Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 29 Mai 2009

PKK icindeki devrimcilerle karsi-devrimciler arasindaki mücadelenin bir boyutuda Semdin Sakik ile A.Öcalan arasindaki mücadeledir.

Semdin´in su an icinde bulundugu ihanet, bu durumu ortadan kaldirmaz. Kosullar Semdin´i ihanete sürüklesede Semdin ile Öcalan arasindaki mücadelede Semdin, devrimci bir cabanin vereni oldu. Fakat icine sürüklendigi ihanet cemberini kiramadi. Sonuc olarak kendiside bir ihanetci oldu.

Bu, sadece Semdin´in kisiligine fatura edilemez. Semdin´i buraya sürükleyen onu saran kosullardi. Semdin, bunu tek basina asmadi. Semdin´in karsisinda sadece TC ve onun Kürdistan´daki resmi “Kürtcü“ partisi “Apocu“ cete yoktu. Bunlarin yanisira bütününe yakin Türk sol hareketleride vardi.

Semdin, yillar önce gerillanin Kürdistan´da yapmasi gerekeni yaptigini, Kürdistan halkini topyekün ayaga kaldirdigini, kazandigini, bunu zaferle noktalamak icin siyaseti Kürdistanilestirmek, savasi Türkiye´ye tasimak, TC´yi kendi karargahinda vurmak gerektigini PKK`ye egemen kilma mücadelesi verdi. Bu yaklasim, TC´nin A.Öcalan´a üstlendirdigi oyunu bozan tehlikeli bir yaklasimdi. Semdin´in hedef tahtasina konulmasinin nedenide zaten buydu.

Türk basini Semdin´i medyatiklestirerek TC devletinin korkularini seslendirdi. Devlet, kendi kontrasi A.Öcalan´i bu tehlike karsisinda uyardi. Mesaji alan Öcalan, efendilerine korkulacak bir seyin olmadigini, Semdin´i Beka´ya cagirarak, hazirola gecirerek, yüzüne tükürerek, ne anasinin “oruspu“lugu, ne de babasinin “pezevenk“ligi birakmayarak burnunu sürterek efendilerini rahatlatti. A.Öcalan, efendilerine gözünüzde büyütügünüz Semdin budur mesajini verdi. Verdigi mesajlarla herseyin kontrolu altinda oldugunu göstererek TC devletini rahatlatmisti.

Semdin, binlerce Kürdistanli yurtseverin, devrimcinin PKK icinde karsilastigi, ugradigi ihanetin magdurlarindan sadece birisidir. Ihanet cemberinden kurtulmak istemistir, fakat tek basina buna gücü yetmemistir. Ihanet cemberini asamamis, sonucta TC´nin eline düsmüs ve kendiside ihanet etmistir.

Semdin, TC devletinin eline düstükten uzun bir süre teslim olmadi ve direndi. Semdin´in direndigi sürecte Türk sol hareketinin bütününe yakini kontr-gerillaci general Bir´in hazirladigi ve basina sizdirdigi ve Semdin´in ifadesidir dendigi raporu ve A.Öcalan´in Semdin hakkindaki söylenenleri referans alarak “Semdin ihaneti“ne hükmettiler.

Semdin, karsisindaki bu karsi- devrimci cepheye karsi uzun bir süre direndi. Kürdistanli yurtsever ve devrimcilerin utangac ve cekingen sahiplenmesi disinda, TC, “solcu“ ve “Kürtcü“sü, bütüne yakini Türk sol hareketin saldirisina ugradi.

Semdin´in su an bulundugu ihanet elbette savunulamaz. Savunanda yoktur. Fakat Semdin´in buraya sürüklenmesinin nedenlerinide hic kimse görmemezlikten gelemez.

TC´nin ve „Apocu“ ihanet cetesinin Semdin´e yaklasimi anlasilir bir seydir. Sistemin „solcu“sunun yaklasimida anlasilir bir seydir. Fakat kendilerine „devrimci“, „M-L“ ve hatta „Maoist“ diyenlerin yaklasimi anlasilacak bir sey degildir.

Kontr-gerillaci general Bir ve kontra A.Öcalan´in söylediklerini referans alarak „Semdin ihaneti“ne hükmeden su cok etiketli Türk sol hareketlerine ne oluyordu? Neyi kotarmak istiyorlardi? Ne ispatlamak istiyorlardi? Kendilerini kime ispatlamak istiyorlardi? Buna karsin kimden ne umuyorlardi? Dahasi Semdin´i TC´nin kucagina itmelerindeki amaclari neydi? Irdelenmesi ve aciga cikarilmasi gereken önemli bir meseledir.

Eger bu durum, örgüt ve bireysel kaygilardan uzak bir yaklasimla mahasebeye tabi tutulmaz, burada herkes kendine düsen suc payini ortaya koymaz ve ders cikarilmassa TC devletinin devrimcilere kurdugu tuzaklara sol´dan „devrimcilik“ adina daha cok destek verilir. Semdin özelinde TC ve „Kürtcü“sünün yazdigi senaryoda Türk sol hareketleri bilincli olarak figuran oldular. Bu kepazelik görülmelidir.

Semdin´in su an icine yuvarlandigi ihanet konumunda herkesin sorumluluk payi vardir.

Semdin, TC sömürgeciligine karsi savaskanligi, stratejik ve taktik yaklasimiyla basarili bir askeri komutan oldugunu ispatlamistir. Eger Kürdiatan´in Ho Si Minh´i olsaydi, kuskusuz Kürdistan´in bir cok Giap´i olurdu. Bunlardan biriside Semdin olurdu. Semdin´in su an icinde bulundugu ihanet bu gercegi karartmaz. Burada “devrimcilik“ adina “Apocu“ cetenin yedegine düsenler utansin.

Bu yaklasima Semdin´in su an ki, ihanet konumuna mesruiyet kazandirilmaya calisildigina hükmedecekler cikacaktir. Bunu biliyoruz. Bu kolayci bir yol oldugunu söylemekle yetinelim. Bu kolayci yolu Kürdistanli yurtsever ve devrimcilerin secmeyeceklerinide biliyoruz. Bu zayifligi ancak, “Apocu“ cetenin yedegine düsen sualsiz, yargisiz infazci Türk sol hareketleri yapabilir. Bunuda biliyoruz. Ama bu kimseyi kurtarmaz.

Tartismak istedigimiz Semdin´in su an ki, konumu degildir. Tartisilmak istenilen Semdin´in devrimci-yurtsever oldugu dönem de sualsiz, yargisiz infazci Türk sol hareketlerin Semdin´e “ihanet gümlegi“ giydirdigi yaklasimidir. Bu yaklasimin Semdin daha dagdayken, Beka´dayken, PKK zindanindayken A.Öcalan´in söylediklerini referans alarak sergilendigidir. Sorgulanmasi gereken budur.

