Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 27 September 2008

Fırat (Neden) Marmara'ya Akar?
Şükrü Gülmüş

'Kafa Adam' kim? Musa Anter'i İstanbul'dan Diyarbakır'a yolayan, ordan çıkaran ’Kafa Adam' kim? -Hamit mi? Hogir mı? -Hayır!. -Peki o zaman kim? İşte burda topu değerli arkadaşım Metin Delikan'a atıyorum ve onu dinlemek gerekir, diyorum. O'nun, Mehmet Eymür'ün Atinorg'dan aldığı

’Ankara bunu kabul etmez.'
’Pantalonlu bulut'
’Ülkeler başkentleriyle savaşır!
’Benim anam da Türk'tür'

Yukarıya yazdığım ve tırnak içinde gösterdiğim cümlelerden ne anlıyorsunuz?
Belki hiç, belki çok şey...
Çünkü bu cümlelere biz, edebiyat ve sanat dilinde eğriltilemeli imge deriz. Bu tür söylemler alegorik imgeler yoluyla birer mesaj vermedir. İlk bakışta bir anlam ifade etmeyebilir ama yazan buna bir anlam yükler. Karşıdaki de bu mesajı alır.

’Ankara bunu kabul etmez' in anlamı; TC Devletidir. Bu Ankara
şehrini bir insan gibi konuşturmadır.
Mayakowsky'nin ünlü ’Pantalonlu bulutu' da bulutu insanlaştırmadır.
’'Ülkeler, başkentleriyle savaşır' hem insanlaştırma, hem de ülkenin başkentle önemini vurgular. Ve başkenti düşen bir ülke bitmiştir, ordu komutanı vurulmuştur. Artık savaş kaybedilmiştir, anlamındadır.

Ve gelelim bizim son şifremize;
’Benim anam da Türk'tür.' Zaten yorum gerektirmeyecek kadar açık. Ardından sıralamış bizim ’adam' ’Bir fırsat verilirse hizmete hazırım!..'
Bunlar anlaşılan şeyler.
Daha doğrusu anlamak isteyen anlıyor. Şifreyi veren de, alanda memnun. Anlamayan ve anlamak istemeyenlerin ise derdi başka. Bunu geçiyoruz.

Şimdi de biz esas meselemize gelelim.
Yani Musa Anter'in ’Fırat Marmaraya Akar' a biz bir kelime daha ekledik. ’NEDEN?'
Daha açıkçası; ’Neden Fırat, Marmaraya Akar?
Bence asıl anlaşılmayan ve anlaşılması gereken mesaj burda.

Geçen gün yazmış olduğum; ’Herkes durduğu yerden bakar Musa Anter'e' makaleme epey –olumlu ve olumsuz tepkiler aldım. Sonra bir kısım okuyucuya da -ayrıca- yanıt verdim. Orda kullanmış olduğum bir Ragıp Duran- Musa Anter ropörtajı vardı. Direkt yazım ve aktarım değildi.
Ben daha sonra, gidip orjinalini buldum. Önce onu aktarayım:

-

’Güldü Kalem Güldü Silah'

.........Son olarak Musa Amca'yla yaptığım bir ropörtajın son bölümünü aktarmak isterim burda sizlere. Konu siyasal çözüme, barışa gelmişti. Sordum:
-İki taraf masaya oturduğunda, sizce masanın her iki tarafında kimler olacak? Kimler olabilir? Biraz durdu, düşündü.
-Öteki tarafı bilmem. Kim olursa olsun. Onların yetkilileri, resmi adamları var. Bizim tarafta ise Kürt Silahlı Kuvvetlerinin bir yetkilisinin olması lazım.Yanlış anlamadın değil mi, Kürt Silahlı Kuvvetleri dedim.Çünkü onlar çok emek harcadı bu barış için. Sonra Kürt siyasi temsilcilerinin de masada hazır olması lazım.
-Peki üçüncü kişi olacak diye sorduğumda;
-E bu halk izin verirse, bu yaşlı adam da masanın bir kenarına oturmak ister tabi..
Masa toplandığında Musa Amca'yı yaşatmış olacağız.
*
-Fırat Marmaraya Akar /Ülke ve Gündem Yazıları/Musa Anter/Avesta Yayınları tarfından, 1996 yılında basılmış. Buna önsözü Ragıp Duran yazmış. Önsöz'deki giriş yazısında Duran
Ragıp Duran/Önsözden/Sayfa. 10
*
Adı geçen makalede birebir veremediğim Duran/Anter ropörtajının en can alıcı noktası burası. Veremediğim -ortalama- doğru. Ama burda kelimesi kelimesine, noktası ve virgülüne dokunmadım.

