Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 28 September 2008

Anasayfa | Açılış Sayfası | Sık kullanılanlara ekle | Arşiv

Türkçe Kurdî Yazarlar Berzan Botî
Cemil Demircan
Cevdet Akbay
Fuad Çavgun
Halis Açar
Metin Delikan
Ramazan Toprak
Salar Renkli
Sıtkı Zilan
Süleyman Akkoyun
Tamer Aydın
Tolga Eren Nasname Edebîyat Aziz Gülmüş
Dicle Can
Elif Orhan
Harun Tak
Loran Bilge
Necmi Aksoy

Mehmet Oruç Kayıp ve iç infazlar çalışmamız bütün yoğunluğuyla devam ediyor. Çalışmamıza başlarken belirtmiştik. Dosyamız sadece PKK iç infazları ile sınırlı olmayacak demiştik Kürd ve Kürdistanı olan politik mücadele sürecinde kim nerde hangi günaha bulaşmışsa onu yazacağız.PKK , DDKD,KAWA yada başka bir örgüt/parti ve bireyler..bizim sorunumuz açığa çıkarmak. istediğimiz yeni bir siyaset , bütün kirliliğinden arınmış günahlarından dolayı halka özeleştiri verebilecek erdemli çizgiye gelmiş ve halkla bu temelde güven ilişkisi kurmuş bir çizgidir.. Son günlerde DDKD çevresinde yoğun bir tartışma var. Sayın Sait Aydoğmuş`un, Mehmet Oruç ile ilgili yazısı bu tartışmayı geliştireceğe benziyor ve bizde Aydoğmuşun yazısını Nasnameye aldik Hem Sayın Aydoğmuş`a destek vermek hemde bu tartışmaya katkı sunmak istediğimizi belirtiyoruz..

Kayıp ve iç infazlar çalışmamız bütün yoğunluğuyla devam ediyor.Çalışmamıza başlarken belirtmiştik. Dosyamız sadece PKK iç infazları ile sınırlı olmayacak demiştik Kürd ve Kürdistanı olan politik mücadele sürecinde kim nerde hangi günaha bulaşmışsa onu yazacağız.PKK , DDKD,KAWA yada başka bir örgüt/parti ve bireyler..bizim sorunumuz açığa çıkarmak. istediğimiz yeni bir siyaset , bütün kirliliğinden arınmış günahlarından dolayı halka özeleştiri verebilecek erdemli çizgiye gelmiş ve halkla bu temelde güven ilişkisi kurmuş bir çizgidir..
Son günlerde DDKD çevresinde yoğun bir tartışma var. Sayın Sait Aydoğmuş`un, Mehmet Oruç ile ilgili yazısı bu tartışmayı geliştireceğe benziyor ve bizde Aydoğmuşun yazısını Nasnameye aldik Hem Sayın Aydoğmuş`a destek vermek hemde bu tartışmaya katkı sunmak istediğimizi belirtiyoruz..

'18. Ağustos 1979 da Diyarbakır da Mehmet Oruç ve arkadaşı Mahmut Çıkman

tıpkı Mustafa Tangüner gibi hiç beklemedikleri hain bir pusudan sıkılan

kurşunlara hedef oldular. Mehmet aramızdan ayrılırken Mahmut Çıkman yaralı

olarak kurtula bildi...'

Selam ve Saygılar.Halis Açar.

o0o

Sait Aydoğmuş
24 Eylül 2008/Diyarbakır

Mehmet Oruç'un katliyle açılan 'yara' bu gidişle kapanmayacaktır!