Semdin´in son ihanet konumu onlara “biz demistik“ciligine malzeme olsada bu güclerin “Apocu“ cetenin yedegine düsmelerini yok saymaz. Nedenler irdelenmeden sonuc üstünde politika yapma kolayciligi kimseye kazandirmaz.

Kürdistanli yurtsever ve devrimciler, bu zayifligi yapmadilar, yapmazlar.

Semdin, daha devrimci-yurtseverken ona “ihanet gümlegi“ni giydirenler, sulasiz, yargisiz infaz edenler, A.Öcalan ve TC´in Semdin´e karsi sahneye koyduklari oyunun bilincli-bilincsiz figuranlariydi. Sergiledikleri yaklasim, TC ve kontra A.Öcalan´in yaklasimlariydi.

Semdin, kendini bu genis cephe karsisinda buldu. Önüne iki tercih konuldu. Yasayan “Semdin ihaneti“ni mi, yoksa ölen “Semdin ihaneti“ni mi kabullenecekti? Semdin´in önüne konulan baska bir tercih yoktu. Semdin, tercihini yasayan “Semdin ihaneti“inde yapti. Bu olumlu bir tercih miydi? Kuskusuz degildir. Bu da Semdin´in kisisel sorunudur?

Semdin, mücadelesiyle, yaklasimiyla kendisini anlatamadi. Ölen semdin bunu hic anlatamazdi. Semdin´in sonunu hazirlayan bir nedende kuskusuz budur. Bugünden sonra Semdin´in sonunu hazirlayanlar, artik sevinc cigliklari atabilirler. “Semdin ihaneti“ demeyi daha bir üst perdeden seslendirebilirler. A.Öcalan´in sessine ses katarak “devrimcilik“lerine paye bicebilirler. Fakat bictikleri paye Semdin´in su an kendine bictigi payeden hicte geri kalan bir yani yoktur. Bu da bu güclerin gercekligidir. Özlerine iliskindir.

Bir cok yurtsever ve devrimci gibi Semdin´de PKK ´den kaynaklanan olumsuzluklarin farkina varmisti. Fakat kendisini saran kosullardan ötürü bir cikis yapamiyordu. TC basini, kendisini bas düsman ilan etmis, basi koparilacak biri olarak lanse etmisti.

A.Öcalan´da efendisinden aldigi mesaj üzerine Semdin´i Beka´ya cagirarak bilinen uygulamaya almisti. Her türlü hakareti yapmis, bunu filme almis ve Andic´ci Yalcin Kücük “hocasi“nin koltugu altina sikistirarak efendilerine göndermisti. Bu da yetmemis zindana alinmisti.

Bu durum, kendilerini A.Öcalan´in söyledikleri ile politika belirleyen Türk sol hareketleri icin bulunmaz bir firsat olmustu. Hemen “Semdin ihaneti“ne hükmettiler ve basinlarinda aylarca islediler.

Peki Semdin ne yapmisti ki, bunca genis cevrenin hismina ugramisti? Semdin´in siyaseti Kürdistanilestirmek ve savasi Türkiyelestirmekten baska bir “suc“u yoktu. Zaten kendisine karsi sistem, “solcu“ ve “Kürtcü“sünün yanisira kendilerini bir türlü Türk milliyetciliginden kurtaramayan bütüne yakin Türk sol hareketlerin birlikte hareket etmesinin nedenide buydu.

Burada devlet, “solcu“ ve “Kürtcü“sünü anlamak mümkündür. Fakat bir bütün olarak kendilerine “devrimci“, “M-L“ ve “Maoist“ diyenlerin hep bir agizdan “Semdin ihaneti“ni seslendirmesini anlamak mümkün degildir. Bundan umulan neydi? Bekledikleri, umduklari bari yaptiklari rezalete degdi mi? Bununda sorgulanmasi lazim.

Aciga cikan bunca veriye ragmem bir kontra buzuntusunun yedegine düsenler, ortaya cikip “eyvah ne yapmisiz?“ diyemediler. Dün dündü, bugün bugündür deyip gesmise sürger cekmeyi politika edindiler.Oysa devrimciler, eger varsa bir hatalari kitlelerle paylasirlar.

Nasil ki, A.Öcalan´in söylediklerini referans alip, “Semdin ihaneti“ni kesfedip bunu kitlelerle paylastilarsa, bugünde bu konuda yanlis yaptiklarini, kontra A.Öcalan´in politikasina alet olduklarini kitlelerle paylasmalidirlar. Bu cesareti gösteremeyenlerin devrimciligi tartisilir. Dahadi devekusu politikasi hic kimseye kazandirmaz. Herkes ne söyledigini biliyor. Söz ucup gitsede, yazilanlar arsiv olmustur. Herkes arsivini yeniden incelemeye almalidir.

“Su hain“, “bu hain“ ilan ettikleri Kürt yurtseverleri hakkindaki düsüncelerinin sistem kaynakli oldugunu teslim etmelidirler. Bunu yapmayacak olanlari, alcak ve serefsiz ilan etmek her yurtsever Kürt icin vazgecilmez bir görev olmalidir. Sorun Semdin sorunu degildir. Sorun sosyal-soven Türk sol hareketlerin Kürt millet düsmanligidir. Aciga cikarilmasi gereken budur...

Semdin, bir yolunu bulmus PKK zindaninda kacmayi basardi. Kactigi ve bir komplo sonucu TC devletine teslim edildigi ana kadar Semdin´in tüm cabasi Kürdistan halki icin nasil yararli olabilecegi konusunda benim en ufak bir süphem yoktur.

Kontra A.Öcalan´a hizmet ettigine yaniyor ve onun maskesini nasil düsürülebilir konusunda herkesle tartisir konumdaydi. Bos durmuyordu. Kontak iliskilerini harekete geciriyor yeni bir örgüt yaratmak icin seferber etmenin mücadelesini veriyordu.

A.Öcalan´da bunu izliyor ve Semdin´i potansiyel bir tehlike olarak görüyordu. Bu tehlikeyi tek basina yok edemeyecegini anladigi andan itibaren efendisi TC devletinde yardim istiyordu. “ Eger namusunuz varsa 33 erin katili Semdin Dohuk´tadir. Onu alin“ diyordu. Efendide usaginin sikintisini anliyor ve bir operasyonla Semdin´i bulundugu Dohuk´ta alarak Türkiye´ye götürüyordu.

