Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 26 Mai 2009

1-Kurdlerin avrupa veya baska ulkelere iltica edip orda herhangi bir yasal statu almamislarinin disindaki TC sinirlari icinde yasayan tum kurd erkeklerinin TC yasalarina gore askerlik yapmaya bir engelleri yoksa asklerlik yapmalari, tipki diger TC yasalarina uymaya MECBUR BIRKILMIS DURUMDA olmalari gibi degerlendirmek zorundasiniz

2.bu veya diger TC yasalarina uymayi siyasi veya bireysel nedenlerle red edenlerin, bunun sonucunda yasal veya yasadisi TC sidetine maruz kalacaginin kabullenmis oldgu asikardir. bu yolu secen yuzlerce kurd var, ancak bunun kurd nufusunun ekser cogunluguna kabul etirmeye cabalayn en ufak bir girisim yok. nicin yok? tutmayacagi asikar oldugu icin. nicin tutmaz? derin bir sorudur halen de bu sorunun cevabi verilmis degil. kolay kolay da verilebilecegini sanmiyorum.

3-kuzey kurdistanin erkek nufusunun % 99 u saglik acisindan bir gerekcesi (raporlu degilse) gerekcesi yoksa su anda kesin suresini bilmedigim uzunlukta (12 ay? 1.5 yil??) TC ye askerlik yapmaya MECBUR birakilmistir. ve bu mecburiyete de uyarlar.

TC nin vatandasi olan her kurdun bu yasal mecburiyeti yerine getirmediginde nerede olursa olsun TC yasalarinin yaptirimina karsi orunmaz. TC vatandasi bir kurd yurt disinda ikamet ediyor durumda da olsa, askerlikle ilgili TC yasalarina gore stausu belirlnir. askerlik yapmazsa kimligi olan passaportu elinden alinir ve bulundugu ulkeye bu durumdan oturu iltica etmeye kalksa da kabul edilmez (gecmiste askerlik yapmamk icin TC terkeden birilerine birileri iltica vermis olabilir, bugun bu imkansiza yakin. iltica etmemis bir kisinin askerlik yapmadan diger islerini surdurmesi mumkun degildir, sadece surekli her turlu yasal ortamdan kacmak disinda.

4-TC vatandasi olarak hayatini surdurmek zorunda olan tum kurdlerin onunde bu durum vardir ve bu kurdlerden askere gitMEmeyi ONEREN kisinin da aynen bu statute biri olmasi ahlaki olarak elzemdir. kendini avrupya bir sekilde atmis ve avrupa da Tc atandasligi disinda bir statu elde etmis kisi (bu onun en dogal hakki)-TC vatandasliginiistemeyip cikmis ise(bu durumda TC nin denetimindeki ulkesindeki bazi ysal haklarindan da feragat etmis demektir, ornegin tasinmaz mal alma hakki sinirlanir vs vs ) bu tur TC vatandasi olmayan ve baska bir statu ile yasal varligi bicimlenmis ve korunmus olan kislerin haricten gazelle Tc vatadasi kurdlere askere gitmeyin cagrisi yapmak ancak AHMAK ve ahlaksizlara ozgu bir tavir olur.

alternatif ne olabilir?
5-bugun TC sinirlari icinde anti militarist egilimde ve ne yazik ki cogu kurd degil turk olan bazi gencler va, bunlar askere gitmeyi redediyor ve bu redden dolayi o ulkedeki ilkel yasalarin cendersine girmeyi goguslemeyi kabul ediyorlar. tabiati geregi militan bir eylem bicimi olan bu tavirin SEMBOLIK ozelligi zaman icinde kamuoyunda caydirici olabilecek bir taban bulsa bile (bu o kamuoyunun bu eylemi kendisi de benimseyerek yapacagi anlamina gelmiyor- sadece yapilan isin herkesin yapmasi guc olan ve oncu bir tavir oldugunu kabuledip buna uygun br yasanin cikmasini, bu kislerin cabasinin olmasi gereken sey oldugunu desteklemekten baska bir sey olamaz bu. yani TC de kurd nufus icinde bile toplam askerlik yukumlusu nufusun % yuzde 1 i askere gitmemeyi red eden bir cizgiye gelemez. gelebilseydi bugun kurdlerin caydiricilgi cok farkli bir yerde olurdu.

Pkei ne ne yaparlar? askerden kacarak vakit kazanmaya calisir yada cuzii miktarda bir kisimi gerillaya katilir. gerilla ya katilan fertlerin nufusa orani belli; yuzde kac? kuzey de kurd nufusu yaklasik 15-20 milyon denilsin bunun yarisi erkek olsun bunun da yarisini askerlik yasi gelmis( ve gecmis nufus yapalim) bunun da yarisi askerligini hali hazirda yapmis ihtiyar nufus olsun geride ne kaldi1.7 ila 2.5 milyonluk askerlik adayi veya askerligi yeni yapmis kurd nufusunun sadece 30 bini gerilla olsa kabaca her yuz kurdden sadece biri askerlik yerine gerilayi seciyor demektir . askerkacagi olarak vakit kazanmaya cabalayan ancak eninde sonunda askkere giden kislerin orani da en iyimser tahmin ile her yuz kurdden 5 bilemedin 10 unu bulur. bu ne demektir?
her yuz kurdden 90 i curuk, asagilik alcak namussuz mu demektir?
burya bu militan lakirdilari asanlara canak tutan ilk vatandas kimse bu istatistige bir cevap verme zorunlugu var.

halkimiz halkimiz diye gercekte olmayan seyleri iluzyonla kafada tasarlayi oyle bir hayali halk resmi cizerseniz, bu resime bakip gelistireceginiz oneriler planlar programlar siyasetler habire cuvallar , halkimiz halkimizi da el oglu orgutler bicimler ve size bize karsi da guzel guzel kullanabilir.

gelelim yurt disinda herhangi bir ulkeye siyasi yada ekonomik ilticada bulunup, Tc vatandasligindan cikmis kurdler ne yapmali?

aslinda bu bicimde yurtdisinda yasayanlarin bu mevzuda akil yurtutmesi beklenir ama bu dunyaya ve insan ait her problem hakkinda nihayetinde herkesin bir fikri olabilir. ben de kendiminkini yazayim (daha once yazdim ama galiba tekrar gerekiyor)

ilticaci kisi daha onceleri benimsedigi goruslerini degistirip, TC ye askerlik yapmak gibi bir zule karsi, yillardir goremdigi ailesini, kardeslerini memleketini grmeye karar vermis olabilir. nihayetinde bu insan o iliskilerin bir urunudur, varolusunu en faxla belirleyen seyler TC nin ilkel yasalari konrolunde diye omrunu kendisi icin cok onemli birsuru seyden mahrum birakmak istemeye bilir. gider kufrede kufrede 12 aylik askerligini yapar. parasi varsa bastiri parayi 22 gunde bitirir bu rezaleti. sonra isine bakar

veya -ilkelerini yasaminin onune koyar. askerlik yapmaktansa , bir yabanci gibi memleketine gidip gelmeyi daha uygun gorur. bir ulkede vatandas olmamanin yaratabilecegi baska YASAL zorunluklara uymak zorundadir simdide. mesela eger uzun sure diyarbekirde ikamet etmek istiyorsa, bir yabanci icin yapmasi mecbri olan seyleri (mesela oturma izni icin emniyete basvurmasi, temiz kagidi iviri ziviri almasi, belli vergileri odemesi vs vs ) gerekebilir. bazi servisler icin cok daha fazla para odemek zorunda kalabilir. boylce TC nin butcesine az az da olsa (bir ciprida odenen bedelden daha az goze batan ama yekkunu bir sure sonra o bedeli gecebilen) para da odemek zorunda kalabilir.

ortaya atlayip ancak herseyin kabugunu gorebilecek kavrayisa sahiplere ozgu itirazlarla kurdlerin Tc ye askerlik yapan her ferdini lanetleyen kisi geride ulus mulus birakmaz,

kurdlr bu sebeple bir statu pesindedir, ve dogru durust statu almaazlarsa onlari kuzeyde bekleyen TC ye pasa paca askerlik yapmaktir.

