Direkt zum Inhalt

Değerli dost, Bana yazdığınız için hem sevindim, hem üzüldüm. Sevindim, çünkü, ben insanların düşüncelerine saygı gösteriririm. Üzüldüm çünkü benim Güney Kürdistan üzerine yazdığı mhiç bir yazıyı okumamışsınız. Bana bu izlenimi veriyor. Bunun için mektubumun sonuda iki yil önce yazzdigim bir yazinin son kismini ekliyecegim. Eğer okumuş olsaydınız, «Paris'in hangi dünyasında yaşıyorsun? Emperyalizm, sosyalizm, bağımsızlık, ülke bütünlüğü, halkçılık ve bilmem ne ıvır-zıvır şeyler hoşta; sahi dünya, bölge ve dahası Güney gerçekliği konusunda ne kadar haberdarsın?“ sorusunu sormazdınız. 2004-2005 yıllarında Güney Kürdsitan üniversitelerinde 10 ay çalışan Prof. Anne Legare et Kürdistan Anayasasını hazırlayan eşi Qunec'li hukuk professorüne, Güney Kürdistan'da Kürdistan Bilimler Akademisi ve Kürdistan Bilimsel ve Teknolojik Araştırmaları merkezlerini kurma projelerini Paris Kürd Enstitüsündev gösterdiğim de “ biz on aydır Erbil'deyiz orada ders veriyoruz, bu bilgileri edinemedik“ dediler. Anne Legare nin eşinin hazırladığı Kürdistan Anayasası 7 madde hariç, Qubec Anayasasinin bir kopyasidir. Bu Anayasa için Mesut Barzani ce Celal Talabani'in kaç yüz bin dollar verdiklerini kendilerinden ögreniniz. Sa ne Mesut Barzani ne de Celal Talabani gönderdigimiz projelere bugüne kadar cevap vermediler. Ama onlar fasist Gûlen'e Universiteler, Türk emperlaistlerine askeri üs vermeyi redetmediler.Şengal Jenosidi üzerine hazırladğım incelemeyi okusaydız mürit olmaktan vazgeçerdiniz. Ikincisi sorunuz « El insaf yani! Ne proleteryası, ne boykotu? Sahi Güney'e hiç gittin mi? Oradaki toplumsal ayrışmadan haberdar mısın? “ Ilkin güney Kürdistan'a gitmek bir bilimsel ölçüt değildir; Zira ne Galiléo Galilée, ne Jean Keppler hiç aya gitmiş degildirler. Ama onların doğa olaylarını bilimsel olarak yorumlamaları bu gûnkû kuramsal fizigin tellerini oluşturuyor. Kepler yasaları bilimsel olarak geçerlidir.Galilée, basit olgularin çôzûmlemesile olusturdugu bilimsel önermeleri Isaac Newton matematiksel yorumlamakla yerçekimi yasasını buldu. Ikincisi“ Ne proleteryası, ne boykotu? Sahi Güney'e hiç gittin mi? Diyorsunuz. Bu anlamda Güney Kürdistan isçi sinifi yok. Peki petrol rafinerilerinde bayan Erdoğan'la bayan Gül ¨cresiz mi çalisiyorlar? Peki Mesut Barzani'in 5 mayis'da Kürdistan Parlementosunda yaptigi konusmada, Suleymaniye ile Duhok arasinda yapilan 4120 km lik yol yapiminda kimler çalisti? Kürdistazn Bölgesindeki 6800 kl lik su yol yapiminda cinler çalisiyor? Cemcamal'dali 750 megavatlik enerjiyi kimler üretiyor? Diyorsunuz ki “ Ezbere konuşmak doğru değildir. Belki duygularını duyuma ulaşmada etkili olur, fakat insanı daha da devrimcileştirmiyor. Dahası var. Bizim yaşımızdaki insanların duygularla meselelere bakması ne kadar doğru? Söylemin, kadırga öğrenci yurdundaki o çimenliğe bataniye serip, fırında tava yeme eşliğinde öğrencilik ruh haliyle söylense eh denir. Fakat o dönemi aşmamız, yarım asıra yaklaşıyor. “ Dogru o zaman iki inkar vardi. Kadirga'da 1970'den önce DEV GENCliler