Türk sol hareketleride burada kendilerine bir paye bicmek icin “Semdin ihaneti“ni dilerine pelezenk yapip A.Öcalan´a desteklerini vermeye devam ediyorlardi.

Semdin´e sadece Kürdistanli yurtsever ve devrimciler, cekingen ve korkakca sahiplendiler. Eger Semdin´e sahiplenen olsaydi, bekide bu duruma düsmeyebilirdi. Semdin´in yakalandiktan sonra istedigi sadece birilerinin kendisine sahiplenmesiydi. Sergiliyecegi yaklasimin kamuoyuna yansitilmasiydi. Semdin, disari ile iliskisini saglayacak bu kanali bulamadi. Bu istegini kendisiyle görüsmeye giden avukatlarada iletmisti.

Avukatlarda tipki Kürdistanli siyasal hareketler gibi cekingen ve korkak davrandilar. Semdin´e A.Öcalan hakkinda olumsuz seyler söylememesi halinde avukatligini yapacaklarini söylemislerdi. Semdin´de “Apocu“lugun ihanetci“ oldugunu , birilerinin bunu ifade etmesi gerektigini, bu görevinde bugün kendisinin omuzlarinda oldugunu, hic kimsenin bunu engeleme hakkinin olmadigini, siyasi avukat istemedigini, siyasal tavrini kendisinin belirleyecegini, sadece kendisi ve kamuoyu arasinda araci olmalarini, savunduklarini kamuoyuna dogru aktarilmasini istemisti.

Avukatlarda sözkonusu sürecte bunu gögüsleyememis ve kabul etmemislerdi. Semdin, böylelikle disari ile olan bu kontaginida kaybetmisti. Semdin, yanlizlastirildi. Bu, Semdin gercekligiydi. Düsmanin elinde bu gercekligiyle yüzyüze gelen Semdin, ya direnerek ölümü , ya da teslim olup ihaneti kabullenecekti. Semdin ihaneti tercih etti.

Semdin, karsisinda genis bir cephe buldu. TC devleti, „solcu“ ve „Kürtcü“sü, dahasi kendilerine „devrimci“ diyen Türk sol hareketlerin cogu bu cephede yerini almisti.

Semdin, bunlari hak etmedi diyen cevrelerde cekingen ve iradesizdi. Semdin, TC elinde ciplak bir esir. Birileri „Semdin gösterseydi devrimci tavrini“ diyebilir. Semdin´in böylesi bir tavir koymasi kuskusuz en dogru olaniydi. Fakat bunca gelismelerden sonra Semdin´in nasil davranmasi gerektigi sorunu, artik en son tartisilmasi gereken durumdur ve buda artik Semdin´in kisisel sorunu olmustu.

Yukarida izahatini yaptigimiz Semdin, yasayan bir „Semdin ihaneti“ni mi, yoksa ölen bir „Semdin ihaneti“ni mi kabullenecekti? Semdin´e sag ve „sol“ tarafindan bu iki yol disinda baska bir yol birakilmamisti. Kuskusuz ücüncü bir tercih daha vardi. Bu da devrimci degerlerini korumakti. Semdin, kendi gercekligi ile, yani yanlizlastirilmasiyla yüzyüze gelince bu halkayi yakalayamadi. Bilinen son gerceklesti. Bugün TC karsisinda diz cöksede Semdin´e yazik oldu.

Semdin, su an konumu itibariyle bir ihanetcidir. Bunu hep bereber seslendirelim. Fakat Semdin´in su anki konumu bir yana öncesi „Semdin ihaneti“ olarak degerlendirenler, eger niye ihanetci oldugunu gerekcelerle aciklamazlarsa bilinsin ki, bu cevrelerin kimligi kirlidir. Herkese cagrimizdir. Semdin daha yakalanmadan A.Öcalan´in söyledikleri disinda „Semdin ihaneti“ne hükmedenlerin gerekceleri neydi sorusuna cevap vermek zorundadirlar. Buna cevabi olmayanlar, bilinsin ki, Kürt millet düsmanlaridir.

Kürt yurtsever ve devrimcileri hakkinda ilgili-ilgisiz „hain“, „ihanetci“ , „icazetci“ diyen Türk sol hareketleri, birbirlerinin pisliklerini „kol kirilir yen icinde kalir“ yaklasimiyla „halk icindeki celiskiler“ esliginde gizleyenler, sira Kürt yurtsever ve devrimci sahsiyetlere gelince birden bire agiz tartilari bozulur.

Kürdistanli yurtsever ve devrimci güclere „hain“, „ihanetci“ vs. diyenler, bir kontra bozuntusu olan A.Öcalan sahsinda „Kürt ulusal önderi“ kesfederler. Bu bile basli basina bir muamadir. Bu anlayis Kürt millet düsmanligi ile yüklüdür. Dahasi devlet icazetli düzen solculugudur.

Sistemin „solcu“ ve „Kürtcü“ örgüt saflarinda cikan devrimci muhalefete karsi birlikte hareket ettiler. Devrimci muhalefete karsi elele „oligarsik cephe“ olusturdular.

Mantiklari ayni. Yöntemleri ayni. Uygulamalari ayni. Cünkü ayni ekoldendirler.
Ayni okul mezunlaridirlar. Felsefeleri, „davadan döneni vur“ anlayisidir. Üstlendikleri
görev geregidir. Görevleri devrimci teori ve pratigi igdis etmektir.Türkiye ve Kürdistan devrimci potansiyelini sistem adina tasviye etmektir. Devrimcileri, yurtseverleri ve halki katletmektir. Bunun icinde kol kola, omuz omuza „oligarsik cephe“dedirler.

„ Semdin Sakik...ortaya cikisinda oligarsinin PKK´ye ve önderligine yönelik cok cesitli ideolojik saldirilarin, yönlendirmelerin payi vardir. Devrimci hareketin 13 Eylül 1992´de karsi karsiya kaldigi ihanet öncesinde de saflarimizdaki bazi kisiler, oligarsinin bu tip demegoji ve propagandalariyla yönlendirilmis ve hainlestirilmisti.“

„ Devrimci bir hareket darbe yaparak hainlesenlerin, Mustafa Duyarlarin, Selim Cürükkayalarin, Semdin Sakiklarin belirtikleri veya onlarin agzinda kamuoyuna aciklanan herseyi psikolojik savasin bir parcasi olarak görmek durumundayiz.“ (Halk Icin Kurtulus. Sf.21 25 Nisan 1998).

Kontr-gerilla yöntemlerinin, fasist uygulamalarin yön verdigi bu örgütlenmelerde velevki, devrimci bir muhalefet gelissin, insanlar gercekleri görüp yüksek sesle söylesin ve bunun geregi olarak üstlerine düsen devrimci görevleri yerine getirme cabasi icinde olsun, bunlara karsi cete baslarinin senaryolari hazirdir.

