Bence her insan inancinda elbette tamamen özgür olmalidir ama bir insan hic bir zaman inancindan dolayi baskasini baski altina almamali, onu distalamamali, öldürmemelidir. Allah varsa eger o ne yaptigini bilir sanirim. Allah'in ilkelerini onun adina düynada gerceklestirecek insanlara ihtiyaci yoktur. Eger dünyada Allah acisindan bir sorun varsa o zaman Allah kendisi cözecek güctedir. Bir insan olarak Allah adina hareket etmek, onun propagandasini yapmak veya onun adina öldürmek tamamen sapikliktir.
Ayrica ben bir dinin iyi veya kötü oldugunu onun kadina karsi bakis ve davranisindan anlarim. Eger kadinlar bir toplumda erkekler ile ESIT haklara sahip degillerse o zaman o dini ve sitemi sorgularim.
Ben sahsen gelismemin önünde olan her engelin kalkmasindan, kaldirilmasindan yanayim. Orta Cag'da yasamayi reddediyorum. Hangi din olursa olsun, eger dua etmek benim karnimi doyurmuyor ve beni benim gibi insanlara düsman ediyorsa ben o dini terkederim.
Müslüman Kürdlere de söyleyeceklerim sunlar:
Nasil olurda Müslüman olan Türkler, Araplar ve Farslar Cecenistan ve Kosovo denilince ayaga kalktilar ama kapisinin önünde ise Kürdlere yapmadigini birakmadilar? Bu ne bicim Müslüman kardesliktir?
Ayrica Islam'da Kadin'in yeri nasildir? Kürd kadinin durumu nasildir?
Tüm bunlari biraz bilimsel arastirmaniz gerekmiyor mu?
Sayin Teslime Nesri'nin asagida yazdiklarina aynen katiliyor ve Kürd Müslümanlarini, Ezidilerini, Alevi, Safi ve Sunnilerini sagduyuya davet ediyor, BILIM, TEKNOLOJI ve SIYASETE sarilmalarini diliyorum.
Bilmemiz gerekiyor ki; Sabahtan aksama kadar eger dua etmek karin doyuruyor, bizi fakir fukaraliktan, sömürgecilikten kurtariyorsa söyleyin bana bende dua edeyim.
Beyler! Laflan pilav pismiyor .... Binlerce yildir dua ediyorsunuz ama bir sonuc aldiniz mi? Dogrusu ben tüm bunlari yazarken ibadet ve bilim ve teknolojinin yan yanda beraber olabilecegini düsünüyorum (Bati Toplumu'nda oldugu gibi) ama bizim Allah'a yalvarip yakarmakla hic bir problemimizin cözülecegini sanmiyorum. Avrupalilar dualarini ediyor ama bilsel de ölesiye calisiyorlar. Bu baglamda Orta Dogu'da yinede isteyen istedigi kadar ezan okusun. Hic birsey degismez.
[b]Teslime Nesrin:[/b]
[b]TÜM DİNLER KADINLARA DÜŞMAN[/b]
Bangladeşli kadın yazar Teslime Nesrin, köktendincilere karşı sürdürdüğü mücadelesi nedeniyle önce kendi ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 10 yıl boyunca sığındığı Avrupa'da aşırı İslamcıların tehditleri ve ölüm fermanları peşini bırakmadı. Ardından gittiği Hindistan'da da istenmeyen isim olup, saldırıya uğrayınca soluğu bu kez Fransa'da aldı. Laiklik ve kadın hakları kavgasını, bu yılın başında kendisine verilen “Onursal Hemşeri“ unvanıyla Fransa'dan sürdürüyor.
Dünyadaki bütün sol ve ilerici güçleri, ilerleyen her türlü köktenciliğe karşı laik ve kadın hakları kavgası için bentler kurmaya çağırıyor Teslime Nesrin. Üstelik onun savaşı kendisine de çok acı çektiren İslamla sınırlı değil, o bütün dinlerin kadına düşman olduğunu söylüyor: “Hepsi kadına baskıyı teşvik ediyor, hepsi kadınların erkeklerle aynı haklardan yararlanmasını engelliyor. Hiçbir biçimde kadının özgürlüğüyle bağdaşmayan ataerkil sistemlerin ilelebet sürmesini istiyor.“ Nesrin, geçen hafta Fransa'da yayımlanan L'Humanité gazetesinden Dominique Bari ve Rosa Moussaoui'nin sorularını yanıtlarken de hakkında yeni ölüm fetvaları çıkmasına neden olacak cesur açıklamalarda bulundu. İşte o söyleşiden bölümler.
- Köktendinciliğe karşı mücadeleniz İslamcılıkla sınırlı değil. Hıristiyan, Musevi, Hindu köktenciliklerini de mahkûm ediyorsunuz. Ortak noktaları neler?
