Irak'ta gerçekleşen 7 Mart parlamento seçimleri için 1 Mart - 10 Mart tarihleri arasında Uluslararası Gözlemci olarak Irak'ın Erbil şehrindeydim. İlk defa Irak'ta bulunmanın verdiği heyecanın yanı sıra güvenlik açısından birçok riskin bulunduğu bir ülkeye gidiyor olmak farklı bir heyecan veriyordu.
Seçim öncesi ve sonrası toplamda 10 günlük süreyi Bölgesel Kürt Yönetimi'ne bağlı Erbil'de geçirdiğimiz için, derinlemesine gözlem yapma imkanımız oldu. Erbil'de, ABD'nin Regional Reconstruction Team (RRT)'in kendilerine tahsis ettiği bir Hıristiyan mahallesinde kaldık. Benimle beraber biri Süleymaniye'de, diğeri de Duhok'ta görevlendirilen Ankara'dan iki Türk seçim gözlemcisi daha bu mahallede kaldı. Bağdat'ta, Erbil'e birlikte gideceğimiz ABDli ekiplerle buluşmanın ardından ABD'nin Bağdat'taki askeri havaalanından Musul aktarmalı olarak Erbil havaalanına, oradan da RRT'nin araçları ile kalacağımız mahalleye ulaştık. Seçim gözlemlerini de, ABDli ekip ile birlikte gerçekleştirdik. Bizler seçimlerin kurallara uygunluğunu gözlemlemek üzere görevlendirilmiştik fakat ben uluslararası seçim gözlemcisi olarak yaptığım gözlemlerin yanında, Erbil'de bir "Türk gözlemci" olarak ayrı izlenimler edindim.
7 Mart'taki genel seçimlerin dışında, bir de 4 Mart'ta "Special Needs Day" denilen ve polislerin, asayişin, peşmergenin, hastaların ve hastane çalışanlarının oy kullandığı ayrı bir seçim günü daha oldu. Bugünde de gözlemci olarak görev yapma şansına sahip oldum. Bizim Erbil'e ulaştığımız tarih olan 1 Mart'ın öncesi ortamı burada tanıştığımız Süleymaniye'li fakat Erbil'de ikamet eden ve ABD'nin Bölgesel Yeniden Yapılandırma Takımı'nda çalışan ve oldukça liberal görüşlü bir Kürt politika uzmanından dinleme imkanımız oldu. Kendi ifadesine göre, propaganda sürecinin başladığı 12 Şubat gece yarısı Erbil'de tüm partiler ve adayları posterlerini duvarlara yapıştırmaya ve çeşitli yerlere asmaya başlamış. Hemen hemen her parti araçları ile şehirde bayraklarını sallayarak kornalar eşliğinde tur atmış ve seçim kampanyaları adeta bir kutlama gibi başlamış. Benim burada kaldığım süre boyunca da, kampanyaların yasaklandığı seçim öncesi güne kadar, her gece kornalar duyuldu. Aynı anda polis sirenleri ve ambulans seslerinin de duyulması, kaldığımız mahallenin dışına çıkamayan ve neler olup bittiğini anlayamayan bizler için geçici bir endişe sebebi oldu fakat hiçbir olay çıkmadığı haberleri ile rahatladık.