Bir ayı aşkındır, “Devrimci Demokratlar“ın bazıları, katlinin yıldönümü nedeniyle Mehmet Oruç'u anan kimi arkadaşları eleştiriyor, hatta suçluyorlar. Eleştiri ve suçlama sahipleri, gerek KİP 2. Kongresi'nde ve gerekse de YEKBÛN Kongresi'nde bu cinayeti mahkum ettiklerine dair kararları da hatırlatarak, bu anma yazılarının, “Devrimci Demokratlar“ın 30 yıl sonra yeniden toparlandığı bir döneme denk getirilmesini kötü niyetli ve maksatlı“ buluyorlar.
Kürt ulusal hareketinde iç çatışmaların ve örgüt-içi politik cinayetlerin bütün hızıyla güncelliğini koruduğu bir ortamda, böylesi bir cinayetle şehit düşen bir arkadaşı anmak, niye “Kabuk bağlamakta olan bir yarayı kaşımak“ olsun? Hele de Mehmet Oruç cinayetini işletenin, anlayışının veya ruhunun değil, bizzat kendisinin fiilen işbaşında olduğu ve aynı minval üzere “iş“leri gerçekleştirme çabalarına devam ettiği bir ortamda, bu anma “suç“ mudur yoksa görev midir?
Bu yazımda, somut bazı veri ve olaylarla bu durumu irdelemeye çalışacağım.
****
Mehmet Oruç, Mahmut Çıkman önderliğindeki bir gurup arkadaşıyla beraber, 1979'da, KİP/DDKD hareketinden ayrılmıştı. Mehmet Oruç, 18 Ağustos 1979'da Diyarbakır'ın Ofis semtinde, içlerinde Mahmut Çıkman'ın da bulunduğu bir gurup arkadaşıyla beraber dolaşırken, eski yoldaşlarının organize bir saldırısına uğrayarak öldürüldü.
KİP/DDKD hareketinin, cinayetle sonuçlanan bu organize saldırı ile ilgi bir kararı sözkonusu değildi. Cinayeti, o dönemde KİP'in (Kürdistan İşçi Partisi) Polit Büro üyelerinden birinin kendi başına organize ettiği anlaşılmış, ancak KİP, olayı resmi olarak soruşturmadığı gibi, sözkonusu kişiyi de cezalandırmayarak olayı zımnen de olsa onaylamıştı. Bunun içindir ki, Nezir Cibo'nun konuyla ilgili 8.12.2005 tarihli eleştiriyel yazısı üzerine (http://www.kurdinfo.com/nivis/m_oruc_hemu.htm),
cinayetin işlendiği dönemin bir yetkilisi olarak, kendimi de cinayetin politik sorumlululuğuna ortak eden “Bütün Cinayetler Kahpedir! Mehmet Oruc'unki Daha Bir...“ başlıklı bir yazı yazmıştı(http://www.kurdinfo.com/nivis/sait44.htm). Bu yazım, neredeyse “devrimci demokratım“ diyen herkes tarafından suskunlukla geçiştirilen ibretlik bir olaya/tartışmaya neden oldu. Politik yaşamı kışkırtıcılıkla geçen ve bu niteliği sadece “Devrimci Demokratlar“ca değil, Kuzey'de tüm Kürt hareketince bilinen biri, herkesin gözünün içine baka baka aşağıdaki yalanı, 17.12.2005 tarihinde, “Devrimci Demokratlar“ın sitesi olarak bilinen Kurdinfo'da “Yakin Tarihimizin Doğru Bilinmesini Bir Zorunluluk Olarak Görüyorum“ başlığıyla yayınladı:
“Değerli Kurdinfo Yetkilileri;

Sayfanizda M.ORUC' un anilmasiyla ilgili kaleme alinan bir yazida şahsim ima edilerek cok ağir ithamlarda bulunulmuştur. Bu iddialar yillar once olayin ardindan da ileriye sürülmüş üzerimde o zamanda spekulasyonlarlar yapilmişti, yıllar sonra bir kez daha konu bir tiyatrocu becerisiyle pusucu , firsatci bir yaklaşimla ele alinarak istismar edilmsi utanc vericidir.
Bu yazida ileriye sürülen yanlis bilgilerle şahsim kasitli ve seviyesiz bir tarzla cok agir bir zan altinda sokulmak istenmektedir. Bu girişim gerçekten ibret verici ve vahim bir durum.. Ismim üzerinde sikca yapilan spekulasyonlarin bir benzeri ve tekrari olan bu girişimi siddetle kiniyorum . Bu muhtevada olan bir yaziyi yayinladiginiz içinde sizlere duyarli davranmadiğinizi hatirlatmak istiyorum.