- Her boydan ve soydan köktenciliğe karşı çıkıyorum. Şahsen hayatım boyu İslam köktenciliğinden çektim. Müslüman bir ülkede doğup büyüdüm. Köktencilikleri Hinduizm, Hıristiyanlık, Musevilik, Budizm olsun kadınlara baskı yapan dinleri eleştirdiğim zaman hiç kimse beni ölümle tehdit etmiyor. Ama söz konusu din İslam oldu mu, İslamcı köktendinciler hakkımda derhal fetvalar çıkartıp öldürülmemi, asılmamı istiyorlar. Kelleme fiyat biçiyorlar. Bu nedenle kendi memleketim, Bangladeş'ten atıldım. 10 yıl Avrupa'da yaşadıktan sonra Hindistan'a, Kalküta'ya gittim. Orada da fetvalar boynuma yapıştı. Kitaplarım meydanlarda yakıldı. Haydarabat'ta bir kitabımı tanıtırken bir İslamcı köktendincinin saldırısına uğradım. Sınırdışı edilmem için yürüyüşler düzenlediler. Solcu Hindistan hükümeti cevaben, beni sınırdışı etmezden önce Yeni Delhi'de bir evde göz hapsine aldı. Bu köktendincilerden ötürü şimdi bir kez daha iltica etmek zorunda kaldım. Çok zor bir durum. Ben her şeyden önce Bangladeşli bir yazarım. Ülkemden uzakta kalmak bana çok acı veriyor. Halbuki orada kadınların özgürlük hakkı için mücadelelerini teşvik edip güçlendirebilirdim.
HİÇBİR DİNDE ÖZGÜR DEĞİLİZ
- Köktendinciler kadın haklarını niçin ayrıcalıklı hedefleri olarak seçiyorlar?
- Onlara göre erkeklerin gücü kadınlar üzerinde kurabildikleri baskıyla ölçülüyor. Köktencilik kaynağını dinden alıyor. Yani hiçbir din kadın-erkek arasında eşitliği övmüyor, öğütlemiyor. Tüm dinler kadınlara düşman. Hepsi kadına baskıyı teşvik ediyor, hepsi kadınların erkeklerle aynı haklardan yararlanmasını engelliyor. Hiçbir biçimde kadının özgürlüğüyle bağdaşmayacak ataerkil sistemlerin ilelebet sürmesini istiyor.
- Son yıllarda Fransa'da, Avrupa'da okullar veya kamuya ait alanlarda dinsel simgelerin taşınmasına dair yaşanan karşılıklı cepheleşmeler, tartışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Fransa'da kamu okulları içersinde alenen dinsel simgelerin taşınmasını yasaklayan yasayı hararetle destekliyorum. Laik bir toplum için okulu vicdan özgürlüğü alanı olarak korumak temel bir gereklilik. Burada dinsel simgelere yer olamaz. Bütün bu tartışmaların odaklandığı türban (sıkmabaşörtüsü), şahsi kanıma göre baskının simgesidir. Kadınlar türban taşımayı reddetmeli. Eğer bir biçimde takmak istiyorlarsa o zaman, bu onların özel hayatı olmalı. Her laik toplum, okul ve daha geniş bir biçimde kamu mekânlarını her türlü dini simgeden arındırılmış olarak korumalı.
- Avrupa'da dinci çevrelerin siyasi ve kamusal alanları ele geçirme çabaları sizi şaşırtıyor mu?
- Bu soru, sorunun bir tek Müslüman ülkelerde yaşanmadığının kanıtı. Köktendincilik Avrupa'da da ilerliyor. Yalnızca Müslüman köktendinciler yok, hıristiyan köktendinciler de mevcut. ABD'de kürtaj yapan doktorlara saldırıp ölümle tehdit ediyorlar. Evangelik (Protestanlar) kişilikler dünyanın bir numaralı gücünün en yüksek iktidar alanları, mercilerine kadar sızabiliyorlar. Köktendinci İslamcılar İngiltere'de Müslüman vatandaşlara şeriat yasalarının uygulanmasını talep edebilecek kadar cüretkâr olabiliyor. Bazı politikacılar ve Anglikan episkoposlar bu taleplere karşı olmadıklarını söyleyebiliyor. Eğer köktendincilerin bu gelişmelerini frenlemezsek, eğer hiç denetimsiz dilediklerini yapmalarına izin verirsek, eğer sol ve ilericiler her türlü köktencilik ve aşırı tutuculuğa karşı verilen laik ve hümanist savaşıma katkıda bulunmazsa günümüz uygarlığında dev gerilemeler yaşanabilir.
- Sol güçleri köktenciler karşısında fazla mı hoşgörülü (uzlaşmacı) buluyorsunuz?