Türkiye'de Isçi sinifi yoktur, diyorlardi. Kürd halkini inkar ediyorlardi. Oysa siz bugün Kürdistan'da isçi sinifinin varligini inkar ediyorsunuz. Ne proletarya ne boykot? Niçin olmasin? Ocak 2008'de Güney Kürdistan'da TC tanklarinin ön¨nü kesen Barzani ve Talabani degil emekçi Güney Kürdistan halkiydi. O halde siz elli daha geriye gittiniz. Nerde ûcretli emek sömürüsü varsa orada sinif mücadelesi esastîr. Nicel ya nitel olmasi önemli degil. Zira muhalefeti olmayan bir toplum demokratik olamaz. Kürdistan'da emege saygi temelinde sömUrüyü yasaklayan bir anyasal tutum yoktur. Kürdistan pazari ve ekonomisi emperyalist tekellerin ellerindedir. Özellikle TC emperyalizminin detenitimendir. Bu konuda Dr Yekta Uzunoglunun yaptigi bir inceleme var onu bir yazimda kullandim. Meta öncelikle insanların gereksinimlerini karşılayan nesne demektir. Fakat ihtiyaçları karşılayan her nesne meta değildir. Bir şeyin meta olabilmesi için toplumsal üretimin bir parçası olarak ve diğer matalarla değiştirilmek üzere üretilmesi gerekir. Örneğin evde tüketilmek üzere yapılan yoğurt meta değildir ancak satılmak için yapılan yoğurt metadır. Güney Kürdistan'da meta ¨retimi vardir. Petrolün emperyalist TC devletine pazarlanmasi bunun örnegidir. Ancak burada Metanın iki değerinden bahsedilebilir. Birisi kullanım değeri. Nesnelerin insanların yararına olarak kullanılması onlara bir değer yükler. Havanın, suyun, yada ceketin, ayakkabının kullanım değeri olması gibi... Bir de değişim değeri vardır. Meta asıl olarak değişim değerini barındıran nesnedir. “Metanın değeri“ ifadesi de aslında onun değişim değerini belirtir. Kaç tane ceket ile kaç tane ayakkabı değiştireceğimiz her iki metaın değişim değeri ile belirlenir. Örneğin iki tane ceket bir tane ayakkabı ile değiştiriliyorsa bu ayakkabının değerinin ceketin değerinin iki katı olduğunu gösterir. Peki bu iki farklı meta nasıl birbiri ile değiştirilebilir, yada bu değişme işleminde varsayılan ve her iki meta için de karşılaştırılabilen temel öz nedir? Yani metaların değeri nereden gelir? Emek-değer teorisi bu sorunun cevabını şöyle verir: Her meta içinde belli bir miktar toplumsal emek bulundurur. Herhangi iki metanın birbiriyle değişimi toplumsal emek-zamanının oranlanması ile geçekleştirilir. Metaların değeri onların içinde bulunan somut insan emeğidir. İçinde emek bulunmayan nesnelerin değişim değerleri olmaz. Hava insan için çok gerekli olsa da kimse havayı satmaya kalmıyor. Ama diyelim ki hava da ancak toplumsal emekle elde edilse o da bir meta haline gelirdi. Metaların değişimlerinin daha kolay ve basit olabilmesi için hepsinin ortak bir meta ile olan değişim oranları baz alınmış ve para böylece genellikle altın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu şu demektir: x kadar A metaı = y kadar B metaı = z kadar C metaı = q kadar altın... Metaların dolaşım şekli meta-para-meta şeklindedir. Metaların asıl değerlerinin içlerinde somutlaşmış olarak bulunan toplumsal emek olduğunu söyledik. Fakat metaların fiyatlarını son tahlilde pazarda belirleyen