Bunlar, „kontra artiklari“, „provakatörler“, „hain“ vs. süren sifatlarla töhmet altinda birakilir. Devrimci muhalefet güclerin henüz kendilerini kamuoyuna anlatma firsati bulmadan kontra örgütlerin silahli saldiralara hedef olur. Kendi degisleriyle „tutuklama, surgu ve infaz birlikte yürür.“

Eger buna tek baslarina gücleri yetmese patronlari TC devletini yardima cagirirlar. Onlari harekete gecirirler. Her halükarda devrimci cikis daha kendini kamuoyuna anlatma firsati bulmadan yok edilirler.

Ve sahiplenenide olmaz. PKK ve DHKP-C´de isler hep böyle görüldü. Devletin kontra bozuntulari devrimci insanlari kendi kimlikleri ile sucladilar ve katlettiler.

PKK ve DHKP-C´den kacipta devlete teslim olmayanlar yurtsever ve devrimcidirler. Ayrildiktan sonra ister TC tarafindan, ister bu örgütler tarafindan katledilsin bu insanlar devrim sehitleridirler.

PKK ve DHKP-C, ayrilanlar hakkinda iddia ettikleri „kontra artiklari“, „ajan provakatör“, „hain“ vs. deyipte öldürdükleri insanlarin bu sifatlarla iliski ve alakasi yoktur. Onlar, yurtsever ve devrimcidirler. Dahasi bu sifatlanmalar bu örgütlerin seflerinin kimligine iliskindir. Bu tartisilmaz bir gercektir

PKK ve DHKP-C bünyesinde binlerce yurtsever ve devrimci insan yer aldi. Bunlarin bir kismi zaman icinde yer aldiklari bu örgütlenmelerin yaklasim ve uygulamalarinin devrimcilikle alakasinin olmadiginin farkina vardilar. Bunu sorguladilar. Sorgulama sonunda örgüt seflerinin gercek kimligine ulastilar. Bunu acikladilar. Kimi bunu yasamlariyla ödediler. Mehmet Uzun, Ali Yaylacik, Buzan Aslan, Resul Altinok, Saime Askin, Cetin Güngör, Mehmet Sener, Bedri Yagan vs. yüzlerce devrimci-yurtsever insan ya sistemin “solcu“su, ya “Kürtcü“sü, ya da direk devletin kursunlarina hedef oldular. Kimi de kacmayi basardi. Yillarca ilegal yasamak zorunda kaldilar. Kimi siyasal örgütlenme yaratmaya calistilar. Bunlar biliniyor.

DHKP-C, kendi liderinin kontra kimligini gizlemek icin „darbeciler, Mustafa Duyar, Semdin Sakik, Selim Cürükkaya“ seklinde bir liste sunar. Bu listede devrincilerle hainler ayni kefeye konulur.

Mustafa Duyar, DHKP-C´nin kontra tetikcisi. Sabanci cinayetinin tetikcilerinden. Bilemedigimiz nedenlerle örgütle celiskiye düsünce kurtulusu devlete siginmakta bulur. Fakat devlet onu kurumaz. Cünkü her söyleyecegi sey hem devleti ve hemde „solcu“sunu zora sokar. Mustafa Duyar öldürülür. Olayin en önemli tanigi ortadan kaldirilir. Onun ölümüyle olay karanliga gömülür. Böylelikle devlet ve „solcu“su rahat bir nefes alir.

„ Darbeci“ dedikleri ise DHKP-C icinde cikan Bedri Yagan grubudur. Basini Bedri Yagan´in cektigi bu grup, devrimci bir gruptu. Bedri Yagan ve grubu TC, Suriye devleti, „Suriye Kürdistan´i Sosyalist Partisi“, PKK ve DHKP-C´nin ortaklasa bir operasyonu sonucu fiziki olarak imha edildi.

Bedri Yagan´in katledilmesinde A.Öcalan ve Suriye muhabaratinin bir kolu olarak faaliyet gösteren „Süriye Kürdistan´i Sosyalist Partisi“ önemli bir rol oynadi. Bu, sistemin „Kürtcü“sünün „solcu“suna bir kiyagiydi. „Solcu“ bu kiyagi unutmadi ve PKK icinde cikan devrimci muhalefete karsi „Kürtcü“ye destegini esirgemedi. Böylelikle vefa burcunu ödemis oldu. DHKP-C´nin PKK icinde dogan muhalif güclere saldirisinin nedeni budur.

DHKP-C´nin Semdin´in daha hala devrimci-yurtsever oldugu dönemde A.Öcalan´in agziyla saldirmasi sebebsiz degildir. Cünkü kendi sefleride töhmet altindadir. Iclerinde devrimci bir grup cikmistir. Dursun Karatas hakkinda ciddi idialarda bulunmustur. Söylenenler yabana atilacak cinsten iddialar degildir. Agir suclamalardir. DHKP-C sefinin bu iddialara cevabi yoktur. Altinda tek basina kalkacak durumuda yoktur.

Baglantilarini harekete gecirir. „Kürtcü“ üstüne düseni esirgemez. Bedri Yagan´i Suriye´den Türkiye´ye sokan „Suriye Kürdistani Sosyalist Partisi“ devreye sokulur. Bedri Yagan´i Suriye´den Türkiye´ye giris meselesi onlara havale edilir. Defalarca sinira götürülür ve geri getirilir. Girisi uzun bir süre geciktirilir. Karsi tarafin onayi alindiktan sonra kendisine yol verilir. Bedri Yagan´in Suriye´den Türkiye´ye giris gün ve saati karsi tarafin bilgisi dahilindedir. Kontrol altinda tutulur ve ulastigi örgüt evinde devlet tarafindan katledilir.

Sistemin „Kürtcü“sü, „solcu“sunun bu dar gününde yanibasindadir. Gün olur devran döner „Kürtcü“ benzer bir olayla karsi karsiya kaldiginda sistemin „solcu“suda üstüne düseni yapar. Selim Cürükkaya ve Semdin Sakik´a karsi A.Öcalan´in yaninda yer alarak vefa burcunu ödemis olurlar.

Selim Cürükkaya, A.Öcalan diktatörlügünden kacmis ve uzun bir süre ilegal yasayan bir devrimci-yurtseverdir. Yasami ve mücadelesi herkes tarafindan bilinir. A.Öcalan diktatörlügünün icyüzünü aciga cikaran iki degerli eser kamuoyuna sundu. Herkesin okumasina sunulmus. Selim, bugünde yurtsever ve devrimci kisiligini koruyor. A.Öcalan agziyla sualsiz, sorgusuz Selim´in ipini cekenler, „hain“ ilan edenlerin kimliginide ele verir.

