Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 9 November 2009

[size=x-large]Roman Sanati[/size]

[size=large][i]Roman Nedir?[/i][/size]

Roman bilimsel bir yapit degildir. Konusu insandir; psikolojinin, sosyolojinin, tarihin, felsefenin de konusu insandir. Roman bu bilim dallarinin verilerini gözardi etmez. Tam tersine roman yazarinin bu alanlari, uzmanlari kadar olmasada bile epeyce bilmesi gerekmektedir. Ne kadar cok bilirse, kendisi istese de, istemese de, yapiti o ölcüde derinlik kazanir. Ayrica yapit yaraticisini yansittigina göre, yaraticisinin evrensel boyutlarda yasamasi yapitin da evrensel olmasi sonucunu getirir. Bu ise ancak bilgiyle donanmis bir duygusal ve düsünsel zenginlikle olasidir. Ancak roman bilginin aktarildigi bir alan degil, bir [b]kurgudur.[/b]

Roman kisa bir tanim vermek gerekirse 50 bin ve daha cok sözcükten olusan, töreleri, duygulari, düsünceleri, tutkulari, toplumsal gercekleri, tarihsel gercekleri, olabilecegi varsayilan olaylari, karekterler ve tipler kullanarak, zaman ve mekan icinde kurgusal ve düz yazi olarak anlatan, cözümleyen, estetik kaygisi olan yazi türüdür.

[size=large]Roman'in Dili[/size]

Hic kimse kimseye romani dili icin kullanmasi gereken dili ögretmez. Yazmak icin kullanilacak dili kisi kendisi sececektir. Biz burada ancak degisik yazi türleri icin degisik bicimlerin kullanilabilecegini söyleyebiliriz. Makale, gazete köse yazisi, bilimsel bildiriler, bilimsel kitaplar, deneme gibi türlerin diliyle roman ve öyküde kullanilan dillerin de ortak yani dramatize etmeleridir.

Yazar kime hitap ettigini, okur kitlesi olarak hangi yas gurubunu, toplumun egitim düzeyi bakimindan hangi kesimini sectigini en bastan belirlemelidir.

Her yazi türünde kullanacaginiz dil icin ortak ve asla gözardi edilmemesi gereken kosul, dili iyi ve dogru kullanmak, gereksiz sözcüklerden kacinmaktir. Kendine özgü bir bicem yaratma kaygisiyla bosu bosuna sözcük kullanmak yaziyi sikici yapar, yazinin düzeyini düsürür.

Roman kisinin cocuklugu veya öykünün gectigi zaman diliminden önceki bir olay, geriye dönüslerle anlatilabilir. Geleneksel romanda olaylar zaman icinde yasadiklari sirayla anlatilir.

[size=large]Romanin Baslangic Bölümü[/size]

[i]Iyi bir baslangic icin sunlar yapilabilinir:[/i]

1. Taslaginizi bir daha gözden gecirin. Baslangic sahnenizin romanin son sahnesine yeterince yakin olup olmadigina bakin. Ayrica romaninizin baslangic sayfalarinda ana catiskiya iliskin ipuclari verecek sahneler bulundugundan emin olun.
2. Ilk cümleniz, dissal, gercek ve somut bir cümle olmali. Okurun kafasinda belirsizlik yaratacak soyut bir düsünceden veya genel anlatimdan kacinin.
3. Acilis cümlenizden sonra karekterinize, icsel dünyasinin izlerini tasiyan davranislar yaptirabilirsiniz.
4. Ilk sahnenizi veya romanin ilk bölümünü üc dört dakikada okunabilecek kadar kisa yazin. Ilk bölüm en cok ü veya dört sayfayi gecmemeli.
5. Bu bölümde ana karakterlerinizin gecmisi ile ilgili cok kisa bilgiyi bölüm icine serpistirin veya ona ait bir iki cümle yazin.
6. Karsit karekteriniz ve ana catiskiniza iliskin bir iki ipucu okurun ilgisini ve merakini uyandiracaktir.
7. Bu bölümde okurunuz icin yaratacaginiz bir kücük gizem –kuskusuz romandan kopuk bir gizem olmayacaktir bu- onu, yarattiginiz dünyanin icine ceker.
8. Her bölümü, okuru ikinci bölümü de okumaya yönlendirecek bicimde belirtin. Bunun icin cözülmemis bir sorun veya bir gizem yaratilabilir.
9. Ikinci bölüm mantigin bekledigi bölüm olmasin. Araya karekterinizle ilgili bilgiyi, ana catismayi hazirlayan yan olaylardan birini iciren bir bölüm koyabilirsiniz. Okur, birinci bölümün sonunda merak ettigi seye ulasmak icin ikinci bölümü de okuyup bitirecektir. Okur bir soraki paragrafta ne olacagini bilmemeli ama oraya gecmek icin de sabirsizlanmalidir.