şey alıcılar ile satıcılar arasındaki rekabettir. Bu rekabet üç türlü olur: 1- Satıcıların kendi arasındaki rekabeti: Bir metaı birden fazla kişi satmak isterse daha ucuza satan amacına ulaşabilecektir. Bu durum metaların pazar fiyatını düşürür. Ayrıca daha az bulunan metaların daha pahalı, daha fazla bulunan metaların daha ucuz olmasına sebep olur. 2- Alıcıların kendi arasındaki rekabeti: Bir metaı birden fazla kişi satın almak isterse daha fazla ödeyen amacına ulaşır. Dolayısıyla alıcılar arasındaki rekabet fiyatların artmasına sebep olur. 3- Alıcılar ile satıcılar arasındaki rekabet: Alıcılar daha ucuza almak isteyecek, satıcılar da daha pahalıya satmak isteyecektir. Bu çekişme diğer iki rekabete bağlı olarak fiyatı belirler. Bu arz talep ilişkisi metaların değerlerini belirlemez. Fiyatların bazen artıp bazen azalması metaların değerlerinin altında yada üstünde oluşunu gösterir. Fakat bu dalgalanma sürekli olarak değişir. Arz talep dengesi kurulduğunda metalar kendi fiyatlarından satılıyor demektir. Kapitalizmde emek bir metadır denilir. Aslında meta olan emeğin kendisi değil emek-gücü yada iş-gücüdür. İşgücü işçi tarafından kapitaliste satılan bir metadır ve bu satışın kuralları diğer metalarınki ile aynıdır. İşgücünün meta olabilmesi için alıcı -yani kapitalist- ile satıcı -yani işçi- aynı koşullarda, aynı haklar ile eşit yurttaşlar olarak pazarda karşı karşıya gelmelidir. Başka bir meta örneğin patates nasıl ki kilo ile satılıyor, masa tane ile satılıyorsa; işgücü de belli bir ücret karşılığında zaman birimi ile işverene satılır ve böylece işgücü metaının yeni sahibi kapitalist olur ve kullanma hakkını elinde bulundurur. İşgücü bir meta olduğuna göre onun değeri emek-değer teorisine göre içinde bulunduğu emek ile ölçülür. Peki işgücünün içinde ne kadar emek-zamanı bulunur? Karmaşık gibi görülen bu sorunun cevabı işgücünün yeniden üretilebilmesi için gerekli değerlerin toplamıdır. Yani işçinin yaşayabilmesi için gerekli olan emek ürünleri işgücünün değeridir. Bu da hem barınma, giyinme ve yiyecek gibi doğal olan ürünleri hem de her topluma göre değişebilen farklı standartlara bağlı olan toplumsal ürünleri içerir. Emeğin değeri ücret şeklini alınca ancak işçinin yaşayabilmesi ve işçi sınıfının bütününün yeniden üretilebilmesi kadar olur. Sermaye iki kısımdan oluşur. Birisi sabit sermaye denilen üretim araçları yani makineler, fabrikalar, toprak, bürolar gibi üretim için gerekli araçlardır. Sabit sermaye birden tüketilmez, ancak aşınma süreci içinde yeniden yerine konur. Sermayenin ikinci kısmı bir meta olan işgücünün satın alınması için harcanan paradır. Fakat bu meta diğer bütün metalar ile bir özelliği bakımından ayrılır. İşgücünün değeri işçinin işgücünü yeniden üretebileceği kadar olmasına karşın üretebileceği değer bundan daha fazladır. Diyelim ki bir işçinin altı saatlik emek-gücünün değeri kendi yaşamında kullanacağı metaların değerini karşılaşın. Bu durumda işgücü için kendi değerinin fiyatı ödenir. Yani altı saatlik emek-gücü için bir fiyat ödenir. Fakat