Masa ne o zaman, ne şimdi ne de yarın oluşacak.
Masanın onların tarafı her zaman var. Bizim taraf yok. Ve masanın (M)'sinden, Kürd'ün (K)'sinden bile bahsetmek mümkün değil.

Musa Anter; çok saf ve çokda düşsel bir havaya girmiş anlaşılan. Yoksa şunu der mi? ’-E bu halk izin verirse, bu yaşlı adam da masanın bir kenarın oturmak ister tabi..'

Masanın bir kenarı ha... Masanın kenarını düşleyecek adamın alnına kurşun sıkılır, 101 yaşında da olsa, birseksen yere serilir. Peki kim korkar bu ’masa'dan? Kim istemez Musa Anter gibi bir yaşlı çınar masada olmasından.

İşte ben bu nedenle diyorum ki; TC Devleti, TSK ve Genel Kurmayı -eğer bir gün mecbur ve mahkum olsaydı- Musa Anter bu masanın en iyi yerinde oturmayı hak etmişti.
Lakin Musa Anter, Abdullah Öcalan faktörünü ya düşünmedi ya da Mehdi Zana gibi çocuklaşıp, ’Cebeliyê Mirê Hekariya... Evdille...Şef, patron..' gibi hafif ifadelerin hayatlarına mal olacağını anlayamadılar.Zaten 0tuz yıllık mücadelein asıl savaş alanı, temsil güçlerinin el değiştirilmesi değil miydi? Düşünün düne kadar Kuzey Kürdünün temsil güçleri kimlerdi. Bunu 1919'dan alın 38'e kadar getirin. Ağa- şeyh, bey, mir, din adamı vs. Daha sonra ne oldu? Yani buna da 1960'lardan sonra diyelim. DDKO, DDKD, KDP, KDP-T.. İleriye fırlayan bir kısım yeni temsilci güçler vardı. Bunlar 1972'lerde bir tırpana uğradı. 1974'lerde ise -Rahşan Affı ile- Kuzey Kürd Mücadelesine kürtaj operasyonu uygulandı.

Peki kala kala meydan kime kaldı?
Abdullah Öcalan ve onun Ankara'dan donanımlı tarikatına kalmadı mı?Kim bu sahayı temizledi? TC Develet, Öcalan ve Teşkilatıyla o kadar ustaca bir giriş yaptı ki, o kadar iyi dizayn edildi ki; bu mesele anlaşıldığında herkes bir kez daha çökecek. İddia ediyorum: Bu hareketin girmediği, bulaşmadığı ve kimyasını bozmadığı tek bir dağdaki çakal ve şehirdeki bakkal bile kalmadı.

-Ki biz bu yazımızda, Türkiye Devrimci Gençlik Hareketi'ni söz konusu etmiyoruz.-

Bu antiparentezden sonra, zavallı musanın iyiniyetli de olsa talebine bakalım.

Ki benim bildiğim ve tanıdığım Abdullah Öcalan bir çocuk bile ondan çok sevilse, o potansiyel bir tehlikedir. ’Başkasının bahçesine kaçan güvercini ona ihanet etmiştir. Tüylerini diri diri yolmuş, sevgiyi, cinselliği ve aşkı, kendisi dışında herkese yasaklamış bir büyük Sultan Murat'tır.

