Sevgili kardeşim,
Biz hep konuşuyoruz, çok konuşuyoruz!
Herşey konuşuyoruz!
Fakat niye konuşuyoruz?
Neden bu kadar çok konuşuyor elimizi taşına altına koymuyoruz?
Her tarafımızda yıkıntılar,
Her tarafımızda derin yaralar,
Ve üstümüze serilmiş ölü toprağı!
Kuzey Kürdistan bölgesinde yığınla kadro var, fakat yılgın, bezgin, güvensiz ve bir o kadar da bireyci.
Sorun ulusumuza ve ülkemize karşı duyduğumuz sorumluluktan geçiyor.
Biz çok konuşuyoruz,
Biz çok eleştiriyoruz,
Fakat kurumlarımız yok, niye yok? Bunu hiç düşünemiyoruz.
Birileri diyorki "ülkemizin bağımsızlığı ulusumuzun özgürlüğü için örgütlenmeliyiz"!
Başlıyoruz çok konuşmaya hemde çok!
Kırk dereden sular getirmeye çalışıyoruz elekle.
Kendimizin korkaklığını, bezginliğini, bireyciliğini, kişisel yaşamamızın bozulmaması için kırk derden sular taşıyoruz elekle.
Orhan KOTAN'ın değimiyle:Hülasa dünya durdurulmaz inatla dönüyor. Ve Kürdistan'da kan var. Baskı var. Zulüm var. Kürt ulusu köleliği yaşıyor. Ve Militarist Türk devleti Kürdistan'a kan ve ölüm taşımaya devam ediyor.
ve biz çok knuşuyoruz!
Selam ve saygıyla
G.G.
VE BİZ ÇOK KONUŞUYORUZ!