işçi altı saat çalıştıktan sonra işi bitmez. Çünkü kapitalist ile dokuz saatliğine anlaşmıştır. Fazla olan üç saatlik emek-zamanı metaı başka bir metaya dönüşür ve böylece bu metaın artı-değeri kapitalistin cebinde kalır. Bunun daha basit ifadesi şudur. İşçi yalnızca kendisini geçindirmek için değil aynı zamanda kapitalisti geçindirmek için de çalışır. Kapitalist bu artı değerle sabit sermaye için gerekli miktarı yerine koyar, değişken sermayeyi tekrar dolaşıma sokar. Geriye kalan değer kapitalistin ’kar'ıdır. Sermaye bir metalar toplamıdır ve bütün metalar gibi emek sonucu oluşmuştur. Bu bakımdan sermayeye birikmiş yada maddeleşmiş-cisimleşmiş emek denilebilir. Sermayenin dolaşım şekli para-meta-para şeklindedir. Ortaya sermaye olarak bir para konur ve buradan daha fazla para elde etmek amaçlanır yani sermayenin temel eğilimi daha çok kar ve artı-değer elde edebilmektir. Bunun için ücretleri kısmak, daha çok üretici gücü kendi egemenliğine almak gibi yolları izler. Üretim araçlarının gelişmesi, yeni makinelerin çıkması vs... işgücüne olan talebi azaltacak ve işgücünün fiyatı düşecektir. İşsizlik artacaktır. Daha çok üretim aracının daha az kapitalistte toplanması kapitalistler arası rekabeti azaltacak üstelik işçiler arasındaki rekabeti arttıracak ve bu durum işçiler için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. İşsizler kapitalistler tarafından yedek işçi olarak görülürler. Kapitalizm ne kadar gelişirse gelişsin toplumda az veya çok yedek işçiler yani işsizler bulunur. Bu kapitalistlerin işçiler arasındaki rekabeti arttırarak işçileri kendilerine daha çok bağımlı kılmanın bir yoludur. Yeni makinelerin bulunması üretimde gerekli olan emek miktarını düşürür ve daha çok işsiz yaratır, fakat bu işsizler için kapitalizm yeni pazarlar bulabilmek için yeni iş kolları yaratmak zorundadır. Sermaye daha çok büyüdüğünde daha çok işgücüne ihtiyaç duyacak, işgücüne olan talep artacak ve işgücünün fiyatı yükselecektir. Fakat karın artma oranı ücretin artma oranından daha fazla olur yani göreli ücret düşmüş olur. Aynı zamanda sermayenin büyümesi ve tekelleşmesi ücretli emeği daha çok sermayenin hizmetine geçirir ve daha çok artı-değer sömürüsü yaparak işçileri daha fazla sömürür. Son olarak işçi sınıfının çıkarları ile kapitalistlerin çıkarları birbiriyle çelişir. Ücret arttığında kar azalır, kar arttığında ücret azalır. Başlı başına artı-değer sömürüsü zaten kapitalist ile işçiyi karı karşıya getirir. Artı-değere el koyularak yapılan emek sömürüsünün sebebi artı-değerin yaratılmasının birinci öncülü olan işgücünün meta haline gelip satılmasıdır. İşçi işgücünün niye satar? Çünkü hayatını sürdürebilmek için başka metalara ihtiyacı vardır, ve bu metaları da kendi metası ile –işgücü ile- değiştirerek elde eder. Peki kapitalist niye işgücünü satmaz? Çünkü buna gerek yoktur. Çünkü o üretim araçlarına sahiptir. İşte sömürünün aslı nedeni budur: Üretim araçlarının üzerindeki özel mülkiyet. Bunu kaldırmadan artı-değer sömürüsünü kaldırmak imkansızdır. Nasihatin için tesekkür ederim. Diyorsun ki “ 1992 yılında Güney'de KAWA Kongresindeyiz. Dört parçadan delegeler söz alıp konuşuyor. Sıra Güneydeki arkadaşa geldi. Kuzeyli arkadaşın biri; 'Arkadaş ben buranın konumunu bilmiyorum. Güneyin bir toplumsal resmini anlatsan. Sınıfların birbirine karşı konumlanışını ve devrime karşı tutumlarını...