Simdi de baslangic bölümünüzde asla yapmamaniz gereken seyler:

o Kisilerin gecmis veya simdiki yasamlarini özetlemeyin.
o Yalnizca roman kisilerinin kisiliklerini anlatan sahneler yazmayin.
o Yalnizca yer bitimlemelerini yapmayin.
o Konunuzu iyi bildiginizi kanitlayan konusmalar yapmayin

[size=large]Zaman-Cevre (Ortam)[/size]

Bir romanin gectigi cevre ve zaman kuskusuz cok önemlidir fakat ne cevre ne de zaman romanin en önemli ögeleri degildir. Okurlar en cok romanin kisileri ve onlarin yasadiklari olaylarla ilgilenirler. Roman kisileriyle yakinlik kuarabildikleri ölcüde öykünün icine dalarlar ve orada yasarlar. Ancak insanlar yakinlik kurduklari kisilerin yasadiklari yerleride merak ederler ... Tanidik bir kisinin yasadigi yer bilinmezse, o kisi düsünüldügünde de bir yere yerlestirilemez. Ayrica da kisinin yasanilan cevreyle yakin iliskisi var. Roman kisileri de yasadiklari cevre ve zaman bilindiginde daha canli ve ilginc olurlar.

Atmosfer ve mekan hic bir zaman hikaye ve karekterlerin önüne gecmemelidir. Atmosfer ve mekan hep geri planda kalmalidir.

[size=large]Izlek (Tema-Fikir-Önerme-Anadüsünce-Ileti)[/size]

Herkesin yasami bir öyküler toplamidir. Kimse yasaminda ilginc deneyimler olmadigini, bu nedenle roman yazamiyacagini öne süremez. Yazanlarin yazmayanlardan farki, cevrelerinde ve kendi yasamlarinda olup biteni fark etmeleri ve gördüklerinin kendilerine degmeden gecip gitmelerine izin vermemeleridir. Yazar, bir bakima baskaldiran kisidir. Olanlari oldugu gibi kabullenmez, cevresini ve yasanilan dünyayi irdeleyerek yazar, yorumunu aktarir ve degistirmeye calisir. Dünyayi sorusturan, irdeleyen bir gözle bakarken kimi fikirler edinir ve bu fikirleri kanitlamaya calisir. Iste yazarin kanitlamaga calistigi bu fikre izlek (önerme) diyoruz.

„Baskalarina ne söylemek istiyoruz?“ sorusuna verebilecegimiz tek tümcelik yanittir izlek. „Savas felakettir!°“; „Özgürlük bütün degerlerin üstündedir!“; „Kiskanclik aski öldürür!“ gibi.

Öykünün ve kisilerin ilginc olmasi icin kimi seylerin yolunda gitmemesi, kisilerin bir seylerin savasimini vermesi, yenik düsmasi, kimi oyunlara kanmasi, düstügü yerden dogrulmaya calismasi, egellerlen karsilasmasi, eregine ulasmak icin caba göstermesi gerekir. Barisin degerini kanitlamak icin yalnizca bariscil bir yasam sergilemek yetmeyebilir. Savasin korkunclulugunu göstererek barisi özletmek cok daha etkili olabilir. Ya da sevginin degerini göstermek icin sevgisiz bir ortamda kalan kahramanin mutsuzlugu gösterebilir.

Burada [b]„göstermek“[/b] sözcügünün altini cizmek gerekir. Göstermek o denli önemli ki, sik sik yenilemekte yarar var. Yaziyi, roman yapan temel ögeleri gözardi etmeden yenilikler arayabilir, anlatiminiz ve biciminizle ilgili yeni yollar arayabilirsiniz. Ama sunu hic mi hic gözardi etmeyelim.: [b]„ANLATMA, GÖSTER!“ Bu bir kuraldir.[/b]

[size=large]Kurgu (Örüntü, Montaj)[/size]

Bir öykü (roman, oyun, senaryo) bir küme insanin (kisilerin), bir zaman ve bir yerde (Cevre) basindan gecen olaylar dizisidir (kurgu-örge). Bunlar yoksa öykü de yoktur.