Erbil'de kampanya sürecinin Irak'ın geri kalanından farklı olduğu da bize söylenenler arasındaydı. Diğer yerleri görme şansımız olmadı ama gerçekten şehrin genelinde, geceleri dolaşan konvoylar hariç, bir sükunet hakimdi. Örneğin, Süleymaniye'deki gibi Goran (Değişim hareketi) ve Kürdistan Listesi taraftarları arasında silahlı çatışmalara Erbil'de şahit olmadık. Irak Yüksek Seçim Komisyonu'nun (IHEC) da Erbil'in seçimlerde şiddetin en az yaşandığı şehir olduğuna ilişkin bir açıklamasını okudum. Erbil'de seçimlerde 4 liste rekabet ediyordu. Kürdistan Listesi ve Goran dışında, seçimlere bu kez ayrı ayrı katılmayı tercih eden Kürdistan İslami Birliği (KİB) ve Kürdistan İslami Grubu (KİG) vardı. Genel olarak tüm listeler bölgeleri için "reform ve daha iyi hizmet" etrafında birleşiyordu fakat ayrı ayrı listelerin seçim propagandalarından kısaca söz etmek gerekirse; Kürdistan Listesi'nin Kürt halkının petrol gelirlerine sahip olma hakkı, bölgenin ekonomik kalkınması ve Bağdat hükümeti ile bölgesel yönetim arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinde yetki sahibi olma konularına odaklandığını; Goran'ın güvenlik sisteminde reform, sivil toplum ve hükümet dışı kuruluşların rolünün artırılması gibi konulardan söz ettiğini ve iki İslami listenin ise Iraklılık kimliğine vurgu yaparak bölgenin ahlaki yeniden yapılandırılması gibi konular üzerinde durduğunu söylemek mümkün. Her listenin kendine göre bir seçim programı olsa da, Goran hareketi dahil, hepsi bir konuda birleştiğini gözlemlemek kolay oldu. Tüm gruplar, Kerkük dahil olmak üzere tartışmalı bölgelerin Bölgesel Kürt Yönetimi'ne katılmasını istiyor.
Oy merkezlerinde mümkün olduğunca Erbilliler ile konuşmaya özen gösterdik. Konuştuğumuz kişiler, buradaki halkın oylarını Kerkük başta olmak üzere diğer tartışmalı bölgelerin Kürt Yönetimi'ne katılması, bölgenin refah seviyesinin yükseltilmesi ve Bağdat'ta daha çok söz sahibi olması konuları etrafında odaklanarak verdiklerini söylediler. Ayrıca bu kişiler seçim kampanyaları süresince, seçim öncesi atmosferin demokratikliğini anlamak adına sorduğumuz sorulara, her 4 listenin de hemen hemen eşit oranda kampanya yapma şansına sahip olduğunu söyleyerek cevap verdiler. Fakat benim gözlemime göre ana caddelerde, caddelerde,"at" simgesi ile Kürdistan İttifakı'nın daha çok afişi vardı. 4 Mart'taki seçimler için gezdiğimiz 12 seçim merkezinin Erbil'in çok çeşitli mahallelerinden seçilmiş olması, bu konuda daha iyi gözlem yapmama imkan verdi. Mahallelerde yaşayan halka göre partilerin posterleri de değişiyordu. Örneğin Türkmen Mahallesi olan Azady mahallesinde, 3 Türkmen listesinden 2'si Kürdistan İttifakı listesi içinde olduğu için Türkmen Cephesi'nin posterlerine daha az rastladım fakat Kürdistan Listesi'nin afişlerine daha çok rastladım. Ayrıca Türkmen adayların afişleri Türkçe yazılmıştı. Aynı şekilde Hıristiyanların yani Keldani, Asuri ve Süryanilerin yaşadığı mahallelerde Hıristiyan partilerin afişleri vardı. Ve dindar olan Kürtlerin yaşadığı mahallelerde ise KİG ve KİB'nin posterleri vardı. Goran'ın afişlerine ise belli bir yerde değil, Erbil'in genelinde rastlamak mümkündü fakat kesinlikle Kürdistan Listesi kadar çok afişi yoktu.
Ulaşım sırasında gözüme sürekli Türk firmalar çarptı. Bölgedeki yabancı yatırımların yüzde 70'inin Türklere ait olduğu da biliniyor. 4 Mart seçimlerinde asayiş, polis ve askerler için oy merkezleri olarak okullar kullanılırken, hastalar ve hastane çalışanları için özel ve devlet hastaneler kullanılıyordu. Dolayısıyla, birçok hastaneyi görme şansım oldu. Düşündüğümden çok farklı bir görüntü ile karşılaştım. Özel hastanelerin durumunun iyi olması beklenebilir bir durumdu fakat devlet hastanelerin düzeni, temizliği ve kalitesi bizleri şaşırttı. İlk durağımız aynı zamanda tıp fakültesi olan bir devlet hastanesiydi ve burada oldukça ilginç bir olay yaşadım. Girdiğimiz ilk oy merkezinde seçim henüz başlamış olduğu için basın mensupları bulunuyordu ve bir tanesi, çevirmenimizin benim Türkiye'den geldiğimi söylemesi üzerine, "Türkiye seçimlere müdahale ediyor" şeklinde cümleler kurmaya başladı ve benimle röportaj yapmak istedi. Çevirmenimizin durumu açıklaması ve röportaj yapmaya izinli olmadığımı söylemesinden sonra oradan ayrıldık.