Sucluluk psikolojisi DHKP-C sefinin pesini birakmaz. Kurtulusu PKK sefini savunmakta arar. Onu korumaya calisirken aslinda kendini koruma cabasini verir.

„Semdin Sakik ortaya cikisinda oligarsinin PKK´ye ve önderligine yönelik cok cesitli ideolojik saldirilarinin, yönlendirmelerinin payi vardir“ diyerek A.Öcalan´in avukatligina soyunur. Bu ayni zamanda kendisi hakkindaki ciddi iddialarin önünü alma girisimidir. Fakat beyhude bir girisimdir. Günes balcikla sivanmiyor. Dursun Karatas´in kontra kimligi gizlenecek gibi degildir.

A.Öcalan´in uzun süreden üstündeki örtüyü kaldirdigindan beri, artik kimsenin „taktik yapiyor“ diyerek „derin anlamlar“ yüklemekle üstü örtülecek gibi degildir. A.Öcalan´in kontra kimligi aciga cikmistir.

Bu gercege karsin DHKP-C´nin A:Öcalan´nin son geldigi yeri „hata“ olarak sunmasi ve sistemin „Kürtcü“süne „mücadeleye dön“ cagrilari yapmasi bosuna degildir. Bu cagri devrime duyulan sorumluluk geregi degildir.

Ayni hassasiyeti Semdin´e karsi göstermedi. Ki Semdin´in devrimci-yurtsever durusuna ragmen „hain“ ilan edildi. Semdin, JITEM´de iskence altindayken bile DHKP-C dahil Türk sol hareketlerin saldiri hedefi olmaktan kurtulamadi.

“ Semdin hainine de simdi “önderlerinin ne kadar cok kadinla düsüp kalktigi“nin hikayesini yazdiriliyor.“ (Kurtulus. Sayi. 79. Sf. 28. 2 Mayis 1998).

DHKP-C ve Türk sol hareketlerin bütününe yakini bu tür senaryolar yazarken, efendileri orgeneral Cevik Bir´de Semdin adina bir senaryo yazarak, basina sizdirarak kendi “solu“nun yardimina kosuyordu.

“Sol“da mal görmüs magrib gibi bunun üstüne atliyor ve Semdin´in ipini ceken oluyordu. Fakat sonradan anlasildi ki, Semdin´e atfedilen ifadeler, kontraci orgeneral Cevik Bir´in özel olarak kontra merkeze hazirlattigi bir senaryo oldugudur. Bu senaryonun yazanlarindan birisininde A.Öcalan´in “hocasi“ Yalcin Kücük olduguda kendi itirafidir.

Bu desifre olunca “sol“ cok üzülmüstü. Ne güzel malzeme bulmuslardi. “Keske bunlar Semdin haini´ne ait olsaydi.“ Bak o zaman daha ne senaryolar üretirlerdi. Bu tarz, bu yaklasim devrimcilerin tarzi ve yaklasimi olur mu? Bu, bir siyasi kirlilige isaret etmez mi? Bu kirliliginde sistem icazetciliginden kaynaklandigi ortada degil midir?

Oysa Semdin sorguda uzun bir süre teslim olmadi, direndi. Bu dönem Semdin´in üzerine giden sadece devlet, “solcu“ ve “Kürtcü“sü degildi. Bütününe yakin Türk sol hareketleriydi. Semdin, bu cephe karsisinda daha fazla direnemedi ve teslim oldu.

Semdin karsiti herkes rahat bir nefes aldi. Ogünden sonrada Semdin ile bir problemleri kalmadi.

Sömürgeci sistemin KUKM´ne karsi savasin psikolojik boyutu, „ezdik“ “belini kirdik“, “bir daha beline dogrultamazlar“ vs. seklinde seslendirilir. Sistemin “solu“da “özelikle Sakik´in ihanetiyle birlikte bu propaganda yogunlasmistir“ vurgusuyla sistemin psikolojik savasimin gerekcesinide Semdin´e yükledi.

Her olumsuzlugun altinda “Semdin ihaneti“ arandi. Ki Semdin, A.Öcalan´in söylediklerinin milyonda birini söylememesine ragmen “hain“ ilan edilirken, A.Öcalan´a “mücadeleye dön“ cagrisini yapti. Yakalanisi üzerinde dört sene gecmesine ragmen “A.Öcalan ihaneti“ diyemedi. Demezler, cünkü ayni yolun yolcularidirlar.Ayni ekol temsilcileridirler. Semdin, bu ekolun disindaydi. Semdin´e duyulan kinde buradan geliyordu.

Sistemin “solcu“ ve “Kürtcü“sünün korkulari vardi. Korkulari ayniydi. Kontra kimliklerinin aciga cikip desisre olma korkusuydu. Kendi iclerinde cikan muhalefet karsisindaki korku buradan geliyordu. Fakat bu örgütlerde ortaya cikan her muhalefet ayni akibete ugradi. Ihanet cemberini kiramadan tasviye olmaktan kurtulamadilar. Devrimci cevrelerdende gereken destegi bulamadilar.

Kontra örgütler, iclerinde gelisen devrimci muhalif güclere karsi kol kola mücadele ederken, devrimci siyasal gücler, devrimci muhalif güclere yardim etmekten kendilerini uzak tutular. Kontra örgüt saldirilarindan cekindiler. Dahasi bir cok güc desteklerini bu kontra örgütlerden yana kullandi. Bu kosullarda cikan devrimci muhalefetin tek basina yapabilecegi bir seyi olamazdi ve ezilmekten kurtulamadilar. Ortaya cikan muhalefet güclerini kanla bastiran cinayet sebekeleri, isledikleri cinayetlerle övünecek ve herkesi tehdit etmektende kendilerini alikoymayacaklardi.

PKK ve DHKP-C bünyesinde cikan devrimci muhalif güclerin hakli gerekceleri olmalarima ragmen gelisme ortami bulamadilar. Ortaya cikis nedenleri hakli olmakla beraber devlet, “solcu“ ve “Kürtcü“sünün yanisira kendilerini “devrimci“, “M-L“ vs. seklinde sifatlandiran Türk sol örgütlerinide karsilarinda buldular.

Yanliz basina kalan bu devrimci muhalif gücler imha olmaktan kurtulamadilar. Bu gücler fiziki olarak imha olsalar da ortaya cikic gerekceleri ortadan kalkmis degildir. Bu nedenle kontra örgütler, bu korkuyu daima yasadilar ve yasiyorlar.