bir de bu isin paralisi var
(son yillarda galiba kalkti, vaktiyle bedelli askerlik olarak parayi derleyen kurdler bu iskenceyi kisa kesmek icin bu yola basvurdu. basit bir aritmetikle
diyelim 12 ay yapacaginiz bir askerligi 1 aya indirmek icin odeyeceginiz para ile 11 ay da kazanacaginiz paranin farki size kimin bu isten daha karli cikacagini gosterir. onun otesinde ILKE MILKE statusuz bir halkin gozunde hikaye yi geyiktir. gercekler boyle oldugu icin ekser cogunluk bu yollari secer. geride gerceklerle inatlasanlar ile dusunsel konumlari siyasi pozisyonlarindan oturu ONCU rolune uygun davranmak zorundakilerin ANLASILABILR-DESTEKLENEBILIR-OZENILEBILIR eylemleri kalir ki, bunlar da her zaman marjinal kalmaya mahkumdurlar.

yurt disinda yasayip/calisip isini kaybetmek istemeyen bir suru isci statusu ile avrupaya gelmis ve TC vatandasi kalmis kurdler e bu bedeli dovizle odeyerek kisa askerlik yapar. yapanlari kurdlukten atmaya hic bir otorite ahlak fkri odaginin HAKKI YOKTUR.

bir baska ayrinti; askerlik yapan kisi, bu kurumun ona dayattigi seylere iyi gozle bakiyor demek degildir. hapse giren kisi nin mapushaneye bakisindan hic te farkli bir gozle bakmaz. askere giden bir kurd ile mapusa dusmus bir kurdun ayni devletin yasalarina metazori bicimde uydugunu hatrlamak lazimdir.

aslinda butun bunlari yazmak bile bastan sona luzumsuz iken
yazmak zorunda klamak ortam hakkinda bize bir fikir verebilir.

baska bir sey kaldi mi ahmaklara aktarilabilecek?
ha evet var:

odenen paranim orduya silah muhimmat vs olmasi gibi argumanlari bayrak yapanlara;

Bu idda, Tc nin devlet butcesininin nasil toplandigini bilmeden,
bu tur bdel ile toplanmis paranin, TC gibi ilkel devletlerde DOLAYLI verginin yuzde 70 lik devlet gelirleri olarak en buyuk gelir ldugunu bilmeden attigi iddadir.

kurdlere yonelen "savunma butcesi (yaklasik % 17 galiba) TC nin % 70 i dolayli vergilerden (yani diyelimki sigara aldiniz ordan, giysi aldiniz ordan, tuketim esyalarindan derledigi vergilerden saglanir). zengininde direk vergi toparlayamayan bu devlet butun yuku tum nufusa yayar. kitlama cay mi istin, murat vadisine baka baka, ohh her yudumda odedigin dolayli vergiler devletin kasasina akiyor demektir (cay dan sekerden, tutturdugun cigaradan vs vs).

meraklsina ilkel ulke TC ile mesela iskandinav ulkelerinde devlet gelirlerinde dolayli vergilerin payi icin bir bilgi ile mevzuyu kapatalim:
iskandinavyada dolayli vergilerin devlet gelirlerindeki payi yaklasik % 25 ila 35 dolaylarinda dir.

aradaki fark
dolayli vergi ile zengine degil de siradan ahliye kursunun silahin sortinin parasinin % 70 sinin odettirildiginin gostergesidir. yani pay itibari ile turkiyede fakir bir kurd cebine giren paranin cok daha buyuk bir kisimini tukettigi emtialardan oturu devlete vergi verirken, zenginden alinan verginin gelire orani cok daha azdir.
ekonimiden anlayan bir kurdun bunu burya esip gurleyen kurdlere anlatmasi beklenir.

ilke prensip vs icinde sunu soyliyeyeim
(odnerlik yapacak siyasi rolleri olan bir azinlik disinda)
deve susuz kalinca horgusunu insan mecbur kalinca ilkelerini yer!
kurdler mecbur kalmis milyonluk bir halkdir
ve habire horgucunu yemektedir.
iste TAM da bu nedenle bu kadar hircin bicimde, acilen HAKTALEPLERIMIZ icin cirpinio duruyoruz.

arabayi(ILKEleri) atlarin (GERCEKLERIN) onune koyarsaniz daha yuz besyuz yil daha cirpinmakla kaliriz!. tabii ortada horguc veya deva kalabilirse bu kadar uzun yillar boyunca.

netameli konuydu gene bana dustu
raslanti mi ? ne alaka?

yanliz burya kontekste bakmadan saldiran pehlivanlari fikren kim besledi acaba?
bunu da sormadan gecmeyeyim.

AKIvKOMO

Fetva hazır; Türklere askerlik yapmak kaçınılmaz ve mübahtır. Fetva olarak sunulan argümentasyon diğer bir yandan TC'nin meşrulaştırılmasının ve devlet olarak kürtlere kanıksatılmasının açık bir ifadesi hatta kurgusudur. Kürtlerin köleliği, aşılmaz görünen, içselleştirilmiş bağımlılığı bu anlayışta kendini açığa vurur. Bu millet, kendi özel konumu mazur göstermek adına bağımlılığı, türklere hizmeti kürtlere kaçınılmaz vazife olarak dayatan nice aydınlar, nice seroklar gördü... Aman çabuk yapın işinizi gücünüze, ananızın türklüğüne, devlete bağılılığınıza, Lozan'ın imzacılarına sadakatinize halel gelmesin. Kürtlermi? Bir düşüneni, doğruyu söyleyeni, göstereni elbet çıkar..

Bence bu askere gitmeme ve para vermeme varsayımı zaten mantıksızdı. Bazı insanlar buna ilkesel olarak karşı çıkabilirler, kişisel tercihtir ama genel kitleye empoze etmenin koşulları yoktur. Ki dikkat ettiğim bir şeyde bu tür radikal yaptırım arzuları hep Avrupadaki Kürdlerden çıkıyor, neden Amed, serhat, Dersimdeki... insanlar bunu dile getirmiyor ?. Çünkü imkansız dır.

askerlik denilince,her nedense saban flimlerini degismez aktörü kemal sunalin o meshur tiplemesi ve ineksi gülüsleri gelir aklima. mevzuyu "bilimsel" irdeleyenin gündeme tasiyanin sabanla akrabalik derecesini bilmem. benide ilgilendirmiyor. fakat buraya yansiyan tipin sabanla ortak yani, belkide güslüsleridir. saban askerde. saban nöbette flimlerini bir coklarimiz izlemisizdir. size eski yesilcam flimlerin anlatmayacagim. baska artistlerden söz etmek istiyorum. biri zaten malumumuz.onu es gecelim. bu iki tipten biri ok sabri,digeride cürük nurettin. tc nin en derin alayinda nöbet tutan su iki "sanli" askerlen ilgili yazi(rizgari.hasan dere yazisi) ilisince gözüme ve buraya nasil aktaririm diye düsününce, kac zamandir gözükmeyen jankurdistan geldi aklima. tamda nerdesin diye seslenmek isteyince ilkin bir hosgeldin demeli sonra yardim istenmeli. hosgeldin jankurdistan TC de askerlik ve kürdler baslikli yaziya konulan tepkiler tamamen dogru tepkilerdir.bilinen seyleri sanki yeni kesif edilmis gibi ballandirarak aktarimin hatta bir nevi propagandalarin hosgorülür hic yani yoktur. asil olan durustur.eksik olanda budur.tepkilerini koyanlar,bir durus sergilerken bunun neresi abestir. o yazi orda kaldigi sürece buna tepkisini gösteren her kurdistani yurtseverlerde bir seyler deme hakkina,özgürlügüne sahiptir. gösterilen tepkiler tamamen TC ye su veya bu sekilde askerlik yapilmasina karsi cikistir.öfkedir.bunun neresi yanlis.tüm bu karsi cikislar yanlis görülüyrsa,dogru olan nedir.birakin"aydinlarin"bu tip yazilarina öfke duyulsun.bundan baskalari sakinsin,korksun.

