Abdullah Ocalan soyle demis :
" Urfa'da işsizlik sorunu var diyorlar. Urfa toprakları on milyon insanı besler, bana fırsat verseler bu topraklarda on günde işsizlik sorununu çözerim."
Basit bir cumle ; kendisine firsat verseler...Kim nasil verecek bu firsati ?
Demek ki , tum plani, cizdigi bu akil almaz strateji kendisinin Turk Devletince affedilmesi umuduna bagli...
Demek ki Abdullah Ocalan'in, ne Daglica baskinina, ne Zap direnisine, ne Yuksekovali vatanseverlerin ismi agizlarda, fotografi ellerde havalarda kendilerini kendisi ugruna Turklere oldurtmelerine, ne Berlin de Kurd'u tum dunyaya bir daha rezil edip, " terorizmin-teroristin pesinde olan tuhaf bir halk" payesiyle sereflendirilmesine, taraftarlarinin yaninda her gorusten Kurd'un zulum uzerine zulum begenmesine ne ihtiyaci var, ne de umurunda...
O, gerillanin Kurd'e kurtulus adina verebilecegi bir seyi olmadigini biliyor adeta...
O, gerillanin yok yere olumlerden olume razi oldugunu, baglanan umutlarin, ugruna olunen ideallerin bos birer vaat oldugunu biliyor...
Abdullah Ocalan'a " Sn. Baskan size firsat verilirse, Urfa'nin issizlik sorununu, hangi siyasi statu altinda halle kavusturacaksiniz ? " sorusu yoneltilebilseydi, acaba cevabi ne olacakti ?
Ya da " Sn Baskan firsat verildiginde, Urfa'ya devlet yoneticisi, mesela vali olarak mi, yoksa buyuk ihtimalle secim kazanacagi belli olan ve de size Urfali hemsehrilerinize hizmet etme firsatini verecek bir Turk siyasi parti uyeligiyle secim kazanip, mesela milletvekili-bakan olarakmi kollari sivayacaksiniz ? " sorusu yoneltilmis olsaydi, cevabi ne olurdu ?
Kendisine saglanan cep telefonundan ,Sirac Bilgin'in saf saf " Sayin Baskan.." diye seslenip, uyarilar,tesbitler teoriler yolladigi KCK yonetimine aslinda kesin talimat verilmis serok tarafindan, belli ki, ne belli :
" Af cikarabilirler, o yuzden ne kardesligi elden birakin, ne de uniter devlet cizgisini..."
Tum politik strateji, iste bu cumlenin icinde yatiyor.
Ve katlettirilen Kurd evlatlarinin ne ugruna hayatlarini verdiklerinin sirri da...
Kullanmak, atfetmek istedigim kelimelerden vazgectim; kalemimi, dagarcigimi farkli bir kavrama dogru yonelteyim...
Insanligin sosyallesmesiyle birlikte dillendirilerek tarif edilen ,her sosyal calkanti ve degisiklikten az biraz nasiplenen ama temel dokusu hemen her vakiada bozulmadan, curumeden, kuflenmeden, zerrelerine ayrilmadan sapasaglam duran ahlak kavramina...
Bunca tantanayi hangi ahlaki kaliba dokebiliyor acaba ?
Oysa , en hakli talebin en rezil savunusuna ragmen, hakliliga despotlarca reva gorulen haksizlik, meselenin ahlaki ozunu dinamitleyemez, tahrip edemez ve bozamaz !
Bir gun kendisine firsat verilmesi umuduyla yasayan, takipcilerinin ve muhaliflerinin gelecegini bu yuzden karartabilecek guce sahip olanlarin ruh ve vicdanlarinda, kursaklarinda ahlak dumura ugramadan yerli yerinde durabilmis olsaydi, Kurd'un toza dumana karismis gelecek umut ve hesaplari dibe vurmazdi.
Ulkesine, halkina hizmet firsatini orgutunden, ugruna kendisini cayir cayir yakan inanc, umut sahibi insanlardan degil de, celladindan uman bir baskanin sip sak yerine getirilen emirlerini, hemen akabinde " esirdir, lafina bakmayin" fesadini, saskin taraftarlara pompalamaktan kacinmayanlarinda ahlaki meziyetlerini sorgulamak gerekiyor.
bu yazida onemli bir tesbit var fakat....