Ben içinde yer aldigim 1970 yillarindaki eylemler ve sonrasi gerek OZEL gerekse POLITIK yaşamim boyunca düşünceleri ne olursa olsun hiç bir insanin korkutulmasi, yaralanmasi veya öldürülmesi için ne karar almiş ne uygulamis nede uygulanmasi icin her hangi bir kimseye talimat vermediğimi böyle bir kararin alindiği herhangi bir organdada bulunmadiğimi bu vesileyle burda bir kez daha duyurmak istiyorum.
Iddia sahibininde insanlarin yasamina yönelik yaralama, imha etme veya tetikci kullanma gibi işlere bulaşmamis olmasinin vicdani huzuru icinde olmasini umuyorum .. Herkesten böyle bir aciklamayi yapmak zorunda birakildigim içinde özür diliyor, çalişmalarinizda başarilar diliyorum.“
(http://www.kurdinfo.com/nivis/zeruk01.htm)
“Devrimci Demokratlar“ ve ilgili tüm Kürt kamuoyu biliyor ki, yukarıdaki satırlar, tamamen, hem de kuyruklu yalanlardan oluşmaktadır.
Ancak ne yazıktır ki, yukarıda belirtilen bu bühtana, şimdilerde, ne Erdem Gencan ve Paşa Uzun'a yazı yetiştirmeye çalışan “Devrimci Demokratlar“dan; ne de ilgili konuya vakıf olan diğer Kürtler'den yazılı düzeyde bir itiraz veya tepki gelmemiştir. Buna karşın, “Devrimci Demokratlar“ın kimileri, bana gelip Memet Oruç cinayetini işleyen kimi şahısları kastederek, “Arkadaşlarımızı ’kahpe'likle suçlaman çok yanlış bir belirlemedir!“ demekten geri durmamışlardır.
Bu utanç verici durum, bununla da sınırlı kalmamıştır. Sözkonusu kişi, bu kuyruklu yalanları nedeniyle “Devrimci Demokratlar“ tarafından adeta ödüllendirilmiş; “Devrimci Demokratlar“ın, Avrupa'dakisi hariç, yeniden toparlanıp örgütlenme girişimi ile ilgili genel toplantılarının baş aktörlüğüne terfi ettirilmiştir. Bu aktör, “Devrimci Demokratlar“ın son kongresinde, salona girmeye bile tenezül etmeden, kongreyi otel lobisinden istediği gibi yönlendirmiş ve gerektiği zaman Kongre salonuna girip gidişata resmen ve alenen müdahale ederek, kongreyi tüm yönleriyle yönlendirip yönetmiştir. Anılan türden en bariz müdahale, Vildan Tanrıkulu'na ait bir “program tasarısı“nın görüşülmesi aşamasında gerçekleşmiş ve sözkonusu kişi söz alarak; “Şimdiye kadar size müdahale etmedim, ama şimdi yapmak zorundayım“ mealli sözleriyle anılan tasarının tartışılmasını dahi “radikal“ olduğu gerekçesiyle önlemiştir. Kongre çalışmalarında olduğu gibi yönetimde de herhangi bir görev üstlenmeye tenezül etmeyen aktörümüz, Kongre'de seçilen yönetimi ise büyük çapta kendi istediği gibi oluşturmuştur. Aynı kişinin hemen Kongre sonrasında “Devrimci Demokratlar“ın sözcüsü olarak belirlenen bir kişi ile beraber Güney Kürdistan'a geçip orada “Devrimci Demokratlar“ adına görüşmeler yapmaya teşebbüs ettiği ve bunun “Devrimci Demokratlar“ın kendi içinde de bazı problemlere neden olduğu biliniyor.