Ben defalarca "Paralı askerlik" üzerine yazdım. Bu konuda düşüncelerimi tekrarlamak istemiyorum. Ülkemizde bir savaş var. Ben savaşın "güdümlü önderliğini" ve devletin "düşük yoğunluklu savaşının" aksesuarlarını" tartışmak istemiyorum. Ama, on binlerce Kürd genci Kürdistan'ın özgürlüğü ve bağımsızlığı için can verdiler. Devlet 40 ve 50 bin arasında "haini etkisiz" hale getirdiğini söylüyor. Siz bunu ikiye katlayın. Devlet, Kürdistan'ın kırsalında yerleşim alanı bırakmadı. Böyle bir ortamda devlete 10 binlerce dolar vermek ve bu savaşın finansmanında katkıda bulunmak doğru mu? Hayır diyorum. Ben hep bu sorunu geçmişte şu veya bu örgütün saflarında mücadele eden ve önderliklerinde bulunan kadrolar açısında tartıştım. Ve birde aydınlar. Ben hiç bir zaman halk temelinde tartışmadım. Eğer toplumumuzun en ileri kesimleri gidip paralı askerlik yapıyorsa, halkı tartışmaya hiç gerek yok. Binlerce Kürd siyasal kadrosu yurtdışında olmalarına rağmen gidip paralı askerlik yaptılar. Dejenere olmuş bir savaşın ortamında binlerce Kürd genci ölüyor. İnsanlık bilinci olan her Kürd aydını ve siyasal kadrosu bu savaşı finanse etmekten kaçınmalıdır. Benim bir çok arkadaşım sadece askerlik meselesinden dolayı 20 yıldan beri yurtdışında bulunuyorlar. Kendileri bireysel olarak karar verdiler. Etik değerlerden dolayı paralı askerlik yapmadılar. Ben öğrenci olarak yurtdışına gelmiş yada işçi olarak buralara gelmiş insanların içinde olduğu zorluğu biliyorum. Bu insanların durumunu tartışmıyorum. Tartıştığım siyasal kadrolar ve yıllarca sürgünde yaşıyan Kürd aydınlarıdır. T.C tarafından öldürülen her Kürd bizim bir parçamızdır ve bizim yaratığımız değerlerdir. Bunların ölümüne nasıl katkıda bulunabiliriz? İşgal altındaki vatan hasretini gidermek için vatanın özgürlüğü için isyan eden gençlerin ölümüne katkıda bulunmak Kürd aydınına ve Kürd siyasal kadrosuna yakışmaz. Keşke binlerce Kürd kadrosu ve aydını paralı askerlik yapacaklarına sivil bir inisiyatif geliştirseydiler. Bugün Kürd meselesi daha farklı bir zeminde oldurdu. Eskide biz Avrupalılara Türkiye'ye tatile gitmeyin diyorduk. Şimdi diyebiliyormuyuz? Hayır!! Çünkü biz savaşı kanıksamakla yetinmedik, bilinçli katkıda bulunmaya başladık. Başkalarına söyleyecek sözümüz de yok. Silav Aso Zagrosi

Aslında daha önce aramızda bu konuda küçük bir tartışma olmuştu. Yine aynı pozisyondayım. [url=http://www.newroz.com/forum/read.php?1,16268,16268#msg-16268]Birinci Yazılar[/url] [url=http://www.newroz.com/forum/read.php?1,16392,16392#msg-16392]İkinci Yazı ve cevaplar[/url] Silav Aso