Ve Ragıp Duran sanki Bekaa'da az mı koltuğuna gres yağı sürdü. Onu ’Zapatalık'la taltif etti. Burda ise, ’Masa toplandığında Musa Amca'yı yaşatmış olacağız.' diyor.
Duran, ’bizim Duran'a anlatsın bu zamanı geçmiş hikayeleri. Bu gidişle ne masa olacak, ne kimse toplanacak ne de Musa Anter geri gelecek. Bağdatlarımızın hepsi tarumar oldu.

*
Ben burdan bakıyorum Musa Anter'in meselesine!..
Yani yukardan aşağıya.
Ama isterseniz biz en alta da gelelim.
Yani tetik çekenler. Bu işi tezgahlayanlar.
Yukarda, daha yukarılarda yazılan bir saneryo var. Bu yazıldı. Çizildi. Ve hayata geçirilmesi için içerden ve dışardan bulunacak oyuncular derlendi.

Bu filimin iki bölümü var.
Birinci bölümde JİTEM. İkinci bölümünde Ankara PKK'sı.
Birinci bölümün Number Wan yok. Devreli değişim var. İkinci bölümde her zaman Number Wan=Öcalan'dır. Piramit örgütlenmesinde ve denklemin çözümünde her zaman olan number Wan, ama arkasında da EKSİ BİR numaralar çok.

Musa Anter; İstanbul ve Mardin gel-gitlerinin her yerinde götürülebilirdi.
Ama illede ille Diyarbakır olması şarttı.
Neden?
Çünkü; işgal edilecek ülkenin başkentini elegeçirmek gerek. Ve korkunun en şiddetli dozajı en iyi burda yüreklere eklir. Yani ’Seni, senin en güvendiğin şehrinde,başkentinde, canevinde vururum!...Seni, seninin içinden çıkanla vururum. Kürdü Kürde kırdıtırım. Korucu da yaparım, asker de, bekçi de tetikçi de. Ben, benim. Ben devletim. Ben senin efendinim!..'

Plan devreye sokuldu.
Birinci iddia Abdulkadir Aygan'dan. -Ki en iyi tanıktır.- Olayı içerden veriyor. Bizzat bu JİTEM takımının içindedir.

Hogır'ı Musa Anter olayından çok önceleri,ekebin şefi Cem Ersever, tarafından getirildi.Bunu ona sağlayan da KDP'nin köprü sorumlusudur. Hogır'ın ayrıldığını haber veren bu adam.
Cem Ankara'dan geldi.
Silopi“de karargah kurdu.
Beni, Ali Ozansoy'u, ve sivil bir başçavuşu yanına aldı. Kendisi Silop'i Timinde bekledi. Bizi Hogır'in bulunduğu yere gönderdi. Hogir ikna edildi. Önceleri çok zorlandı. Ama sonunda gelmeye karar verdi.
Diyarbakır'a getirildi. Grup Komutanlığında kaldı. Bir iki ay kaldı. Gizili tutuluyordu. Jitem'de yatıp kalkıyordu.

Cem Ersever tekrar Ankara'ya gitti.
Hamit ve Hogır birlikte hareket ediyordu.. Hamit, Hogir ve Eşi Jiyan beraber kalıyorlardı.

Musa Anter'in gelme döneminde Yeşil geldi.
JİTEM komutanlarıyla kontağı vardı. Hogır'la bazı yerlere telefon ediyorlardı. Bize de bir yere gityemeyin haberi verildi. Bizim Musa'nın geldiğinden haberimiz yoktu.

Mesai bitti. Diğer görevliler gitti.
Ben, Ozansoy.Hamit, Hogır, Yeşil ve M. Deniz kaldık.
Son anda plan açıklandı. Hamit otele gönderildi.Hamit Musa'yı alıp otleden yanımıza getirecekti.
Mustafa Deniz ve Yeşil Silvan yolunda bekleyeceklerdi.
Seyrantepede ise ben Hogır'la kalacaktım. Hogır'ın yanından kalmamın tek sebebi onu korumamdı.