“ şeklinde bir soru sordu. Güneyli arkadaş; “Ne anlatayım. Aslında anlatılacak fazla bir şey yok. Sorunu anladım. Neyi merak ettiğinide biliyorum. Fakat merak ettiğin şeyin burada zeresi yok. Toplumun %99'nu birleşmiş milletlerin ve partilerin ayda her aileye verdiği üç kilo patetes, pirinç, çay ve şekerle geçiniyor. %1'de eski müşteşarlar ve parti yöneticiler. Köylülük yok. Çünkü Saddam'ın yıkmadığı köy bırakmamış. İnsanlar etrafı Irak orduları tarafından sarılmış ve devlet tarafından inşa edilmiş yerleşim alanlarında yaşiyor. Sanayi yok. Fabrika yok. Burjuvazi yok. Bunlar olmayınca proleteryada yok...“ 1992'de degiliz. O Zaman Neçirwan Barzani nin cebinde fazla parasi yoktu.1991'de Tv kurmak için gönderdugimiz elektronik mühendisi arkadasimiza bir tomar dolar veren bayan Barzani nin jestini arkadasimiz red etmisti. Ben Kûrdum bu parayi Güney Kürdistanli çocuklara verin demisti. Ama simdi Neçirwan üniversitelerin sahibi 5 milyar dollar parasi var. Kurdugu üniversité ABD modeli, Kürdistan'da üretici güçlerin gelismesine hizmet etmiyor. ABD çokuluslu firmalarina ûlke zenginligini peskes çekiyorGüney Kürdistan giderek Tc emperyalizmine ekonomisini ve güvencesini teslim ediyor. Oysa Sengal Katliam'in sunu dile geitirmistim. ŞENGAL BIR JENOSIDTIR, SUÇ TANIMI AÇIKTIR; JENOSID; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu toptan ya da onun bir bölümünü yok etmek niyetiyle: Grup üyelerinin öldürülmesi, Grup üyelerinin fizik ya da akıl bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümü ile yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, bir grup çocukların başka bir gruba zorla geçirilmesi eylemlerinden herhangi birine başvurulmasını kapsamı içine alır. JENOSID de planlı, devlet politikası haline gelmiş eylemler söz konusudur. "ŞENGAL JENOSIDININ TEMELINDE TC DEVLET POLİTİKASI YATMAKTADIR. ŞENGAL Jenosidini planlayan, TC, TSK, Genel Kurmay Başkanlığı, Bilimsel Karar Destek Merkezidir. TC Genel Kurmayına Ülke “savunmasının ve geleceğini sağlamak amacıyla silahlı kuvvetlerin sahip olması gereken yetenek ve sistemlerin günümüzün ve geleceğin şartlarına uygun olarak planlanması ve programlanması ile harekat, kuvvet, personel, lojistik, istihbarat ve sağlık alanlarındaki planlama faaliyetleri sürecinde “bilimsel karar destek“ yöntemleri kullanılmaktadır. Söz konusu bilimsel karar destek yöntemleri ile ilgili sekil-1'deki süreç temel olarak; Analiz ihtiyacı/sorunun tanımlanması İhtiyaç duyulan verinin toplanması ve derlenmesi, Analitik modeller ve simülasyon sistemleri vasıtasıyla analizlerin yapılması, Karar alternatiflerinin üretilmesi ve karar verici makama sunulması aşamalarından oluşmaktadır. (www.tsk.tr) TC TSK hareket noktası, suç isleme talebinin