merhaba ben en iyi bilgim yonteme gore olgulara bakarim. bunun ardindan insan olarak ahlaki deger yargilarimi da kullanma hakkimiz var. bu iki seyi birbirinden ayirip bu meseleye bakmak durumundayiz. ciplak gercek bize sunlari gosteriyor: 1-ulkemizde olan sadece savas degil. ulkemizde turklerle icli disli olmus bir nufus da var. bunlarin bir kimis kendilerine yillardir dayatilmis kimisi yasa kimisi gundelik kultur halindeki Turk zorlamalarini neredeyse kabulenmis bir kurd nufusudur ki oyunu siyasi tercihini ekonomik tercihlerini turklerle birlikte yapmaktan en ufak bir rahatsizlik duymaz. bu buyuk bir nufus, ise gercekler aciisindan (haydi bilimsel diyelim gitsin) bakan bu olguyu gorup itirazi isyani siyasi talaebi varsa bu olguya gore adim atmak durumundadir. aksi halde ne olacagini soylemeye gerek yok bu nufusun askerlikle olan iliskisini yazmaya gerek yok. ahlaki acilardan bu kosullarda bu icli disli olmayi hic hazedemesek de bu gercegi gormek ile gormek arasinda bir secenek ile karsi karsiya degiliz. boyle kaba bir gercek var. 2-bir de kurdluk bilincinin gelistigi bir kesim var, bunlar oylarini DTP verenler (en buyuk kesim) ve PKK yi su yada bu oranda destekleyenler ve diger kurd partilerine destek sunanlardan ibaret. bu nufusun da son 20 yildir hizlla buyudugunu ve eenrjisi iyi kullanmis olsaydi bugun kurdlere cok buyuk kaznimlar saglayacak bir duruma geldigi soylenebilir. ama temsil ettigi potansiyel enerji kurd siyasi kulturu tarafindan kullanilamadi ve bu nufus da askerlikle ilgili nasil bir iliski icinde oldugu acik. butun bu kesimlerin siradan halk ile onlara siyasi veya zihinsel onderlik etmeye soyunmus kislerin hepsinin TC icin askerlik yapmaktan baska bir secenekleri var mi? var a) PKK ye katilmak b) bir sure askerden kacmak c) curuk raporu alip bu isten yirtamak d)yurt disina iltica etmek (sadece askerlik yapmamak icin degil elbette) birakalim halk kitlelerini, siyasete engaje olmus kisler uzerine yogunlasalim. bunlarin yukarida siraladigim siklari secmemis olanlari nefret ettikleri askerligi malesef yapmak durumunda kaliyor ve yapiyorlar. simdi benim sorum su: bunlari nasil tasnif edecegiz? yani TC sinirlari icinde yasayan ve TC nin irli ufakli bir suru ilkel yasasina uyduklari gibi, gundelik yasam da da bir suru seyi sinneye cektikleri gibi, askerligi de diger zor larla brlikte yapmak durumunda kalanlara ne diyecegiz? hain mi? ahlaksiz mi? veya bunlari gercekci bir aktivite olarak nereye bdavet edecegiz? -askerden kacmaya mi? vicdani redcilige mi? bu tur toplu sivil iteatsizlik yapacak bir nufusumuz olsaydi zaten yolun sonuna gelmis olurduk. yok boyle bir kultur yok boyle bir tempo. yilarca PKK de kadro olan adam hapisten cikiyor, tipis tipis askere gidiyor. bu sitelerde bu tur adamlari bu nedenle cok acimasizca elestirenler cikti. bu adamlarin elestirilecek bir suru yani var -ancak bu mecburiyete uymalari belkide en son elestirilecek yanlari. tutarsiliklari elestirilebilinir, kendileri askere giderken gencleri daga sgeriillaya davet eden bir siyasi cizgide israr etmeleri elestirilebilinir. bu kosullrda Tc vatandasi olan kurdlerin askere gitmesini elestirmek icin fazlasiyla gerceklikle irtibati yitirmis olmak gerekir. gene de bu tur sembolik (kitleselesmesi basindan imkansiz) ve oncu eylemi yapanalar cikacaktir. bunlarin bu eylemi yappmaktaki en onemli durtusu aahlki-ilkesel durtu olabilir. ancak donup herkese ben yapiyorum siz de yapmak zorundasiniz demeye haklari yoktur. defalarca yazdim 18-19-20 yuyilin yontemleri-kahramanlar vs artik bu gunun dunyasinin problemlerini cozecek yontemler degil. isteyen deneyebilir. kurdlerin en meshur yanini bir yabanci yazar soyle tanimlamisti: kazanilmasi imkansiz savaslara girerler. simdi romantik takilanlar icin bu hosa giden bir tanimdir ancak bana sosyal darwinist diyebilecekleri de goz onune alarak sunu soylemek isterim: bu tarig evrim acisindan soyunu tuketme isaretidir!. kurdler ulus olarak variz ve yasayacagiz sloganini BASRIYA mi tasimak istiyor, yoksa tarihe romantik sovalyeler olarak gecip silinmek, tatli bir hatiraa mi birtakmak istiyor? buralarda ve her yerde hamasi edebiyat almis basini gidiyor. bu belkide psikoljik olarak cok islevsel bir sey-tamam yapilmali ancak artik kurdlerin bir ucundan da GERCEKLERE gore davranmasi gerekir. abdullah ocalan in kurnazca yaakaldigi ve kullanmak istedigi damar budur, bunu da beceremedigi soylenemez. o bu damari kullanacagina kendisine guvenebilecegimiz asiyasi kadrolarin bu yolu kullanmasini kendi hesabima beklemekteyim. ben meslegim icabi bir seyi bana gorundugu bicimiyle modellerim, saga sola aktaririm. istedigim bicimiyle degil. ancvak hepimiz insaniz bize gorunen seyin bazen oldugu gibi degl gormek istedigimiz gibi algilama temyulu gosteririz. bir yyere kadar iyi de, kim bize kurd ler olarak gercekleri hatirlatacak? askerlik mevzusu da bu tuur paradoksal bir mevzu. kuzeyli kurdlerin dilemmasi. siyasi endissesi olan insanlarin bu netameli konuda fikir beyan etmekten kacinmasini anlarim. benim siyasi ajandam , sade bir birey olarak benim adima siyaset yapanlara birey hakimi kullanim onlari surekli KONTROL ettigimi gostermeten ibarettir. baska ca siyasi endisem yoktur. bu sebeple her seyi daha rahat konusam ozgurlugumu de sonuna kadar kullanirim. bunun faturasini burda hep birlikte goruyoruz. cok fazla ozgurluk deniliyor, iste ozgurluk, bir kurdun burda bir sekilde consensusu olusmus bir konuda aykiri dusunmesine tepkiler ortada. ustelik bu "aykirilik" aslinda koca bir cogunlugun secimini aktarma isi, nasil aykirilik oluyorsa. gelelim askerligin paralisi parasizina. burda da garip bir durum soz konusu. yazilanlara bakinca sanki askerligini parasiz yapana bir itiraz yokmus gibi bir izlenim cikiyor ortaya. yani 12 ay veya 20 ay omurunu bu berbat kurumda geciren bir kurdun o yasam dilimini harcamasinin otesinde, muhtemelen orda karsilastigi dayak hakaret turu asagillanmalari ve silahli egitmle gecirdigi gunleri birakip. bu rezaleti yasamak icin odedigi paranin hesabi one cikiyor. isin bir de askere giden kurdun kurdlere karsi savasin icine surulmus olanlari (ve olenleri) de var ki. parayi odeyip bu mezbeleden 22 gunde kurtulmak yukaridakil opsiyonlara kiyasla cok daha akilica bir secim olmali. bu dunyada "survival" denilen sey bir gercek ise, bunun siradan anahtari PRATIK olmaktir. nufusa PRATIK olmayan yollari onerenler tarihte basarili olamazlar. ilkeler, ahlaki motfler, kahramanliklar vs bunlarin zamanlamasi bu PRATIKLIGIn icine iyice yerlestirilmezse, hic bir sekilde maya tutmaz. PRATIK olmanin alt siniri da halki tumuyle tuketmeyecek siniri zorlamamaktir. kurd halki bunun sinirlarini kurd siyasetine son 30 yilda verdigi destekle gosterdi. ancak cocuklarini hatta liderlerini de askere godermeye devam etti. bu ballans bugunun balansi, yarin kosullar neleri gosterir biemeyiz. ancak bugun boyle. soyle yazmissin: "... Devlet, Kürdistan'ın kırsalında yerleşim alanı bırakmadı. Böyle bir ortamda devlete 10 binlerce dolar vermek ve bu savaşın finansmanında katkıda bulunmak doğru mu?" TC vatandasi olan bir kurdun opsiyonlari nedir? bedel yerine gidip askerligi yapmasi mi? TC vatabdaasi degilse zaten askere gitmesine gerek yok. siyasi endiseleri olanlar bu konuda bir sey soyleyemeyebilirler. daha sen fikrini aciklamadan burda baskalarinin yazdiklari ile suclnamaya baslandin. TC vatandasi bir kurd (varsayalim alamanya da isci veya ogrenci) bana gelse, fokrimi sorsa, ona soyleyecegim sey burda yazdiklarim olacak. hic bir kurde TC ye para verme savasi finas etme, askerden kac, bir sure sonra oturma ve is izinini battal etsinler seni derdest edip TC ye gondersinler , bu eyleminden oturu once ufakta olsa bir ceza ye sonra askerligi de uzun uzun yap demeye gelir. bu insanlarin isleri ailleri var ve hep unutulan bir baska sey daha var: Galtung bunu surekli tekrarlar insanlarin sadece insan haklari yok ekonomik haklari da var bir insani isinden gucunden geleceginden edecek onerilerde bulunmak agir sorumluluktur. 12-15 20 ay askerlik yaparak da o sisteme hizmet edilmis oluyor. yasdiklari-yasayacaklari da isin cabasi. ustellik orda olmadigi donemde kazandigi paranin da bi kisinin ekonomik hakki olarak algilanmasi gerek. siyasi kadrolarin, yonledirdikleri genclere baska seyler soyleyip kendilerinin bambaska seyler yapmasi dupedus ahlaksizliktir. bu sadece askerlik yapiip yapmamalari ile ilgili degil her alanda her adimda gecerli bir ilke. bu acidan benim bu platformda soyleyecegim sey basit. kendi kadrolarina taraftarlarina askerlik yapmayi berbat bir is olarak anlatip onlari bambaska yonlediren bir kisiinin kalkip askere gitmesi (yaptigi isten oturu degil) yalanciligindan oturu ahlaksizliktir. kitlesi taraftarina askerlige gidip gitmemekle ilgili zorlamadan bulunmamis bir siyasi kadro da istedigini kendine gore yapar. Soyle yazmissin: "Binlerce Kürd siyasal kadrosu yurtdışında olmalarına rağmen gidip paralı askerlik yaptılar. Dejenere olmuş bir savaşın ortamında binlerce Kürd genci ölüyor." olum ve felaketler herkesi es degerde uzuyor. bu durum ile kurdlerin Tc yasalarii ile kars karsiya olan gundelik yasamlari iki ayri dunya gibi. bu iki konu birbirinin panzehiri filan degil, askere gitmesi en fazla sorgulanabilecek yukaridaki siyasi kadrolarin bile bu isi nicim hangi durtulerle yaptiklari once iyice anlasilmak durumunda. " İnsanlık bilinci olan her Kürd aydını ve siyasal kadrosu bu savaşı finanse etmekten kaçınmalıdır." bunu bu kosullrda yapmanin imkansiz oldugunu yazdim. dolayli vergiler savasin en buyuk finasmanidir. millete cay tuz seker sigara aldirtmayi sagllamak mumkun mu? bizde gandi yontemi tutar mi? simdi aklima gelen baska bir sey, Guney kurdistani elestirenlerin surekli degindikleri konu, sanirim ordaki cimento pazarini elinde bulunduran turk firmasi OYAK ile baglantgili bir firma. burdan aktarilan paralarin da savasi finansa ettigi soylenebilir. KRG ne yapmali? onlara gore ticareti kullanmak yumusamayi saglamak icin bir yol. boylece petrolu dis dunyaya yollayacaklari kanali acabilecekleri dusunuyor olmalilar. bunlarin uzun vadede kurd ulusuna getirisi ne goturusu ne? bunlari uzun uzun irdeleyen callismalari birakalim tartismalar bile yok gibi. daha askerlik konusunda sembolik duzeyde kaldik.bunlar tartsilabilece mevzular, oyle kestirilip atilacak seyler degil. boyle kestirp atinca abdullah ocalan gibi kisiler bu gercekleri kendilerine gore kullanma imkanina kavusmus oluyorlar. iyi de kullandigini goruyoruz. "Benim bir çok arkadaşım sadece askerlik meselesinden dolayı 20 yıldan beri yurtdışında bulunuyorlar." ne diyebilirim?, kimseye ne yapip yapmayacagini soyleme niyetim yok. kimsenin de kendi sectigi yolu baskasina dayatma hakki olmadigi gibi. bireysel kararlarin her cesidine azami saygi gostermek zorudayiz. ne zamanki bireysel secimizi toplumsal bir davranis modeli olarak saga sola onermeye baslarsak bunun GERCEKCI olup olmadigini birilerinin sorgulamasi gerekir. "Kendileri bireysel olarak karar verdiler. Etik değerlerden dolayı paralı askerlik yapmadılar." diye yaziyorsun. acikcasi bu durumu cok iyi annlamdim. Tc vatandasi olarak (yani siyasi veya ekonomik iltica etmeden) yurtdisinda kalabilyorlarsa ve burda bir hayat kuruabilyorlarsa bravo, soyleyebilecegim bir seu yok. amam eger 20 yillik hayatlari surekli bir kacis ve haymatlosluk ise bu o insanlara da yazik oluyor demektir. gene de bireysel secim olarak kaldigi surece ozenilecek bir tavir. ancak bunu toplumsal bir proje beklentisi icin de olurlarsa hayal kuruyorlar demektir. "Ben öğrenci olarak yurtdışına gelmiş yada işçi olarak buralara gelmiş insanların içinde olduğu zorluğu biliyorum. Bu insanların durumunu tartışmıyorum." diye yazmissin, zaten asil problem orda, ve TC de yasayan kurdlerde, TC yasal alani icinde kalan kurdler yani. bu adamlara net bir onerimiz olmadigi surece, hic bir kiimsenin hic bir ahlaki tavirin bu kisileri haydi toptan yargilama hakki yok siyasi kadrolarin mevzusu benim yakindan izledigim bir mevzu degil. gene de yukarida yazdiklarim dogrultusunda dusunuyorum. kendilerine taraftar bulma niyeti icinde baskalarina askerlik konusunda farkli dusunceler aktarmis iseler, yaptiklari dupeduz ahlaksizlik oluyor. fikir degistirme haklarini da sakli tutmak zorudayiz. bu isi nicin yaoptiklarini da bilmek durumundayiz. hayat bu kadar toptan degerlendirilecek kadar basit siradan degil. kurdistandaki savasa siradan tuketici olarak dahi katkida bulunuyoruz. buna bir care var mi? yok. TC ordusu daha cok vergilerle besleniyor, uc bes kurusluk bedel paralari ile degil. kurdleri vergi vermemeye davet etmek? bu mumkun mu? dolayli vergileri odememeleri mumkun mu? bu ne demek oluyor ? hayat bize savasin baska bicimlerde bitirilmesi veya baska bicimlerde surdurulmesini dayatiyor demek oluyor. benim ortadaki gercekler bakip vardigim sonuc budur. nasil degisik yontemlerle? zaten indirek olarak bunlari tartisiyoruz. oyle kolay cozecegimiz bir konu da degil, ama ucundan cozecek deneyim birikimi de var kurdlerin, hem de cok muthis bir deneyim. yeterki softaligi ve kor miltanligi asip bu deneyimleri esnek bicimde kullanmakyi becerebilelim senin yazdiklarin, istenilen seylerlle hayal kirikliklarini yansitiyor. asagiya aynen alintiliyorum: "İşgal altındaki vatan hasretini gidermek için vatanın özgürlüğü için isyan eden gençlerin ölümüne katkıda bulunmak Kürd aydınına ve Kürd siyasal kadrosuna yakışmaz. Keşke binlerce Kürd kadrosu ve aydını paralı askerlik yapacaklarına sivil bir inisiyatif geliştirseydiler. Bugün Kürd meselesi daha farklı bir zeminde oldurdu. Eskide biz Avrupalılara Türkiye'ye tatile gitmeyin diyorduk. Şimdi diyebiliyormuyuz? Hayır!! Çünkü biz savaşı kanıksamakla yetinmedik, bilinçli katkıda bulunmaya başladık. Başkalarına söyleyecek sözümüz de yok." bende soruyorum Nicin boyle oldu? bir kac siyasi kadronun askerligi secmesi aydinlarin da ayni yola girmis olmasi neyin gostergesi? sadece kaniksamak degil, kaniksamak bir sonuc, burda ne olup bittigini, nelerin bizi burya soktugunu gocunmadan ortaya cikarmadan bu is arzulanan ama bir turlu gerceklesmeyen beklentiler ile hayal kirikliklari arasinda sikisip kalacak. istedigimiz bu mu yoksa yavas yavas da olsa BASARIli olmak mi? alt sinirimizi belirleyen ahlaki tumuyle curutmeden ust sinirimizi da -gerceklerle, yeteneklerimizin ve kosullarin sinirlari ile belrilemek zorundayiz. askerlige ve diger hoosnamadigimiz yasalara da degisik kesimlerin baksini da bu sinirin icinde bir yerde tutmak zorundayiz. hele hele legal orgutlenme yontemlerini benimseyenlerin bu ilk bakista (ve su an icin) henuz ortamin acik tartismaya uygun olmadigi bu konulari iyice tartismak lazim. ortada ucusan hakaret kufur ivir zivira ragmen-bu ve benzeri tartismalar surecek. sizlerin sitenize bu tur konulari acmakla ekstra agir yukler bindiginin farkindayim, ancak iste kurdistanin bir prcasi da budur. iyisi kotusuyle bize ait. hepimize kolay gelsin Murat Silav Aso Zagrosi