Musa Anter vurulduktan sonra.
Hogır daha sonraAlmanya'ya Yeşil tarafından yollandı.
Aygan ’Yeşil bana onu, Almanya'ya gönderecem,dediğinde ben, öldürelim anladım. Ama sesimi etmedim. Hogır alındı. Çoluk çocuğu Yeşillere bırakıldı. Görevini bitirince de ortadan kayboldu Hogır. Ve ben Hogır Almanya/Wupertal şehrinde vurulmayana kadar, onun Almanya'ya gönderildiğine inanmıyordum' diyor.
Biz daha sonra bu Hogır'ın Almanya/Wupertal şehrinden; neden,nasıl, niçin ve kimler tarafından vurulduğunu da ortaya koyacağız.

Bu birinci ve bizce gerçekçi anlatım.
Diğeriyse, Taraf yazarı Orhan Miroğlu'nun anlatımıdır. Suç Duyurusun'da bulunarak, Hamit Yıldırım'ın halen Şırnak/Kumçatı'da Koruculuk yaptığını iddia ediyor.

Eğer Miroğlu doğru söylüyorsa ve TC Devleti denilen bir devlet varsa, savcısı, polisi gider Hamit Yıldırım'ı tutuklar ve yargılar. Bu anlamıyla da tetiği çeken ’Kafa adam' bulundu işte.(!)

İşin en ilginç tarafı da, Yeşil -sözünün eri- gibi davranıyor. Hogır'ı Almanya'ya çıkarıyor. Bu Almanya/Wupertal şehrinde Hogır Ankara PKK'sı mesuplarınca vuruyor.

Peki bu nasıl oluyor?
Hogır ebediyen susturuldu.
Hamit Yıldırım Kumçatı'da korucu.

O zaman işin tetik çeken, ’kafa adamı' ve bu yönüyle uğraşanlar düşünsün.
Ben bu konuya pek kafa yormuyorum. Ben kararı alanlar ve ortaya konulan saneryoya bakarım. Kim vurulacak, kim kazanacak, kim kaybedecek?
Benim için asıl mesele bu.
İkinci mesele de şu:

Musa Anter'i İstanbul'dan Diyarbakır'a yolayan, ordan çıkaran ’Kafa Adam' kim?
-Hamit mi? Hogir mı?
-Hayır!.
-Peki o zaman kim?

İşte burda topu değerli arkadaşım Metin Delikan'a atıyorum ve onu dinlemek gerekir, diyorum. O'nun, Mehmet Eymür'ün Atinorg'dan aldığı Yeşil'in söylemleri ve bu Ankara PKK'sı içindeki asıl ’Kafa Adam'ı meselesidir.
Eğer Ankara PKK'sı içindeki ’Kafa Adam' bulunursa, bu cinayetin ve bir sürü cinayetin ipi çorap söküğü gibi çözülür.

Bana göre;
-Miroğlu, ya bilmiyor ya da korkudan söylemiyor. Suç Duyurusu'nda bulunuyor ama Suç Duyurusu'nda bulunduğu Hamit Yıldırım ’Kafa Adam' değil.
-Hogir hiç değil.
Bildiği iddia edilen Anter Anter'dir. Gerek o gerek tüm Anter Ailesi susma rantının payını alıyor. Susmak burda ikrar değil, susmak yaşamak ve işleri daha öteye götürmemektir.

Geriye kalıyor Musa Anter için timsah gözyaşları dökmek, ölü seviciliği, cellatlarla aynı yatağı paylaşmak ve biraz daha bu rezil yaşamı sürdürmek. Konuşuyor, gerçekleri söylüyor gibi görünüp, gerçeklerle alay etmek.

Hele de bazılarının ’Musa Amca, Apê Musa, Koca Çınar' deyip onunla bir kaç gün bulunmuş olmayı bir marifet saymak benim üzerinde duracağım bir konu değil.

Belki bu onları tatmin eder ama beni entrese etmez.