Gün boyunca gezdiğimiz oy merkezlerinde seçim merkezi başkanlarının işlerini titizlikle yürüttüğüne şahit olduk. IHEC'in seçimlere ilişkin verdiği konferansta anlatıldığı üzere oy merkezleri planlanmış, siyasi parti gözlemcileri, kayıt görevlileri yerli yerinde görevlerini yapıyorlardı. Aynı zamanda Tammuz ve Shams isimli yerel sivil toplum örgütleri de gözlemci göndermişti. Her siyasi partiyi temsilen gözlemciler de seçim istasyonlarında hazır bulunuyordu. Siyasi parti temsilcileriyle her merkezde birebir konuşarak gözlemlerini sorduk. Her seferinde aldığımız cevap olumluydu. Bir parti gözlemcisinin “Goran bile olumsuz bir şey söylemiyorsa ve bizimle aynı fikirdeyse, gerçekten sorun yok demektir“ şeklindeki ifadesi durumu özetliyordu. Gözlemlemek üzere girdiğimiz okullardan biri de Türkmen Mahallesi olan Azady mahallesiydi. Bu mahallenin diğerlerinden daha yüksek bir refah düzeyine sahip olduğuna ilişkin gözlemimi ilettiğimde, Erbil'de ikamet eden bir Kürt olan çevirmenimiz çoğunluğu toprak sahibi ve iş adamı olan Türkmenlerin Erbil'de en zengin kesimi oluşturduklarını, bunun da nedeninin sadece iş ile ilgilenmelerini olduğunu söyledi. Yani enerjilerini sadece işlerine harcıyorlar, siyasetle çok iç içe değiller yorumunda bulundu.
4 Mart seçimlerinde karşılaştığımız yalnızca iki sorunun varlığından söz edebilirim. Merkezlerin üçte birinde oy sandıklarının bağları yeterince sıkı bağlanmamıştı. Sorduğumuzda, sandık numaralarının görünebilmesi için böyle yaptıklarını öne sürdüler. Diğer bir sıkıntı ise, kapanışı izlediğimiz oy merkezinde karşılaştığımız izdihamdı. 100'e yakın güvenlik mensubu o saate kadar isimlerini hiçbir oy merkezinde bulamadıkları için oy kullanamamışlar ve bulduklarında ise saat 17.00'yi geçmişti. Karşılaşılan her sorunda olduğu gibi, biz uluslararası gözlemcileri şikayet merci varsayarak şikayetlerini iletmek istediler. Biz de bundan IHEC'in sorumlu olduğunu ifade ettik ve tek önerimizin şikayet formlarını doldurmaları olduğunu söyledik. Fakat kimse şikayetlerini dillendirmekte gösterdikleri hevesi formları doldurmak için göstermedi. Oradan ayrıldığımız sırada, oy kullanmalarına izin verileceği haberini aldık.
