Biliyorum, yazdıklarım sıkıcı olmaya başladı. Bazı arkadaşların nezaketen söylemek istemediğini ben söyleyeyim. Kabak tadı vermeye başladı.
Vallah bunları yazarken çok rahatsız da oluyorum. Zamanımıda alıyor. Ama buna rağmen elimin altında bulunan eski birkaç not edilmiş bilgiyi defter sayfalarında kaybolmasına gönlüm razı gelmiyor. İyisimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir şeye cevap olur mu, inanınız ki, ben de bilmiyorum. İyisi mi siz Nasreddin Hoca'nın göl'e maya çalmasına yorun.
Arkadaşın biri soruyor. TC Kürdlerin savaşmasını niye istesin?
Doğru! Gerçekten TC devleti Kürdlerin kendisine karşı savaşmasını niye istesin. Bunun cevabı Öcalancı teori ve pratiğinin yaratığı sonuçtur. O zaman soruyu tersten soralım. Kendi kontrolündeki bir Kürd hareketini niye desteklemesin? Sonuç ortadadır.
TC devleti, Öcalan'a bir misyon biçti ve sırtına yükledi. Bu misyon yüzyıllardı süzülüp gelen Kürd milli-sosyal potansiyelinin tasviyesiydi. Kürdistan'ı Kürdsizleştirmek, Kürd milletini millet olmaktan çıkarıp, “Türk uluslaşması“ içinde eritmekti. Öcalan, TC devleti tarafından üstlendirilen bu görevi her platformda şu veya bu biçimde dilendirdi. Bunu açıklamaktan çekinmedi. Kimi bunu doğru okudu, eleştirildi. Öcalancı müritler;
“Siz Başkanı anlıyamasınız. O, öyle değil de, şöyle demek istedi“ gibi onu düzeltmeye çalıştı.
Gerçi Öcalan'da kendi müritlerine “siz beni anlıyamasınız“ diyordu. Orta da bir “anlamamazlık“ vardı. Kim kimi anlamiyordu? At izi ile it izi bir birile karışmıştı. Oysa Öcalan, kendini net olarak ortaya sunuyordu. TC devletinin özel bir görevlisi olduğunu dilendiriyordu. Anlamayan birileri var iddiyse, onlarda Öcalan'ın dümen suyuna giren kişilerde. Bunu bilinçli yapanlar olduğu gibi, bilinçsiz yapanlarda vardı.
Öcalan'nı doğru anlamak için Doğu Perinçek ile arasında geçen şu dialoğa bakmakta fayda var.
Eylül'1989 tarihli Perinçek-Öcalan görüşmesinde;
Perinçek: Türk egemen sınıfların Kürt sorununa karşı tavrını nasıl buluyorsun?
Öcalan: “Gerçekten demokrat(Türk yetkilileri kastediliyor.Benden) olsalar bize karşı savaşmazlar. Fakat bu baylar kök kazımaktan başka bir şey bilmiyorlar. O kökü de iyi kazımıyamıyorlar. Biz kökü daha iyi kazıyacağız“ diyordu.
Kazınmak istenen kök kimin köküydü? Neyin nesiydi? TC'nin kazımak istediği bu kökü Öcalan niye kazımak istiyordu? İsteyenlere daha da sorumuz olur.
Ben kimsenin cevabını beklemeden, kendi cevabını yazayım. Bu “kök“ Kürd milletinin kendisiydi. Türk egemenlik sistemi bu kökü kazımak için varını yoğunu ortaya koymuştu. Varlık nedenini buna bağlamış, ama başaramamıştı. Devreye kendi “Kürdçüsü“ Öcalan'ı sokmuştu. Kendi iddiasına göre Kürd millet kökünü en iyi o kazıyacaktı. Bunun gereğinide yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. Bu konu da çok büyük tahrifat yarattığı herkesin bilgisi dahilinde.
Ben böyle anladım. Bakalım siz ne anladınız.
Aşağıya Öcalan'dan bir alıntı alacağım. Bunu 1990'ların ortalarında söylüyordu. Okuyun ve yorumlayın.
“Dıyarbakır'ın nüfusu birkaç yıl öncesinde 300.000 iken, şimdi iki milyonu geçiyor. Bu, kıtabımızın büyük gücünü gösteriyor. Doğrudan etkim altında ortaya çıktı...“ (Öcalan, Devrimin Dili ve Eylemi, Sf. 17-18) (Bu alıntı kitapta tamamı alınacak)
Burada soru şudur.
Kürd yerleşim birimlerinin yakılıp, yıkılması, yerlerinden sürülmesi, maddi ve manevi olarak erezyona uğramasını kim ister? Başarılmasında kim övünür?
Öcalan;
“Doğrudan etkim altında ortaya çıktı“ diyor.
Herkesin buna bir cevabı olmalı.
Cevap yetmez sıfatlandırmanız lazım.
Geçerken bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. Amacım ne kimseyi küçümsemek, ne kırmak, ne de incitmektir. Hele kendilerini Kürd-Kürdistan milliyetcisi, yurtseveri diyenleri asla. Kulandığım kimi cümleler kırıcı olmuşsa özür diliyorum.
Amacım;
İstemesekte, maşallah kucağımızdaki nur topu gibi, “TC tarihinin yetiştirdiği en büyük ihanetçisi“ -Öcalan'ın kendisi için söylediği belirlemedir- hakkında ortak bir bilinç oluşturmaktır.
Sevgi ve saygılarımla...
notlara biktirici ek