Kimilerimizin, bir zamanda ve bir yerde kisilerimize yasatabilecegimiz sayisiz olay vardir. Iste bu olaylar bastan belirlenen bir izlek (tema-fikir-önerme) cevresinde siraya konularak, izlege gerekli olanlar secilip, ötekiler ayiklanarak romanin kurgusunu olusturur. Demek ki, önermeyi kanitlamak icin olaylar dizisine gereksinim vardir. Bir baska deyisle kurgu romanin vazgecilmez bir ögesidir.

Kahraman yikima ugradigi zaman duygusal tepki verecek. Sonra toparlanip düsünme geregini duyacak, bu asamada sasiracak, kusku duyacak, cikis noktasi ariyacak, ikilemde kalacak. Daha sonra da kurtulus yolunu sececek, karar verecek ve eyleme gececektir. Son erege varmak icin kahraman eyleme gecmek zorundadir. Eger kahraman eyleme gecmeme karari verirse roman biter.

Okura ilginc gelen karekterler hep eylem icin de olanlardir.

Sahne aralarini her zaman okura göstermek zorunlulugu olmasa da roman planlanirken, sahne ve sahne arasinin birbirini izlemesine özen gösterilmelidir.

Kisiler ve olaylara iliskin ipuclarini okura anlatmak ve sezdirmek icin baska yollar da kullanilabilir. Bir sahnenin basinda ana kahraman öne cikarilabilir, ya da onun romanin son sahnesindeki durumu gösterilebilir, sonrada dikkatler öteki kisilerin üzerine cekebilir.

Kurgunun üc ögesi vardir: [i]Gizem, Gerilim ve Süpriz.[/i] Gercek yasami daha da ilginc yapan bunlardir. Romanin ilgi cekmesi icin bu özellikleri yaratmak gerekmektedir.

Kurgunun Bölümleri: Bir öykünün üc bölümü vardir. [i]Yükselen gerilim, dögüm (doruk) noktasi ve düsüs.[/i] Sonuc bölümü giristen de kisadir.

Her olay bir öncekinin sonucu, bir sonrakinin nedenidir.

[size=large]Karekterleri Yaratmak[/size]

Romani roman yapan karakterlerdir. Iyi bir karekter bir roman serisine esin kaynagi olabilecegi gibi, iyi olmayan bir karekter de romaninizi batirabilir. Karakterlerinizin en öncelikli konunuz oldugunu ne kadar tekrar etsek azdir. Romaninizin ilgi uyandirmasini istiyorsaniz okurun, baslarina gelen seylerden etkilenecegi karekterler yaratin. Yaptiginiz onca arastirmanin ise yaramasini istiyorsaniz, karekterlerinizin o arastirmalardan yararlanmasini saglayin. Romaninizdaki kisiler her gün görüp iliskide bulundugunuz insanlar kadar gercek olmalidir.

Cogu romanda en az iki karekter bulunur. Hikayenin kahramani olan protagonist ve okurlarin nefret etmeye bayildigi antagonist, yani kötü adam.

En iyi antagonist, kahramanin bas edebilecegi ama kolay, kolay yenemeyecegi bir karakterdir.

Karekterinizin zayifliklarinin hikaye icinde bas edilmeyecek kadar büyük seyler olmamasina dikkat ediniz. Tekerlekli sandelyede oturan bir kadinin cinayeti cözmek, ya da katili yakalamak icin daga tirmanmak zorunda kalmasi gercekci olmayacaktir. Yetersizlikler hikaye akisina katkida bulunmalidir, sekteye ugratilmamalidir.

Karekterlerinizin tuhafliklarinin fazla abartili olmamasina dikkat edin. Inanilir ve dogal olmalarini saglayin ama karekterinizin önüne gecmelerine izin vermeyin. Kendi kendinize yüksek sesle okuyarak bu kisilik özelliklerinin karekteri itici ve gercek disi kilmaktan cok, onu gelistirip daha ilginc kildiklarindan emin olun.