4 Mart seçimleri sonundaki genel izlenimlerimiz ise şu yöndeydi; Erbil'de kesinlikle bir seçim kültürü oluşmuş. Gezdiğimiz her merkezde, gerek görevliler gerekse de yerel gözlemciler demokrasi konusundaki düşüncelerini dile getirdiler, bizimle sürecin nasıl işlediğini paylaşmak için çok istekli davrandılar. Ve en çok dikkatimizi çeken nokta ise, ABDli gözlemcilere yaklaşımlarıydı. Onların verdiği bir ödevmiş gibi, demokrasiyi nasıl öğrendiklerini, nasıl daha da yerleşmesi için çabaladıklarını ABD'lilere anlatmak için son derece çaba gösterdiler. Onları işgalci olarak görmedikleri açıktı."Siz bize demokrasi getirdiniz, yıllardır özlemini çektiğimiz demokrasiyi getirdiniz, bize kavga etmeden yaşamayı öğrettiniz, yüzünüzü kara çıkartmayacağız, gösterdiğiniz hedefte sonuna kadar ilerleyeceğiz" şeklinde ifadeler kullandılar. 7 Mart'taki asıl seçim günü için heyecanlarını dile getirdiler.
Sonuç olarak Erbil halkı için çok önemli bir gündü. 4 Mart'taki seçimler ABD'nin Erbil'deki RRT'si ve IHEC tarafından verilen eğitimlerin bir uygulaması niteliğinde tezahür etti. Zaten ABD'li ekip seçim gözlemi sırasında dikkat etmemiz gerekenleri, IHEC'in konuya ilişkin sunumu üzerinden bize birkaç slayt halinde göstermiş ve eğitimi 1 saate sığdırmıştı. 5 Mart günü Erbil Sheraton Otel'de IHEC tarafından verilen konferans ise bu eğitimin detaylı hali olarak karşımıza çıktı.
Bize verilen eğitimden kısaca söz etmek gerekirse; gözlem sırasında dikkat etmemiz gerekenler şunlardı; Irak yasalarına uygun olarak davranarak, gözlem sırasında yetkili kişilerin talimatlarına uygun hareket etmemiz, seçim sürecine müdahale etmememiz, tarafsız davranmamız, kimlik bilgilerimizi istenildiğinde sunmamız ve basın ile ilişki içine girmememiz. Konferansta bunun haricinde, kaç oy merkezi olduğu, kaç kayıtlı seçmenin olduğu, oy merkezlerinin düzeni, oy merkezlerinde işlemesi gereken süreç, oy merkezi içinde nelerin gözlenmesi gerektiği, oy merkezlerindeki genel durum, seçim için gerekli malzemelerin varlığı gibi konular anlatıldı. Konferansta ayrıca Irak'ın ilk seçimlerin yapıldığı 2005 yılından bu yana önemli bir dönemden geçtiği, diktatörlükten demokrasiye geçildiği ve uluslararası gözlemcilerin varlığında seçimlerin daha da demokratik şekilde gerçekleştirilmesine imkan sağlandığı konularına vurgu yapıldı ve seçimlere katılan kaç liste, bay ve bayan olmak üzere kaç aday, yerel ve uluslararası olmak üzere kaç gözlemci olduğuna ve Irak dışında nerelerde ve kaç oy merkezi bulunacağına ilişkin bilgiler verildi. Buna göre, 259 liste, 1860'ı bayan olmak üzere 6280 aday, yerel ve uluslararası olmak üzere toplam 520 gözlemci organizasyon ve 820 uluslararası gözlemci bulunuyordu.
7 Mart seçimlerinde, her girdiğim oy merkezine kaçta girdiğimizi, girdiğimiz anda kaç oy kullanılmış olduğunu ve sandıkların numarasını yazarak katılıma ilişkin bir fikir edinmeye çalıştım. Sonra açıklandığı üzere Erbil'de ve Kürt Bölgesi genelinde katılım çok yüksekti ve rakam %80'lere ulaşmıştı. 7 Mart seçimlerinde yaşadığımız önemli tecrübelerden biri de girilen hemen hemen tüm oy merkezinde Türk olduğumun anlaşılması üzerine benimle Türkçe konuşulması oldu. Kimi zaman güvenlik görevlileri kimi zaman da seçim merkezi başkanları ya da görevlileri benimle Türkçe konuştular. Aralarında Türkmenler de vardı elbette fakat Araplar ve özellikle Kürtler ya Türkiye'de iş nedeniyle yaşamış olmalarından ötürü ya da Kerkük'te yaşamış olmalarından ötürü Türkçe bildiklerini ifade ettiler. Kürt bir seçim merkezi başkanı Türkiye'nin Erbil Konsolosluğu'nun 10 gün içinde açılacağını ve bundan dolayı çok heyecanlı olduklarını dile getirdi.
