Son dönemlerde Güney Kürdistan ile Irak hükümeti arasında meydana gelen ve hatta çatışma ortamına varan gelişmeler öyle bir kaç günlük yada haftalık olay değildir..
“Xaniqin olayı“ uzun yıllardan beri detaylarına kadar düşünülen uzun vadeli anti Kürd stratejisinin dışa vurulmasıydı..
Kürdlerle Irak hükümeti arasındaki var olan sorunları silahla çözme olayı uzun yıllardan beri Irak, bölge ve uluslararası anti Kürd cephesinin bir planı dahilinde gelişmektedir..
“Kerkük referandum“un tıkanması, Irak parlamentosunun “22 temmuz kararı“ ve “Xaniqin olayı“ Ankara, İstanbul, Kahire ve Bağdat'ta gerçekleşen anti Kürd toplantılarının bir ürünü olarak ortaya çıktılar..
Bu güçlerin ortak amacı, Kürdleri yeniden Saddam öncesi sınırlar içine çekmek, Irak merkezi hükümetine ve Kürd düşmanı güçlere mahkum etmekti.
Söz konusu plan adım adım ilerliyor. Irak Başbakanı Maliki, Bağdat'taki Kürd grubundan habersiz(Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Başbakan yardımcısından habersiz) Irak ordusunu Xaniqin üzerine gönderirken, Kürdlerinin Germiyan mıntıkasından kolunu ve kanadını kırmak istiyordu.. Amerika ve İran'ın yardımıyla Basra ve Bağdat'ta elde ettiği başarılarını Kürdlere karşıda gerçekleştireceğini düşünen Maliki Xaniqin önlerinde husrana uğradı. Çünkü, Maliki'nin Xaniqin'e gönderdiği askerlerin bir bölümü Kürdistan savunma güçleri tarafından silahsızlandırılmış ve geri gönderilmişti.
Bir çok siyasi gözlemci “Xaniqin olayının“ İran devletinin isteği ve desteği sayesinde gerçekleştiğini söylüyorlar.. Çünkü, Peşmerge güçlerinin Germiyan mıntıkasını kontrol etmesi, İran'ın orta Irak'taki faaliyetlerini sekteye uğratıyor..
Irak başbakanı Maliki, Kürdlere karşı bu saldırıları başlatmadan önce, Türkiye, İran ve Suriye devletlerini ziyaret ederek, Kürdlerin bölgede “tek bir dostunun“ olmadığını yerinden tespit etti. Bölge devletlerinin Kürdlerin sahip olduğu gücü zayıflatma istem ve taleplerini gördü..
Ayrıca Kürdlerin “dost“ olarak gördüğü Amerikanında seçim ortamına girdiğini ve George Bush'un son günlerini yaşadığını biliyordu.. Bir çok siyasi gözlemci, Maliki'nin son bir içinde Amerikan yönetimine karşı daha da otonom bir duruma geldiğini söylüyorlar.. Bush yönetinin temmuz sonunda imzamayi düşündüğü “Stratejik Antlaşma“nın zamana yayılması ve Obama'nın Bağdat ziyaret esnasında Maliki'nin “Obama ile tümden hemfikir olduğu“ yönündeki açıklaması bu bağlamda ele alınıyor.. Ayrıca CİA'nin Maliki hakkındaki bazı raporlarının basına yansımasından görülüyor ki Amerikan yönetimi ona karşı güven duymuyor.. Fakat, ABD'nin Maliki'ye karşı alternatif olarak iktidara taşıyacağı kimselerde ortadan görülmüyor.. Eğer böyle bir alternatif olsaydı, Maliki'de çoktan “Caferi'nin akibetine“ uğrardı. Bundan dolayı olacak ki Amerika Irak'ta İran'ın etkisini kırmak amacıyla 140 bin kişiden oluşan Sünni güçlerini silah altına aldı.. Ama, bu güçleri bu aşamada iktidara taşımak için “legal araçlar“ yok..
Ayrıca, anti Kürd çevreler, Irak halkını Kürdlere karşı harekete geçirmek için tüm araçları ve kartları kullanarak(zaten daha öncede fazla bir güven yoktu) var olan düşmanlık dahada derinleştirildi.. Mam Celal'ın İsrail yetkilisi ile “tokalaşma olayı“, son dönemlerde “Kürdler tarafından Kerkük'e yerleştirilen Yahudiler“ hikayesi ve Kürdlerin bölgede “ABD ve İsrail'in en iyi dostları“ oldukları ve Kürdlerin “Arap vatanın bağrına sokulan hancer“ yönündeki propagandalar bu kopuşun hizmetine sokulan araçlardı.
Gelinen yerde Güney Kürdistan dört bir yandan kuşatılmıştır. Yıllardan beri Şii ve Sünni Araplar arasında yaşanan iç savaşta aracı olan ve “vatani uzlaşma“ adı altında bunları bir araya getirmeye çalışan Güney Kürdistan siyasi önderliği, objektif olarak kendisne karşı ve Kürd kazanımlarına karşı bir cephe örgütlemiş oldu.. 22 Temmuz kararı bu bağlamda okunmalıdır..
Bugün gelinen yerde Kürdlerin “dost“ olarak gördüğü ABD var.. ABD seçimleri esnasında demokratlar ve cumhuriyetçilerin seçim propandası amacıyla bölgeye ilişkin ileri sürdükleri tezler ve farklı sesler Kürdlerde dahil bir çok çevrenin kafasını karıştırmışa benziyor. ABD gibi büyük bir gücün “emperyal çıkarlarının“ dört bir taraftan kuşatılmış “Kürdistan adası “ile hangi boyutları alacağını önümüzdeki süreç içinde dahada netleşecektir..
Şimdi Kürdlerle Bağdat hükümeti arasında “Xaniqin meselesine“ dair görüşmeler sürüyor.. Daha önce Kürdistan başkanının özel temsilcisi Mela Baxtiyar ile Irak Savunma Bakanı arasında Xaniqin'de bir uzlaşmaya varılmıştı.. Ama Irak hükümet sözcüsü Debağ yaptığı bir açıklamada “böyle bir uzlaşının olmadığı“ şeklindedir.
Şimdi Bağdat görüşmeleri Kürdistan hükümeti ile Irak hükümeti arasında yürütülmüyor.. İrak hükümetin içinde Kürdler ve Araplar arasında bu görüşmeler yürütülüyor. Geçenlerde Güney Kürdistan basınında çıkan bir habere göre Kürd delegasyonu Dr. Behrem Salih, Hoşyar Zebari, Roj Nuri Şawes ve Fuad Mahsun'dan oluşuyor..
Çok enteresan bir tablo.. Sözde ortak bir hükümet vardı..
Kürd sorunu sahip olduğu önemden dolayı bölgede ve hatta dünyada bir dizi ilginç gelimeleri gündeme getirecektir.. Geçenlerde CNN televizyonuda yapılan bir programda Kürd meselesi Filistin meselesini de geride bıraktı.. Michael Gorbaçov İsrail gizli servisi Mosad'ın bir yetkilisine “dünyada iki büyük, karmaşık ve zor sorun var: birincisi Kürd sorunu ve ikincisi ise Rusya'da bulunan iki milyon Yahudi'yi İsrail'e göndermek“ demişti.
Gorbaçov haklıydı.. Yahudiler büyük oranda gitti.. Ama Kürd sorunu hala devam ediyor.. Kürd sorunu yüzyılın en büyük sorunu olarak hala devam ediyor..
Spartakus Kardoxi
Re: “Xaniqin olayının“ düşündürdükleri