Irak'a Türkiye'nin de arzuladığı barış gelecekse, Kerkük sorununun çözümünün bu açıdan kilit rol oynayacağı gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. “Barut fıçısı“ diye tanımlanan bu kentteki bir Kürt lokantasına düzenlenen ve en az 55 kişinin ölümüne neden olan son intihar saldırısı bu gerçeği bir kez daha anımsattı bize.
Günümüzde Kerkük sorunu esas itibariyle Irak'taki Araplar ile Kürtler arasında olan bir sorundur. Sorunun odağında ise petrol meselesi yatıyor. Bir hesaba göre, Kerkük ve çevresi Irak'ın kanıtlanmış rezervlerinin yüzde 13'üne sahip.
Bağımsızlık hızlanır
Bölgesel Kürt Yönetimi'nin bu rezervleri eline geçirmesiyle Kürtlerin bağımsızlık arayışlarının hızlanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak, gelişmelerden de görüldüğü gibi, Araplar bu büyük rezervin Kürtlere geçmesine razı değiller.
Irak'ın yeni düzeninde hakları kesinlikle tanınması ve korunması gereken Türkmenler ise burada “arada kalan“ bir kesimden ibaretler. Kaldı ki, yerleri ve konumlarına göre farklı taraflara da meyledebiliyorlar.
Örneğin, Erbil'de yaşayan ve sayılarını kendileri “300 bin kadar“ diye telaffuz eden Türkmenlerin Kerkük'ün Kürt idaresine geçmesine fazla itirazları yok. Kerkük'teki Türkmenlerin ise bu konuda çok farklı görüşleri var.
TSK'dan gelen telkinler
Kimi gözlemcilere göre, bunun bir nedeni Türkiye'den ve özellikle de TSK'dan -gelen telkinler. Diğer nedeni ise Türkmenlerin önemli bir bölümünün Şii olmaları ve mezhepsel aidiyet paylaştıkları Araplarla hareket etmeleri.
İşte bu karmaşık etnik ortam ve Kürtler ile Araplar arasındaki zıtlaşma çerçevesinde Kerkük'te tansiyon giderek artıyor. Perşembe günkü intihar saldırısı ise bir Arap-Kürt çatışmasını başlatmak isteyenlerin işi hangi noktalara taşımaya hazır olduklarını ortaya koydu. Ne yazık ki, önümüzdeki dönemde Azrail'in bu talihsiz kentte kol gezeceği anlaşılıyor.
Bu arada Kerkük'ün Kürtlerin eline geçemeyeceği de daha iyi anlaşılmaya başlandı. Yazılıp söylenenlere bakılırsa, bazı Kürtler bile bunu görmeye başladılar. Öte yandan, Irak'ta barış gerçekten arzulanıyorsa uluslararası camianın bu konuda yeni önerilerle ortaya çıkması gerekeceği de gün geçtikçe netleşiyor.
Türkiye'nin endişesi
Merkezi Brüksel'de bulunan ve bölgeyle ilgilenenlerin çalışmalarını yakından izledikleri Uluslararası Kriz Grubu (ICG) böyle bir öneriyle ortaya çıkmış durumda. Adını da “Petrol karşılığında toprak“ koymuş.
Öneri, özetle, Irak Anayasası tarafından tanınan bölgelerindeki petrol rezervleri üzerindeki hakların kendilerine teslim edilmesi karşısında, Kürtlerin Kerkük üzerindeki sevdalarından vazgeçmelerini öngörüyor.
Henüz kabul görmemiş olan bu önerinin Türkiye açısından biraz sorunlu olduğu ortada.
Zira, Ankara'nın Kerkük ilgisi, Türkmenlerden çok, Kürtlerin petrol zengini olup bağımsızlık sevdalarına kapılmaları endişesinden kaynaklanıyor. Yoksa aynı Türkiye, Türkmenler Saddam tarafından ezilirken fazla ses çıkarmamıştı.
Vehim değil yerel gerçekler
Ancak, bu, öneri Kerkük'teki gelişmelere endeksli olarak, uluslararası camiada kabul görebilir. Türkiye buna hazırlıklı olmalı. Bu açıdan bakıldığında, Ankara'nın hem Bağdat hem de Erbil'le yakın diyalog sürecine girmiş olmasının önemi de ortaya çıkıyor.
Her zaman dediğimiz gibi, Irak'taki gelişmeler Türkiye'nin arzularına göre şekillenmedi, bundan sonra da şekilleneceği kuşkulu. Buna rağmen Türkiye, bu ülkede arzulanan barışın gelmesi için çok büyük katkılar yapabilecek konumdadır. Yeter ki, politikalarını vehimlerine göre değil, yerel gerçeklere göre ayarlasın.
Beypazarı-Kerkük hattı