Yaşadığımız diğer deneyim ise oldukça üzücüydü. Kürtlerin yaşadığı mahallelerden birinde bulunan bir ilkokulun panosunda bulunan bir resim ve harita dikkatimi çekti. Resmin üzerinde, Kürt Bölgesi bir kalp olarak gösterilmiş, ve üstüne 4 adet bıçak saplanmıştı. Kan akıtan bıçakların üzerinde; Irak, İran, Suriye ve Türkiye yazıyordu. Harita ise, İran, Suriye ve Türkiye'ye ait illeri içeren bir sözde “Kürdistan“ haritasıydı. Bu tür bir düşüncenin varlığından elbette ki haberdardım fakat bunu resimlerin ve haritaların bir ilkokulda olmasından dolayı duyduğum endişeyi seçim merkezi başkanı da olan okul müdürü ile paylaştığımda, kendisi "bunlar gerçekler ve çocuklarımız bu gerçeklerle büyümeli" diyerek karşılık verdi. Takım liderimiz Andrew Snow da okula Irak bayrağı asmamalarına ilişkin bir eleştiri yöneltti ve bu eleştiriye müdür gülerek karşılık verdi. Zaten Bölgesel Yönetime ait binalar dışında hemen hemen hiçbir yerde Irak bayrağına rastlayamadık.
Erbil şehir merkezi dışında Şaklava isimli küçük bir yerleşime de gözlem yapmak üzere gittik. Şaklava yolu boyunca Türk şirketleri aralıksız şekilde reklam vermişlerdi. Şaklava'da karşılaştığımız manzara çok heyecan vericiydi. Çünkü yerleşim yokuşlar üzerine kurulmuştu ve oy merkezlerine ulaşmak oldukça zahmetliydi, buna rağmen yaşlılar ve çocuklu aileler büyük bir istekle okullara yürüyorlardı. Kadınlar en güzel kıyafetlerini giymiş, çocuklarını da aynı özenle giydirmişlerdi. Çocuklar parmaklarını mürekkebe basmak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Şaklava'da da Erbil merkezde de her merkezde "internally displaced people" yani ülkesinde yerinden edilmiş kişiler ya da ülke içi mülteciler için bir oy merkezi vardı ve biz de özellikle onları gezmek istedik.
Diğer bir önemli tecrübe, Türkçe eğitim veren Türkmeneli ilkokulunda yaptığımız gözlemdi. Bölge'de Türkçe eğitim veren 17 okul olduğunu öğrendik ve en son olarak İhsan Doğramacı Vakfı'nın Erbil'de inşa ettirdiği Uluslararası Bilkent Erbil Koleji'nin Eylül 2010'da eğitime başlayacağı haberini aldık. Saat 17.00 itibari ile girdiğimiz son seçim merkezinde kapanışı izledik. Saat 17.00'de sandık açıldı, oylar masaya döküldü ve önce oylara bakılmadan damgalar kontrol edildi. Daha sonra listelerde oy verilirken yanlış işaretleme yapılıp yapılmadığı kontrol edildi. En son olarak da hangi listenin kaç oy aldığı sayıldı. Bu işlemler ikişer kez tekrarlandı ve oldukça titiz davranıldı. Bulunduğumuz oy merkezi yani okul maddi durumu iyi olmayan Kürt ailelerin yaşadığı bir mahalleydi ve bulunduğumuz sınıftan çıkan sonuç şu şekildeydi:
Kürdistan İttifakı: 170
Goran:54
KİU: 51
KİG:28
Türkmen Cephesi: 2
Faysal Bashar (Ürdün Kralı tarafından destekleniyor): 1
Rafideen (Hıristiyan listesi):1