“ 13 Eylül ihanetinin ortaya cikis kosullariyla, Semdin Sakik ihanetinin ortaya cikis kosullari özü itibariyla aynidir.“

“ Bicimi bile ne kadar benzerdir; Semdin Sakik “ Apo diktatörlügünden“ kacmistir.
13 Eylül darbecileri “Dursun Karatas diktatörlügüne karsi“ darbe yapmislardir.“ (Halk Icin Kurtulus. Sayi. 80. Sf. 19. 9 Mayis 1998).

Bunu tersinden de okuyabilirsiniz. A.Öcalan diktatörlügü ile D.Karatas diktatörlügünün ne kadar benzediklerinide hükmedebilirsiniz. Varedilisleri, özleri ayni oldugu gibi akibetleride ayni olacaktir. Bunu uzatmak icin birbirlerinin avukatligini yapmakta görevleri arasindadir.

Söylemek istedikleri nedir? A.Öcalan ve D.Karatas diktatörlügüne karsi cikmayin. Karsi cikan olursa bedeli fiziki olarak imhadir. Kendi bünyesinde yer alan insanlari, Dursun Karatas diktatörlügüne boyun egmek zorunlulugu dayatmakla kalinmamis, PKK icindeki yurtseverlere, devrimcilerede sizde Apo diktatörlügüne karsi gelmeyin, boyun egin diyerek A.Öcalan ´in korumaciligi ve avukatligina soyunmalari sebebsiz degildir.

Sistemin “solcu“sunun “Kürtcü“süne “sen bildigini oku, destek benden“ mesaji karsiliksiz degildir. Ayni destek „Kürtcü“dende „solcu“ya Bedri Yagan sonununda yapilmamis miydi? Selim Cürükkaya ve Semdin Sakik olayin da „solcu“ „Kürtcü“nün yardimina kosmamis miydi? Tüm bu rezalet „demrimcilik“ adina yapilmamis miydi? Fakat karsilikli yapilanlarin devrimcilikle uzaktan yakindan bir alakasi yoktur.

Semdin´in gerek PKK icindeyken, gerek kactiktan sonra söyledikleri bilinir. Devrimci yaklasimlardi. Fakat yasam kosullari bulmadi. Bu, söylenenlerin yanlisligindan degil, söylenenlerin PKK icinde tartisma ortaminin olmagindandi. Dahasi devrimci cevrelerin PKK karsisindan iradesizlestigi bir ortamda söylenenlerin hayat bulmasinin imkani yoktu.

PKK icinde barinma imkani bulamayan Semdin careyi kacmakta buldu. Bir komplo sonucu yakalanilarak Türkiye´ye götürüldü. Her karesi herkesin gözleri önünde operasyonun nasil gerceklestirildigi ortadayken, sözkonusu operasyona iliskin bir senaryo da sistemin „solu“ yaziyordu.

„ Bir süredir kismen durulmus görünen sovenizm rüzgari Sakik hainin teslim olmasi ve Türkiye´ye getirilmesi vesilesiyle yeniden körüklendi.“ (Halk Icin Kurtulus.Sayi.82.Sf.35)

Semdin´in kacirilisini bile „teslim oldu“ seklinde lanse edenlerin neyin pesinde oldugununda ispatidir. Sömürgeci sistem, „solu“nada Semdin konusunda bir görev verdigininde ispatidir. Görev, Semdin´i yanlizlastirmakti. Sahiplenme merkezlerini etkisizlestirmekti. Türk sol hareketlerinin bütününe yakini bu oyunda bilincli veya bilincsiz olarak figuranlik yaptilar. Semdin´in hainlesmesinden pay sahibi oldular. Cokta sevindiler.

DHKP-C, „Semdin haini teslim oldu“ demekle üstüne düseni yapmis oluyordu. Semdin´in nasil kacirildigi bilinmiyor muydu? Gazete okumuyorlar miydi? TV seyretmiyorlar miydi? TC devleti operasyonu bir zafer edesiyla kutluyordu. Operasyonu nasil gerceklestirdiklerini teferatuatiyle veriyorlardi. Peki tüm bunlar yalan miydi? Eger sözkonusu operasyon ve kacirilma yalan ise, kimsenin bilmedigi, DHKP-C´nin bir bildigi mi vardi? Peki bildikleri neydi? Niye bunu aciklamazlar?

Bunu yapmazlar. Ama „Semdin haini teslim oldu“ yaygarasini koparmaktanda kendilerini alikoymazlar. Camuru at kendisi tutmasa izi kalir misali, hem Semdin´i, hemde Semdin´e olaki sahiplenen olur, onlari töhmet altinda tutma politikasi öngörülüyordu. Kimse bir sey söylemeden herkesin önünü kesme politika edinilmisti. Hedef Sakik´i teslim almakti. Onu hainlestirmek ve tehlike olmaktan cikarmakti. Onlar acisinda Semdin, potansiyel bir tehlikeydi.Onu ortadan kaldirmak gerekiyordu. TC devleti, „solcu“ ve „Kürtcü“sü elele vererek bu tehlikeyi ortadan kaldirmayi basardilar. Ogünden sonrada bu cevrelerde Semdin´in lafi bile edilmedi.

Amaclari bir devrimcinin, bir yurtseverin, TC´ye karsi verilen savasin basarili bir komutanin itiraflastirilmasiydi. Bunun ugrasini verdiler. Sistem, „solu“ ve „Kürtcü“leri bu konuda elele verdiler. Semdin´i düsürdüler. Buna cok sevindiler. Potansiyel bir tehlikeyi böylelikle ortadan kaldirmis oldular

Semdin, TC devletine karsi basarili bir pratigin önde gelen komutanlarindan biriydi. Bu, hem TC, hemde „solcu“ ve „Kürtcü“sünün hazmedecegi bir durum degildi. Her ne pahasina olursa olsun Semdin efsanesi bittirilmeliydi. Ilk is A.Öcalan´a düsüyordu. Ise Semdin´i kamuoyunda kücük düsürmekle baslanildi. Semdin Beka´ya cagrilarak bu yapildi. Ölümüne karar verildi. Yunanistan ve Fransa´in araya girmesiyle bu önlendi. Bu sürec yasanirken Semdin, bir yolunu bularak kacmayi basardi. Fakat Semdin´in besini birakmadilar. Sistemin “solu“na düsende Semdin´i “hain“ ilan etmek ve olasi bir destek olmanin önünü kesmekti. Onca görültü koparmalarinin nedeni buydu.

