Aşk, seks ve izdivaç
Arkadaşına gönder
Sitene ekle
Sayfayı yazdır
Kadın ve erkek... Birbirine en yakın ve alabildiğine uzak...
Asırlardır bir arada olmanın en ideal yolunu arıyorlar.
Aralarında bin bir tuzak...
Sevmek istiyorlar; sevişmek ve evlenmek...
Ama tarihe bakınca anlıyoruz ki, neredeyse imkânsız, bu üçünü bir araya getirmek...
* * *
“Aşkın En Güzel Tarihi“ni yazan Dominique Simonnet (İş Bankası Kültür Yayınları, 2003) “Kadınlarla erkekleri bağdaştıran 3 bileşenle her devir, kendi çıkarları doğrultusunda oynadı“ diyor.
3 bileşen:
Yani; aşk, seks ve izdivaç...
Sonuncudan başlayalım:
Erkekle kadın nikâh kıydığında diğer ikisi yoktu ortalıkta:
Evlilik, aşka uzaktı; hazzın adı bile yasaktı.
Çiftler çocuk doğurmak, soyu sürdürmek, mirası garantilemek için evlenirdi.
Roma'da, Hıristiyan ahlakında, Ortaçağ'da, tensel arzu günahtı. Oynaşmak, namussuzluk sayılırdı. Meşk, evlilikte bile yasaktı.
Rönesans'a kadar Avrupa'da kadın ve erkek, çıplak uyuma yasağı yüzünden, yatakta bile tenleri birbirine değmeden, sadece çocuk doğurmak için çiftleşerek yaşadılar.
* * *
Sonra “aşk izdivacı“ geldi.
Kilise'nin asırlar süren büyük direnci kırıldı; evlendirilen kadın ve erkeğin birbirini sevmesine “izin verildi“.
Ama cinsellik hâlâ ağza bile alınamayacak bir tabu olmaya devam ediyordu.
Bekâret en yüce erdemdi; arzu, şeytanın çağrısı... seks, kötülüklerin anası...
Beden, bekâret kemerlerindeki, korselerdeki ezeli tutsaklığından Fransız İhtilali'nden sonra bile kurtulamadı. Asırlık bir gemle dizginlenen arzular, patlamak için 20. yüzyılı beklemek zorunda kaldı.
1960'lardan itibaren haz, uykuda bekletildiği yüzyılların intikamını alırcasına sahneye çıktı.
İşte nihayet aşk, seks ve izdivaç bir aradaydı.
* * *
Fakat heyhat!
Yine olmadı...
Bu geçici birliktelik çabuk sonlandı.
Çünkü bu kez de evlilik sallanmaya başladı.
Serbest aşkın cazibesi, yuvaların korunaklı duvarlarını sarstı. İlk kez zevk almayı talep eden kadınlar, süngüsü çoktan düşmüş pederşahi bir barajı yıktı.
Aşk devrimi, seksi özgürlüğe kavuştururken aileyi çökertti.
* * *
Sonrasını biliyorsunuz:
Seks sokağa çıktı.
“Hazsız evlilikler“in yerini “evliliksiz hazlar“ aldı.
“Sekssiz aşk“la ömür tüketmiş kuşakların torunları “aşksız seks“ yaşamaya başladı.
Çocuk doğurmadan sevişmek mümkün hale geldi; hatta sevişmeden çocuk doğurmak da...
Sevgisiz çıkar evlilikleri geri döndü.
Cinselliğin azgın bir iştahla iktidarı devralmasıyla sevdanın ateşi söndü.
“Aşkı özgürce yaşamanın da baskı altında yaşamaktan kolay olmadığı görüldü.“
* * *
Bugün aşk, seks ve izdivacın yine darmadağın olduğu bir devirdeyiz.
Simonnet, ilginç bir tespit yapıyor:
“Çelişkilerle dolu çağımızın bir yansıması olarak bu üçlüyü bir araya getirmeyi hiç bu kadar istememiştik.“
Yani?
“Haz veren, kalıcı bir aşk...“
Bulabilecek miyiz?
Tarih fazla iyimser değil; ama siz isterseniz talihe güvenin.
Bugün, öylesi bir ilişki için dua edin.
Sevgililer Günü'nüz kutlu olsun.
Re:amın kek bawer