve illegal köy korucuları“ diye tanımlanan kriminal çetelerin, çapulcular güruhunun eline terk edildiğini de biliyor.

â–º Fairfield belediye meclis üyeleri, Hrant Dink'i katleden, katillerini koruyup yücelten ittihatçı soykırım zihniyetinin, TC devletine 1915'ten bu yana egemen olduğunu biliyorlar.

â–º Fairfield belediye meclisi, soykırım ve sürgünlerle yok edilen Süryani halkının, yüz milyonlarca dolarlık taşınır ve taşınmazına el konulduğu yetmiyormuş gibi, 1600 yıllık tarih mirası olan Mor Gabriel Manastırı'nın da elinden alınmak istendiğini çok iyi biliyor.

Kısacası Fairfield belediye meclis üyeleri, bütün bu gerçekleri bildiğinden dolayı yeni insanlık suçlarını engellemek için, kendi ülkesinde ölülerini bile anması yasaklanan Süryani halkına insani bir jestte bulunarak Soykırım Kurbanları anısına bir anıt dikiyorlar.

Tam da bu noktada, Fairfield belediye meclisine ayrımcılığa karşı “ahlak“ dersi verme cüretini gösteren dışişleri yetkilimizden, aynanın karşısına geçip, kendi şahsında, TC'nin gerçek yüzüne ve 100 yıldır süregelen icraatına bir bakmasını talep etmek hakkımızdır.

TC soykırım politikasının Avustralya'daki Türkiyeli göçmenleri de etkilediği yaptıkları açıklamalardan açıkça anlaşılmaktadır. Onlar da TC-devlet yetkililerinin inkâr politikasına sarılmakta ve adeta kendi kendilerini teşhir eden zavallılar konumuna düşmektedirler. Üzerinde uzunca boylu durmak için değil ama, hangi “argümanlarla“ dünya kamu oyunun önüne çıktıklarına dair ibret olması bakımından sadece bir göz atmak için sabrınıza sığınarak birkaç örnek aktarmak durumundayız.

“NSW Türk Kuruluşları Konsey Başkanı“ Dursun Candemir 1915 Soykırımının inkarını şöyle gerekçelendirmek istemektedir: “Osmanlı İmparatorluğu 30'dan fazla milleti bir arada tutmuş. Dolayısıyla o günkü problemler bugünün şartları ile değerlendirilemez. Eğer bugünün şartları ile değerlendirilecekse, İngilizler, Avustralyalılar, İspanyollar, Fransızlar, Amerikalıların da kendi olaylarını aynı bakış açısıyla değerlendirmeleri lazım.“
http://www.timeturk.com/Şimdi-de-Süryani-soykırımı-krizi_103781-haberi…

Demek ki, devletin inkar politikasına alet olanların, devlet argümanlarından başka argümanları bulunmuyor. Her nedense, tarihimizin karanlık sayfaları bize hatırlatıldığında, soykırım gerçeğinin kabulü talep edildiğinde, aklımıza başkalarının işlediği cinayetler geliyor. “Osmanlı İmparatorluğu 30'dan fazla milleti bir arada tutmuş.“ Çok “adaletli“ olması nedeni ile de yıkılıp gitmiş! Diğer taraftan başkalarının (İngilizler, Avustralyalılar, İspanyollar, Fransızlar, Amerikalılar) işlediği insanlık suçu, neden bizimkini “haklı“ çıkarmasın! Pes doğrusu. Her şey bir yana, acaba Dursun Candemir, Avustralya hükümetinin Aborijinlerden 2008 yılında resmen özür dilediğini bilmeyecek kadar “cahil“ mi dersiniz?

Avustralya Türk Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Mehmet Karamemiş:
"Biz göçmenler geldiğimiz ülkelerdeki problemleri Avustralya'ya taşımamalıyız... bizlere kin besleyenler birbirlerine destek oluyorlar... Madem Süryanilerin bir kısmı da Irak'ta katliama uğramış, Irak kökenliler. Neden bu anıtı Irak'ta yapmıyorlar. Üstelik şimdi ABD yüzünden Irak'ta siyasi ortam da müsait.
(Aynı kaynak)

Karamemiş hiç olmadı daha “âlicenap“ davranarak, Süryanilere anıtlarını Irak'ta dikmeleri için bir “yol“ göstermiş! Soykırım inkarına alet olan zihniyetin bu günden yarine değişmeyeceğinin bilincinde olmamıza rağmen, yinede bir hatırlatama yapmanın yararlı olacağı inancındayız: Sayın Karamemiş, eğer ki siz, Türklük aidiyetine dâhilseniz, dünyanın neresine giderseniz gidin, egemenlerinizin Türklük, Müslümanlık adına işlenmiş oldukları ve hala inkar ettikleri soykırım suçlarının kara lekesini, hep anlınızda taşıyacaksınız. İnkâra arka çıktığınız sürece, siz de suça ortak olacaksınız. Bu nedenle sadece soykırım mağduru halklardan değil, aynı zamanda hak ve adalet isteyen herkesten nefret edeceksiniz. Kendinizi hep “düşman“ çemberi altında hissedeceksiniz.