faaliyet planıdır. Ilk aşama verilerin toplanması ve derlenmesidir. Suçu işleyenlere, silah, malzeme toplama, hangi alanda nasıl eylem konulacağına ait ölçütler ve silah kullanma teknikleri, gelişen teknolojik verileri toplama ve değerlendirmedir. Saldırı hareketinin ölçütleri, çevresel faktörlerin değerlendirilmesi esastır. Dolaysıyla jenosit suçunu işleme biçiminin incelenmesi, belli uzmanlıkların yaptığı hazırlık planlarının uygulayıcılar tarafından testi, en ufak öznel hatanın yapılmaması esasına dayanıyor. Aşağıda gösterilen şemada görüldüğü gibi iki yönlü analiz söz konusudur. Birincisi analiz gereksiniminin tanımıdır. Yani TC Güney Kürdistanli Kürt Ezidilerin katliamını planlarken, Kürt Ezidileri yaşadıkları bölgeden bu dehşet yoluyla çıkarmayı, TC'nin işgalci, ilhakçı- sömürgeci politikasının gereksinimi olan Güney Kürdistan petrol pazarlarını ele geçirmeyi planlamaktadır. Bu sömürgeci istemin yerine getirilmesi için analitik eylem planın temel alacağı bir eylem saldırı modeline gereksinim. Bu planın simulasyon belli karar alternatiflerini hedefliyor. Bütün iletişim, teknik önlemler ve kararlaştırmalar yapıldıktan sonra eylemin uygulama kararının alınması ve pratikte uygulanmasıdır. Kullanılan silah, dinamit yüklü dört kamyondur. Saldırı alanı Şengal'dir. Bölgesel terörist gruplardan alınacak lojistik destek ve gelişen teknoloji parametreleri açısından teknolojik parametrelerinin yerleşim alanları TC konsolosluğu, elçilikler, onların değerlendirdiği çevresel faktörlerin bütünüdür. Bilimsel karar destek süreci. Bu sürece baktığımızda yukarıda Uluslararası Ceza Mahkemesi önüne çıkarılacak suçlulardan bahsettiğimde ABD Beyaz Saray Sözcüsü bayan Dana Perino'den istediğim, jenosidin işleniş sürecinde süreç kapsamındaki faaliyetler Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları (Jandarma Genel Komutanlığı dahil) bünyesindeki bilimsel karar destek birimleri tarafından icra edilen jenosid'de suçlular, Bilimsel Karar Destek Merkezi elemanları olduğu gibi, Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Jandarma Genel Komutanı, Kara Kuvvetleri komutanı, MIT, Elçilik temsilcileri, analitik model simülasyonu laboratuar temsilcileri ve çalışanları da suçun ortaklarıdır. Bunun için Genel Kurmay başkanlığı bünyesinde teşkil edilen “Bilimsel Karar Destek Merkezi“nin temel görev ve sorumlulukları, harekat araştırması, teknoloji analizi ve modelleme ve simülasyon ana fonksiyonları temelinde“ Kürdistan'daki saldırılarda, TC Genelkurmay Başkanlığı Karargahına bilimsel ve teknik konularda danışmanlık yaptığı için suçun esas planlayıcıdır. İkincisi,“ TSK'nin kısa, orta ve uzun vadeli silahlanma, savunma araştırma ve geliştirme ile ilgili stratejileri ve ihtiyaçları bilimsel yöntemler kullanarak “ Kürdistan halkını topraklarından kovmak, TC ordularının “kısa orta, uzun“ hedefleri kapsamındadır. Bu anlamda jenosit sıcak savaşın olduğu kasar psikolojik savaşında bir parçasıdır. TC Genel Kurmayı baş suçludur. Çünkü “Savunma bilim ve teknolojilerindeki gelişmeleri »ni izleyen