Karekterlerinizi hikayeden ayri olarak düsünün. Karekterleri hikayeden ayirmak, camasir yikarken renkleri beyazlardan ayirmak gibidir. Koyu mor gömleginizi beyaz camasirlarinizla birlikte makineye atarsaniz, hersey lavanta rengi olarak cikacaktir.

Bir karakter ya da olayin hikaye icin gerekli olup olmadigini anlamanin en emin yolu sudur: Onu hikayeden cikarin. Hikaye cöküyorsa, o karakter ya da fikir önemlidir. Cökmüyorsa, metni güclendirmek icin biraz budamaniz gerekebilir.

Kitabinizi kurgularken, her karekteri ayri ayri düsünmelisiniz. Davranis tarzlari, yapip yapmadiklari, düsündükleri ve hayal ettikleri dünyanizin yaratilmasinda önemlidir.

[size=large]Karekterleri Konusturmak[/size]

Bir yazarin elindeki en önemli kaynaklarindan bir diyalogdur. Konusma tarzinizin kimliginizi yansittigi uzun zamandir bilinen bir gercektir. Zekice konusursaniz, insanlarda zeki ve iyi egitimli biri oldugunuzu düsünür. Eger konusma tarziniz basindan savma ve argoluysa, tam tersini düsünme egilimlidirler. Bu her zaman icin gercegi yansitmayabilir ama yazili dilde yazarlar konusma tarzlarini bir etki yaratmak, okurun karekter hakkinda birseylere inanmasini saglamak amaciyla kullanir.

Süpriz yaratmak da karekterleri canladirmakta kullanilan bir yöntemdir. Cok sakin bir karektere, inandirici kosullar yaratarak ondan hic beklenmedik bir sey yaptirabilirsiniz.

Diyalogla canlandirilabilecek durumlarda, anlati kullanmayin. Gereginden fazla aciklama, betimleme ve abartidan kacinin. Bazi seyleri karekterlerinizin hareketlerine ve okurunuzun hayal gücüne birakin.

[size=large]Taslak ve Öyküleme[/size]

[i]Estetik Uzaklik:[/i] Insanin sanatsal bir olayla karsilastigi zamanki davranisini düsünelim. Bakar, veya okur, veya dinler ve karsilastigi olayi kavramaya calisir. Yani gördügü sanatsal olayla bir iliski kurmaya calisir. Olaydan tat alip almamasi, onu begenip begenmemesi, onu irdelemesi veya elestirmesi bu iliski kurma anindan gelen asamalardir.

Hangi noktada kisi sanatsal olayla bag kurmaya baslar? Iste kisinin sanatsal olayla karsilastigi anla, bag kurdugu an arasindaki farkina estetik (veya sanatsal) uzaklik denir.

[i]Bakis Acisi:[/i] Okurun olaya yakinligini etkileyen etmenlerden biri de „bakis acisi“dir, yazarin romani yazarken durdugu noktadir. Yani romani kimin agzindan anlattigidir. Birinci kisi tekil (ben dili): ikinci kisi tekil (sen dili), ücüncü kisi tekil (o dili), bir cok kisi ( romandaki karekterlerden biri olayi kendi agzindan anlatirlar)

[size=large]Hemen Göze Carpan Hatalar[/size]

o Kitabinizin ilk bir kac sayfasinda pek cok karekterin, cok aceleci bir sekilde tanitilmasi
o Olay gerceklesmeden önce okura neler olacagini önceden anlatmaniz
o Arka planda kalmasi gereken hikayenin, okur okur daha hikayenin icine cekilmeden cok erken anlatilmasi
o Karakter isimlerinin, daha ilk sayfada bir ya da iki seferden daha fazla gecmesi
o Hikayenin kimin agzindan anlatildigi konusunda cok belirgin bir karisiklik olmasi
o Hikaye örgüsünün cok erken kestirilebilmesi

[i]Derleyen:[/i]
[url=http://alanlezan.net]Alan Lezan[/url], 29. Ekim 2009, Frankfurt am Main

[i]Kaynak:[/i]

o Öykü ve roman yazma sanati, Sevim Gündüz, Istanbul 2007
o Her yönüyle roman yazimi, Joyce ve Jim Lavene, Ankara 2009

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.