[url=http://yeniozgurpolitika.org/?bolum=yazi&yid=4841]’Ey Apo, yazık değil mi' diyenler nerede?[/url]
Herkes çözüm karşıtı olabilir mi? Bu ülkede çözüm isteyen kimseler yok mu? Herkes mi kandan şiddetten yana? Böyle bir şey olabilir mi gerçekten? Kaybolan yıllara, zor yaratılan kaynaklara yazık oluyor, Türkiye yoksullaşıyor; dünya fukarası oluyor, medeniyetten uzaklaşıyor, artık yeter diyecek çıkmayacak mı? Kürtlerin “Êdî bes e“sine karşılık, Türkiye'den, “artık yeter“ sesini duyacak mıyız? Yoksa sessiz ölümler ülkesi olarak mı kalacak? Küresel sermayenin devlet adına oluşturduğu düşünce kalıplarını kıracak, tarihi doğru okuyacak ve sorgulayacak cesur aydınlar, politikacılar nerede? Siyasal trajedi ve altüst oluşlarla dolu yakın tarihi kim yazacak? Turgut Özal'lara, Cem Ersever'lere, Gaffar Okan'lara, hatta Bülent Ecevit'lere ne oldu? Türkiye için çok şey ifade eden bu insanların ölümleri ile fikirleri arasında bir bağ yok mu gerçekten? Yakın tarih neden böylesine tanımsız, böylesine karanlık?
* * *
Şimdi düşünüyorum: Öcalan'ın basına yansıyan açıklamaları var. Türkiye'ye getirildiğinde kendisine söylenenler yabana atılır değil, oldukça da cesurca. Hatta eğer arkasında durulsaydı, küresel güçlerin oyunları da bozulmuş olacaktı. Öcalan, avukatlarıyla yaptığı hemen hemen her görüşmede bunlara değiniyor, hatırlatıyor. Son görüşmesinde tekrardan değinmiş: “Ben 1993'ten beri tam on beş yıldır, barış ve diyalog için çaba sarf ettim. Özal'ın temsilcileri geldi yanıma, Erbakan bana mektup gönderdi. Ordudan da dolaylı mesajlar geliyordu. Bir de komutan geldi, ismini vermek istemiyorum, şu an doğru olmayabilir. Bana; ’Ey Apo, yazık değil mi, birbirimizi niye öldürüyoruz, bu sorunu birbirimizi öldürmeden de çözebiliriz' dedi. Ben de dışarıda şam'dayken birçok mektup gönderdim, kaset, broşür gönderdim. Ben bunları ciddiye aldım. Bugüne kadar yaptıklarım biraz da bunlara cevap vermekti. (...)
’Özal'a saygım var önemli devlet adamıydı. Erbakan'a da saygım var, o da öyle. Şimdi iktidarda Özal olsaydı bu sorunu çözerdi, Erbakan olsa çözerdi, ordudan bir kısmı iktidarda olsa çözerdi.“
* * *
Demek ki bir istek, bir tazyik var. Türkiye'de birileri akan kanın durmasını, Kürt sorununun çözümünü gerçekten de istemiş, hala da istiyor. Birileri belli ki kandan, şiddetten yana değil. Ve bu birileri, Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilişi ile ne yapılmak istendiğinin de farkına varmış. Anlaşılıyor ki birileri, planlanan Türk-Kürt kavgasını fark etmiş...
Peki, bu birileri şimdi nerede? Neden sorun orta yerde dururken kendileri ortalarda yok. Neden “muhatabı benim, buradayım“ diye ortaya çıkmıyor? Neden “artık yeter“ demiyor? Özal artık yok. Erbakan, etkin değil, tamam. Peki, çizgileri, eğilimleri, izleyenleri de mi yok. Erbakan, çıkıp, “bu iş kanla çözülmez, taraflar bir araya gelmeli, yakınlaşmalı, ben bunu istedim, şimdide istiyorum, olabilir“ diyemez mi? Hiç mi Türkiye sevgisi yok? “Ey Apo, yazık değimli birbirimizi niye öldürüyoruz, bu sorunu birbirimizi öldürmeden de çözebiliriz“ diyen komutan ya da komutanlar nerede? Öcalan, daha uçaktayken, “oynanan bir oyun var, bu oyunu birlikte bozalım“ diyenlere ne oldu?
Yoksa bunlar da oyunun paraları mıydı? Bir devlet bu kadar basit, bu kadar iradesiz, bu kadar küresel güç mahkûmu olabilir mi? Bırakalım Kürtleri ve Kürt sorununu, neo-faşist Erdoğan'ın, cehenneme çevirdiği Türkiye'yi toplumu yeni kamplaşma ve kutuplaşmalara ittiği görülmüyor mu?
* * *
Erbakan'ın, Öcalan'a yoladığı mektubun üzerinden 13 yıl geçmiş. Kavgalarla, savaşlarla, gelgitlerle dolu 13 yıl... Aradan geçen uzun zamana rağmen Kürt sorunu tüm yakıcılığıyla orta yerde duruyor ve aylardan nisan. Nisan'a savaş/şiddet yakışmıyor. Nisan'a barış yakışıyor. Ey Apo, yazık değil mi“ diyenler ortaya çıkmalı. Varsa, hala yaşıyorlarsa “buradayım, bu sorumluluğu üstleniyorum“ demeli. En az, bu ülkeyi karanlığa sürükleyen çeteler kadar cesur olmalı, “Ergenekon“ korkusu taşımamalı. “Susurluktan“, “Yüksekova“dan bilmem neden daha cesur olmalı. “Türkiye sevdam büyük, ama Türkiye'nin önünde tuzaklar, faklar var. Güzel Türkiye'm için, demokratik bir toplum ve gelecek için çıkıp, APO ile de, PKK ile de görüşürüm“ diyebilmeli. Askerse asker, politikacıysa politikacı, aydınsa aydın, sivil toplumcuysa sivil toplumcu çıkıp, bu kan dursun, “artık yeter“ demeli.
Yoksa “Ey Apo, yazık değil mi“ demek bir anlam taşımaz. Belki “hoş bir seda“ olarak kalır; ama anlam taşımaz. Güçlenen Türkiye'yi fukaralaştıranlar uygarlıktan uzaklaştıranlar olur. Yazık... Gerçekten de yazık!
Re: ’Ey Apo, yazık değil mi' diyenler nerede?