ve değerlendiren odur. TC Genel Kurmayı, bütün “faaliyetleri yönlendiren ve koordine edendir. Yine Modelleme ve simülasyon faaliyetlerini yönlendirmek ve koordine etmek olarak tespit “ eden Genel Kurmaydır. İkinci aşama, “Harekat Araştırması / Analiz Fonksiyonu“ tespitidir. TC Genel Kurmay Başkanlığına göre “harekat araştırması, askeri belirsizlik ortamındaki faaliyetlere (kuvvet yapısı oluşturma, en maliyet-etkin silah sistemi seçimi, lojistik destek, personel planlama vb.) yönelik karar alternatiflerini tespit etmek amacıyla icra edilen bilimsel bir yaklaşımdır. “ Harekat araştırması çalışmaları şekil-2'de görüldüğü üzere, “Müsterek Karargah“ düzeyinden, “Taktik Komuta ve Sistem“ düzeyine kadar “Askeri/Politik durum“, “müşterek konsept ve kuvvet etkinlik analizi“nden “ana silah/sensör sistemlerinin etkinlik analizleri“ni içermektedir.“. TC Genel Kurmay Başkanlığı için Askeri politik durum analizi nedir? TC Ordusu ile Iran Ordusu Kürdistan'da fiili savaş halindedir. Şengal jenosidi sürerken, her iki devletin orduları bombalama eylemlerini sürdürdüler. Suriye devleti bu ortak eylemin taraftarı ve suçlusudur. TC Genel Kurmayının askeri planları NATO'dan habersiz değildir. NATO 2003 yılında olduğu gibi, AWACS casusluk uçaklarından NATO üslerinin lojistik desteğinden yararlanıyor. Her defasında PKK'yi “TC ordusuna saldırdı“ diye müttefik NATO ordusuna saldırı olarak kınayan ABD, AWACS Casusluk uçaklarının jenosit için kullandırırken, TC devlet ordusunun katliam politikasını NATO genel Sekreterliği kınamıyor. Dolaysıyla bana Dana Perino'nun sözleri pratikte hiç bir anlam içermiyor. Bizim için meselenin iki boyutu vardır. Birincisi, eğer ABD Güney Kürdistan'da müttefik dostsa, o halde sorunun uluslararası ceza mahkemesine getirilmesi gerekir ve bayan Dona Perino'nun birlikte çalışma istemi bu noktada derinleştirilmelidir ve olumlu tavır uluslararası hukuk açısından çok önemlidir ve TC Genel Kurmay Başkanı ve mensupları insanlığa karşı işlenmiş suçlardan ötürü yargılanmalıdır. Bu Kürdistan halkının geleceği için son derece önemlidir. İkincisi meselenin askeri boyutudur. Her şeyden önce, TC Ordusu gücünü NATO'dan alıyor.TC'nin Avrupa Birliğine girişi, NATO ordularını Kürdistan halkına karşı kullanma stratejisini de içinde taşıyor. Onun için Kürdistan halkının Avrupa Birliğine Türkiye'nin girişine evet demesi, yada *****hur Başkanlığı sureci için Türk milletine dua den bazı Kürt milletvekillerinin oy vermesi kesinlikle bir cinayettir, katliamı desteklemedir. TC parlamentosu Kürdistan parlamentosu değildir. Abdullah Gül ve Tayip Erdoğan Al Qaida'yi besleyen finanse eden katillerdir. Kemalist katillere olduğu kadar dinci Katillere de Kürdistan halkının oyu yoktur. Bu açıdan TC Genel Kurmayı'nın “ ulusal ve uluslararası savunma araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetleri bir sistem bütünlüğü içerisinde “Savunma Havacılık ve Uzay Araştırma ve Teknoloji Projeleri Tanımlama Planlama Yönlendirme ve Kontrol Sistemi“ (SARGES) ve “Uluslararası Silahlanma Araştırma ve