Kendi askerliğini temize çıkarmak için bu kadar zırvalamana gerek yok. Zırvaladıkça batıyorsun. Kimliğinin açıklanması seni "hamaratlaştırdı". Zırvaladıkların, eskiden hasbelkader döktürdüğün kürt yanlısı yazılarını inkar edercesine devlete sevimli gözükme gayretinden başka hiçbirşey değil. Bunlara gerek yoktu, yazıların zaten içerik olarak türkçü ve türkiyeciydi. Ancak düşmanına fazlaca sevdalanmanın sende bir paranoyaya dönüştüğü açık. Paralı askerliği teşvike kalkışmayı aşarak Kürdistan'da yaşayanları askerliğe mecbur ve kurtuluşsuz saymaya kalkışman cahillik değil, bilinçli bir çarpıtma ve taraf olmaktır. Sen tarafını bugün değil, konsoloslukla al takke ver külah ilişkisi ile yurtdışına belli niyetlerin ve pazarlıkların sonucu getirildiğin gün seçmiştin. Ben ısrarla bunu söyledim. Sonunda ne mal olduğun senin ağzından açığa çıktı. Yurtsever kürtlerin katledilmesinde suçlu PKK'nin savunucusuydun. Türkiye Ermenistan'la kürtler üzerinden anlaşır, kapıları açarken öte yandan ortalığa salınmış maaşlı benzerlerin imza kampanyaları düzenliyordular. Sen de kürt cenahında soykırıma uğratılan kürtlerin hukukunu öne çıkaranları başçavuş edasıyla azarlıyor, hakaretle susturmaya çalışıyordun. Daha da ileri giderek kürtleri soykırımla suçluyordun. Türk devletinin yükünü hafifletme görevini icra ediyordun. Askerlik konusunda türk ordusunun avukatı kesildin. Sömürge bir milletin çocuklarına soykırımcı orduda askerlik yapmayı "şayet yapmazsanız hapise düşersiniz, askerliğiniz uzar" tehdidiyle dayatmaktan başka hiç birşey söyleyemiyorsun. Tek dayanağın, "ne yapayım benim mesleğim var" kıvırmacası. Avrupa'da mesleği olanın türklere askerlik mükellefiyeti olmadığını herkes bilir. Senin asıl mesleğin türklerce getirilerek sana verilmiş meslektirki bunu kaybetmekten korktuğunu itiraf ettin. Yoksa Norveçliler türklere askerlik yaptılar diye birini mesleğinden etmezler. Bu üçü altalta sıralanınca forumlara niçin yuvalandığın ve TC karşıtı olduğu tartışma götürmez insanlara niçin provokasyonlar düzenlemekte olduğun açığa çıktı. Sen sadece TC'nin gönüllü askeri bir provokatörsün. Ordunun forumlarda görevlendirdiği cinsten. Askerliği savunmanla temsilciliklerin askeri görevlileriyle ilişkili olman arasındaki bağ yeterince anlaşıldı. Nereden yurtseverlik tütse oraya tüner ve karıştırmaya koyulursun. Aksini düşünenler yazdıklarına ve yaptıklarına sağduyulu bir şekilde bakarsa seni anlamakla kalmaz benden çok daha şiddetle karşı çıkarlar. Soykırımcı türk ordusuna asker toplayan sergerdeyi gerçek yüzüyle gördük nihayet. Bereketki kürtler bu konuda donanımlı ve nefesin çabuk kesilecek. Masken yırtıldı. Finale geldik Murat Efendi.

“Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye'de de büyük bir tabu olan “savaşa katılmanın reddedilmesi“, aslında insanlık tarihinde savaşın kendisi kadar eski bir olaydır. Savaşa ve militarizme karşı duruşun en radikal ve kapsamlı ifadesi ise Vicdani Red'dir.“ Bu sözler geçtiğimiz hafta İletişim Yayınlarından çıkan “Çarklardaki Kum Vicdani Red-Düşünsel Kaynaklar ve Deneyimler“ adlı kitapta yer alıyor. Bu kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde 27-28 Ocak 2007 tarihinde yapılan "Uluslararası Vicdani Red" konferansında sunulan konuşmalarla birlikte 26 yazarın konuyla ilgili yazdığı makalelerden oluşuyor. Kitabı yayına hazırlayan, Essex Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde “İnsan Hakları Hukukunda Vicdani Red Hakkı ve Türkiye“ konulu doktora tezi hazırlayan Özgür Heval Çınar ile barış ve insan hakları savunucusu, Türkiye İnsan Haklar Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Coşkun Üsterci kitaba ve vicdani redde ilişkin sorularımızı cevapladılar. - Öncelikle vicdani reddi nasıl tanımlıyorsunuz? Okuyucularımıza açıklayabilir misiniz? - C.Ü.- Kelimenin en geniş ifadesiyle bir vicdan muhasebesinin sonucunda geliştirilen bireysel bir tutum olan vicdani retçilik, her zaman toplumun demilitarizasyonunu hedeflemeyebilir. Ne var ki Türkiye'de vicdani red mücadelesi, ilk retçilerden bu yana hep anti-militarist eleştiriden beslenmiştir. Türkiye'nin geçirdiği tarihsel, siyasal ve kültürel süreçler retçileri ister istemez ülkenin “savaş ve şiddet“, “tarih bilinci“, “milliyetçilik“, “toplumsal cinsiyet rolleri“, “otoritarizm“, “haklar ve demokrasi kültürü“ vb. bir çok sorunuyla yüzleşmek durumunda bırakmaktadır. Örneğin, vicdani retçinin zorunlu askerliği tartışması herhangi bir ülkede genel olarak devlet-vatandaş ilişkisi üzerine yürütülen bir tartışma olabilecekken Türkiye'de bu, yukarıda değindiğim askerliğe yüklenen özel ve “kutsal“ anlamlar nedeniyle bizzat Türk kültürünün kendisini tartışmak anlamına gelmektedir. - Türkiye'de vicdani red ortaya çıktıktan bu yana nasıl bir evrim geçirdi? - C.Ü- Türkiye bu kavram ile 90'lı yılların başında tanıştı. İlk retçiler, vicdani kanaatleri ve politik inanışları gereği askerlik yapmayacaklarını söylediklerinde kamuoyunda bir ilgi ve şaşkınlık uyandırdı haliyle. Yine de uzunca bir dönem kamuoyunun ilgisi oldukça sınırlıydı ve ancak retçiler tutuklandıkça, onları desteklemek için kampanyalar düzenlendikçe ya da destek verenler hakkında davalar açıldıkça oluştu. Vicdani retçiler için 90'lardan bu yana inişli çıkışlı ve zorluklar ile geçen bu süreç yaşandı. Bu zorlukların başında tüm topluma egemen olan “askerliğin, Türklerin ırksal bir özelliği olduğu“ yaygın inancıydı. Bu bağlamda askerlik, her Türk erkeğinin vatan ve millet uğruna yapabileceği en “yüce“ hizmet, kimlik ve statü edinip sosyalleşebilmesinin de tek yolu olarak kabul edilmekteydi. Bu inanç, militarizmin Türkiye'de nasıl köklü bir zemine sahip olduğuna da işaret ediyor aynı zamanda. İlk yıllarda retçilerin karşı karşıya olduğu diğer bir zorluk ise her türlü muhalefetin üzerinden silindir gibi geçen 1980 askeri darbesinin etkilerinin hala sürmekte oluşuydu. Bu durum, retçiler içinde muhalefet yapma zeminini ve imkanlarını büyük ölçüde daraltmaktaydı. En başından beri var olan ve bugün de etkili olan bir başka zorluk ise Kürt sorunu nedeniyle yıllardır süregelen çatışmaların neden olduğu şiddet ortamıdır. Çünkü şiddet ortamı Türk milliyetçiliğinin ve militarizmin hegemonyasını güçlendirmektedir. Bu da vicdani retçilerin toplumun demilitarizasyonu yönündeki mücadelesini oldukça zorlaşmaktadır. - Vicdani retçiler ve yakınlarının günümüzdeki durumları ne? - Ö.H.Ç.- Vicdani retçilere ve destekçilerine açılan davaların yanı sıra “hain“ ve “öteki“lerin kolayca üretildiği bu topraklarda, retçilerin başta kendi aile ve arkadaşları olmak üzere sosyal çevrelerinden gelen “mahalle baskısı“ da dikkate alınması gereken zorluklardır. Karşı karşıya oldukları tüm zorluk ve sorunlara rağmen vicdani retçiler, dernekler kurup inisiyatifler oluşturarak, gerçekleştirdikleri şiddetsiz eylemlerle, büyük kentleri kaplayan militarist ve milliyetçi kurum, anıt ve sembolleri eleştiren, sorgulayan militarizm festivalleriyle, kadın retçilerin çıkışlarıyla yeni bir muhalefet tarzı ve dili oluşturmaya çalıştılar. Özellikle son yıllarda hapse giren retçilerin direnişiyle ve bilhassa 2006 yılı başında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vicdani retçi Osman Murat Ülke'nin durumunu “sivil ölüm“ olarak değerlendirip Türkiye aleyhine karar vermesinden sonra kamuoyunun kavrama yönelik ilgisinde önemli bir artış görüldü. AİHM kararının akabinde hemen her kesimden insan televizyonlarda, gazetelerde vicdani red hakkında görüş belirtip tartışmaya başladı. Bu durum genç insanların vicdani red konusuna yönelik ilgi ve sempatisini arttırdı. Bununla birlikte bugün gelinen noktada vicdani red hareketi, kısa sayılmayacak mücadele tarihinin gerektirdiği ve gereksindiği nitelikte bir örgütlenmeye ve ortak eylemliliğe henüz sahip değildir. Özellikle kaçak bir yaşamla sonu belirsiz cezalandırmalar arasında sıkışmışlığın ifadesi olan “sivil ölüm“ hali hareketin unsurlarında genel bir yorgunluk ve dağınıklığa yol açmaktadır. - Türkiye'deki sivil toplum örgütleri vicdani red olayına nasıl yaklaşıyorlar? - C.Ü.- Türkiyeli vicdani retçilerin haklı haksız ayırımına girmeden tüm savaşlara karşı çıkması, şiddeti örgütleyen bir kuruma ve anlayışa karşı şiddetsiz bir direniş gerçekleştirmeleri, bir önder veya liderlerinin olmaması, oluşturdukları örgütlenmelerde doğrudan demokrasi ve özyönetim ilkelerini yaşama geçirmeleri Türkiye için yeni sayılabilecek bir siyaset ve muhalefet yapma tarzıydı. Ancak özellikle de anti-militarizmi muhalefet edişin ana teması haline getirilmeleri hakikatten yeni bir şeydi. Bu nedenle de başlangıçta ve mücadelenin uzunca bir döneminde sol düşünceden unsurların yer aldığı sivil toplum örgütlerinin vicdani red mücadelesine yaklaşımı oldukça mesafeli oldu. Burada solun etkin olduğu sivil toplum örgütleri vurgusunu yaptık, zira diğer örgütlerin hem “sivil“ niteliği tartışılır hem de sahip oldukları milliyetçi ve militarist yaklaşımlar nedeniyle vicdani red konusuna “vatan hainliği“, “asker kaçaklığı“ vb gerekçeler ile daha baştan net bir karşı duruşları söz konusudur. Bizi ilgilendiren sivil toplum kuruluşlarına geri dönersek onların mesafeli duruşlarını kısaca şöyle gerekçelendirebiliriz: Türkiye'de genel olarak sol muhalefet, kapitalist ya da sosyalist olsun her türüyle modern devletin özü gereği militarist olduğu gerçeği ile hesaplaşmadığı için anti-militarizmi yadırgamış hatta yok saymıştır. Sol muhalefetin önemli bir kesimi uzunca bir dönem, Cumhuriyetin bir “ulusal kurtuluş savaşı“ sonucu kurulmuş olmasından yola çıkarak orduya anti-emperyalist bir nitelik yüklemiş, onu Türk modernleşmesinin öncüsü ve güvencesi olarak görmüştür. Böylesi bir anlayış, haliyle militarist vesayet rejiminin sonuç ve etkilerinin gözden kaçırılmasına, hatta yaşanan darbeler, sıkıyönetimler vb. tüm mağduriyetlere karşın birçok durumda -örneğin, 2007 ilkbaharında e-muhtıralara rağmen alanlara, cumhuriyet mitinglerine koşulması gibi- rejimin destekçisi olunmasına yol açmaktadır. - Peki o halde gerçek veya radikal sol diyebileceğimiz kesimlerin yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? - C.Ü.- Diğer yandan sol muhalefetin rejimle arasına nispeten mesafe koyabilen önemli bir kesimi ise amaç ile araç arasında olması gereken karşılıklı uygunluğu gözetmeksizin “özgürleşmek“ gibi bir amacı, onu bizzat ilga eden “şiddet“ gibi bir araç ile gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Haliyle anti-militarizmi eksenine koyan, şiddeti reddeden bir mücadele anlayışı onlara yadırgatıcı gelmiştir. Vicdani red, aynı zamanda bir hak ve özgürlüğün kullanımı olduğundan ilk yakın ilgiyi gösteren kuruluşlar insan hakları örgütleri olmuştur. Ancak zamanla Türkiye solu militarizm, şiddet ve erkek egemenlik gibi konularda sorgulayıcı olmaya başladığı oranda sivil toplum örgütlerinin vicdani red hareketine yönelik ilgi ve desteğinde bir artış görülmektedir. Nitekim son dönemde düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerden biri olan TCK'nın “halkı askerlikten soğutma“ suçunu düzenleyen 318. maddesine karşı kampanya vicdani retçilerin yanı sıra Düşünce Suçu'na Karşı Girişim, Helsinki Yuttaşlar Derneği, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De, İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi, KaosGL, MorEl Eskişehir, Pembe Hayat gibi sivil toplum örgütleri ve inisiyatiflerin ortaklaşa çalışması sonucunda gerçekleştirilmiştir. - Yeni çıkan kitabınızın da bir anlamda temelini hazırlayan, geçtiğimiz yıl Bilgi Üniversitesi'nde düzenlediğiniz “Uluslararası Vicdani Red Konferansı“ vicdani reddi yeterince gündeme taşıyabildi mi? - Ö.H.Ç.- Kamuoyuna taşırılması anlamında beklediğimiz kadar olmadı. Öncelikle konferansın Hrant Dink'in öldürülmesinden bir hafta sonra gerçekleşmesinden dolayı gündem hali hazırda zaten çok yoğundu. Hrant Dink öldürülmeseydi bu arada kendiside konferansa gelecekti. Bunu kendisi bize belirtmişti. Konferansı izlemek üzere büyük çoğunluğu ulusal çapta yayın yapan tv kanalların ve gazetelerden 40'dan fazla muhabir akredite olmuştu. Bu sayı bile basının ne kadar ilgili olduğunu göstermektedir. Ancak buna karşın basın nedense daha sonradan konferans haberlerine çok az yer verdi. Yerli ve yabancı katılımcılar ile yapılan bir çok röportaj da daha sonra yayınlanmadı. Bunu, derin bir yerlerden yapılan müdahale ve uyarılar sonucu gerçekleşen bir sansür uygulaması olarak değerlendirdik. Konferans sonrasında ise yine ülkenin siyasi ortamında, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, cumhuriyet mitingleri, genel seçimler vb gibi yaşanan gelişmeler nedeniyle konferansı sonuçlarını kamuoyuna yansıtmakta sıkıntılar yaşadık. Diğer yandan şunu da belirtmek gerekiyor ki, hatırlanacağı gibi 2006 yılı başında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Osman Murat Ülke davasında Türkiye aleyhine karar vermesinden sonra Meclis Başkanı'ndan emekli generallere, hukukçulardan köşe yazarlarına kadar çok farklı kesimlerden insanlar vicdani red hakkında görüş belirtmeye başladı. Bilir bilmez herkesin konuşması haliyle bir kavram kargaşasına yol açtı. Böylesi bir ortamda vicdani reddin, felsefi, politik, hukuksal ve pratik yönleriyle akademik boyutta ve kapsamlı olarak tartışılmasını önemli bir ihtiyaç olduğunu gördük. İşte bu ihtiyacın karşılanması bakımından konferans beklentilerimize fazlasıyla yanıt verdi. Bilgi Üniversitesi'nde iki gün boyunca devam eden ve yerli yabancı yaklaşık 600 kişinin katılımıyla gerçekleşen bu toplantı bu anlamda oldukça verimliydi. Sonuçta konferansı düzenlerken öncelikli hedefimiz bu konuda akademisyenleri ve aktivistleri bir araya getirmek yani teorik ve pratiğin buluşmasını sağlamaktı ki, konferansla bu amacımızı çok iyi bir şekilde gerçekleştirdiğimize inanıyoruz. Konferans sonrasında konuşmacı ve katılımcılardan aldığımız görüşlerde bu yöndeydi. - Neden böyle bir çalışmaya gerek duydunuz? - Ö.H.Ç.- Vicdani red konusu tüm yönleriyle ama bilhassa anti-militarist içeriği ile çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Buna karşın yapılan çalışmalar ve Türkçe yayınların sayısı yok denecek kadar azdır. Bir çok bakımdan konuyu tüm yönleriyle ve derli toplu ele alan bir yayının çıkarılması bir ihtiyaçtı. Yukarıda da belirttiğimiz gibi “Uluslararası Vicdani Red Konferansı“nda da çok değerli sunum ve tartışmalar yapılmıştı. Dolayısıyla hem söz konusu ihtiyacı karşılamak, hem konferansın verim ve yararını daha geniş kitleler ile paylaşmak istedik. Neticede bu kitap meydana geldi. Ancak kitap içeriği ile konferans programı tam olarak örtüşmedi. Konferansın bazı oturumlarında yapılan sunumlar maalesef metin haline dönüşemediği için kitapta yer almadı. Buna karşılık, konferansta sunum yapmadıkları halde bazı yazarların makalelerine konuyu derinleştirici, tamamlayıcı katkıları olduğu için kitapta yer verdik. - Bu kitaptan beklentileriniz nedir? - Ö.H.Ç.- Bu kitabın vicdani retçiler, akademisyenler, insan hakları aktivistleri, hukukçular ve diğer meslek gruplarından konuyla ilgili kişiler için vicdani reddin felsefi, politik ve hukuki temelleri bakımından ciddi bir kaynakça oluşturacağına inanıyoruz. Ayrıca kitapta yer alan Birleşmiş Milletler'in, Avrupa Konseyi'nin vicdani red hakkı ile ilgili vermiş olduğu en temel ve en yeni kararları ve AİHM'in Osman Murat Ülke hakkında verdiği kararın tam çevirisi gibi belgeler standartların bilinmesi açısından önemli. Yanı sıra kitabın vicdani red konusunda zenginleştirici ve ilerletici yeni tartışma ve çalışmalara yol açmasını umuyoruz. - Türkiye'de ve Kürdistan'da askerlik yapmak istemeyen buna karşın zorla askere götürülen on binlerce genç var. Bu insanların vicdani red hareketine katılmamasının sebebi ne? Tehlikleri mi var yoksa bundan haberdar değiller mi? - C.Ü.- Öncelikle vicdani red konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını düşünüyoruz. Öte yandan hapse atılan vicdani retçilerin başına gelenler basında ayrıntılı olarak yer aldı. Dolayısıyla vicdani red konusunda fikir sahibi olanlar açısından da gerek bu bilgiler, gerekse vicdani retçilerin maruz kalabileceği olası keyfi nitelikli fiili ve hukuksal yaptırımların oldukça ağır olması caydırıcı bir rol oynamış olabilir. Ayrıca vicdani retçilere yönelik herhangi bir yasal düzenlemenin henüz yapılmamış olmasından dolayı da vicdani retçiler için AİHM“nin Osman Murat Ülke kararında belirttiği `sivil ölüm` hali söz konusudur. Bunun anlamı bir yandan yıllarca sürecek sonu belirsiz askeri birlik, mahkeme ve cezaevi kısır döngüsüne girmek diğer yandan bu döngüye girmemek için yaşan kaçaklık hakli sonucunda bir işe girmek, seyahat etmek, bir yerde konaklamak, evlenmek, pasaport almak, banka hesabı açmak, faturalı alışveriş yapmak gibi gündelik yaşamın en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düşmektir. Kısacası vicdani retçilerin bu “sivil ölüm“ hali de caydırıcı olmaktadır. Bir başka caydırıcı etkende toplum ve aile baskısıdır. Tabi tüm bu sorunları Kürt kimliği ile yaşamanın getireceği ek yükleri de hesaba katmak gerekir.