Seçimlerin ertesi günü, oy sandıklarının depolandığı Erbil Ware House'a da gitme imkanımız oldu. Tüm oy merkezlerinde sayılan oylar, rapor edilerek, şikayet formları ile birlikte sandıklar bu depoya gönderiliyor. Biz 08.30 itibari ile oradayken, sandıkların bir kısmı gelmiş, bir kısmı ise halen kamyonlarla taşınmaktaydı. Sandıkların ağızları mühürlü halde getirilip, belli formlara kayıtları yapıldıktan sonra depoya alınıyor ve sınıflandırılıyor. Örneğin, diğer şehirlere gönderilecek olan IDPlerin oy verdiği sandıklar bir yere ve Erbil'e ait olanlar bir yere olmak üzere bir sınıflandırma yapılıyor. Burada depo sorumlusu bize, oylar teyit amaçlı bir kez daha sayıldığını ve rapor edilerek Bağdat'a gönderileceğini ifade etti. Aynı şekilde şikayet formları da 2 nüsha halinde, açılmadan Bağdat'a gönderilecek. Önceki seçimlerde bir nüsha da Erbil'deki yönetime kalıyormuş fakat bu seçimlerde kural değişmiş. Depo sorumlusu bizimle oldukça ilgilenerek süreci anlattı ve depoyu gezdirdi. Burada da konuşulan, katılımın yüksek olduğu fakat en büyük sorunun oy kartları olmasına rağmen isimleri listede olmayan kişilerin oy kullanamamış oluşuydu. Erbil için bir rakam bilinmiyordu ama Duhok'ta bu şekilde oy veremeyen kişilerin 3000'den fazla olduğunu ve protesto etmeye hazırlandıkları söylendi. Depoda her şey adil görünüyordu. Sistemli çalışıyorlardı. Fakat herhangi bir gözlemci yoktu. Biz de yarım saat kalarak çıktık ve açıkçası hepimizde, şöyle bir düşünce oluştu, "evet, biz seçimlerin adaletini birebir gözlemledik fakat bu depoda neler olacağından hiçbirimiz konusunda emin değiliz..."
Sonuç olarak, 7 Mart 2010 Irak genel seçimleri için şunları söylemem mümkün. Katılım oldukça yüksekti. Bölgesel Kürt Yönetimi'nde sonuçlar ise şöyle oldu. Hiçbir parti hükümeti kuracak çoğunluğa sahip olmayacağı için 2 önemli Kürt partisi KDP ve KYP ile birlikte Goran'ın da koalisyonun ortaklarından olması bekleniyor. Seçim sürecine ilişkin tek ciddi sorun insanların oy kartlarına sahip olmalarına rağmen listelerde ismini bulamayan insanların seçim merkezlerinden geri dönmek zorunda kalmalarıydı. Bu durum birçok oy kaybına neden oldu. Ayrıca yeni bir demokrasi için bu psikolojik bir anlam da taşıyor. Bu durum Kürtleri, uzun süre özlemini çektikleri ve çok hevesli oldukları demokrasiden soğutabilir.
Gelecek seçimlerde bu sıkıntının bir daha yaşanmaması için şikayet formları önemli bir girdi arz edecekti fakat bu mümkün olamadı. Ya formlardan kimsenin haberi yoktu ya da öyle sanıyorum ki şikayet kültürüne sahip değiller. Sorunlar karşısında şikayet ediyorlar yani, konuşuyorlar ve insanlardan hazır yardım bekliyorlar fakat inisiyatif almıyorlar. Seçimlerden edindiğim olumlu gözlemler ise; bir düzen hakimdi. Kuyruklar yoktu. Güvenlik konusunda sıkıntı yoktu. Her şey kurallara uygun seyretti. Katılım yüksekti. Bizden yani uluslararası seçim gözlemcilerinden her girdiğimiz oy merkezinde isimlerimizi ve bağlı olduğumuz kurumları yazarak imza atmamız istendi. Bu Irak'ın yaşadığı üçüncü ve Erbil'in yaşadığı dördüncü seçim. Yeni bir demokrasi olarak ileriki seçimlerde her şeyin daha da yolunda gideceğini düşünüyorum.
13 MART 2010
Erbil'den Seçim Gözlemleri