Sözkonusu kişi, “Devrimci Demokratlar“ın yeniden toparlanma süreci boyunca, örgütsel yönetim ve mücadelede, eski mafiatik anlayış ve pratiğini sürdürmüştür ve sürdürmektedir. “Devrimci Demokratlar“ın son kongresinin hemen öncesinde, bizzat şahsıma karşı organize edilmek istenen Memet Oruc'unkine benzer bir komplonun arkasında da aynı kişinin olduğunu düşünüyorum. Zira komployu “Devrimci Demokratlar“ın kararıyla ve onlar adına gerçekleştireceğini söyleyen ve o dönemde de “Devrimci Demokratlar“ın yürütme kurulu üyesi olan kişi, bazı başka örgüt yöneticilerinin araya girmesi üzerine, kendi örgüt yöneticilerine “Bu işi ’Devrimci Demokratlar' adına değil kendi adıma yapacaktım ve yapacağım da“ demiştir. Bu girişim ve itiraf, yukarıda sunulan ibretlik yazı sahibinin Avrupa'dan gelip Diyarbakır'da, sözkonusu itiraf sahibi kişiyle hemen hergün beraber olduğu bir zamanı izliyordu.
“Devrimci Demokratlar“ın o dönemdeki bazı yöneticileri, bu itirafı, hem bana hem de araya giren diğer kimi örgütlerin yöneticilerine anlattılar ve konuyla ilgili olarak da kamuoyuna bir açıklama yapacaklarına dair söz verdiler.
Ancak olaylar böyle gelişmedi; Kongre, yukarıda da bahsettiğim gibi sözkonusu “efe“nin etkinliğinde geçti ve bana komplo düzenlemek isteyen ve düzenleyeceğini söyleyen kişi, o Kongre'de, yine yürütme kurulu üyesi seçildi ve halen bu görevini Vildan Saim Tanrıkulu ve diğer kimi yöneticilerle birlikte “uyum ve başarı“ içinde sürdürüyor.
Tüm bu yazdıklarım, Memet Oruç cinayetine ilişkin bir dizi platformun resmi özür kararına rağmen, 30 yıl sonra da olsa “Devrimci Demokratlar“ ve ilgili Kürt kamuoyunun gözleri önünde oluyor ve anılan kararların inandırıcılığını da yok ediyor. Bu kararlara sahip çıkmak; laf yerine, dün ve bugün, bu türden suçları işeleyenlerle ve işleyeceklerle işbirliği yapmak veya onları görmezden gelmekle değil, onlara karşı açık, kararlı tavır almak; onları Kürt politik ve örgütsel yaşamından dışlamak ve silmekle mümkündür.
Dolayısıyla Erdem Gencan da Paşa Uzun da ve Memet Oruç olayı ile benzerlerini ananlar da haklıdır...
Kısacası, Memet Oruc'u daha bir anmanın tam zamanıdır...