Sistamin “solu“nun Semdin´e düsmanligi derindi. Onyillardir “ortak örgütlemne“ ve “ortak mücadele“ demislerdi. Bu, Semdin ve Semdin gibi yurtseverlerin basarili pratigi ile bosa cikarilmisti. Soven teorilerine yasam hakki tanimamisti. Kürdistan devrim zemininin sistem kaynakli “ortak“ literatörün öngördügü yaklasimlara yer olmadigi gösterilmisti. Bu durum, “misak.i milli“ci “ortakci“ Türk sol hareketlerinin Kürdistan politikalarinin iflaziydi.

Bu durum, Semdin Sakik´in hedef tahtasina koymaya yetiyordu. Dahasi onun sahsinda KUKM´ne karsi kinlerini kusma firsati bulmuslardi. Semdin´in hainlestirilmesiyle sözde KUKM´ni bosa cikarmayi öngörüyorlardi. Bu konuda eski bildik ne kadar soven yaklasim varsa killerde cikarilip temcit plavi misali isitip isitip piyasaya sürdüler, ama tutmadi.

Semdin bahaneydi. Sistemin „solu“ Semdin´in sahsinda KUKM´in yenilgisini „kesfetti“. Bununla KUKM bosa cikarilmak istendi. KUKM´ne ait ne kadar olumlu sey varsa saldirmak, kücük düsürmek varolus nedenleridir. Bu, sadece Semdin´le sinirli degildir. Bir bütün olarak KUKM´ni veren yurtsever güclere karsi duyulan düsmanligin geregidir.

Sistemin „solu“na göre, sistemin Kürdistan´daki resmi „Kürtcü“ partisi „Apocu“ hareket disinda KUKM´veren herkes „icazetli“, „isbirlikci“, „hain“ vs.´dir. Bu yaklasim, bunu seslendirenin kimliginide aciklar. TC devletinden icazetli düzen solculari olduklarina isaret eder.

Bunlarin saflarinda Kürt ve Kürdistan´a yabancilasmis, baskalasmis, devsirilmis hainlerde vardir. Kürdistan´in dört parcasinda da bu unsurlar vardir. Isleri gücleri kendi ihanetlerini gizlemek icin, KUKM´ni veren yurtseverleri „icazetli“, „isbirlikci“, „hain“ vs. ilan etmektir. Böylelikle kendi ihanetlerine mesruiyet kazandirmaktir.

Kürt millet düsmanlarinin ayni kaynaktan nasil beslendiginin bir kac ilginc belgesi söyle:

„ Bugün dünyada kendi cikarlarini ülkesinin cikarlarindan üstün tutan insanlar vardir. Bizim özerk bölgemizde de taninmis iki ajan var. Barzani ve Talabani, (...) Onlar Kürtleri temsil etmiyorlar. Cikarlari acisindan ABD emperyalizmine ve siyonizme baglidirlar.“ (Cafer El Berzenci, „Kürdistan Özerk Bölgesi Konseyi Baskan´i. Yüzyil.Sayi.17.Sf.10.16.09.1990).

„ Barzani, Talabani gibileri, bugün Kürt halkinin ulusal kurtulusunun önderleri degil, Kürt halkinin sirtindaki kamburlaridir. Kürt halki emperyalizme karsi bagimsizlik ve özgürlük yoluna girebilmek icin önce bunlari bu milliyetci önderleri sirtindan atmak durumundadir.“ (Milliyetcilik Cikmazi. Sf. 134).

„ Barzani ve Talabani´in durumunu aciklayan en iyi kavramlar ihanet ve isbirlikcidir. Cünkü her ikiside tüm ulusal degerlerini yitirmislerdir.“ (Halk Icin Kurtulus sayi.52.Sf.22)

Cafer El Berzenci ile DHKP-C´in söyledikleri iste bunlar. Söylenenler noktasi ve virgülüne ayni olmasi KUKM´ne karsi duyduklari düsmanliklarin ortak paydasi. Biri Saddam´in, digeri TC´nin beslemeleri. Sömürgeci sistemin kocbaslari, lejyoner askerleri, ajan ve usaklari. Hain ve isbirlikcileri.

Bu kontra örgütlenmelere göre KUKM verenler, „Kürtleri temsil etmiyor“larmis(!). Peki kim Kürtleri temsil ediyor? Onlara göre bunlar, dört sömürgeci devlet ve icazetli örgütleri oluyor. M.Kemal, Saddam Hüseyin, Hafiz Esat ve Iran Molalari „anti-emperyalist“ ilan edip, bunlarin sahsinda „devrimcilik“ kesfedenler, sabah-aksam Barzani, Talabani ve tüm Kürdistanli yurtsever ve devrimcileri „icazetci“, „isbirlikci“, „hain“ vs. ilan ederler.

Kuskusuz sebebsiz degildir. Özlerine iliskindir. Bu öz de Kürt millet düsmanligidir.

Cafer El Berzenci, PKK ve DHKP-C ayni yolun yolcusudurlar. Bu tesadüfü müdür? Kuskusuz degildir. Varedilis nedenler geregidir. Fakat isin tuhaf tarafi bu kontra niteliklerini daima baskalarina atfetmeye calistilar. Maskeler kullandilar. Kendi nitelikleriyle Kürdistanli yurtseverleri sucladilar. Kücümsediler. Halkimizin nezdinde rencide etmelerine calistilar.

„ Kullanmak istedikleri bazi isbirlikciler vardi. Güney´de bize karsi Ankara´ya cagirdilar, görüsme yaptilar. Bu gücler, bizim üzerimize gelmeleri surada kalsin, Güney halkinin elinden kendilerini kurtaramazlar. Biz istesek onlari Güney´de alasagi ederiz.“ (A.Öcalan 2000´e Dogru. Sayi. 30. Sf.17. 22 Eylül 1991).

A.Öcalan, bu zurnayi daima caldi. Güney Kürdistan halkina karsi sömürgecilerin tetikcisi oldu.Daima Güney Kürdistan halkina karsi kirli bir savasta yürüttü. Fakat her seferinde boynunun ölcüsünü aldi. Olan her iki taraftan ölen Kürt genclerine oluyordu. Bunlarida A.Öcalan´in Türk anasi dogurmamisti.

Sistemin kendisine üslendirdigi görev de zaten Kürt ulus kökünü kazimak degil miydi? Yapilanda bunun geregiydi. Bir tarafta Kürtleri birbirine öldürtürken, diger yanda ölen Kürt gencleri kani pazarlanarak fahisece politika ediliyordu.

Bu kirli savasin destekleyenleride vardi. Bunlarda cok etiketli Türk sol hareketleri oluyordu. “2.Agustos Atilimini Destekliyoruz“, “Gerilla 30 pesmerge öldürdü“ sevinc naralari atiliyordu. Kontra A.Öcalan “Kürt ulusal önderi“, KUKM veren Kürdistanli yurtseverleri ise “hain“, “isbirlikci“vs. ilan ediyorlardi.