Sydney Türk Dayanışma Derneği Başkanı:
"Süryaniler Türkiye'de gayet rahat, en güzel yerlerde yaşıyorlar. Kimse kimseye karışmıyor. Böyle bir anıtı kesinlikle kabul etmiyoruz, bunu saçma ve yanlış buluyoruz. Her önüne gelen istediği yere heykel dikememeli. (Aynı kaynak)

Bir dernek başkanı olma sıfatıyla ismini bile açıklama zahmetine katlanamayan, anıtla heykeli biri birine karıştıran bu zavallının, Türkiye gerçeklerinden bihaber ve onlara en az Avustralya kadar uzak olduğunu söylemek, her halde şahsına hakaret sayılmaz. Acaba bu dernek başkanı, tanrılaştırılan ve neredeyse her hanenin kapısı önüne dikilmek istenen o “büyük kurtarıcı“ (M. Kemal) heykellerinden bıktığı için mi Türkiye'yi terk etmiş? “Heykel“den bu denli rahatsız olan zatın, buna bir itirazı olmuş mu?

Son örnek “Auburn Gelibolu Cami Derneği Başkanı: "Dünyada Türk düşmanlığı almış başını gidiyor. Süryani derneklerince yapılan bu iş Avustralya'da bölücülük yapmaktır.
(aynı kaynak)

Sanki bedelli askerlik “imtiyazından“ yararlanan bu “Müslüman“, dersini TSK'dan almış. “Türkün türkten başka dostu yoktur!“ ırkçı vecizini, kafasına tam yerleştirmiş. Kendi faaliyetleri, dini propagandasına alet etmesi düşmanlık ve bölücülük olmuyor, ama soykırım mağdurları hak aradığında ezkaza birleri haklıdan yana tavır koyarsa, dünya Türklere “düşman“ oluyor, Süryaniler Avustralya'dan Türkiye'yi “bölmek“ istiyorlar! Tek kelimeyle: paranoya! Dini kendine alet edinen soykırım inkârcılarının hangi yöntemlerle devlet hesabına lobi yaptıkları çok çirkin bir biçimde sırıtıyor. Avustralya'da cami kisvesine bürünmüş devlet, Türkiye kökenli göçmenlerin yoğun olarak yaşadıkları her yerde olduğu gibi Avustralya'da da toplumla kaynaşmaları önünde en büyük engel haline geliyor. Soykırım mağduru halklar, Avustralya'da da TC devletinin tehdidi ve takibatından kurtulamıyorlar.

Bu tablo bize, devletin inkâr politikasına temel teşkil eden taban ve bu tabanın “argümanları“ hakkında bir fikir vermektedir. Bir başka ifadeyle soykırımı inkâr politikasının sadece içinde bulunduğu çıkmazı değil, aynı zamanda yarattığı gerilimi ve tehlike potansiyelini de gözler önüne sermektedir.

Her şeye rağmen TC-devletinin gücü, gerçeklerin gün ışığına çıkmasını engellemeye yetmeyecektir. TC, Soykırımın kabulünü, Rüşvetle, şantajla, tehdit ve politik cinayetlerle sadece geciktirilebilir, fakat soykırımın kamu vicdanında mahkûm edilmesini asla engelleyemez.

TÜDAY ve SKD, Fairfield belediye meclisinin Süryani soykırımı kurbanları anısına dikmek istediği anıta ilişkin kararını, canı gönülden desteklemektedir. Tehdit ve şantajlara boyun eğmeyen sayın Belediye Başkanını ve meclis üyelerini yürekten kutlamaktadır. Dışişleri sözcüsünün “dostluğa yakışmayan, talihsiz bir gelişme“ olarak nitelediği bu insani jestin, “Türk düşmanlığı“ ve “bölücülükle uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Sadece ve sadece Türkiye toplumunun tarihi ile yüzleşmesi ve soykırım gerçeğini inkârdan kurtulması için örnek alınması gereken insani bir tavır anlamı taşır. İnsan hak ve özgürlüklerini, adaleti, bencil çıkarlara kurban eden, soykırımın inkârı üzerine kurulu “dostluklar“ sahtedir. Başta soykırım kurbanı halklar olmak üzere, hem Türkiye toplumuna, hem de insanlığa karşı “dostluk adına yapılan büyük bir kötülüktür.

Hak ve adalet soykırım kurbanı halkların olacaktır!
Hak ve adalet Süryani halkının hakkıdır!

1915 Soykırımının kabulü ve ondan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için atılacak somut adımlar, Türkiye'nin can alıcı sorunlarının çözümüne anahtar olacaktır!

4 Şubat 2010

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.