Selamla ve devamla.

selamlar saygilar kekê Delal,nasnamede cikan yaziyi okumustum,hatta ondan öncede nasnamenin bu konu ile ilgili daha dogrusu miroglunun tarafta cikan ondan önceki yazisinida okumustum,elebetteki kafamizdaki celiskileri sorup sorgulayacagiz bundan dogal bir sey olamaz,bende kendi düsünceme göre miroglu bir cok seyi bilmiyor diyorum,yani sükrü xoce orda miroglu ya bir sey bilmiyor diyor,yada korkuyor diyor,ben ise birinci sika inaniyorum,ve miroglunun bu konu hakkinda derinlemesine bir bilgisi oldugunu zanetmiyorum,yada korkuyorda olabilir buda bir olasilik. kek hali hazirda bu konuyu irdeleyen mirogludur ondan dolayi desteklenmesi gerektigini yazdigimi tekrar belirtmek istiyorum. zaten öcalan ve sürekasi 5 s hareketini öyle bir uyguluyorlarki kimse kimin ne oldugunu artik bilemiyor,bu 5 s yani sulandirma hareketinin ergenekonun taktiklerinden oldugunuda hepimiz biliyoruz,bak hocam bu gün nasname yine cok önemli bir konuya deginmis,bir kardes ergenekoncu,biri dagda sehit,digeride özgür politikanin kafa adami,yaziyi asagiya aktariyorum. o yaziyida okuyunca kafalar tam karisiyor. ISIN ENTERESAN YANI BU DR DAHA ÖNCE PKKNIN DIPLOMATLARINDANMIS SAYGILARMLA Dr. Hüseyin Nazlıkul. 1963 Pazarcık Dogumlu.ilk okul eğitimini Pazarcıkta orta daha sonraki eğitimini ise ailece göç ettikleri Almanyada yapan Nazlıkul Alman Wolfgang Johann Goehte Üniversitesi Tıp Fakültesinde başladı .Daha sonra eğitiminin bir kısmını İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde sürdürdü. 1992 yılında W.J.G. Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk sağlığı ve Hastalıkları bölümünde 1993 yıllında Perinatal dönemde AIDS konusu üzerine doktora yaptı. 1993- Mayıs 1995 tarihleri arasında Offenbach Devlet Hastanesi bünyesinde Çocuk sağlığı ve Hastalıkları bölümünde çalıştı. Bu süre içinde pediatri bölüm başkanı Prof. Dr. Ewert ’n önerileri doğrultusunda Doğal Yöntemlerle Tedavi bölümüne merak sardı. Eylül – Ekim 1993 tarihleri arasından Frankfurt Tıp Fakültesi bünyesinde Alman Ağrı Araştırma Birliği ile ( DGSS: Deutsche Gesellschaft zum Studium des Schmerz e.V.) birlikte düzenlenen 80 saatlik Akupunktur eğitimini almış ve 1995 – 1998 tarihleri arasında HBO Zentrum Rhein Main (Hofheim Hiperbarik Oksijen Merkezinde) Sualtı ve Hiperbarik Oksijen Tedavisi merkezinde olarak çalışmıştır. Bu süre içinde Georg-August Üniversitesi Göttingen Tıp Fakültesi Spor Hekimliği bölümünde Sualtı Hekimi ve Hiperbarik Oksijen Tedavisi bilimsel eğitimini tamamladı. 