Bugün kimin yurtsever, kimin isbirlikci ve hain oldugu, dahasi dünden bugüne isbirlikci ve hainlerin sözcülerinin kim oldugu aciga cikmistir. Türk sol hareketlerin ne rol oynadigida ortaya cikmistir. Bu rol, Kürt millet düsmanligidir. KUKM´ni tasviyesi yüklüdür.

“ Barzani ve Talabani kuvetleri herseyden önce ulusal-yurtsever bir cephe icerisine alinamayacak isbirlikci örgütlerdir. Cepheyi genisletmek adina bunlarla birlikte olmak pragmatizmiz batagina saplamaktan öte birsey degildir.“ (Halk Icin Kurtulus. Sayi. 52. Sf. 22 25 Ekim 1997).

Yasam bunlari diyenleri mahkum etmistir. Karsi-devrimci olduklari ortaya cikmistir. Kürt millet düsmanlari olduklari aciga cikmistir. Iran Mollalari, Saddam Hüseyin, Hafiz Esat´in tetkcileri Islami Cihat, Hamas, Hizbullah vs. karsi-devrimci güclerle birlikte KUKM´ne karsi savasmislardir.

Kürt ve Asuri halkinin katili olan Saddam Hüseyin´i korumak icin “enternasyonal gruplar“ gönderip “canli kalkan“ olmuslardir. Bu Kemalist Saddamcilar, Türk kontr-gerilla refekatinda Bagdat´a gitmislerdi. Bu karsi- devrimcilerin KUKM veren yurtseverler hakkinda olumlu düsünmeleri beklenemez. Kendilerini katil, irkci, fasist Saddam´a “canli kalkan“ yapanlarin Kürt millet düsmanligi sicilleri tescilidir.

Sömürgeci sistemin bu “solcu“ ve “Kürtcü“leri teori ve pratikleriyle daima KUKM´ne karsi oldular. Sömürgeci gücleri, “anti-emperyalist ve ilerici“ ilan ettiler. Bina karsin KUKM´ni verenleri “isbirlikci“, “hain“ vs. ilan edip töhmet altinda birakmak, bosa cikarmak daima politikalari oldu. Kemalistlerin, Iran Mollalarinin, Hafiz Esatlarin, Saddam Hüseyinlerin siyasi avukatlari ve lejyoner askerleri oldular.

“ Bölgede meydane gelen kamplasmada Iran, Suriye ve bölgenin disinda olmasina ragmen Libya, anti-emperyalist devletleri meydane getirmektedir.“

“ Anti-emperyalist niteliklere sahip BAAS partisinin (Arap milliyetci bir parti) “. “Anti- emperyalist niteligi belirli ölcülerde koruyan Saddam rejimi.“ “Iran, gerceklestirdigi devrimden sonra kamp degistirmis, anti-emperyalist ilerici rejimler yaninda yerini almistir.“ “Tabii komsu devletlerin “anti-emperyalist baglamda) Türkiye´deki ulusal sorunu bölgenin gündemine sokarken.“ (Milliyetcilik Cikmazi. Sf. 46, 41, 42, 43).

Fasist, gerici, irkci, sömürgeci Iran, Irak ve Suriye yönetimlerini böylesine cömertce bol kepceden “anti-emperyalist ve devrimci“ degerlendirenler, “Barzani ve Talabani´nin durumunu aciklayan en iyi kavramlar ihanet ve isbirligidir. Cünkü her ikiside tüm ulusal degerlerini yitirmistir.“ diyecek kadar irkci, soven Türk milliyetciliginin bayraktarligini siyaset edinenlerdir.

Söylenenlerin gercekle en ufak bir alakasi olmadigini cografyamizda yasayan siradan her insan bile bilir. Sistemin solu´da bunu bilir. Ama o, yalani siyasetlestirmistir. Camuru at kendisi tutmasa izi kalir yaklasimi politika edinmistir.

Peki bununla yapilmak istenen nedir? Yapilmak istemen sömürgeci sistem adina birseyler kotarmaktir. Kürtlerin disinda herkesin cikarina cevap veren Ortadoduya verilen statükonun devamini saglamaktir. Bu statükoya yönelen KUKM´ni “gerici“, “isbirlikci“ vs. ilan ederek töhmet altinda birakmaktir. Bununlada sömürgeci sisteme hizmete bulunmaktir. Dünden bugüne “ortakci“ Türk sol hareketin yaptigi budur.

“Ortakci“ Türk sol hareketleri mücadele tarihleri boyunca sistemin sol aciklari oldular. Sömürgeci sistem cephesinde KUKM´ne karsi daima mücadele ettiler. Bugünde bu karsi-devrimci rolü oynamayi “devrimcilik“ adi altinda sürdürmektedirler.

Bu baglam da bu Kürt millet düsmanlarinin Semdin Sakik düsmanligini yeniden irdelemek yurtsever bir görevdir. Semdin Sakik´in su an ihanetci olusu bunu ortadan kaldirmamalidir.

Eylül 2004

yukardaki konunun disinda KURU'nun kendisini islatmadan hep KURU tutabilmesi ve KAYHAN Katilinin Metin Gok'e tetik cekerek onu KATL etmesi olayini ve denizli mahlesinden Gozluklu Sherif'in Xalolar iskencedeyken alay komutanligina cay icmeye gidis gelislerini yorumlarmisiniz yasim olmus 40 hala netlesmemisim aydinlatirsaniz rahatlarim junior zont

İnan ki, bu gece vaktinde Metin Gök olayına ilişkin söylemleri ve belgeleri düzenliyordum. Yakında bu konuya ilişkin bildiklerini kamuoyuna sunacağım. Bazı eksiklikler var. Onları tamamlamaya çalışıyorum. Sabrın varsa beklersin. Yok ben de sabır kalmadı diyorsan Site sorumlularına kendini tanıtacak bir kimlik ve E. Mailini bırakırsan konu hakkında aydınlanacağın bir belge göndereyim. Kimlik dedimde yanlış anlamıyasın. Belge önemli. Yanlış adrese gitmesin. Sanırım buna itirazın olmaz. ... İkinci meseleyi senden işitiyorum. Olay hakkında bilgi sahibi değilim. Umarım bu durumu bilen birileri bir açıklama yapar. Selamlar...

İyi o zaman sitenin ya e mailine, ya da sol tarafta bulunan "Haber ve Yazı Ekle" bölümüne dediklerimi yükle. Site çalışanları bana ulaştırdığında sana gerekenleri iletirim Saygılar benden

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.