- Avrupa'da yaşayan çeşitli Müslüman mezhepli yurttaşlar azınlıktır. Bir kısım sol, ayrımcılık kurbanı olduğu gerekçesiyle İslam dinini, uygulamalarını eleştirenleri şimdiden yasaklayıp, köktenci birtakım sapmalarına göz yumuyor. Şahsen bunun ağır bir hata olduğuna inanıyorum. Sol olmadan laiklik ve kadın hakları mücadelesini nasıl verebiliriz? Bu sorunların çözümünü, ele alınmasını sağa bırakmak öldürücü olur. Sağ özünde Müslümanlar ve İslamdan nefret ediyor. Kendi ırkçı emellerini güçlendirmek için laikleri kullanmaya hazır. Bizim inançlarımız sol içerikli. Toplumun ilerleyen, aydınlanan bir çizgide değişiminden yanayız. Sağın laik mücadelemizi saptırmasına izin veremeyiz.
Ayrıca köktendinciler, çoğunluk veya azınlık olsun, herhangi bir din veya cemaati adına, farklılık gerekçesiyle bir cinayet veya suç işledikleri zaman mutlaka cezalandırılmalı.
ÖLDÜRMEK CAİZ, ÇÜNKÜ...
- Amerika'nın son yıllarda sürdürdüğü sözde “terorizme karşı savaş“ın İslamcı köktendincilerin tezlerine hizmet ettiğini düşünüyor musunuz?
- Köktendincilerin tezleri, argümanları hiç eksilmez. SSCB varken, din düşmanı oldukları gerekçesiyle cihatları komünistlere karşıydı. SSCB'nin yıkılmasından sonra şimdi de ABD'yi İslamın düşmanı ilan ettiler. Hedefleri ne olursa olsun köktendinciler hiçbir biçimde sempatimizi hak edemezler.
Yıkıcı ideolojilerini haklı kılmak için uydurdukları gerekçe ne olursa olsun tavır ve düşüncelerine karşı aralıksız mücadele verilmeli. Özünde kimi düşman belirlediklerinin pek önemi yok. Eylem ve hedeflerinin temelini daima dinde bulacaklar. Uzlaşmazlıklarının ilham kaynağı din; kendi dünya görüşlerini paylaşmayan herkesi tehdit etmek, öldürmek din adına caiz. Kadınları baskı altında tutmalarının nedeni ABD'nin yürüttüğü savaş değil. Bu baskı her zaman varoldu. Yani köktenciliklerinin nedeni de, kaynağı da din.
Amerikan savaşı bir başka tartışma konusu. Karşı çıkabilir, protesto edebiliriz. Ama köktendincilerin eylemciliği Irak, Afganistan savaşları olmaksızın da bir gerçekliktir. İslam adına kadın haklarını yok etmek, vurmak, işkence etmek, kırbaçlamak, taşlamak, kadınları öldürmek için bu savaşları beklemediler. Müslüman ülkelerdeki kadınların çektiği acının tarihi çok uzun.
- Afganistan'da Talibanla müzakere edilerek barış sağlanabileceğine inanıyor musunuz?
- Mümkünse niçin denemeyelim? Ama Talibanları üreten sistem radikal bir biçimde değişmediği sürece hiçbir kalıcı sonuç alınamaz. Köktendinci üreticisi fabrikalar olan Medreseler ve Kuran kursları kapatılmalı, laik ve bilimsel bir eğitim teşvik edilmeli. Bu kural hayati. Sistem aynı kaldığı sürece Talibanlarla müzakere etmişiz veya dövüşmüşüz pek bir şey fark etmez. Sorunu kökünden ele almak gerekir. Afganistan'daki kaosun sorumluluğunu Talibanların üzerine atmak istemiyorum. Küçük çocukları iki yaşından itibaren Kuran kurslarına gönderdiğiniz zaman, onlara elleri silah tutuncaya kadar hatmettirilenler sadece Kuran'dan ezberlenen alıntılar, İslam devleti kurmaya teşvik; kadınlara, Müslüman olmayanlara ölüm oluyor. Hepsinin aşırılığı hiç şaşırtıcı değil. Dünyaya açılan hiçbir pencereleri yok. Kamusal ve laik bir eğitimden yararlanmak gibi bir olanakları mevcut değil. Benim onlarla bir alıp veremediğim yok. Sorun masum çocukları Talibanlara dönüştüren sistemin teşvikçilerinde.
İslam dünyasında medreseler, dine dayalı okullar siyaset, seçimler vesilesiyle köktendincilerin nüfuzundan yararlanmak isteyen iktidarların işbirliğiyle her yerde mantar gibi bitiyor. Doktrinlerle çocukların beyinlerini yıkayan radikal imamların görevli olduğu eğitim yapılarına derhal son verilmeli. Çocuklara ifade özgürlüğü, demokrasi, eşitlik öğreten okullar kurulmalı. Şayet şimdi kimse onlara bu değerleri aktarmazsa, ilerde onların bu değerleri talep etmesini nasıl bekleyebiliriz? Köktendinciliğe karşı tek etkili silah laik eğitim. l
Çeviren: UĞUR HÜKÜM
Dergi 26.04.2009
Dunyayi kana bulup kadin haklarinda dem vuranlar