tc,ye bedelli askerlik yapilmasina ilkesel olarak karsi cikilmasi dogru ve savunulmasi gereken bir tavirdir, ancak; forumda bunu dillendiren, siddetle karsi cikiyor imaji yaratip bedelli askerlik yapmis olanlara yada Akivkomo mahlasli kisinin dillendirdigi gercege saldirilarin altinda yatan baska sebepler oldugunu saniyorum. Bedelli askerlik yapmis oldugunu varsayarak (gerci bilmiyoruz sadece varsayim benimki) ve yazdigi bu yazi kendi mazeretini hakli göstermek amaciylada yazildigini farzedersek bile adam dogrulari yazmis...! bu bizim bir gercekligimiz.! bu gerceklik dile getirildi diye kuyruk acisi cekenlerin tepkisini (bu aksam bu zincirde sonrada silindi) cok ilkel buldum... Adi lazim degil ruhsal dengesizligin doruklarinda inisli cikisli küfür ve hakaretler yapan, kendisi mahlasla yillarca yazdigi halde insanlarin Mahlaslarina takan "her ne sebeple ise!" bir zat vardi (neyseki ayrildigini ilan ettide simidilik biraz rahatladik ama pek sanmiyorum. biliyorum geri dönecek yine daha önceleride cok ayriliklari olmus ama küfür ve hakaret edecegi birilerine hasret kaldigindan olacak hemen döönüp küfür edecegi insanlari hemen bulmustu) iste bu zat israrla bedelli askerlik sorununu sadece HeK sahsinda dile getiriyordu, kimbilir arastirilsa belki o yada kardesi, yada oglu, yegeni falan ailesinden birilerininde bedelli askerlik yapmis oldugu görülecek ama o sadece düsman belledigi HeK,e ve diger bazilarina saldiriyi marifet sayiyordu. Jankurdistanin sordugu soru yerinde. Sahi neden bu radikal yaptirim arzulari Avrupadaki Kurdlerden cikiyor? Arastirildiginda eminim görülecektir, bu radikal Kürdlerin hatiri sayili bir kesimi eger Avrupa vatandasi ise su yada bu Avrupa ülkesinde askerligini su veya bu sekilde yapmistir. Sayilari fazla olmayan Siyasal kadrolarin ilkesel olarak red ettigi bedelli askerligin, tc,ye hizmet oldugu tespiti dogru ve olmasi gereken bir tavirdir. Kürd siyasal önderliklerinin ve Aydin olmanin gerekleridir. Ama forumda yazan bazi sarlatanlarin tepkileri ise ortami bulandirmaktan öteye gitmeyen günlük desarj hamleleridir...