1995-1998 tarihleri arasında Hessen Tabipler Birliği (LAH) ile Doğal Yöntemlerle Tedaviye Teşvik Eden Hekimler Birliği (AFN: Ärztliche Gesellschaft zur Förderung von Naturheilverfahren) tarafından düzenlenen Doğal Yöntemlerle Tedavi kurslarının tümüne katılmış ve sınavda göstermiş olduğu başarı sonrasında uzmanlık almaya hak kazanmıştır. Bu süre zarfında aynı kurum tarafından düzenlenmiş olan diğer bilimsel Nöral terapi, Lazer ve TENS, Homöoktunktur, Voll'a göre Elektroakupunktur, Nöral Terapide alternatifler kurslarına katılmış ve kurs sonundaki sınavlarda sertifika almaya hak kazanmıştır. 1994 – 1998 tarihleri arasında Alman Sağlıklı Beslenme Akademisi"nin ( Deutsche Akademi für Ernähungsmedizin) yönetmeliğine uygun olarak sağlıklı ve dengeli beslenme eğitimi almıştır. 7 Kasım 1997 tarihinde yapılan yazılı ve sözlü sınavı geçerek Sağlıklı Beslenmeden Sorumlu Hekim unvanını almaya hak kazanmıştır. Temmuz 1998 tarihinden bu yana İstanbul"da kendisine ait bir merkezde çalışmakta olan Dr. Nazlıkul , Almanya başta olmak üzere yurt dışında doğal yöntemlerle ilgi düzenlenen pek çok bilimsel kongre, seminer ve workshopa katılmıştır. Her yıl Almanya" nın Baden Baden , Freundenstadt kentinde düzenlenen Doğal Yöntemlerle Tedavi Haftası kapsamında kongrelere katılımcı ve dönem dönemde konuşmacı olarak katılmaktadır. Buraya Kadar her sey normal hatta oldukça başarılı bir Tıp akademisyeni Dr. Nazlıkul. Son Ergenekon operasyonunda Tuncay Özkan ve Arif Serdar Saçan`la birlikte gözaltına alınan ve tutuklanan Nazlıkul .Özkan`ın Kanaltürk ve Kanal Biz`de program yapımcılığı (Kökler adlı Programı yapmıştı) ve yine Özkan`a en yakin kimselerden biri peki sadece bu kadarmı..HAYIR.. Birde Madalyonu çevirip O`nun kamuoyuna yansımayan diğer tarafına bakalım. Dr, Nazlıkul Pazarcıklı yurtsever bir ailenin çocugu. Almanyada özellikle PKK yanlısı organizasyonlarda bulunan biri.PKK`nin organize ettiği bir çok faaliyette yer alan Nazlıkul . bir dönem yine Dış ilişkiler biriminde .diplomasi faaliyetleri yürütmüş. Nazlıkul`un bir kardesi uzun yıllar PKK`de komutanlık düzeyinde gerilla faaliyeti yürüten Nurhak`larda Terzi Cemal ile birlikte 15 kisiyi iskenceyle katlettigi iddia edilen Terzi Cemal`in yardimcisi Celal (K)`dir.bilindiği üzere Terzi Cemal özellikle Nurhak pratiği nedeniyle Öcalan tarafından suçlandı ve daha sonra infaz edildi.. Bu kadar da degil Dr Nazlikul Habertürk ve daha sonra Biz tv de Özkan ve Ergenekon iliskilerini yürütürken Kardesi Ahmet Nazlikul ne iş yapiyor dersiniz..? Kardes (Battal)Ahmet Nazlikul `da Almanyada Yayinlanan Özgür Politika gazetesinde yönetici düzeyinde çalışıyor!. Kimin eli kimin cebinden bilemeyiz kuşku yokki kardeşlerden biri PKK`li diğeri ise Ergenekoncu olabilir.neden olmasın..!!!