Teknoloji Faaliyetleri Yönetim Sistemi“ (USAT) temelinde tanımlanmakta, planlanmakta, yönetilmekte ve kontrol “ etme projesi Kürdistan'ın devletleşme surecinde bizim için tamamen imha planıdır. Bu plan TC ordusunun katliamcı ve jenositçi bir ordu olduğunu ortaya koyuyor. TC ordusun bir yandan teknolojik gelişmeleri takip edip, geleneksel ordudan çıkıp teknolojik profesyonel ordulaşma sürecine girerken aynı zamanda personel yetiştirmede üst seviyede uzmanlaşmış bir ordu niteliğini geliştiriyor. TC ordusu dünyanın en saldırgan en terörist ordusu olarak bütün katliamların planlayıcısı ve uygulayıcıdır. SENGAL jenosidinin mimaridir, katil ortaklarına öncülük eden sömürgeci bir ordudur. Onun için ilkin Kürdistan Ordusu ülkesine düşman olan sömürgeci devlerin kuvvet yapısını ve düşmanın elindeki teknolojik olanakların neler oldukları hesaba katarak ulusal ordunun yeniden örgütlenmesi sureci içinde Kürdistan devrimini ve kazanımlarını korumak amacıyla Kürdistan Gönüllüler Ordusunu oluşturmalı ve bütün sivil halkı kendi güvenliğini savunma surecine getirmesi zorunludur. İkincisi ciddi bir diplomasi ile Şengal Katillerinin Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmasının sağlanması gereklidir. Üçüncüsü, Irak Devleti, Şengal jenosidi nedeniyle Iran, Suriye ve Türkiye elçiliklerini kapatmalı ve Kürdistan Hükümeti Kürdistan'da TC ile yapılmış bütün sözleşmeleri iptal etmelidir. Kürdistan toprakları üzerindeki 1300 TC askeri derhal kovulmalıdır. Dördüncüsü, Kürdistan petrol gelirlerinin halkın güvencesini temin edecek teknolojik uzay radar araçlarını temin etmelidir. Beşincisi, Kürdistan Gönüllüler Ordusu ve Ulusal ordu yanında halkı silahlandırmalı sömürgeci devletlerin tüm ajanlarını imha etmelidir. Kürdistan Hükümeti Kara Kuvvetleri yanından Deniz ve Hava kuvvetleri geliştirmeli, Hava Kuvvetlerini yeni teknolojik uzak biliminin gelişimine ve ileride Kürdistana gelecek hava saldırılarına karşı ulusal topraklarımızın savunması için uzun menzilli füzeler yanında, hava saldırılarına karşı Kürdistan'ın stratejik bölgelerine Scutlar yerleştirmelidir. Altıncısı, Kürdistan Hükümeti muhtemel kimyasal ve biyolojik savaşa karşı gerekli bütün teknolojik gereksinimleri temin etmelidir. Kürdistan'daki inşaat sektörü ve yeni bina yapımları, savaş koşullarına ve hava saldırılarına karşı zeminlerde sığınakların şimdiden inşa edilmesi gereklidir. Yedincisi Kürdistan bağımsız bir politika izlemeli dış bağımlılıktan kurtulmalı ve ulusal ekonomi geliştirilmeli, Kürdistan Ulusal Ordusu kendi teknolojisini oluşturacak kapasiteye gelmelidir. Kürdistanlı atom fizikçileri, Kürdistan savunması için nükleer silah ve Kürdistan'da atomun üretilmesine başlamalıdır. Kürdistan tek güvencesi bilimsel temellere dayanan askeri nükleer güvenlik gücünün temini devrimizin geleceğidir. Barzani ve Talabani bu önerileri dikkate almadiklari için onlari gerici ve emperlaistlerle isbirligi yapmakla suçluyorum. Boykot ediyorum. Saygilarimla. Dr Ali KILIC Demen Rowar.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.