Sait Aydoğmuş
24 Eylül 2008/Diyarbakır

Rizgari`den alıntıdır

Sayın Sait Aydoğmuş'un ibret dolu yazısını okudum. Kendisine yönelik komployu kınıyor, tüm desteğimi sunuyorum. Anlaşıldığı kadarıyla huylular huylarından vazgeçmiyorlar. Daha önce katledilen Mehmet Oruç, Mehmet Açıkgöz, Recep Paçacı, Mahsun Aslan, Şerif Kurt sadece birer örnektirler. Sait Aydoğmuş, siyasi ahlakı gereği kalemine oto sansür uygulamıştır. Derim ki, bu iş oto sansrle engelenmez. Ancak bu Kürdkıranların kirli pratiği teşhir edilerek yeni provakasyonlar, saldırılar ve cinayetler önlenebilir. Bu nedenle Sait daha çok konuşmalıdır. Söylediklerinde fazlalık yok, eksikler çoktur. Aslında söyleyeceği daha fazla çok şeyi vardır. Sait Aydoğmuş'a çağrım madem başlamışken yaşanan o süreci tüm boyutları ile izah etmesidir. Kürdkıran kirli pratik kimsenin yanına kalmamalıdır. Ömer Çetin ve 'efe'si Zeruk Vakıfahmetoğlu'nun sergiledikleri pratik sorgulanmalıdır. Diğer Kürdistan'lı yurtsever hareketlere karşı provakasyonları, saldırı ve işledikleri cinayetleri açıklamalıdır. Yakın tarihimizin sorgulanması ve karanlıkta kalmış olayların gün ışığına çıkarılması yurtsever olmanın olmasa olmazları arasındadır. Fakat bu konu da çok sıkıntı çekiliyor. Gelişmelerin senaristleri, icraatcıları, tanık ve mağdurları bir çok sebebten dolayı susmayı tercih ediyorlar. Mesele bu olunca bir çok konu karanlıkta kalmaya devam ediyor. Şunu bilmek gerekiyor. Gelişmelere yön verenler, aktör ve figüranların susmayı, dahası olayları tersyüz edeceği açıktır. Gerçeklerin açıklanmasını onlardan beklemek safdiliktir. Fakat bazen onlarıda aşan gelişmeler oluyor. İstemeselerde çoğu karanlık olay su yüzüne çıkıyor. Suçlular sessizliği tercih ederler. Kendi canını kurtarmak için yoldaş dediği Hasan Yıkmış(Birüsk)'ün öldürülmesine yol verenler kimlerdir.?. Lokman Cetin`in Fonksiyonu nedir..? DDKD/KİP Merkez Komite üyelerinin tümü 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası Suriye'ye çıkmıştı. Kongre yapmayı düşünmüşlerdi. Kongre Neden yapilamadi..? “Babamı KAWA'cılar öldürdükten sonra mücadeleyi bıraktım“. Hürriyete manşet olan bu aciklamayi hangi DDKD li yapmistir.?. Bu bağlam da KİP'in siyasal kimliğini sorgulayacaktır. KİP'in samimi yurtsever emekçileri kendi emeklerine sahiplenmek, onun üzerinde yükselmek istiyorlarsa karanlıkta kalmış olayların açığa çıkarılmasında diretici bir rol üslenmelidirler. Diyarbakır pratiği sorgulanmalıdır. Karanlıkta kalmış sayısız saldırı, yaralama ve öldürme olayları açığa kavuşturulmalıdır. Bu konu da Ömer Çetin ve “efe“si Zeruk Vakıfahmetoğlu'nun pratiği sorgulanmalıdır. Bu konu da görev, DDKD-KİP içinde yer alan samimi, dürüst insanlara düşmektedir. Selamlar.

DDKD´lilerin buyuk bir cogunlugu oldum olasi hic bir tencereye sap olamamis, parazit yasamis, oraya buraya surunmus saskin ruhlardir. Sebepsiz senetsiz kalkip Mehmed Oruc gibi yurtsever bir Kurdu katlettiler. Neymis? Orgutten ayrilmismis.... Peki bu orgut neden hicbir faaliyet gostermemiski simdiye kadar (bunu o zaman soruorduk)? Faaliyet yurutmeyen bir sozde orgutten tabiiki ayrili adam. Sonrada kalkip iyi kotu o gune kadar gelmis, milyonlarca uye toplayabilmis bu orgutun mirasi uzerine yaratilmis Peseng orgutunu bir gecede fesh ettiler. Orgut yerine rojnamecilik oyunu oynamaya basladilar. Yani Mehmed Oruc´u bosu bosuna kursuna dizdiler. Madem orgutunuzu feshedecektiniz, neden Mehmed Oruc gibi bir yurtsever lideri katlettiniz behey ise yaramaz bes paralik gerzekler??? Iste buna hem bedbahtlik ve hemde birakuji derler..

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.