Selamlar Nanxwer Miroglu`nun söylediklerine inamamak gerek. Sizin yurtseverliginizden zerre kadar suphe duymuyorum. Keske sizin gibi milyonlarca insanimiz olsa! Fakat miroglu´nun söyledikleri gercegi yasitmiyor. Miroglu bir zamanlar Kürdlügünde utandigini ve "Kürdler icin bi seyler yapmaya degmez", dedigini bilmeniz gerekir... Bu Aile eskide DDKD´ye sampati duyuyordu fakat daha sonra Kürdlüklerinden utandiklarini acik acik dile getiriyorlardi. Fakat Orhan Miroglunun PKK ve DTP´ye yaklasmasi kisisel cikarlar icin oldugu ve Abdo´nun beyanatlarri Miroglu´nun düsüncesine ters düsmediginden dolyaidir-ki O Miroglu sözde ulusal kimligine sahip ciktigini ve bu vesileyle´de gelecege yatim yapmaya calistigini bilmemiz gerekir. Metinin O Miroglu hakida söledikleri cok azdir ve ilerde daha neler cikacak hep birlikte görecegiz... saygilarimla

verdiginiz bilgiler icin tesekkürler,benim amacim miroglunun avukatligini yapamk degildir ki sizde bunu biliyorsunuz. ben miroglu adinda birilerinin varligindan haberdar degildim,taki musa amca vurulana kadar,miroglunun gecmisini ailesini tanimadigimi bastada belirtmistim,bundan dolayi beni mazur görün. aslinda kürd siyasi arenasinda temiz insan bulmanin ne kadar zor oldugunu hepimiz canli izlemekteyiz,bir kardese özgür ploitika sorumlusu,diger kardese daha önce pkk ni diplomati,bir kardesleride dagda infazci görevi üstlenmis olan bu nazlikul ailesi bir daha gösterdiki pkknin neresine el atartsaniz atin türk devleti kokuyor,onun icin ben bastan söyleyeyim hic kimse hakkinda pesin hükümlü degilim,her olasiligida göz ardi etmiyorum. dedigin gibi miroglu bir dönemler kürdlügünden utanmissa,bence kafa adami uzakta aramaya gerek yok,bakin dtp lilere ne kadar kürdlükten utanan varsa,ne kadar gayrimesru iliski sahibi varsa bu dtp dene lanetli partide yer almaktadir,at izi it izine karismis,bu mazlum ve magdur kürd milletinin basina örülen corap hic bir milletin basina örülmemistir,bunun da tek sebebi öcalan denen veledi zinadir. bu alcagin yaptiklarini hic bir düsman ülkesi yapamamistir. her olasiligi tartisacagiz kek hebun,ve artik bu adam yurtseverdir bilmem kirk sehit sahibidir diye bir argümanin arkasina siginmayacagim,herkes her sey olabilir bu lanetli pkk ve uzantisi dtp de. irdelmeye devam edecegiz siracagiz,ve sorusturacagiz sizin gibi degerli arkadaslarimizin dediklerinide göz ardi etmeyecegiz. saygilarimla

Sukru Gulmus, Bu kadar hayin ve ihaanetci bir insan oldugunuzu untmayinizki,bugun Kurd bilim adamlarrina bu kadar insaafsizca surdugunuz bu iftiraalari hazm etmek dogru degildir. Aslinda pKK saflarinda calisan sizdiniz haata ust duzeyde oldugunuzu ve sonucta burda MIT adina calistiginizi vesonucta insanlara ihaanet ettiginizi ve burda TC nin Jitemiyle birlikte faaili mechul cinayetleri islediginizi ve bunlarin para karsliginda buyuk paralari kazandiginizi ve su an Kurdistanda bu yaptiginiz insanlarimizin kemikleri cikiyor. Siz yuZkara bir insan oldugunuzu untmamak gerekir.Nasname bir TC nin ve Ordu ile Ergenkon ve Derin devlettin ic ice calistigi kurdlerleasla bir iliskisi olmiyan Jitemci ve faaili mechul Kurdleri sehit eden bir fasist hitleri ile TC nin mekani oldugunu ve burayi Devlet ile Mit tarafindan Sukru Gulmusu ozelikle ihaanet lerinden dollayi korudugunu gorecegiz bu yaptiklarin hesabi bir gun bu kurd halki size hesabi soracaktir. Bir ailede her dusuncede insanlar olabilir,ancak burada Dr Nazlikulun kardesi PKK liysa bu demektirki Dr PKK limidir.Bu sizin devlette olan insanlarimizin bu gibi degerli insanlarin uzerine gidip TC ile derin devlettin ve AKP ye yarar saglamaktir. Taabiki bu buyuk paralar karsiliginda yaptiginizi biliyoruz. Birakin artik kurdleri iftira calmak ve onlari infaaza goturup bedenlerine kursun sikmak bunun acisini biliyormusunuz satilmis azgin kopek seni. Kurd halki buyuk bir Ulustur sizin gibi Kurd olmayip kurdum diyen TC kopekleri istedigi kadar havlasinlar. Halk sizi taniyor.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.