bu tur yakistirmalari yapmak demek burda yazarken herhangi bir konuyu actigimda sansursuz oldugumu gormemek demektir. kimseye hesap vermek veya kimseye sempatik gorunmek gibi bir durtuyle gorus bildirmiyorum. en fazla veredigim taviz, zorlanarak gosterdigim kibarliklar, yazi yazdigim site calisanlarinin hatirina olur. defalarca yazdim bir birey olarark ne az ne fazla yaziyorum. siyasi angajmamnlarim yok olacagi da yok. bu acidan rahatsiz olmama da sebep yok. burda yazi yazarken durup duruken ben bedelli askerlik yaptim diyecek halim yoktu. burda yersiz seyleri yazmak gibi bir durum yok, ornegin gozumun rengi, veya 15 yasimdaki ilk askimdan bahsetmem gerekmedigi gibi askerligi bedelli mi normal mi yaptigindan da bahsetmem gerekmedi, baska konulara gormeyeyim burda kalidirilmaz (boyoljik olarak herkesin yapmasi gereken seyleri yaptigimizi da yazmayiz burya mesela) bu olagan durumu ihbar olarak burya gecen adamin yaratigi carpik algilamayi spesifik durumdan generik duruma tasimak gerektigini dusundugum icin yazdim. sayilari da verdim. yazdiklarindan algin kavramanin cok guclu oldugu asikar. o halde mazeret isini nasil burya sokusturdun? neye nicin mazeret? benden edindiginiz izlenim birilerine mazeret yazacak bir izlenimse bir kez daha yazdiklarimi okumanizi onerrim. yok oyle bir durum. ama var yazdigim gibi durumlar. gene de eline saglik-mazeret olasigi disinda iyi yazi. hepimize kolay gelsin.

Kurd cocuklarinin nihai olarak askerlik sorununa cozum olmayacak ama kisa vadede askerlik cagina gelmis ozzelikle ogrenci genclerin Ukrayna,Kazakistan, Moldovya ,Ozbekistan gibi ulkelerde ogrenci vizesi basvurulari kendilerinin askerligi uzatmasina (tecil) yardimci olur .Zira bu ulkelerde mafya ve para karsiligi vize ,vatandaslik hakki elde etmek mumkundur. Koklu bir cozum zor gibi gorunuyor.Eskimiz jargonlardan ,bayatlanmis sloganlardan meddet ummuyorum.

sevgili Eyübé Cüleri ihanete ve her türden pislige davetiye cikarilan her bir yazilari okuyunca yazdigin o müthis yazini okuyarak soluklaniyor vede önerini uygulayarak rahatliyorum. ne diyordun bizler icin. iciniz kan agliyor. eliniz kolunuz bagli. ve siz bir kürdsünüz. hergün bunlari isitiyor,okuyor,yorumluyorsunuz. bagiriyor bagiriyor bagiriyorsunuz. sesinizi isiten yok. cünkü gücünüz yok. peki bu durumda ne yapmaniz lazim? sizi bilmem ama ben bildigim tüm küfürleri siraliyorum. savundugumuz davaya bir faydasi olur mu diye sorarsaniz bir diyecegim yok. fakat rahatliyorum. sizede tavsiye ederim. simdilik bununla yetinin ünvani,rütbesi,kimin oglu,torunu ve bilmem ne karinagrisi olursa olsunlar kan ve irine bulasmis,kirim,katliam,soykirim sembolü Türk bez parcasina bayragim bayramlarina bayramim ve ardindanda"akilli olun"deyip ihanete davetiye cikariyorsa, her kim olursa olsunlar Kürd hainidirler. bu türden kisiliklere bir sey yapamiyor olabiliriz ama, bildigimiz tüm küfürleri siralamaktanda cekinmeyegiz. bazen sessiz bazende yüksek seslen ben bunu hep yapiyorum. ve suan sessizce savurunca en ala küfürlerimi rahatliyorum. hep turbeler ziyaret edilip dualar okunacak degil ya. bazende seytan taslanmali

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.